Seninle Guler Yuregim -
TURKIYELI ERMENILERIN HAYATLARINDAN KESITLER
Bu kitapta konusanlar konusamayanlarin
konusmak istemeyenlerin siradan birer temsilcisidir.
Adi:Seninle Guler Yuregim
Yazari:Kemal Yalcin
Sayfa:432 sayfa
Baski:4. baski
Turu:roman
ISBN:975-6158-04-2
Yayinevi:Birzamanlar Yayincilik info@birzamanlaryayincilik.com)
Birzamanlar Yayincilik Emanet Ceyiz” adli romaniyla basta Kultur Bakanligi Roman Basari Odulu ve Abdi Ipekci Dostluk ve Baris Ozel Odulu olmak uzere bircok odul kazanan Kemal Yalcin in bir romanini daha yayinladi.
Seninle Guler Yuregim”de Kemal Yalcin Turkiye’de yasayan Ermenilerin gecmisteki ve gunumuzdeki hayatlarindan kesitler sunuyor.
Roman Almanya’da Turkce anadil ogretmenligi yapan yazarin meslek ici egitim kursunda Turkce ogretmenlerinin ogretmeni” Istanbullu Ermeni Meline’ye yakinlik duymasiyla basliyor. Meline’yi onun gecmisini ve ait oldugu kulturu daha yakindan tanima arzusu yazari Almanya’dan Amasya’ya Askale’den Ani’ye Ermenilerin izini takip etmeye surukluyor. Yazar bu arayis icinde rastladigi Ermenilerle yaptigi gorusmeleri roman kurgusu icinde aktarilirken Turkiyeli Ermenilerin 1915’ten gunumuze neler yasadiklarina dair bir sozlu tarih calismasi” da ortaya koyuyor.
Kemal Yalcin kitabin sonsoz”unde yaptigi calismayi soyle degerlendiriyor:
Kitabimin hazirligi sirasinda bircok Ermeninin kapisini caldim. Bu insanlarin hicbiri onceden beni tanimiyordu. Ilk kez bir Turk onlarin ozgecmislerini soruyor ustu ortulen unutturulan hatira’larini canlandirmak istiyordu. Bu insanlar bana guvenerek hem kapilarini hem de yureklerini dusuncelerini belleklerini actilar; kendilerinin ya da ailelerinin yasam oykulerini anlattilar.
Karsima cikan Ermenilerin ifade edemedikleri ifade etmek istemedikleri acilarla yasadiklarini gordum. Her Ermeninin acilar denizinden bir damla yangin yerinde acan bir cicek daglanmis bir yurek oldugunu konusa konusa anladim.
Bu kitap yuz yillardir birlikte yasadigimiz Ermenileri tarihleri kulturleri ulusal kimlikleriyle daha yakindan tanimaya; iclerinde tasidiklari acilari daha derinden duyup anlamaya; gecmisimiz uzerinde saglikli onyargisiz dusunmeye; aramizda icten sicak dostca iliskilerin gelismesine ve baris kulturunun filizlenmesine yol acabilirse kendimi mutlu sayacagim.”
Seninle Guler Yuregim” ilk kez 2000 yilinda Istanbul’da baska bir yayinevi tarafindan yayinlandi. Ancak dagitima verilmeyip yayincisi tarafindan noter huzurunda imha edildi. 2001 ve 2002 yillarinda Almanya’da Turkce olarak iki baski yapan kitap ayrica Erivan ve Kudus’te Bati ve Dogu Ermenicesinde yayinlandi. Ingilizce Fransizca Italyanca Ispanyolca cevirileri 2006’da yayinlanacak.
KITAPTAN PASAJLAR
Amasyali 1931 dogumlu Safiye Guler (esas ismi Zaruhi) anlatiyor:
1915’te sevkiyet cikmadan evvel annemin babasi ustaymis. Almanya’dan Kopdok adinda bir muhendis gelmis. Bu Alman muhendis ile birlikte fabrika kuruyorlarmis. Alman muhendisin tek bir oglu varmis. Annemler ise alti kiz kardeslermis. Kopdok bir gun Arkadas bak benim bir tek oglum senin ise alti kizin var. Gel sen bu kizlardan birini bana ver. ustume kaydedeyim” demis. Babasi annemi evlatlik olarak Alman muhendise vermis.
