01 Nisan 2010
Araştırma rakamları: Ayda 1000 TL civarında kazanıyorlar. Sayıları 15 binden fazla değil. Sadece kaçak Ermeni işçilerimiz yok, 600 civarında okula gidemeyen kaçak Ermeni çocuğumuz da var
“Gelmeden çok korkmuştum, sonra baktım kimsenin kimseye bir şey yaptığı yok. Ama hâlâ televizyonda ‘Ermeni Soykırım Tasarısı’ dendiğinde sorunlar çıkıyor. Sadece Türklerle değil İstanbullu Ermenilerle de...” G. A., kadın, 36 yaşında. “Her şey iyi gibi geliyordu ilk geldiğimde, bir tek mahalledeki manav dışında, o biliyor Ermeni olduğumu, ne zaman gitsem tersliyor, kırıcı şeyler söylüyor. Hrant Dink öldürüldüğünde buraya kadarmış dedim, sabah toplanıp dönecektim, Türk patronum dur dedi, bizim yanımızdasın, sana bir şey yapamazlar.” F.K., kadın, 33 yaşında. “Kolay değil, sizi düşman bilen, sizin düşman dediğiniz insanların ülkesinde çalışmak. Ermenistan’da çok eleştiren var buraya gelenleri.” L.M., kadın, 40 yaşında.
Bu üç konuşmacının kadın olmaları dışında bir ortak noktaları daha var: Hani “hisli” konuştuğu zaman “insancıl”lık konusunda mangalın bütün küllerini üfleyen Başbakanımız Erdoğan’ın “gerekirse sınır dışı ederiz” dediği “kaçak” Ermeni işçi olmaları. Hani, ABD komisyonundan geçen tasarının öcünü almak için “hedef tahtasına” yerleştirilen kaçak işçiler. “Kovarız” dendiğinde memleketin çoğunluğunu “zil takıp oynayacak” hale getiren bu insanlar kim peki? Kim ve daha nice sorunun cevabı, Eurasia Partnership Foundation’ın isteğiyle Alin Ozinian’ın gerçekleştirdiği ve sonuçları daha bir ay önce açıklanan “Türkiye’deki Ermenistanlı Yasadışı İşçiler” raporunda var. Çalışma 2009’un Nisan- Ağustos ayları arasında İstanbul, Ankara, Antalya ve Trabzon’da kotarılmış. 50’si yüzyüze röportajlar, 150’si ise anket olmak üzere 200 kaçak Ermeni ile görüşülmüş. Ozinian’ın çalışmadaki amacı, Ermenistanlı kaçak çalışanların Türkiye’deki genel durumunun, toplumla ilişkilerinin ve yaklaşık sayılarının tespiti ve araştırma sonunda diplomatik ilişkisi olmayan Ermeni ve Türk hükümetlerine ve sivil topluma Ermenistanlı işçilerin sorunlarının çözümü konusunda tavsiyelerde bulunulabilmesi.
En başta söyleyelim de, Başbakanımızın içi rahatlasın. Anket yapılan Ermenistanlı işçilerin yüzde 96’sı bir gün ülkelerine geri dönmek istiyor kesinlikle. 45 yaşındaki A.B. şöyle diyor: “Tabii ki istiyorum, ama ne zaman, söylemek zor. Gönüllü sürgün bizimkisi...”
Alin Ozinian’ın araştırmasına göre, kaçak işçilerin sayısını kesin olarak belirlemek imkansız.
Ozinian bu nedenle siyasilerin söylediklerini baz alıyor. 2000’de Çiller 30 bin, 2005’te Dışişleri Bakanı Abdullah Gül 40 bin, 2006’da AKP milletvekili Yaşar Yakış 40 bin, 2007’de yine Yakış 70 bin ve 2010’da Başbakan Erdoğan 100 bin kaçak Ermeni işçi olduğunu söylemiş. Ozinian tabii ki siyasilerin söyledikleri üzerinden gidiyor ama kendi yargısı şöyle: “Kesinlikle 100 bin olduğunu sanmıyorum, tahminimce 10-13 bin arasındadır en çok.”
