Ortadogu Haritasinda Zikzaklar - Haber Arşivi 2001-2011
20 Nisan 2025 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Ահեկան / Օր : Արագած / Ժամ : Լուսակն

Haber Arşivi 2001-2011 :

30 Ocak 2006  

Ortadogu Haritasinda Zikzaklar -

Ortadogu Haritasinda Zikzaklar

Hayatlarini kurtarip Beyrut a gelen Ermenilere sehrin disindaki kamplar teneke evler uygun gorulmustu. En bilineni bugun bir endustriyel bolge olan Karantina. Ismi ne cok sey anlatiyor degil mi? Sanki bir hedef var da Beyrut bir durak Ermeniler icin. Sayat Nova Korosu nun duzenledigi turlar yogunlugu ile meshurdur. 2001 yilinda duzenledikleri bizim de katildigimiz Guney Dogu Anadolu gezisinde temmuz sicaginda havalandirmasi olmayan bir otobusle dort gunde dort bin kilometre yaparak siki bir performans gostermis sonrasinda epey yorgun dusmustuk. Bu defa daha cilgin bir gezi bekliyordu bizi. Cilginligi programindan menkul Suriye ve Lubnan gezisi Ortadogu haritasinda zikzaklar yaparak verimli bir o kadar da basimizi donduren bir gezi oldu. Baslangicta Istanbul dan otobusle cikip tum rotanin otobusle yapilmasi fikri ortaya atilmis daha sonra bunun cok yorucu olacagina karar verilerek en azindan gidis donusun ucakla yapilmasina karar verilmisti. Halep uzerinden Sam a gidecek ucagimiz bir anda sis nedeniyle Halep e inemeyip Sam a devam edince butun programimizin alt ust olacagini dusunduk. Fakat iki saat icinde Sam dan Halep e bir ic hat seferiyle ulastirildik. Sam havaalanina iner inmez en cok dikkati ceken havaalaninin sicakligiydi. Daha sonra dikkatimizi cezbeden baklava turevlerini burada saymayacagim. Bir de reklam panosu vardi ki gercekten gorulmeye deger. Avrupa ve Afrika kitalari ile Arap Yarimadasi nin gorundugu uc dunya kuresini hokkabaz misali iki eliyle ceviren beyaz entariler icindeki bir Arap erkegiydi panodaki. Ayni panoda bir kadin olsaydi nasil bir etki yaratirdi ya da bir kadinin o panoda yeri olabilir miydi dunyayi parmaginin ucunda oynatan bir kadin modeli orada nasil dururdu? Reklama gore en iyi ses kalitesini saglayan Suriye nin GSM operatorunun reklamiydi bu. Iki saat icinde vardik Halep e. Boylelikle sabaha karsi vardigimiz Halep ten otobusumuze binip basladik Suriye nin collerinin icinden ilerlemeye Der Zor a dogru. Yol boyunca ucsuz bucaksiz sari ve kahverengi tonlari icinden ilerliyoruz boluk porcuk yerlesim yerlerinin icinden geciyoruz. Gorebildigimiz kadariyla nufusun buyuk cogunlugunu Bedeviler olusturuyor. Bedeviler genellikle col bolgelerinde gocebe topluluklar olarak yasiyorlar gerek Suriye de gerekse tum Ortadogu da. Hayvancilikla ugrasan Bedeviler yasadiklari ulkelerin yonetimlerinin dayatmalarina karsi kendi yasam sekillerini muhafaza etmeleriyle unlu. Gocebe kabileler halinde yasamalari sureklilik gerektiren hizmetlerin verilmesini zorlastiran bir etken olarak Bedevilerle yasadiklari ulkelerin yonetimleri arasinda sikintilara neden oluyor. Bes saat sonra variyoruz Der Zor a. 1915 te Ermenilerin kafileler halinde suruldukleri yerdi Der Zor Colu. Burada kucuk bir yerlesim yeri yaklasik 30 aileden olusan Ermeni cemaati hafta sonlari Halep ten gelen bir ogretmenle cocuklara Ermenice ogreten bir okul ve iki kilise var. Ermeniler ilk olarak ticaret amaciyla gelmis Ipek Yolu uzerindeki Der Zor bolgesine. Sehir merkezindeki kiliseden sonra colun ortasindaki Margade Kilisesi ni ziyaret etmek uzere hareket ediyoruz. Hava yagmurlu. Kiliseye vardigimizda uzaktan camurlar icinden terlikleriyle kosan bir cocuk goruyoruz. Belli ki colun ortasinda