Turkiye de kafa karisikliginin cok yaygin oldugu hemen herkesin benimsedigi bir kani. Bu yarginin ra - Haber Arşivi 2001-2011
23 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Ծմակ / Ժամ : Փայլածու

Haber Arşivi 2001-2011 :

09 Temmuz 2007  

Turkiye de kafa karisikliginin cok yaygin oldugu hemen herkesin benimsedigi bir kani. Bu yarginin ra -

Turkiye de kafa karisikliginin cok yaygin oldugu hemen herkesin benimsedigi bir kani. Bu yarginin ra

Turkiye de kafa karisikliginin cok yaygin oldugu hemen herkesin benimsedigi bir kani. Bu yarginin rahatlatici yani da cok... Biriyle anlasamadigimizda veya yadirgadigimiz bir onermeyle karsi karsiya kaldigimizda karsimizdakilerin kafasinin karisik oldugunu soyleyip rahatliyoruz. Ama baskalarinin kafalarinin karisik oldugunu soylemek sonucta onlari anlamamak olduguna gore gercekte anlamadigimiz insanlar hakkinda yorumda bulunuyoruz ve populer cehaletin parcasi oluyoruz demektir. Ote yandan insanlarin kafasi gercekten de karisik; cunku toplumsal ve ahlaki normlari zaten cok muglak olan Turkiye son on yil icinde epeyce hizli bir degisim ve donusum surecinden geciyor. Bu surecte hepimiz fikren savruluyor standart kimliksel bakislarimizin disina cikiyoruz. Herkesin ayni anda yasadigi bu savrulmanin urettigi zorunlu bireysellesme halleri ise guvensizlik duygusuna ve cemaatin bir bicimde yeniden olusturulmasi cabalarina neden oluyor. Ne var ki degisim eski cemaat yapilarini da altust etmekte... Bireysellesme yonunde bir sure ilerledikten sonra ayni cemaatlere geri donmek de zor. Ote yandan degisim herkes icin olumlu bir gelecek ima etmedigi olcude guvensizlik duygusunun etnik ve dinsel kimlik uzerinden bir ice kapanma kisilikleri hapseden yeni tur bir muhafazakârlasma uretmesi de cok sasirtici degil... Bu secimler neden farkli? Bu yazinin konusu toplumsal tahlil degil AKP yi merkeze alan siyasi bir degerlendirme olacak... Ama ise toplumla baslamak onemli; cunku AKP yi sadece elimizdeki siyasi yelpazeye oturtarak dogru cozumlemek mumkun degil. Bunun nedeni son on yilda yasanan degisimin siyaset alani ile toplumsal alani birbirinden iyice uzaklastirmasi. Sonucta bugun elimizde toplumsal temsil yetenegi olan ve bu nedenle butun diger partilerden farklilasan bir AKP var. Diger tarafta ise toplumdan uzaklastigi oranda askerin ve yarginin basini cektigi ideolojik bir temsil yetenegine dayanmaya calisan farkli laiklik ve milliyetcilik vurgularina sahip devletci partiler kumesi bulunuyor. Diger bir deyisle Turkiye deki degisim ozellikle Islami kesimde cemaatin sinirlarini genisleten ve dindarligi yeniden yorumlayan bir bireysellesme uretirken; laiklik ve milliyetcilik uzerinden beslenen kimliksel ice kapanma da devletciligin siyasi aygitlarini besliyor ve siyaset yelpazesinin devlet eksenli bir kayma yasamasina neden oluyor. Boylesine karisik bir ortamda siyasi hayatimizin son donemdeki degismez iki maddelik gundemi yeniden karsimizda... Birincisi AKP nin merkeze gelip gelmeyecegi veya ne kadar merkeze gelmis oldugu meselesi. Ikincisi ise bu partinin gizli ajandasinin olup olmadigi ve bu ajandanin neleri icerdigi. Laik kesimin epeyce cehalet kokan akil yurutmesine bakarsaniz AKP hâlâ merkeze gelmemekte direniyor ve bunun da nedeni sahip oldugu gizli siyasi ajandasi... Soz konusu ajanda Turkiye yi Islamilestirmeyi bu ulkeyi Iran a veya Suudi Arabistan a cevirmeyi ongoruyor. Ajanda boyle olunca merkeze gelmek de haliyle zorlasiyor; cunku hem zaten gelmek istenmiyor hem de istense bile partinin dogasina aykiri oldugu icin becerilemiyor. Laik kesimin bir bolumunde epeyce populer olan bu gorusun boylesine net olmasi gercekte o kesimdeki kafa karisikliginin tezahurunden baska bir sey degil. Cunku gercek kafa karisikligi kisinin celiskiye dusmesi degildir. Anlamakta zorlandigimiz olaylar karsisinda hepimiz celiskide ve kararsiz kalabiliriz. Ama anlamadigimiz