Araştırmanın sonuçları “göçmenliğin” ne kadar zor bir zanaat olduğunu ortaya koyuyor. Ermenistanlı kaçak işçiler keyiflerinden gelmiyor Türkiye’ye. SSCB’nin dağılmasının ardından yaşanan ekonomik istikrarsızlık ve işsizlik, 1998 depreminin ülkeye getirdiği olumsuz etki ve Karabağ nedeniyle Azerbaycan ve Türkiye ile kapanan sınırlar ve ekonomik ambargonun yarattığı sancılı ekonomik süreç etkili olmuş. Tabii Türkiye’yi seçmelerinin sebepleri de var: Sınırların kapalı olmasına rağmen Türkiye’ye ulaşım kolaylığı ve ucuzluğu, Türkiye’deki vize rejimi, kıdemli Ermenistanlıların yeni gelenlere konaklama ve iş bulma konusundaki yardımları ve yerleşik Ermeni cemaatinin işçiler için potansiyel işveren olmaları. Ermenistanlı işçilerin yüzde 50’ye yakını deprem bölgesinden ve kırsaldan. Ermenistanlıların büyük çoğunluğu ülkeye Türkiye-Gürcistan sınırından karayoluyla, bir kısmı da havayoluyla gelip 30 günlük vizeyle Türkiye’ye girmiş. Ortak nokta şu: Kendilerinden önce İstanbul’a gelmiş bir dost, komşu, akraba vs’nin yardımıyla İstanbul’a gelmeye karar vermek. Karayoluyla gelenler 100 dolara aldıkları biletleriyle Tiflis-Batum-Trabzon üzerinden İstanbul’a varıyorlar. İstanbul’a vardıklarında bazılarının işleri hazır oluyor ve hemen çalışacakları ailenin yanına gidiyorlar. Gündelikçi olarak çalışacaklarsa Kumkapı’da ev kiralayan arkadaşlarının bir odasını da onlar kiralıyor. İşçilerin büyük çoğunluğu İstanbul’da çalışıyor. Yatılıların çoğunluğu Ermeni cemaatinin yoğun olarak yaşadığı Şişli, Yeşilköy, Bakırköy, Kadıköy gibi semtlerde. Bazıları ise sezonluk olarak Trabzon başta olmak üzere Doğu Karadeniz’de, (çay ve fındık toplamak) yaz döneminde ise Antalya başta olmak üzere güneyde otel hizmetlisi olarak çalışıyor.
En çok kadınlar
“Kaçakların” yüzde 96 gibi yüksek bir oranı kadınlar. Kadınların yüzde 72’si ev işleri ve temizlikte, yüzde 18’i hastabakıcı, yüzde 6’sı ise tezgahtar olarak çalışıyor. Aylık kazançları da ahım şahım değil. Yüzde 39’u aylık olarak 550, yüzde 26’sı 500, yüzde 13’ü 650, yüzde 10’u 600, yüzde 6’sı 800 ve yüzde 3’ü 1000 dolar civarında para alıyor. Tabii bu paralar Ermenistan’daki ailelere gönderiliyor. Erkeklerin sayısı oldukça az ve genellikle kuyumculuk ya da ayakkabıcılık alanında çalışıyor. Yüzde 96’yı oluşturan kadınların beyanlarına göre neredeyse hepsi üniversite mezunu. Ama bunu kabul etmeyenler de var. 45 yaşındaki K.S. şöyle diyor: “Kime sorarsanız mutlaka üniversite mezunuyuz, doktoruz, öğretmeniz der. Daha neler. O kadar eğitimli olanlar Amerika’ya, Avrupa’ya gitti, burada öyle eğitimli çalışan bulamazsınız.” Çoğunluk kadınlar olunca, işin içine çocuklar da giriyor. Türkiye’de doğan çocuklar ne Türkiye ne de Ermenistan vatandaşlığına geçebiliyor. Yani “kaçak çocuk” oluyorlar. Oturma izinleri olmadığı için devlet okuluna da, azınlık okullarına da gidemiyorlar. Çocukların tam sayıları kesin olmamakla beraber, tahmin edilen sayı 600-800 civarında.