kiliseyi bekleyecek bir Ermeni bulunamamisti ve yakinda yasayan bu cocuktaydi anahtar. Herkesin aklinda ayni soru donuyordu. Bizim bes saatte Halep ten otobusle geldigimiz bu col yolunu 1915 te cok daha uzaklardan binlerce kilometrelik mesafelerden yuruyerek nasil kat etmislerdi? Uykusuz bir gece otobusun icinde ara sira dalip ara sira cole uyanan gozlerimiz ve Margade den sonra yorgunuz. Gece rahat bir uyku uyuyacagimiz Palmyra ya dogru yola koyuluyoruz. Saat sekizde vardigimiz otelden bir saat icinde son bir gayretle ayrilip Bedevi misafirperverligine birakiyoruz kendimizi. On bes bin metre karelik bir alana yayilan Bedevi koyunde bir muzik grubuyla karsilaniyoruz. Ehlen u Sehlen . Hos geldiniz. Bu sozleri yolculugumuz boyunca hep duyuyoruz. Sobalarla isitilmis bin kisi kapasiteli Bedevi cadirinda Arap yemekleriyle ve ozellikle de Bedevilerin unlu kuzu tandiriyla hasir nesir oluyoruz. Gecenin ilerleyen saatlerinde koro elemanlari ile Bedevi muzisyenler arasinda olusan sinerjiyle Bedevi ezgileriyle Ermeni turkuleri birbirini takip ediyor. Sonunda hep birlikte halaylar cekiliyor. Bedevi cadirinda rebap calan yasli Bedevi den gorup diger gun grubumuzun buyuk bir kismi Istanbul da bir rebap orkestrasi kurmaya karar verip Palmyra da gezerken birer tane aliyor bu enstrumandan. Benim de aralarinda bulundugum bir iki kisi ise daha basit bir calgiya yoneliyor. Tahtadan yapilmis bir kurbaga. Sirtindaki tirtirlara siyah cubukla hafifce dokunduruldugunda kurbaga sesi cikaran bir muzik aleti . Enstruman alisverisi Palmyra harabelerini gezerken yapiliyor. Etrafta turist goren saticilar bizim gidecegimiz guzergâh uzerinde aninda konuslanip hemen seriveryorlar tezgahlarini. Her yanimizi saran ve bizleri develer uzerinde gezdirmek isteyenler de cabasi. Palmyra ve Zenobe Colun Gelini olarak da anilan Palmyra neolitik cagdan yani M.O. 7000 li yillardan beri yerlesim yeri olmus alti kilometrekareye yayilan bir antik kent. Colun ortasinda sicak su kaynaklarina yakin bir vahaya kurulan kent Irak ve Kutsal Topraklara olan kisa mesafesi sayesinde ticaretin merkezi olmus M.S. 2. yuzyilda. Romalilarin isgali sonrasinda palmiye agaclariyla donatilan sehir bugunku ismini de bu palmiyelerden almis. Palmyra nin en unlu kralicesi Zenobe. Persler ve Romalilar arasindaki catismada Palmyra krali Uzeyra nin hayatini kaybetmesi sonucu tahta esi kralice Zenobe gecer. Zenobe kralligin sinirlarini kuzeyde Kapadokya ya guneyde Misir a kadar genisletir. Baskent Palmyra dir. M.S. 273 yilinda olen Zenobe Yunanca Aramice ve Farsca ya hakimiyetiyle de unlu. Ayrica Zenobe nin filozoflarin teologlarin ve donemin ilim adamlarinin fikirlerine de cok onem verdigi soyleniyor. Rebaplarimizi ve kurbagalarimizi alip Palmyra yi arkamizda birakarak bu defa deniz kiyisindaki Lubnan sinirina dogru yola cikiyoruz. Planimiz Trablus uzerinden Beyrut a dogru yol almak. Suriye ile Lubnan in son donemde iliskilerinin gergin olusu bizlere de yansiyor bir sekilde. Otobusumuzu kenara cekip bekliyoruz gumrukte. Otobusun evrakiyla ilgili bir sorun oldugu soyleniyor ve sorun ancak alti bucuk saat sonra cozulebiliyor. Aksam ustu vardigimiz sinirda gece oluyor. Hava soguk ve sinir gorevlileri bizlere tuvaletlerini dahi acmak istemiyorlar. Durum boyle olunca birer birer uygun bir yer bulup tuvalet ihtiyacimizi acik havada dalga sesleri arasinda gideriyoruz. Ancak bir sure sonra bir gorevlinin isyaniyla tuvalet mahallimizi degistirmemiz isteniyor zira bizim rahatlama yerimiz kendi odasinin kapisina