13 Mayıs 2015
Etnik kimlikler çok katmanlıdır. Çok katmanlılığa neden olan kimliği oluşturan çok sayıda değişkenin olması ve bu değişkenlerin kendisini bir etnik kimlikle tanımlayan insanlar içerisinde farklı düzeylerde karşılık bulmasıdır. Bu nedenle etnik kimliğin ortak özelliklerinden zaman zaman belirleyicisi olan özelliği taşımayan bir birey bile diğer özellikleri ile kendisini bu etnik kimlikle tanımlayabilmektedir. Etnik kimliğin belirleyici unsuru tarihsel dönemlere, etnik grubun özelliklerine, coğrafyaya ve daha birçok değişkene bağlı olarak farklılaşır. Bu değişkenler dil, varsayımsal veya gerçek soy bağı, din, ortak coğrafyaya aidiyet duygusu, gelenek- görenek, değerler sistemi gibi kültürel unsurlar olarak sayılabilir.Ermeni soykırımının yaşandığı dönemde Hemşinliler dinsel açıdan iki ayrı topluluk olarak yaşıyorlardı: Müslüman Hemşinliler ve Hıristiyan Hemşinliler. Bu farklılık, bu iki grubun Ermeni soykırımı sürecindeki konumları konusunda belirleyici olmuştur. Söz konusu dönemde din unsuru kimliğin en önemli unsuru olarak kabul edilmektedir. Soykırım döneminde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde bütün etnik kimlikler esas olarak dinsel kimliklerine göre hareket etmişlerdir diyebiliriz. Daha doğrusu Türk milliyetçi hareketinin bütün Müslüman halkları kendi ihtiyaçları çerçevesinde hareket ettirmeyi başardığı söylenebilir. Bu durumun Hıristiyan Hemşinlilerin diğer Ermenilerle aynı kaderi paylaşmasına karşın, Müslüman Hemşinlilerin durumunu çok daha karmaşık bir hale getirdiğini söyleyebiliriz.
Hıristiyan Hemşinlilere Ne oldu?
Hıristiyan Hemşinlilerin başına gelenlere ilişkin çok şey yazılabilir. Ancak bu yazının esas meselesi bu değil. Kısaca söylemek gerekirse Hıristiyan Hemşinlilerin, Türkiye’de genel olarak soykırım döneminde Ermenilerin yazgısını paylaştığını belirtmek gerekir. 1915’ e kadar Hemşin’den batıya doğru Samsun’a kadar yayılmış bulunan Hıristiyan Hemşinliler de katliamlardan paylarına düşeni aldılar. Sağ kalanların büyük bölümü Karadeniz’in karşı kıyılarına geçtiler. Bugün Rusya’nın Soçi, Krosnador, Voronej, Rostov gibi kentleri ile Abhazya’nın Sohum ve Gagra şehirlerinde varlıklarını sürdürüyorlar.
Müslüman Hemşinliler: Hem Fail Hem Mağdur!
Ermeni soykırımının Müslüman Hemşinlilerin kendilerine yönelik algılarında kırılma yaratan en önemli olay olduğunu kabul etmek gerekir. Soykırım, Müslümanlaşan Hemşinlilerin, Müslüman olmayan Hemşinlilerle ve dolayısıyla Ermenilikle bağlarını koparmaya çalışmalarına neden olmuştur. Hemşinlilerde yaygın olan Ermeni kökenin inkarı ve gönüllü asimilasyon eğiliminin büyük oranda soykırım sonrası dönemde geliştiği düşünülebilir. Cumhuriyet döneminin tekçi, asimilasyoncu politikaları bu durumu daha da yaygın hale getirmiştir.