olaylar karsisinda net gorusler one surdugumuzde bunun anlami ideolojik bir cehalet icine dustugumuz ve cok derinlerde kafamizin algilama zorluklari icinde oldugudur. O nedenle yukaridaki iki meseleyi ele alirken laik kesimin laboratuvar gozlemi imkâni veren bir kesimi uzerinde yogunlasmak ve ornegin merkez kavramini orada sorgulamak cok yararli olabilir. Bilindigi uzere Ermeni cemaatinin oylari cok partili donemle birlikte geleneksel olarak merkez saga yonelmistir. DP-AP-DYP-ANAP cizgisi 90 lara kadar Ermeni oylarinin teveccuhune mazhar oldu. Ote yandan CHP gelenegi de daha az olmak kaydiyla zaman zaman bu cemaatin oylarini aldi. Ancak Islami duyarliliga sahip partiler hicbir zaman boyle bir destek bulamadi. Bunda muhakkak ki Osmanli nin cemaatler arasinda hiyerarsi kuran ve Sunnileri Hiristiyanlarin uzerinde telakki eden yapisi etkili olmustur. Ayrica Islami duyarliliga sahip bir partinin kendilerini inanc uzerinden cemaatlestirmis olan azinliklara cok ters gelecegini de tahmin edebiliriz... Ancak bu secimlerde karsimizda farkli bir tablo var: Baskin Oran in bagimsiz adayligi disarida tutulup partiler arasi bir mukayese yapildiginda Ermeni cemaati uyelerinin ilk kez sasirtici bir oranla AKP ye oy verecegi anlasiliyor. Bunun somut nedeni AKP nin vakiflar yasasi surecinde takindigi farkli tavir ve AB destekcisi olmasi gibi gozukmekte. Diger taraftan Ermeniler soz konusu partinin bu yaklasimlarinin gecmiste merkez saga atfedilen tutumlara denk dustugunu dusunmekte. Dolayisiyla Ermeniler bu secimlerde de aslinda merkez saga oy verecekler; ama artik merkez sagi temsil eden ve dolduran parti AKP... Bakisimizi Ermeni cemaatinin otesine cevirdigimizde ise daha da koklu ve kalici bir degisimin sonuclari ile karsilasiyoruz. Turkiye deki degisim sureci Islami kesimi donusturdugu ve onlari kamusal alanin dogal parcasi kildigi olcude toplumsal merkez de daha muhafazakâr ve daha ozgurlukcu bir tabana dogru kaymis durumda. AKP bu tabanin dogal uzantisi oldugu icin kendiliginden merkeze oturuyor ve temsil yetenegi sayesinde de siyasi merkezi yeniden olusturuyor. Oysa diger partiler devletin ideolojik olarak belirleyip besledigi; ancak giderek gercekle mutekabiliyeti olmayan hayali bir merkezi doldurmaya calismaktalar. Devletin toplumdan uzaklastigi boyle bir donemde devletin tanimladigi merkezin cazibesine kapilanlarin toplumdan oy almamasindan daha dogal ne olabilir? Turkiye de daha once 50 de ve 80 lerin basinda olan bir durum bugun yeniden karsimizda: Hakiki bir partinin varliginda toplumsal merkez siyasi merkezin yeniden tanimlanmasini sagliyor ve toplumla gercek iletisim kuramayan partileri merkezin disina atiyor. Dolayisiyla bugun soru AKP nin merkeze ne kadar yaklasacagi degil. Cunku AKP toplumsal dinamigin belirledigi yeni merkezin gobeginde zaten tek basina duruyor... Eger merkez referansli bir siyasi hareketlilik varsa bu diger partilerin merkezden uzaklasmasindan ibaret. AK Parti kimleri panige sevk ediyor? Devletci bir zihniyetin isiginda siyasi merkezi onceden saptayip AKP nin de oraya gelmesini bekleyenler gercekte toplumsal dinamigi algilamayi ve anlamayi olanaksiz kilan bir cehaleti yansitmaktalar. Cunku demokrasilerde merkez ister istemez toplumsal belirlenmeye mahkûmdur ve devlet eliyle duzenlenebilecek ideolojik bir pozisyon degildir. Turkiye askerî vesayetin ima ettigi demokrasimsi bir duzene o kadar alismis ki onu demokrasi sanmasi yetmiyor bir de ustune toplumsal degisimin o garip demokrasi algisina uygun olmasini bekliyor... AKP hakkinda yapilan populer tartismanin ikinci ayagina gelirsek devletci bakis kendi kafasindaki hayali merkezde gormedigi AKP nin boylesine cok oy alabilmesi karsisinda iyice panige kapilmakta. Tedbir olarak ise bu partinin demokrasi disi bir tur demokratiklik sayesinde engellenmesinden baska bir care dusunulemiyor. Ote yandan soz konusu panigin rasyonel hale