Sevkiyet oncesinde Amasya’da cok pek cok Ermeni varmis. Sevkiyet olmus. Butun Ermenileri toplayip goturmusler... Annemin babasini annesini kardeslerini de sevkiyete gondermisler.
Annem Almanin ustune kayit oldugundan ne aramislar ne de sormuslar. Gidenler bir daha geri gelmemis. Akibetlerini ne sorabilmis ne de ogrenebilmis. Anasindan babasindan bir daha hic haber cikmamis.
(sayfa 71-73)
Askaleli Baba Yusuf varlik vergisini odeyemedigi icin Askale’ye surulen gayrimuslimleri anlatiyor:
O zamanlar Askale kucuk bir kasabaydi. 300 insani yatirip kaldiracak hali yoktu. Ahirlari kahveleri yatakhane yaptilar. Tezek mezek yakiyorlardi. Aydan aya parasini oderlerdi. Halleri cok perisandi. Buranin havasina dayanamadilar. Cok soguktu.
Baslarinda cavuslar olurdu. Her sabah siraya gecirirler is dagitimi yaparlardi. Kop Dagi’nda Kop Gecidi’nde kar temizleme isinde calistilar. Kar temizleyemeyenler calisamayacak durumda olanlar bize para verirlerdi. Onlarin yerine biz calisirdik. Ben de calistim. Bu adamlarin cok ekmegini yedim.
Hepsi gayrimuslim insanlardi. Yerine calistigim yasli bir Ermeniydi. Istanbul’dan gelmisti. Insaniyetli bir adamdi. Biz ne zaman kurtulacagiz? Olmeden donebilecek miyiz?” diye hep aglardi! Cocuklarini torunlarini ozlerdi. Beni evladi gibi severdi.
Askale’nin soguguna alisamadilar. Biz hayvan derisinden carik yapardik. Icine ot saman doldurur giyerdik. Ayaklarimiz boylece usumezdi. O adamlar sehir insanlariydi. Hayatlarinda carik nedir samanli carik nedir gormemislerdi. Dusun bir kere iskarpin ayakkabi ile gelmislerdi. Ayakkabiyla Askale’nin Kop Dagi’nin karina buzuna dayanilir mi? Ekmegini yedigim yasli da dayanamadi. Dert buldu. Bir sabah isini almaya vardigimda Geberdi gitti!” dediler. uzuldum. O beni ben onu sevmistim. Iyi bir insandi. Bunca zaman gecti. Ne zaman kaldiklari yerden gecsem gozumun onune gelir. Kederlenirim.
(sayfa 102-103)
Amasyali 1915 dogumlu Ohan Ozant anlatiyor:
Sevkiyet zamaninda kundaktaymisim. Kundakta Sivas-Kangal’a kadar gitmisiz. Kangal’da Kangalli Asim diye bir zat-i muhterem bizi alikoymus. Rahmetli dayim yaninda arabacilik yapmis. uc sene kadar Kangal’da kalmisiz.
Sevkiyet yangini sonunce Amasya’ya geri donmusuz. Teyzemin kocasi Elikesik Mikail Aga kendisi sanatkâr oldugu icin sevkiyet sirasinda Musluman olmus. Sevkiyete gondermemisler. Amasya’da isi iyi idi. Bizi himayesine aldi.
Babami hic gormedim. Adi Dikran’mis... Seferberlikte askerde onbasiymis. Buna ragmen sevkiyete tabi tutuyorlar. Gidis o gidis! Bir daha geri gelmiyor!
Annem sonradan babamin akibetini yillarca arastiriyor. Askeriyeye Benim kocam Erzurum’da askerdeyken olmustur. Bana maas verin” diye dilekce veriyor. Dilekceye su cevabi veriyorlar: Kocaniz yolculuk esnasinda sevkiyette Amasya’da Derbent Baglari’nda eceliyle vefat etmistir. Malul yetim maasi alamazsiniz.”
Gercekten de Derbent Baglari denen bogazda Ermeniler katledilmistir.
(sayfa 122-124)
Merzifonlu 1905 dogumlu Vahram Karabent anlatiyor:
Sevkiyette on yasindaydim. Once bir gecede ev ev dolasarak Ermenilerin ileri gelenlerini erkeklerin yetiskinlerin hepsini topladilar. Once avukatmis tuccarmis... sozu gecenler akli erenler kayboldu. Musluman olan kalacak!” dediler. Bazilari Musluman olup kaldi. Bir de bilhassa sanatkârlari ise yarayacak ustalari biraktilar.