Soykırım döneminde Osmanlı’nın dine dayalı millet sistemi hala etkisini sürdürmektedir. Dolayısıyla bütün Müslüman gayri Türk halklar büyük oranda kendilerini bir millet(ümmet) olarak görmektedir. Müslüman Hemşinliler de saflarını buna göre belirlemişlerdir. Ancak kimliklerinin Ermeni kimliği ile ilişkisi bu seçimin sonuçlarını karmaşık hale getirmiştir. Ermeni kimliğinin düşman pozisyonuna yerleştirilmiş olması Hemşinlilerin dini kimlikleri ile Ermenilerin karşısında yer almış olması, Ermeni geçmiş ile ilgili tartışmalara karşı toplumun hassas hale gelmesine neden olmuştur. Günümüzde Karadeniz bölgesinde yaşayan diğer halkların kendi kimliklerine ilişkin tartışmalara göre Hemşinlilerin tartışmasının nispeten daha sert geçmesinin en önemli nedeni soykırımın Hemşinli kimliğinde yarattığı tahribattır.Kendisini Müslüman kimliği ile soykırımın fail tarafında konumlandıran Hemşinliler; yaşananların Ermeni kimliği ile bağını koparmaya zorlaması, kendini inkara yöneltmesi bakımından mağdur konumundadır. Bu mağduriyet, çeşitli korkular, tutarsızlıklar ve saldırgan bir tutumla açığa vurulmaktadır. Hemşin dili ve kültürü üzerine çalışmaların artmasına bağlı olarak, son dönemde sosyal medyada yoğunlaşan kimlik tartışmalarına bakmak bu durumu görmek için yeterlidir.
Facebook’ta H.H adlı Hemşince konuşmalar ve capsler yayınlayan bir profil bu tartışmalarda Hemşinlilerin Ermeni olmadığını kanıtlamaya çalışırken şunları yazıyor: (Alıntılar düzeltilmeden alınmıştır.)“Çok eski bir kitapta Hopa hemşinlilerin ermenilere zulum yaptığının yazılması. Ben bile duyardım eskiden büyüklerimden Do ermenileri Hemşinli eşkiyalar çok çektirdi onlar bizim yüzümüzden kaçtı gibi…Bu zülümden övünende yok. Asıl kahpelik bu coğrafyada yaşan milleti birbirine kırmak birbirine düşman yapıp yıllarca bu düşmanlık yüzünden geri kalmayı sağlamaktır!........Hemşince dili var mıdır? Evet bunu bilmeyenler için diyorum ilk defa hemşince lafını duyanlar için diyorum. HEMŞİNCE DİLİ VAR. bu dili ne ermeniceyle nitlelendirilir. ne başka bir şeyle. Ben hemşince biliyorum bunu da inkar edemem. Bu dili ben ermenilerle iç içe yaşadığımdan kazandım!”Burada gördüğümüz tipik “savunma Ermeni isek neden Ermenilere zulüm yaptık”. Bu sözleri söyleyenlerin genellikle siyasi eğilim olarak Türk milliyetçisi olduğu düşünüldüğünde durum daha da ilginçleşmektedir. Genel olarak Ermenilere soykırım yapıldığını reddeden bu insanlar, mesele Ermeni olduğunu inkar etmeye geldiğinde Hemşinlilerin yaptığı zulmü Ermeni olmadığına kanıt olarak öne sürebilmektedir. Yani Ermeni atalara sahip olmaktansa Ermenilere zulüm etmiş olmayı tercih etmektedir. Kaçırdığı şey ise atalarının zulüm yaparken Ermeni kimliği ile değil Müslüman kimliği ile davrandığı, Ermeni kimliğini Hıristiyanlıkla eş gördüğü ve Müslümanlığın karşısına koyduğu gerçeğidir. Yani Ermenilere Ermeni olmasından çok “gavur” olmasından dolayı zulüm yapıldığından başka bir şeyi kanıtlayamamış, tersinden kendi kimliğini inkar edişinin altında yatan nedeni de açığa vurmuş olmaktadır.
Burada dile getirilen iddia tekil bir iddia da değildir. Başka örnekleri de vardır. Bir tanesi Makaroğlu Hemdi adlı çobanın çadırında konaklayan bir Hemşinli eşkıyadan dinlediği ve babamın aktardığı hikayedir.[1] Çoruh yoluyla Batum’a gitmeye çalışan Ermeni kafilelerinin nasıl soyulduğunu ve öldürüldüğünü anlatan bu hikayenin benzerini Facebook’ta açıkça Türk Milliyetçisi olduğunu ortaya koyan A.Ü. adlı profil paylaşıyor:
“Ben bizzat kendi soyumuzun nerdeyse 4-5 kusak oncesini biliyorum ve hepsi Turk-musluman isimleriyle olusuyor babamin amcasi Ali dedemiz askerdeyken Van`da ermeni teroristler tarafindan sehit edilmis ve yine bizzat kendim canli tanik olarak dedemden duydugum ki kendisi 100 yasinin uzerinde Vefat etmistir ( Allah rahmet eylesin ) Artvinde yasayan ermenilerin kayiklarla kacarken,buyuk ihtimal terorist olan ermenilerdir bunlar halkin bu terorist gruplari nasil Coruh`a doktugunu gururla anlatirdi !! Ve bir cok baska anilar..”
