Van İzlenimleri - Haber Arşivi 2001-2011
26 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Նպատ / Ժամ : Աղջամուղջ

Haber Arşivi 2001-2011 :

20 Mayıs 2010  

Van İzlenimleri -

Van İzlenimleri

Van 100. Yıl Üniversitesi'nden değerli dostlarım Doç.Dr. Alaettin Karaca ve Doç.Dr. Vefa Taşdelen'in davetlisi olarak Van'da geçirdiğim iki günü anlatmak kolay değil.
Kolay değil;- çünkü, çoğu kez bir yaşantıdan duyulan haz, o yaşantının dilegetirilmesini zorlaştırıyor...

Önce, geçen hafta sözünü ettiğim, ama ayrıntısına girmediğim, 'Türkiye'nin Zihin Haritası' konulu konferansımdan başlamak istiyorum. Bir 'harita'dan söz edildiğine göre, bu haritanın bir çiziminin olması gerekir. Söze, 'zihin haritaları'nın da çizilebileceğini önesürerek başladım: Bana göre, Türkiye'nin 'zihin haritası', Wenn Diyagramları ile çizilebilirdi. (Bilindiği gibi, Wenn Diyagramları, geometrik olarak, birbiriyle kesişen iki daireden oluşur.) Bu dairelerden birinin Batı'yı, ötekinin Doğu'yu temsil ettiklerini, iki dairenin kesişen ve örtüşen kesimininse, Doğu ve Batı'yı birlikte kuşattığını söyledim. Gilles Deleuze'ün köksap (rhizom) modelinden yolaçıkarak 've' bağlacının, 'ya bu ya da öteki' bağlacı ile kıyaslandığında, birlikte varolma ve yaşama imkânını sağladığını bildirdim. 'Ya, ya da' bağlacının, iki imkândan birinin (ya Doğu, ya da Batı) tercihini zorunlu olarak dayattığını, oysa 've' bağlacının Doğu'nun ya da Batı'nın birbirlerini dışta bırakmadan, birlikte olabilmeyi (Doğu ve Batı) mümkün kıldığını söyledim. Amaç, sentez değildi bana göre;- amaç, Doğu'nun ve Batı'nın 'Türkiye'nin Zihin Haritası'nda birlikte varolabilmelerini sağlamak, bunun koşullarını hazırlamak olmalıydı...

Alaettin de Vefa da, Van'da kaldığım sürece görülmesi gereken yerlere götürdüler beni. Çok istediğim halde, vaktimiz sınırlı olduğu için İshak Paşa'ya gidemedim. Ama o çok görkemli Hoşab Kalesi'ni görmek fırsatını buldum. Sarp kayaların tepesine kurulmuş ortaçağ şatolarının heybetli, görkemli ve biraz da ürkütücü görünümüyle Hoşab Kalesi'ni dışarıdan seyretmek bana çok daha cazip geldi. Kaleye girmedim. Yağmur dinmişti ama, ben otobüste sevgili Alaettin Karaca'yla sohbeti tercih ettim;- kalenin içindeki merdivenler konusunda önceden uyarılmıştım çünkü! Heyhat ki, aziz dostum Ergun Göknel, 'kaleyi içerden fethetmek' niyetiyle içeri girdiyse de, sonradan öğrendiğime göre, çok yüksek, kaygan ve çamurlu taş merdivenlerden yukarı çıkabilmek için, kaleyi gezen genç üniversite öğrencilerinden yardım rica etmiş. Sağ koluna giren iki, sol koluna giren iki öğrenciyle ve arkadan sırtını payandalayanlarla birlikte, tabiri câizse, karga tulumba, yukarı çıkmış ('çıkarılmış', demek daha doğru!) ve aynı şekilde indirilmiş! Gerçi Ergun, kalenin en yüksek yerinden, İran üzerinden taa Hindistan'a kadar görüldüğünü (!) iddia ettiyse de, her nedense, buna pek inanan olmadı...

Hoşab Kalesi'nden sonra karayoluyla Gevaş'a, ordan da motorla Akdamar Adası'na gittik. Akdamar kilisesi orada, öylece, M.S 10. yüzyılda, Vaspurakan Kıralı Birinci Gagik'in yaptırdığı saray kilisesi olarak duruyor bütün görkemiyle...

Bilmem bilir misiniz, bu kilise 1951 yılında yıktırılmak üzereyken son anda yıkımdan kurtulmuştur. Yaşar Kemal'in 'Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor'da, Akdamar Kilisesi'nin balyozlarla yerle bir olmaktan nasıl kurtulduğu anlatılır, yıl 1951'dir, şöyle: 'Bizim o zamanki Van muhabirimiz ('Cumhuriyet' gazetesinin Van muhabiri) İlyas Kitapçı'ydı.(...) O, kilise üstüne kötü şeyler anlattı, elinden geleni de gelmeyeni de yapmış, bir türlü yıkımın önüne geçemiyormuş. Vali de çok iyi, şair bir kişiymiş, ya emir almış hiçbir şey yapamıyormuş.' Yaşar Kemal'in anlattığına göre, o sırada DP listesinden bağımsız milletvekili seçilen Nadir Nadi'ye telefon etmişler; daha sonra da yıkımın önlenmesi için çalışan bir doktor yüzbaşıyla birlikte Akdamar Adası'na yollanmışlar: 'Doktorla Akdamar Adası'na doğru yola çıktık. Van Gölü de büyülü bir suydu. Andan âna rengi değişiyordu. Küçük bir kayıkla Ada'ya çıktık. Kiliseye daha sıra gelmemişti ya, kilisenin yanındaki küçük şapeli hemen hemen yıkmışlardı.' Doktor yüzbaşı, kiliseyi yıkmaya hazırlanan işçilere 'Ben gelinceye kadar bu kiliseye bir kazma bile vurmayacaksınız. Ben valiye gidiyorum' deyince, işçiler Yaşar Kemal'in deyişiyle, 'hazırola dur[muşlar]'. Olay, sonra şöyle gelişiyor: Nadir Nadi, ilk Menderes kabinesinde Milli Eğitim bakanı olan Avni Başman'ı aramış; bakan da Van valisine yıkımı durdurmaları için telgraf çekmiş, böylelikle yıkım durdurulmuş. Yaşar Kemal, şöyle bitiriyor yazısını: 'Akdamar kilisesinin kurtuluş günü, 25 Haziran 1951 günüdür'.

Akdamar Kilisesi, kurtuluştan sonra, şimdilerde bu kez yeniden açılışa hazırlanıyor.






Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+