Bizim kalmamiz buyukannemiz sayesinde oldu. Din degistirip kaldik. Babam dedem kardeslerim amcamlar din degistirmeyi kabul etmediler. Din degistirmektense oluruz!” dediler.
Musluman olduk ya cocugun Muslumanligindan ne olacak. Ben o zamana kadar kiliseye gitmistim. Cocuk aklimla dusunurdum. Sanki annem ve ben Musluman oldugumuz icin babam dedem amcalarim dayim sevkiyete gitmis gibi gelirdi. Kendi kendime kizar utanir; ezan okunurken gizlice hac cikarir babamin gelivermesini beklerdim!
(sayfa 130-132)
Zarali Kirkor Ceyhan anlatiyor:
Daha onceleri Zara’da askeri birlik yokmus. Harp baslar baslamaz Enver Pasa Erkan-i Harbiyesi 10. Alay’i Zara’ya yerlestirme ve bu alayin kalacagi buyuk bir kisla yapma karari almis.
Zara o zamanlar zanaat erbabiyla unluymus. Zanaatcilarin hemen hemen tumu Ermeni milletindenmis. Osmanli hepsini askere almis. Ihtiyac buyuk oldugundan hepsini Zara Kislasi’nin yapiminda gorevlendirmis.
[Tehcir kanunu cikarilinca] Kisla yapimindan sorumlu olan Binbasi Yahya Bey insaatin yarim kalmamasi ve daha da onemlisi uzun zamandir canla basla calisan Ermenileri olume gondermemek icin bir care dusunmus... Isleri erkenden paydos edip tum Ermenileri toplamis.
Arkadaslar!” diye soze baslamis. Hepinizin nasil canla basla calistigini biliyorum... Hepinizden cok memnunum. Devletimize Osmanli’ya nasil hizmet ettiginizi goruyorum... Ve lakin bugun aldigimiz emre gore butun Ermeni milleti istisnasiz tehcire tabi tutulacakmis... Butun gece uyuyamadim. Sizi bu tehcirden kurtarmak karsilasacaginiz buyuk felaketten korumak icin careler dusundum. Buldugum tek care sudur: Ben hepinizin agzindan cok onceki bir tarihte verilmis gibi birer yazili istida almis olacagim. Muameleye de bugunden itibaren koyacagim. Sizi tehcir belasindan ancak boyle koruyabilecegim. Siz istidanizda Bundan boyle Hiristiyanliktan ihtida ile Muslumanliga kabulumu padisamizdan niyaz ederim’ diyeceksiniz. Siz icinizden Hiristiyan olmaya devam edin. Bakarsiniz yarin hicbir sey olmamis gibi kendi inancinizda devam edersiniz.”
Babam annem babaannem gece yarisina kadar konusup dusunmusler... Yetmis bes yasindaki babaanneme cok zor gelmis din degistirmek... Sonunda o da kabul etmis...
Gelin bakalim son bir defa daha haclarimizi cikaralim gunesten yana donup duamizi yapalim Hisus Hiristos Efendimizden bir ozur dileyelim!” demis.
Birlikte en icten baglilikla hac cikarip dualarini yapmislar.
Sonra oturup kendilerine isim secmisler. Babam Ibrahim annem Naciye babaannem Sahiban Hatun olmus.
Aradan birkac hafta gecmis. Yahya Bey gene toplamis herkesi.
Arkadaslarim sag olun! Muslumanliginiz iyi gidiyor ama biliyorsunuz Muslumanligin sartlari var. Yarin bir gun Padisahimiz bir kontrol ettirse ne deriz? Bugunden itibaren Muslumanligin sartlarini yerine getirecegiz... Once sunnet olacaksiniz? Sonra bir hoca gelecek size dualari sureleri namazi niyazi ogretecek...”
Alayin atlari igdis etmede ustalasmis baytari cadirda bagirta bagirta kucultmus hepsininkini!... Sonra hoca gelip gitmis bir zaman... Dualar ezberlenmis... Ermenice bir edayla Arapca sureler okunmaya baslanmis... Kilise camiye cevrilmis... Boyle boyle kisla insaati bitmis...