Artvinde yaşayan Ermeniler hem kayıkla kaçıyorlar, hem terörist olmalılar. Anlatan dedenin bunların terörist olduğunu söylediğine dair bir ibare yok. Kendisi bu sonucu çıkarıyor. Çünkü dedenin muhtemelen soykırım gibi bir tartışması yok. Soykırım tartışmaları başlayınca kafa karışıklığı yine karşımıza çıkıyor. ‘Ermenilere soykırım yaptık’ demeden nasıl ‘biz aslında Ermeni değiliz onlara karşıyız’ derim telaşı böyle şeyler yazdırıyor işte. Soyunun 4-5 kuşak öncesinin Müslüman olması zaten normal. Hemşinlilerin Müslümanlaşmaya başlaması 1600 lü yıllara kadar geri gidiyor. Ancak bu profil 4-5 kuşak öncesinin Müslüman olmasını Ermeni kökenli olmadığının kanıtı saymayı tercih ediyor. Yine çelişkiler, yine tutarsızlıklar.
Ş.A adlı profilin yazdıkları ise Hemşinlilerin tarihi ve kimliği ile ilgili inkarcı tutumun, tarihsel gerçeklikle bir ilgisinin olmadığını, tam tersine siyasal tercihlerine göre tarihi eğip büktüklerinin itirafı gibidir:
“Arkadaşlar; Bizler belli yaşa gelmişi düşünce dünyamızı oluşturmuş insanlarız. Bize Ermeni demeleri ya da Ermeni Dönmesi olmamız çok önemli değil. Çünkü Modern Sosyoloji insanların genetiğine değil aidiyet duygusuna bakıyor. Sıkıntı bizden sonraki nesillerde. Çocuklarımızı bu düşünce ile kandırıyorlar, kimliklerini siliyorlar. Binlerce yıldır bir arada yaşamış kederde, sevinçte birleşmiş milletimizi etnik farklılıklara göre bölüyorlar. Kökenimiz ne olursa olsun bu ülkenin bölünmez bütünlüğü temelinde birleşmemiz gerekiyor.”
Burada zımnen Ermeni köken kabul edilmektedir. Bu kökene sahip olmamız önemli değil, artık Türk milletinin bir parçasıyız deniyor. Bunun Hemşinlilerin belli bir bölümü için doğru olduğunu belirtmek gerekir. Hemşinlilerin önemli bir bölümü kendilerini Müslümanlığın yanı sıra Türk olarak da görüyor olabilir. Ama sorun şu ki; bugün böyle görmelerinden yola çıkarak tarihi bugünkü kimliklerine göre çarpıtma hakkına sahip olabilirler mi? Kendileri için çok önemli olmayan “Ermeni Dönmesi” olduğu gerçeğini çocuklarından neden gizleme ihtiyacı duyuyorlar?
