Ermenistan a zeytin dalı -
Ermeni meselesi Turkiye nin karsısına sık sık bir sorun olarak cıkıyor. Bu konuya siyasi formul bulmak sart. Ermeni diasporasını engellemek icin Erivan a zeytin dalı uzatmak cozum olabilir
Kacınılmaz bir sekilde Ermeni meselesi donup dolasıp tekrar tekrar karsımıza cıkıyor. Onumuzdeki haftalarda bu konu hem Amerika hem de Avrupa ile iliskilerimizi cetrefillestirmeye namzet. Medeniyetler catısmasını engellemek gibi buyuk isler pesinde kosarken surekli bu handikapa takılıyoruz.
Mesela 15 gun sonra Amerika da yapılacak olan baskanlık secimlerini ele alalım. Demokratların kazanması durumunda dunyada ne gibi degisiklikler olacagı konusunda ciddi değerlendirmeler yapmak yerine John Kerry kazandığı takdirde Eyvah Ermeni meselesi gundeme gelecek diye korkuyoruz.
Avrupa ile iliskilerde de durum pek farklı değil. AB ile onumuzdeki kritik surecte Ermeni meselesiyle ilgili potansiyel talepler simdiden kaygı yaratıyor. Uyeliğimize en olumsuz yaklasan Fransız basınında aleyhimize cıkan her yazı su veya bu sekilde Ermeni meselesine ve Turkiye nin olumsuz tavrına atıfta bulunuyor. Sonucta Ermeni meselesinden kacıs yok. Peki ne yapmalı?
Batı ya kızmak cozum değil
Batı yı cifte standart ve Turk dusmanlığı ile suclamak mumkun. Bunu genelde yapıyoruz zaten. Bu konuda haklı da olabiliriz. Fakat sorun Batı ya hem bu kadar kızıp hem de Batı nın icinde yer almak istememizde. Saygın bir sekilde kabul gormek istediğimiz bir ortamda sabıkalı olarak algılanmak gururumuza dokunuyor. Kendimizi haksızlığa uğramıs hissediyor ve haliyle sinirleniyoruz. Sonucta Batı ya karsı beslediğimiz kızgınlık hayranlık ve eziklik duyguları bir araya gelip icinden cıkılması zor bir kimlik bunalımına donusuyor.
Sakin davranmaya calısıp soykırım iddiaları karsısında tartısma ve kutuplasma yaratmak istemediğimiz zaman ise iki klasik yola basvuruyoruz. Ya meseleyi tarihcilere bırakalım diyoruz ya da konu uluslararası hukuk platformunda soykırımın teknik tanımı cercevesinde tartısılsın diyoruz. Boylece konu siyasi arenadan cıksın istiyoruz.
Fakat burada ciddi bir mantık hatası yapmaktayız. Ermeni meselesi tabii ki tarihi ve hukuki acıdan detaylı sekilde ele alınmalı. Birinci Dunya Savası nda Anadolu da olup biten uzerine uzmanlasmıs yeterince tarihcimiz ve yazılmıs kitabımız yok. Ancak karsımıza soykırım iddiaları ile cıkanlar icin amac tarihi veya hukuki bir tartısma baslatmak değil. Amac Turkiye nin Batı ile iliskilerinde siyasi bir sorun cıkarmak. Bu siyasi sorunu iyi tanımlamamız ve uygun siyasi bir cevap vermemiz gerekiyor.
İsin puf noktası Ermenistan ile Batı daki Ermeni diasporası arasındaki farkı iyi anlamakta. Ermenistan bugun fakir ve kucuk bir ulke. Nufusu 3 milyon ve surekli goc veriyor. Turkiye ile iyi iliskiler kurmaya muhtac. Pragmatik olmak zorunda. Fakat Azerbaycan ile savası sırasında Karabağ ı isgal ettiği icin elini kolunu bağlamıs durumda.
Diaspora tavizsiz
Ermeni diasporası ise zengin ve hatırı sayılır bir buyuklukte. Aynı zamanda her diaspora gibi etnik kimliğini kaybetmeme cabası icinde. Asimilasyon korkusu icindeki diaspora Ermenileri doğal olarak daha nostaljik ve tavizsiz bir milliyetcilik anlayısı icindeler. Ne de olsa cemaati bir arada tutan en onemli konu ortak tarih ve ortak dusman. Durum boyle olunca diaspora bulunduğu ulkedeki toplumsal enerjisinin onemli bir kısmını Turkiye aleyhtarlığına ayırıyor. Fransa Amerika ve Kanada gibi demokrasilerde Ermeni diasporasının bu tutumu oy pesinde kosan politikacılar icin doğal olarak siyasi rant anlamına geliyor. Secim donemlerinde (bugun ABD de olduğu gibi) veya Turkiye ile ilgili onemli kararlar arifesinde (Fransa da gorduğumuz gibi) diasporanın siyasi gucu doğal olarak onem kazanıyor.
Her yıl tekrarlanan soykırım iddiaları iste boyle bir siyasi ortamın sonucu olduğuna gore konuyu tarihciler cozsun demek pek anlamlı olmuyor. Turkiye nin yapması gereken siyasi yonu ağır basan bir strateji belirlemek. Burada anahtar husus Ermeni diasporasına Turkiye aleyhine siyasi gundem belirleme sansı vermemek. Bunu yapmanın en basit yolu ise kendimize guvenip Ermenistan a bir zeytin dalı uzatmak.
Yani cozum diasporayı denklemin icinden cıkarıp daha cok Erivan uzerine odaklanan bir politika yurutmek. Peki Karabağ sorunu ve soykırım iddiaları nedeniyle tıkanmıs Turkiye-Ermenistan iliskilerinin onu nasıl acılır? Bu konuda her seyden once vizyon siyasi cesaret ve devlet adamlığı gerekiyor. Bu alanlarda Turkiye AKP sayesinde Ermenistan ın cok onunde gozukuyor. O halde yapıcı ve olgun bir tavırla Erivan a bir zeytin dalı uzatmalıyız.
Erivan stratejimiz her seyden once soykırım tezinin ustesinden gelecek bir siyasi formul bulmayı icermeli. Bunu yapmanın tek yolu tarihi bir barısmayı iki tarafın da kabul edeceği bir sekilde gerceklestirmek. Haddimi asma pahasına somut bir oneride bulunayım: Ermenistan ile bir Karabağ konusunu da iceren bir Diplomatik Tanıma ve Barısma Sureci baslatalım. Bu surec en son asamasında Van da (mese-la Ahdamar Adası nda) gorkemli bir anıtın iki ulke liderleri tarafından resmi bir torenle acılması ile sonuclansın. Bu anıt soykırım meselesine nihai noktayı su sozler ile koysun: Birinci Dunya Savası nda Hayatını Kaybeden Ermeni ve Turk Yurttaslar Anısına. Cok mu utopik? Boyle bir surec Karabağ sorununun cozumune bizim Avrupa ve Amerika ile iliskilerimize Ermeni diasporasının faaliyetlerine ve Turkiye deki Ermeni vatandaslarımıza nasıl bir etki yapar sizce? Korkularını yenmis kendine guvenen ve buyuk dusunen bir Turkiye icin bu tur bir surec utopya değildir
Bu haber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com