Cildiyeci Kolsuz Agop -
Prof. Dr. Agop Kotogyan yani meshur Cildiyeci Kolsuz Agop 41 yıl hizmet verdigi İstanbul Universitesi Cerrahpasa Tıp Fakultesi’nden gectiğimiz kasım ayında emekli oldu. Tesaduf bu ya Agop Hoca bundan tam 66 yıl once Cerrahpasa’nın doğum kliniğinde dunyaya gelmisti. Hastane evlerine 15 dakika yuruyus mesafesindeydi.
Doğduğu Samatya semtini diğer adı Kocamustafapasa’yla seven Kotoğyan Doğma buyume Pasalıyım’ diye ovunuyor. Agop Hoca yıllarca hasta baktığı laboratuvarında goz nuru doktuğu kimileri simdi namlı birer profesor olan oğrencileri vefalı hastaları ve mesai arkadaslarının katıldığı torenle uğurlandı.
Veda eden aslında azmin direncin olumlerin esiğinden donup hayata sıkı sıkı sarılmanın simgesi yasayan bir efsaneydi. 30 yıl once mesleğinin zirvesine oturmus masal kahramanına donusmustu. Hayatının icine girmek zordu. Cunku gazetecilerden uzak duruyor doktorların artist olmadığını bilimsel tebliğler dısında dısarıya seslenmenin reklam olabileceğini savunuyordu. Turkiye’de cinsel yolla bulasan hastalıklar kursusunu ilk kuran cesitli bilim dallarında bolum baskanlığı yapan yeni buluslarla cığır acmıs bu doktoru album sayfalarımıza alabilmek icin gunlerce uğrastık. Sonunda hatırını kıramayacağı dostlar araya girdi bize hayatının kapılarını araladı. İste gorduklerimiz.
Aslında bu album soyle baslayabilirdi: Bir varmıs bir yokmus. Evvel zaman icinde kalbur saman icinde Yozgat’ın Akdağ Madeni İlcesi’nin Terzili Koyu’nde Kirkor adında bir cocuk varmıs. Kucuk Kirkor kendi halinde yasayıp giden yoksul bir ailenin cocuğuymus.’ Ama masalsı hayatın icinde gerceği kaybetmemek icin kronolojik sırayla anlatmayı doğru bulduk.
Agop’un babası Kirkor Kotoğyan 1911 doğumlu. 1915 yılında yani Anadolu’daki o buyuk kaos doneminde henuz dort yasındayken babasını kaybetmis. Koyunu basan ceteler koydeki tum erkekleri oldurmus. Kucuk Kirkor’u annesi onu madendeki mağaralara kacırarak kurtarabilmis. Sonra da bir yakınlarının yanına sığınmıslar. Olaylar yatısıp saldırılar durunca yanmıs yıkılmıs talan edilmis koylerine donebilmisler.
Kirkor Bey 25 yasındayken Yozgat’ın İğdere Koyu’nde yasayan Makruhi Hanım’la evlenmis. Aile 1938’de İstanbul’a gelmis ve Samatya’ya yerlesmis. Bir yıl sonra da ilk cocukları Agop İstanbul Universitesi Tıp Fakultesi’nin Cerrahpasa’daki hastanesinde doğmus. Dunyaya gozlerini actığı ilk goruntuleri ilk sesleri duyduğu bu hastane ile omur boyu surecek kader birliği de boylece baslamıs.
Babası Kirkor Bey insaatlarda kalfa olarak calısır annesi de Samatya yakınlarında bir fabrikada iscilik yaparmıs.
KOLUNU PRES KAPTI
Cok yoksullarmıs. Kucuk Agop Samatya Sahakyan Ermeni İlkokulu’na basladığı yıl babası ona bir ceket almıs. Bir bahar gunu arkadaslarıyla Samatya sahilinden denize girip cıkmıs ve bir bakmıs ki ceketin yerinde yeller esiyor. Anasından bir ton dayak yediği gibi tam uc yıl boyunca da ceketsiz kalmıs. Bana yeni bir ceket almaları mumkun değildi. Ekmeği karneyle alıyor aylarca et ve seker yuzu gormuyorduk’ diye annesinin koteğine hak veriyor simdi.
Kucuk Agop daha ilkokuldayken ise baslamıs. Mezun olduğu yıl bir gumus atolyesinde calısıyormus. Sıcak cok sıcak bir yaz gunu gumus kalıpları plaka haline getirmek icin kullanılan presin silindiri is onluğunun kolunu kapmıs. Sonra da elinin tamamı omuzuna kadar presin altında un ufak olmus. Hastaneye vardığında doktorlar Bu cocuk yasamaz’ demis. Ameliyat olmus gunlerce komada kalmıs ve bir gun gozlerini acıp hayata yeniden merhaba demis. Kaderin cilvesi bu ya yine Cerrahpasa Hastanesi’ndeymis.