gelmesi AKP nin gizli niyetlerinin oldugu tespiti sayesinde saglanmakta. Cunku aksi halde laik kesimin demokrasiden kategorik olarak korktugu anlami cikar ki bu hic de sik olmaz... Diger bir deyisle AKP nin gizli ajandasi soylemi devletci laik kesimin kendisini demokrasi icinde tanimlayabilmesi icin gereken hayali bir tespit sadece. Isin gercegi AKP nin gizli ajandasini zaten yaptiklarinda ve yapmaya calisip engellendigi eylemlerinde aramak gerek. Bu tabloya bakildiginda ise daha fazla demokrasi ozgurluk ve refahtan yana bir dizi adimla karsilasiyoruz. Yanlis anlamaya meydan vermemek acisindan ekleyelim: AKP demokrat bir parti degil... Zaten zihniyet olarak da demokrat sayilamaz... Ancak diger partilerle mukayese edildiginde tabandan gelen talep ve tercihler karsisinda en esnek ve sorumlu siyasi parti de AKP. Dolayisiyla aslinda bu parti tabandan da onaylanan politikalari gundeme almaya hayata gecirmeye calisiyor ve soz konusu taban -devletci laik kesimin beklentisi hilafina- demokrasiden yana tavirlari destekliyor. Bu durumda AKP nin ajandasinin pek gizli bir tarafi olmadigini devlet karsisinda ozgurlesmek isteyen muhafazakârlarin hayallerini yansittigini soylemek mumkun. Ancak tartisma da bir anlamda burada yeniden canlaniyor; cunku AKP tabaninin da bazi uclara sahip olduguna iliskin yaygin bir kanaat var. Buna gore tabanin asil belirleyici kismini en guclu cekirdegini olusturan bu kesim son derece seriatci olup partiyi ilk firsatta irticai bir noktaya cekmeyi istemekte ve parti yonetimi de ya oy kaybi korkusuyla ya da zaten ayni mesrepte oldugu icin buna hazir bir ruh hali icinde musait zamani beklemekte... Ajanda demokrasi uzerine olunca... Ne var ki her kitle partisi gibi AKP de kendi secmeni karsisinda daha ortada bir konumda duruyor. Yani bu partinin de iki ucu var... Eger bir tarafta iddia edildigi gibi seriat heveslilerinin bulundugu dogruysa; muhakkak ki cok daha acik bir bicimde oteki ucta da AKP nin performansini demokrasi insan haklari ve ozgurlukler acisindan yeterli bulmayan daha demokrat zihniyete sahip muhafazakârlar var. Dahasi muhafazakâr kesimdeki son on yillik trend kuskuya mahal birakmayan bir bicimde seriatcilarin ortaya ortadakilerin demokratliga dogru yonelim icinde oldugunu gosteriyor. Diger bir deyisle eger iktidarda kalmak bir sonraki secimleri kazanmak istiyorsa AKP nin giderek daha demokrat olmasi gerekecek. Bu durumda AKP gibi pragmatik bir parti sizce hangi tarafa meyleder? Tabaninin sesini dinlemekten kacinamiyorsa hangi ucu yegler? Aciktir ki bu sorularin ima ettigi AKP bugune kiyasla cok daha demokratik bir bakis icinde olacaktir. Eger gizli ajanda bir partinin ileride alacagi sekli savunacagi fikirleri uygulamak istedigi politikalari ifade ediyorsa sunu acikca soyleyebiliriz demektir: Evet AKP nin gizli bir ajandasi mevcuttur ve bu ajanda kisaca daha fazla demokrasidir... Bu tespitin dogrulugunun basit bir sinamasi var: Askerin ve yuksek yarginin AKP iktidarindan boylesine hosnutsuz olmasi ve burokrasiden kaynaklanan utangac darbe girisimlerine taniklik ediyor olmamiz. Dusunun ki eger AKP nin gizli ajandasi gercekten de irtica olsaydi devletci kesimin boylesine utangac olmasina hic gerek olmazdi. Nasil olsa resmî ideolojimiz irtica karsisinda darbeyi mesru kilmakta... Ama ya gizli ajanda daha fazla demokrasi ise? Bu durumda darbenin mesruiyeti nasil saglanabilir? Cumhuriyet in demokrasiye karsi bir rejim oldugunu ima eden bir tavra nasil acikca girilebilir? Kisacasi AKP nin gercekten de gizli bir ajandasi oldugu icin bugun devletci kesim bu partiye karsi cikmakta. Ne var ki soz konusu gizli ajanda daha fazla irticayi degil aksine daha fazla demokrasiyi isaret ediyor ve gunumuzdeki ahlak disi siyasi zorlamalar da demokrasi istemeyen soz konusu kesimin beceriksiz manipulasyonlarini afise ediyor.




Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+