cok yakinmis ve kapisinin onu kokmaya baslamis. Grup halinde kahkahayi basiyoruz tabii ki. Sabrimizin sonu selamet oluyor ve gece yarisindan sonra sorun halloluyor. Suriye ye simdilik hoscakal deyip Beyrut a dogru koyuluyoruz yola. Gece saat ikide hâlâ pazar yerleri toplanmamis olan Trablus un en fakir mahallelerinde kayboldugumuzda o saatte bir berberin sac kestigini gordugunu soyluyor annem. Sabaha karsi uc bucuk civarinda variyoruz Beyrut a. Beyrut Uyandigimizda Beyrut un yarim saat kadar disinda bulunan Cunye de oldugumuzu anliyoruz. Sirtimizi daglara ve Lubnan in meshur cam ormanlarina vermisiz onumuz deniz. Her taraf feci bir yapilasma halinde yemyesil agaclarin arasina gipgri yuksek binalar dikilmis. Grilerin yesillerde gozu var besbelli. Deniz kiyisindan Cunye nin yuksek bir noktasina teleferikle cikiyoruz. Teleferik adeta etraftaki gokdelenlerdeki apartman katlarinin oturma odalarindan mutfaklarindan yatak odalarindan gecerek cikartiyor bizi yukari. Herhalde bu yuzden perdeler panjurlar siki sikiya kapali bu katlarda. Ciktikca cikiyoruz tepeye. Halen kendisini goremedigimiz Beyrut a bir de yukaridan bakip iniyoruz asagiya. Ilk duragimiz Antilias. Katolikosluklar Antilias taki Kilikya Ermeni Katolikoslugu Ermenilerin dort temel dini merkezinden biri. Tum dunyada Ermenilerin iki patrikhanesi var bunlardan biri bilindigi uzere Istanbul da bir digeri Kudus te. Antilias taki Kilikya Ermeni Katolikoslugu ve tum dunyadaki Ermeni kiliselerinin bagli oldugu Ermenistan daki Ecmiadzin Ermeni Katolikoslugu da diger iki merkez. Kilikya Ermeni Katolikoslugu Antilias a 1930 yilinda yerlesti. Tarihsel olarak iki ayri katolikoslugun olmasi 14. yuzyila dayaniyor. Ermeni kralliklarinin birbirlerinden ayri farkli donusumler gecirmesi sonucu ortaya cikan bu durum o tarihten bu yana iki merkez olmasina sebep olmus. Yine de Yerevan da bulunan Ecmiadzin kilisesinin onceligi kabul ediliyor. Antilias ziyaretinden sonra Lubnan da yasayan Ermeniler hakkinda daha genis bilgi almak icin yola koyuluyorum. Beyrut ta Ayncar da ve Trablus ta toplam yaklasik 60 bin Ermeni oldugunu ogreniyorum. Pek cok gunluk haftalik aylik ve uc aylik Ermenice gazete dergi Ermeni okullari ayrica Ermenice radyo mevcut. Lubnan parlamentosunda bes Ermeni parlamenter de var. Beyrut ta oncelikle Lubnanli Ermenilerin ihtiyaclarini karsilamaya yonelik olarak kurulmus Haigazian Universitesi 1955 yilindan beri faaliyet gosteriyor. Ermenice secmeli derslerin de verildigi Haigazian in tedrisati Ingilizce. Bu okulun verdigi diploma gerek Lubnan universiteleri gerekse uluslar arasi kurumlar tarafindan taniniyor. Bourj Hamoud 1915 ten sonra bugunku Lubnan topraklarina vardiklarinda Ermeniler sehirlerden uzak tenekeden yapilan gecekondularda yasamislar uzun sure. Bugun yogunluklu olarak Ermenilerin yasadigi Bourj Hamoud isimli yerlesim de daha onceden tarlaymis. Artik sehrin cok da disinda olmayan neredeyse tamaminda Ermenilerin yasadigi bir semt Bourj Hamoud. Balkonlari kapatmak icin kullanilan uzun devasa perdeler apartmanlarin kirli gri tonlarina karisiyor. Balkonlardan sarkan perdelerin yagmurdan isten ve tozdan kararan renkleri birbirine gecmis elektrik telleri penceresiz apartman bosluklari binalarin insanin ustune ustune gelen hali bir nefes alamama duygusuna neden oluyor zaman zaman. Beyrut Kasabi baris adami Saron 1920 - 1943 arasinda Fransiz egemenliginde olan Lubnan 1943 yilinda bagimsizligini ilan etmisti. 