O yaz sonunda kendisini tamamen toparlamıs ama cevresindekilerin acıyarak bakması kalbini cok kırıyormus. Bu yuzden kayıt yaptırdığı halde okula gitmeyeceğini soylemis babasına. Okula gitmemis ama aldığı ders kitaplarını her gun muntazaman okuyarak kendine gore bir tedrisat yapmıs. Okulsuz gecen bu yıl boyunca hep dusunmus. O kucuk ve artık tek kollu bedeniyle bir meslek sahibi olamayacağına karar vermis. Okumalıyım her ne pahasına olursa olsun okumalıyım’ demis. Ve donem baslayınca Kumkapı Bezciyan Ortaokulu’nda eğitime geri donmus.
Butun okul hayatı boyunca yazları ve hafta sonları calısmaya devam etmis. Tahtakale’de isportacılık yapmıs. Konfeksiyon atolyelerinde ilik makinelerinde calısmıs. Eve katkı olsun diye calısırken cok sevdiği kız kardesleri Hripsima ve Maryam’a da kucuk hediyeler almayı ihmal etmezmis.
FUTBOL YILLARI
Ortaokulda basarılı olmus ama esas zirveyi Galata Getronogan Lisesi’nde yapmıs. Her yıl okul birincisi olmus takdirlerle donmus evine. Agop Bey hasta Fenerbahceli. Tam 26 yıldır Fenerbahce Kulubu uyesi. Basketbolu cok seviyormus. Ama tek kollu olduğu icin oynayamamıs. Ben de sahada top kostururum’ demis ve lisede futbola baslamıs. Oynayamazsın demisler aldırmamıs. Cok da guzel oynamıs. Ve hatta o devrin unlu takımı Samatya Gencler Kulubu’nun kadrosuna girmeyi basarmıs.
1957’de İstanbul Universitesi Tıp Fakultesi’ni kazanınca doğduğu yeniden hayata donduğu Cerrahpasa Hastanesi’nde bulmus kendini. Kapısından iceri girdiği ilk gun Bir zamanlar beni kurtardı bu hastane simdi nobet sırası bende’ diye dusunmus. Bu donemde lise oğrencilerine ozel dersler vererek okul parasını kazanmaya devam etmis. Ayrıca Cerrahpasa’nın futbol takımında oynamayı da ihmal etmemis.
1963’te okul birincisi olarak doktorluk diplomasını almıs. Bir yıl Capa’nın Deri ve Frengi Hastalıkları Kliniği’nde calısmıs. 1964’te Cerrahpasa’daki Dermatoloji Kursusu’nde asistan olarak goreve baslamıs. Uzmanlık tezinin baslığı İmpetigo Herpetiformis Vak’aları Uzerinde Klinik ve Biyosimik Arastırmalar.’ Ben baslığından bir sey anlamadım Agop Hoca acıkladı: Ucukla ilgili cok onemli bir calısmaydı.’
1967’de uzman olmus. Cerrahpasa Tıp Fakultesi’nde basasistan olarak calısırken universite tarafından Ekim 1969’da Almanya’ya gonderilmis. Dort ayda Almanca’yı oğrenmis. Hamburg Saar Universitesi Dermatoloji Kliniği’nde unlu dermatolog Prof. Dr. Nodl’un yanında calısmaya baslamıs. Ayrıca aynı universitenin alerji ve histoloji bolumlerinde calısmıs. Kliniklerde gosterdiği basarıdan dolayı Alman Universite Kurulu’nun talebiyle okulda kalma suresi bir yıl daha uzatılmıs.
Dr. Kotoğyan 1952’de gecirdiği kazadan once coğu kisi gibi sağ elini kullanırmıs. Onu kaybedince sol eliyle is gorebilmek icin cok calısmıs. En buyuk zorluğu da universitedeyken cekmis. Tek eliyle tuplerden sırıngaya ilac cekmeyi bu ilacı hastaya enjekte etmeyi oğrenmek icin geceleri hastanede nobete kalmıs evde portakallara su sırınga edermis. Dikis atmayı oğrenmek icin ise evde ne kadar sokuk ve yırtık varsa dikermis. İki yıl icinde tum bu isleri kimseden yardım almadan tek basına yapıyor hale gelmis.
1972’de Cerrahpasa Tıp Fakultesi’ne geri dondukten bir yıl sonra docentlik sınavını basarıyla vermis. 1979’da ise Akne Vulgaris Vak’alarında İmmunolojik Arastırmalar’ baslıklı teziyle profesor kadrosuna atanmıs. Almanca’dan sonra yine kendi cabasıyla Fransızca ve İngilizce oğrenmis. Dunyanın bircok ulkesinde dersler konferanslar vermis nam salmıs. Ozellikle son iki yılda dısarıdan gelen hasta sayısında buyuk bir artıs olmus. Uluslararası tıp dergilerinde yayımlanan makalelerinin sayısı 300’u asmıs cilt hastalıkları uzerine iki kitap yazmıs.