Sonra Cihan Harbi’ni Osmanli kaybetmis... Ermenileri belediyeye toplamislar. Belediye Reisi Recep Efendi anlatmis durumu: Bugunden itibaren sizler Musluman degilsiniz. Gene kendi dininize doneceksiniz. Cami tekrar kilise olacak canini da biz takiverecegiz! Haydin bakalim. Hayirli olsun dininiz!”
(sayfa 174-178)
Kayseri’nin Ekrek koyunden 1950 dogumlu mimar Zakarya anlatiyor:
Bizim evimizle ilkokul arasi bir bucuk kilometre kadardi. Tasli toprakli bir yoldu. Kayaligin dibindeki toprak damli evimizden cikar okula varmadan bir donemecten gecerdik. O donemecten sonra evimiz gorulmezdi artik.... Evdekiler isteseler de beni goremezlerdi.
Ben o donemecte bir sene boyunca koyun buyugunden kucugunden her gun dayak yedim! 200 haneli koyde sadece iki aile Ermeni kalmis. Biz ve anneannemler.
Muhacir cocuklari donemeci doner donmez gecerlerdi onume.
Ulan Ermeni pici! Haydi bakalim hac cikart!”
Sonra uc parmagimi birlestirerek hac cikarttirmaya calisirlardi. Basima vura vura:
Ulan it! Ulan gâvur oglu gâvur! Tukur bakalim su haca! Sehadet getir bakalim! Oyle degil ulan boyle!”
O yasimda daha hac cikarmanin ne anlama geldigini bile bilmeyen ben birkac tokat yer hakaretler kufurler arasinda canimi kurtarmak icin okula dogru kosardim.
Her gun aglayarak okula giderdim. Ogretmenim beni doven cocuklari azarlardi. Anama babama soylerdim. Anam kizar kederlenirdi. Babam gariban bir at cobaniydi. Karsisindakiler ise koyun azili ailelerindendi. Bana kizardi. Daha olmazsa kahreder caresizlikten kivranirdi.
Bazi geceler evimiz taslanirdi. Kayaligin tepesinden evimizin ustune tas yagardi! Evimizin toprak dami cokecek gibi olurdu. Buyuklerimiz annem babam disari cikip Kim atiyor?” diyemezdi suclu arayamazdi.
Koydeki tek koruyucumuz ilkokul ogretmenimiz Mustafa Alimci idi. Koyde bizim koruyucu melegimiz o olmustu; her zaman bize sahip cikmisti. Esiyle birlikte bircok gece bizde yatarlardi. Hava kararmadan koylulerin gozu onunde bize gelirlerdi. O geceler biraz daha rahat uyurduk.
(sayfa 237-238)
Karamanli 1916 dogumlu Sarkis Usta anlatiyor:
Yillar sonra 80 yasimda kalktim Karaman’a gittim. Cocuklugumun gectigi memleketimde kendime ait bir seyler bulmak gormek istiyordum.
Aradim taradim. Bulamadim. Her yer degismis. Evimiz kilisenin yanindaydi. Yasli birine kiliseyi sordum.
Onu kirdilar yiktilar. Arama!”
Sen bana yerini goster!”
Goturdu.
Iste buradaydi!”
Kiliseyi bulunca evimizi de buldum. Evimizi hapishane yapmislar.
Kilisenin adi Cesmeli Kilise’ymis. Avlusunda guzel bir cesme varmis. Yikilinca cesmesini goturup muzeye koymuslar. Hic olmazsa o kurtulmus.
Insan bu olanlari gorunce bir hos oluyor! Annem yikilan Cesmeli Kilise’de nikâh olmus. Ben buralarda buyumusum! Bu sokaklarda kosturmusum!” diyorsun. Ama bakiyorsun ki ne kiliseden kilise ne evden ev kalmis geriye. Bombok oluyor insanin kafasi.
Keske kendime ait bir seyler bulabilseydim... Gittim hapishane duvarini oksadim.
Hapishane olan evimizi bekleyen askerin yanina vardim.
Evladim senden bir ricam var. Bu hapishane eskiden bizim evimizdi. Ben bu evde buyudum. Evimizin duvarindan bana bir tas parcasi verir misin?”
Sasirdi.
Tasi ne yapacaksin amca?”
Yastigimin altina koyup uyuyacagim!”
Guldu. Belki beni deli sandi. Ama gitti sivasi dokulen duvardan kasaturasiyla bir tas parcasi cikarip verdi.
Sag ol evladim!” deyip ayrildim.
(sayfa 324)
Bu haber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com