1975 te baslayip 1990 yilinda sona eren ic savas tum Ortadogu da on bes yil boyunca cok kanli bir donem yasanmasina neden olmustu. 1982 de Beyrut un batisinda bulunan Filistin kamplari Sabra ve Satilla da yasanan katliam bugun hâlâ komadan cikamayan Ariel Saron un boynunda asili duruyor. Sabra ve Satilla katliami Robert Fisk e gore 20. yuzyilin en buyuk savas suclarindan biri. Hastaliginda ne buyuk bir baris adami oldugu vurgulanan Saron bu katliamdan beri Beyrut Kasabi olarak da aniliyor. Savas Beyrut u Yesil Hat la Bati Beyrut ve Dogu Beyrut olarak ayirdi. Bati Musluman iyi yapilanamamis teroristlerin kontrolunde tehlikeli olarak yaftalanirken Dogu Beyrut Hiristiyan iyi organize olmus refah icinde olarak addediliyordu. Beyrut un bu ayrimi sadece yasayanlarinin degil adeta sehrin bilincine de kazinmisti. Ic savasin baslamasina kadar Dogu nun Paris i diye nitelendirilen (Murat Belge de Isvicre si demisti) Beyrut 1990 yilindan bu yana kendini yenilemeye calisiyor. Hâlâ savasin izlerini tasiyan binalar var. Ote yandan o izleri yok etmeye adanmis bir yenileme calismasi devam ediyor sehirde. Bourj Hamud dan batiya dogru gittikce once diger Hiristiyanlarin yasadiklari semtler sonra da hattin obur yani yani Muslumanlarin yasadigi semtler geliyor. Bugun Muslumanlarin yasadigi taraf sehrin savas doneminin aksine cok daha varlikli gozukuyor. Sali aksami olmasina ragmen Beyrut un merkezindeki lokantalarda yer bulunamiyor bu durum Avrupai Beyrut un gece hayatinin sali gunu bile oldukca hareketli oldugunu gosteriyor. Istanbulluluk-Beyrutluluk Lubnan in ve tabii Beyrut un Fenikeli damari Istanbullugu hatirlatan bir magrurlugun kokusunu tasir gibi. Istanbulluluk fenomeni nasil insanin kendini farkli gormesine bu farkliligini gurur kaynagi olarak algilamasina ve kendini ayri bir yere konumlandirmasina neden olmussa yuzyillar boyunca sanki Beyrut ta da benzer bir hava var. Arap dunyasinin ortasinda Fenikeli atalarina atifla kendi farkliligini ortaya cikaran Avrupaliliginin altini cizen ve bununla gurur duyan bir magrurluk hissediliyor. Belki de benzer bir magrurluk nedeniyle yuzyilin ilk ceyreginde hayatlarini kurtarip Beyrut a gelen Ermenilere sehrin disindaki kamplar teneke evler uygun gorulmustu. Bu semtlerden en bilineni bugun artik bir endustriyel bolge olan Karantina. Ismi ne cok sey anlatiyor degil mi? Cok canli aktif ve kurumsallasmis bir Ermeni varligi olmasina ragmen Beyrut bir durak gorunumunden kurtaramiyor kendini. En azindan 90 yillik bir diyasporikligi fazlasiyla icsellestirmis sanki sonul bir hedef var da Beyrut bir durak Ermeniler icin. Bir ara istasyon olmakla son durak arasinda Bourj Hamoud ve etrafindaki semtlere sikismis olma hali. Cemaatin yasadigi ulkeyle baglarinin diger diyaspora Ermenileriyle oldugu kadar siki olmadigi kanaatini ediniyorum. Genclerin cogunlukla Bati ya goc ettigini soyluyorlar. Eklememiz gerekir ki ic savas yillari boyunca pek cok Lubnanli gibi Ermeniler de cogunlukla Amerika ya goc etti. Bugun halihazirda Lubnan da yasayan Lubnanlilarin nufusunun uc milyonun biraz uzerinde diyasporadakilerin ise on milyonun uzerinde oldugunu soylemek durumu daha iyi aciklar. Fakat bugunku tabloda goc hareketi biraz daha farkli en azindan Ermeniler icin. Bir ara istasyondan bir baska ara istasyona gitmek gibi bir sey. Son duragin ise neresi oldugu hic belli degil. Boylece ayriliyoruz Beyrut tan. Hepi topu bir bucuk gun. Zikzak devam ediyor. Simdi yeniden donuyoruz ta en basa ucaktan indigimiz sehre; Halep e gidiyoruz.




Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+