Suzan Hanım’la 1975’te evlenmis. Universiteden emekli olduğu 21 Kasım 2004 gunu yaptığı konusmada İki kisiye tesekkur etmiyorum: Biri beni bu yolun basına kadar getiren anam diğeri beni su kursuye kadar cıkaran esim Suzan. Tesekkur etmiyorum değil aslında edemiyorum. Cunku onlara her seyimi borcluyum’ demisti.
YURT SEVGİSİ BUDUR
Bircok ulkenin universitesinden teklif almıs: Almanya Fransa Kanada Amerika... Burada kal kursunun basına gec’ demisler. O bunların hepsini elinin tersiyle geri cevirmis. Ermeni olduğun icin dedeni fukara olduğun icin kolunu kaybettiğin o ulkede ne isin var’ demisler gulmus gecmis. Peki ne dusunmus? Evet doğrudur: Ulkemde cok acı cektim. Sefaletin dibinde yasadım. Doğrudur: Dedemi cocukluğumu kolumu kaybettim. Ama yolumu kaybetmedim. Bu ulkede yasayan milyonlarca insandan hicbir zaman farklı olmadığımı dusundum. Bu topraklarda yasayan tum insanları kardesim olarak benimsedim. Bir ulkeyi sevmek demek bu topraklarda gecirdiğin guzel ve iyi gunleri sevmek demek değildir. İyi gunde ve kotu gunde burada olmak vatanın yanında kalmak demektir yurt sevgisi. Bos basak dik dolu basak ise eğiktir derler. Ben hep eğik gezdim su dunyada. Kibirden nefret ettim. Bos basaklar gibi diklenmedim caka satmadım her seyi biliyorum demedim. Burnumun dikine gitmedim bilginin ve bilimin ipine sarıldım. İsimi sansa bırakmadım. Cunku cok calıstım ve bosluk bırakmadım.’
DOKTORLUĞA DEVAM
Bu efsane doktor universiteye veda ederken soyle diyordu: 32 yılını oğretim uyesi olarak gecirdiğim 41 yıl uc ay suren universitedeki gorevim fiilen sona ermis bulunuyor. İnsanın hissetttiklerini anlatabilmesi oldukca guc. Ayrılık gunu gelip cattığında hic tanımadığınız bir bosluk hissine kapılıyorsunuz. İlk olarak gecmisin yoğunluğu icerisinde hic gerceklesmemis olan bir sey gerceklesiyor: Annesinin kuzusu Agop gumuscude calısan Agop futbolcu asistan Almanya’da gorev yapan docentlik sınavındaki Agop ilk dersini veren profesor olan Agop kafa kafaya verip simdi ne olacak’ diyorlar. Neden sonra aynı toplantıya emekli Agop gelip de Hey gecmisin kimlikleri; utanmasanız Agop oldu diyeceksiniz. simdi en buyuğunuz olarak ben iste buradayım’ diyene kadar...’
Neyse ki Agop Bey tecrubeleriyle sifa dağıtmaya veda etmedi. Osmanbey’deki mimar oğlunun tasarladığı yeni kliniğinde yine icten yine mutevazı calısmayı surduruyor.
Ciğerim Agop bilesin ki anacığın seninle iftihar ediyor
Prof. Dr. Kotoğyan’ın emekli olduğu gun annesi Makruhi Hanım (87) rahatsız olduğu icin torene katılamadı. Kız kardesi unlu matematik hocası Hripsime Kotoğyan kursuye cıktı ve annelerinin gonderdiği mektubu okudu: Ciğerim Agop. Baban da okuma yazma bilmez idi ben de. Sen okudun. Sen hep okudun ve cok calıstın can parcam. Biz fukaraydık senin yaptığın su cok zor yolculukta yanına yetecek kadar azık koyamadık. Bak burada da acıklıyorum herkes duysun: Oğlum sana yeterince yardım edemedik ve ben hep uzuldum buna. Pek belli etmezdi ama baban da buna cok uzulmustu. Ama sen bizim yuzumuzu hic kara cıkarmadım. Her zorluğun ustesinden geldin. Garip kusun yuvasını yapan Allah ucmak istediğini anlayınca sana kanat taktı. Ciğerim Agop cok calıstın cok yoruldun. Sana biraz istirahat et diyeceğim ama biliyorum ki beni dinlemeyeceksin. simdi biraz hastayım ama sen biliyorsun ki yanındayım. Bilesin ki anacığın seninle iftihar ediyor. Baban da simdi yukarıdan sana bakıyor ve guluyordur. Ciğerim benim senin o kara gozlerinden opuyorum.’
Bu haber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com