Yukarıdaki sorunun cevabına dair ipuçları veren bir paylaşım ise T.A adlı profilin HADİG (Hemşin Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği)’i Hemşinliler Hizmet Vakfı’na şikayet ederken bir yandan da tehdit eden mesajıdır:
“Bu vakifta bulunan hemşinli arkadaşlar dostlar sizin iyi niyetinizi takdir ediyorum lakin hemşinlilerin çok büyuk bir sorunla karşi karşiya olduğunun farkindamisimiz HADİG sitesine bir bakin mahir özkan efendinin yazisini ve o yaziyi takiben altaki yorumlari bir zahmet edinde okuyun bu yorumlarin hopa hemşine ne tur bir bela getireceğine fark edemiyormusunuz bu sitede bulunan sayin işadamlari bu tur bir konun yarin sizin önunuze çikmayacağinimi düşunuyorsunuz bizim evlatlarimizin bu sorun yuzunden zarar görmeyeceğini inana biliyormusunuz belki diyeceksinizki hadigten bize ne bende diyorumki hadig sitesinin üst yönetimide sizlerle beraber ben bu sitenin suzturulmasini talep ediyorum veya birilerinin bu sitenin kulağini çekmesi gerekir diye düşunuyorum ilerde doğacakher tutlu olumsuzluklardan hepiniz sorumlusunuz amacim sizleri bu hassaz noktayi görmeniz bizim acele ve ilk sorunumuzun bu olduğuna inaniyorum…”
Hemşinlilerin kimlik ve kültürleri ile ilgili çalışmalar yapması neden Hopa Hemşin’e bela getirsin? Kuşkusuz bu çalışmaların Ermeni kimliği ile Hemşin kimliği arasındaki bağı ortaya çıkaracağından çekinilmektedir. Ermeni kimliği hala “sakıncalı” bulunduğu için de Hopa Hemşin’e bela getireceği ifade ediliyor. İş adamlarına yönelik ifade doğrudan ekonomik çıkarlara yönelik bir tehdidi de içeriyor. Evlatlarımız zarar görür söylemi bu kullanıcıda da karşımıza çıkıyor. Hadigin susturulması, kulağının çekilmesi gerekir ifadeleri ise toplumun yıllarca uyguladığı oto sansürün bu çağda yeniden hortlatılmasını talep etmek anlamına geliyor.
Bu korkuların, kaygıların neden hala sürdüğü, Hemşinlilerin önemli bir bölümünün neden ısrarla bu tartışmadan kaçınmaya Ermeni kökleri reddetme eğilimi gösterdiğini anlamak açısından sosyal medyada Hemşinlilerin nasıl algılandığına yönelik birkaç örnek vermek yararlı olacaktır. Kendilerinin farkında olup inkar ettiği Ermeni köklerin başkaları da farkında. Farkında olanlar işler iyi giderken bunları ifade etmiyor olsa bile işler biraz karıştığında ilk hatırlatılan Hemşinlilerin Ermeni kökleri oluyor. IHH’nin facebook sayfasında 2014 yılının 15 Temmuz günü Hopa’ya iftar çadırı kurmak istediklerinde çıkan çatışmalardan sonra yapılan yorumlar bu duruma iyi birer örnek oluşturuyor:C.G adlı profil: “içimizdeki İsrailliler…” C.H adlı profil: “ermenilere yardım etmek gerekmez dışarıdan gelmişler türkiyede barınmışlar şimdide karıştırıyorlar münafıklar”. K.S adlı profil: “Arkadaşlar kızmayın orası Ermeni yatağı normal”. Y.T.K adlı profil: “komunist gavur köpekler”
Soykırımla Yüzleş! Müslümanlıkla Yüzleş!
Sonuç itibarı ile Ermeni soykırımı ve bunun inkarı, Türkiye’de Ermeni olmanın hala küfre ve aşağılanmaya konu edildiği gerçeği, Hemşinlilerin kendi kimliklerine ilişkin tartışmalar üzerinde de büyük bir gölge olarak durmaktadır. Hemşinliler Ermeni soykırımı ile iki yönlü bir yüzleşme yaşamadan kendi kimliklerini özgürce araştırma, tartışma, kendi tarihleriyle bağ kurma şansına sahip olamazlar. Bu yüzleşmenin bir yönü Müslüman kimliği ile soykırımın fail kimliğinin bir parçası oldukları gerçeğidir. Bu konudaki yüzleşme Türkiye’nin genel olarak sorunla yüzleşmesine paralel olarak sürecektir. İkinci yönü ise Ermeni soykırımının yarattığı psikolojik yükten kurtulmak ve dinsel farklılığın tarihsel ve kültürel bağların inkar edilmesini gerektirmediği gerçeği ile yüzleşmek olmalıdır. Bu yüzleşme Hemşin kimliği açısından çok daha önemli görünmektedir.Bu yüzleşmelerle birlikte yürümesi gereken başka bir yüzleşme ise Ermenilerin Müslüman Hemşinliler gerçeği ile yüzleşmesi olmalıdır. Ermeni kimliğini Hıristiyanlıkla eşitleyen anlayışlar, yukarıda ortaya konan Hemşin toplumunun travmasını daha da büyütmekten başka bir işe yaramayacaktır. Ermeni kimliğinin çoğulculaşması, Hemşinlilerin Müslüman kimlikleriyle dillerini, tarihlerini ve kültürlerini bir arada var edebilmelerine katkı sağlayacaktır.
Ortak Haber