Bu kadar sıkıntılı hayatları yetmiyormuş gibi, bir de insan ilişkileri sorunlarıyla uğraşıyorlar. Ermenistanlılar genelde yanlarında çalıştıkları Ermeni cemaati üyeleriyle bazen sorun yaşadıklarını söylüyorlar. Farklar, dildeki farklılık, İstanbul Ermenilerinin kendilerine yukarıdan bakışı bazen canlarını acıtırken, kendi içlerinde Türk-Ermeni kıyaslaması kaçınılmaz hale gelebiliyor. “Bizi hor görüyor çoğu, hiçbir şey bilmediğimizi düşünüyorlar. Onların evinde televizyon yokken bizimkinde vardı” diyor 46 yaşındaki A.B. 38 yaşındaki M.S. ise aynı kanıda değil: “Yine Ermeni’nin evinde çalışmak daha iyi, haberlerde Ermenistan’la ilgili kötü bir şey deniyor, nereye saklanacağımı şaşırıyorum. Ermeniler hor görüyor ama Türkler de bazen ‘biz sizi doyuruyoruz siz hâlâ hainlik yapıyorsunuz’ diyorlar.”
İki ortak nokta
Ozinian raporunda Ermeni işverenlerin “işveren”den çok “hayırsever” bir ruh haline büründüklerini kaydediyor. 50 yaşındaki İstanbullu bir Ermeni şöyle diyor: “O paraya çok daha iyi temizlikçi bulabilecekken ‘hayırdır’ diye onları çağırıyoruz. Riskli bir iş, kaçak çalışanlar sonuçta, polisle bile derde girebiliriz... Ama yardım edelim yazıktır diyoruz.” 44 yaşındaki başka bir Ermeni ise “Bir kere aldım gündeliğe, bir daha asla, hepsi hırsız, aç gözlü... Biz Türkiyeliyiz, onlarla pek anlaşamıyoruz” diye görüş vermiş. Türk işverenlerin tavrı ise genellikle 42 yaşındaki F. K. gibi: “İçim rahat evimi, çocuğumu teslim edebiliyorum. Mutfaklarımız uyuyor, hatta çocukla Rusça konuş öğrensin diyorum. Bir Moldovalı çalıştırmaktan daha iyi, huyumuz alışkanlıklarımız çok benzer.” Tabii işin içine “soykırım” lafı, milliyetçilik filan girmediği sürece. Ozinian “Her Ermenistanlı için 1915 olayı soykırımdır ama Türkiye’de kaldıkları süre içinde bu sorunun iki ülke arasında krize dönüşmesi onları rahatsız ediyor, bakış açıları çok siyasi değil. Ama böyle açıklamalar yapılınca tedirgin hissediyorlar tabii” diyor. Protokolleri ya da Amerikan Kongresi’nde alınan kararları da pek takip etmediklerini söylüyor Ozinian: “Onların bu gelişmelerden haberleri bile yok, her gün iş ev arası bir hayat yaşıyorlar. Patronları özellikle Türk ya da Ermeni olanlar konuyu dillendirdiklerinde cevap verme gereği hissediyorlar.” Alin Ozinian’ın raporu hazırlarken ortak nokta olarak gördüğü şu: “En dikkatimi çeken aynı işi Ermenistan’da aynı para karşılığı bile yapmak istememeleri, bunu onur meselesi yapmaları. İkinci nokta ise Ermeni cemaatle düşünülen kadar sorunsuz ilişkilerinin olmaması, aralarında ciddi kültürel fark olduğuna inanıyor iki taraf da.”