Bir azınlık meselesi -
Azınlıklar konusu Turkiye de her zaman konusulan bir konu degil. İnsan Hakları Danısma Kurulu nun hazırladıgı turden bir raporsa hayli nadir gorulen bir calısma.
Turkiye haftalardır kimler azınlık kimlerin hangi hakları var gibi konular uzerine hararetli bir tartısma yasıyor. Tartısmaları baslatan rapor bu konunun hâlâ ne kadar hassas olduğunu gosterdi. İnsan Hakları Danısma Kurulu nun bir calısma grubu azınlıkların haklarına zemin teskil eden bir rapor hazırladı. Burada temsil edilen goruse gore azınlıkların tanınması devleti zayıflatmaz tam tersine guclendirir bile.
Kaldı ki Turkiye azınlıklar konusunun -ozellikle de AB icinde- kendi tarihinde olduğundan cok daha farklı bir sekilde ele alındığı hususunu zamanın akısına bırakıp bu konuda gozlerini yumamaz.
Rapor bir yılı askın bir suredir yarı resmi kurul icinde itilaf yaratıyor. Bu kurul icinde cesitli bakanlıkların jandarmanın ve istihbarat teskilatının temsilcilerinin yanı sıra bağımsız uzmanlar ve insan hakları orgutlerinden temsilciler yer alıyor. Bir toplantının sonunda kurul uyesi 78 kisiden coğunluğu toplantıyı terk ettikten sonra geriye kalan uyeler raporu kurulun onayından gecirmis. Raporu bir yandan hukumete bildirirken aynı zamanda da bir gazeteye gondermisler.
Bu surecin garipliği bir yana gosterilen tepkiler de cok sessizce gecistirildi. Hukumet ozellikle de Dısisleri Bakanı Abdullah Gul raporun iceriğine karsı mesafeli yaklastı.
Kurulun toplantıları icin kullanılan salonun kilitleri değistirildi.
Kurulun bir uyesi sahtekârlığın sorumlusu olarak baskanı gosteriyor. Basın ikiye bolunmus durumda.
Bir kısmı raporu oldukca ilginc bulurken diğer bir kesim bunu devletin butunluğune yonelik bir darbe olarak değerlendiriyor.
Bu kavga aslında Turkiye nin kendisini yansıtıyor. Raporun da belirttiği gibi Osmanlı İmparatorluğu nun cokusunden sonra devlet yeni bir Turk kimliği temelleri uzerinde yeniden kuruldu. Bu kimliğin aynı zamanda devletin icinde yer alan etnik gruplardan biri olduğu celiskisi ise tamamen yadsındı.
Modern Turkiye nin kurulus belgesi niteliği tasıyan Lozan Barıs Antlasması nda (1923) Turk delegasyonu azınlık olarak sadece gayrimuslimleri kabul ettirmeyi basardı. Bugune kadar da Turkiye bu konumunu ısrarla savunarak mesela Kurtlerin ya da Alevilerin azınlık olarak gorulmelerini siddetle reddetti. Bu bircok sonucu da beraberinde getirdi: Orneğin Alevi ailelerin cocukları Sunni İslam ın anlatıldığı din derslerine girmeye zorlandı. Kurt cocukları okulda aralarında Kurtce konusamıyor.
Ataturk tarafından bağıtlanan sozlesme bir yandan cok değerli kabul edilirken diğer taraftan da cok az okundu. Kurul raporu simdi bunu tespit ediyor ve Turkiye nin Lozan Antlasması nda altına imza koyduğu bircok yukumluluğun yasal anlamda gereklerini bugune kadar yerine getirmediğini belirtiyor.
Antlasmanın 39. maddesinde butun Turk vatandaslarının her tur basın-yayın organında istedikleri dili kullanabilecekleri yazıyor. Ancak Turk kanunlarının Kopenhag Kriterleri ne uydurulduğu bugun bile butun dillerin medyada istenildiği gibi kullanılabilmesi soz konusu dahi edilemez. Radyo ve televizyonda Kurtcenin kullanılması sanki patlayıcı madde tasımacılığını duzenliyormuscasına hayli karmasık duzenlemelere ve kısıtlamalara tabi tutulmus durumda.
Lozan Antlasması nda azınlık olarak tanımlanan gayrimuslimler dahi bir zamanlar kendilerine tanınan bircok haktan yararlanamıyor ve kendilerinin yabancı olarak gorulduğu bir atmosferde yasıyor. Raporun bircok tabu konuyu gundeme getirdiği icin boylesi sert elestirilere maruz kalmıs olması hic de sasırtıcı değil.
Raporun yazarlarından hicbiri terorizm ya da boluculuk suclamasına maruz kalmadı. Bu birkac yıl oncesine kadar tabii ki cok daha farklı olurdu. (İsvicre gazetesi 28 Ekim 2004)
Bu haber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com