25 Haziran 2012
Yeni yayımlanan "Vatikan Gizli Arşiv Belgeleri Işığında Türkiye ile Vatikan Diplomatik İlişkilere Doğru" kitabında, son dönem Osmanlı ve Cumhuriyet`in ilk yılları hakkında önemli notlar yer alıyor.Vatikan Türkiye temsilcilerinin yazışmalarını ve raporlarını içeren kitapta, papa olan Mons. Roncalli`nin İstanbul hayatı da anlatılmış.
Vatikan tarafından şövalye unvanına sahip Rinaldo Marmara tarafından yayına hazırlanan "Vatikan Gizli Arşiv Belgeleri Işığında Türkiye ile Vatikan Diplomatik İlişkilere Doğru" kitabı, uzun bir arşiv çalışması ve resmi yazışmalardan oluşuyor. Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları`ndan çıkan bu eser, iki devlet arasındaki yazışmaları kronolojik bir şekilde yansıtıyor. Resmi olarak 50. yılını geride bırakan Türkiye-Vatikan diplomasi hattını anlatan kitap, Vatikan Devleti`nin kuruluş ve tanınma aşamalarındaki detayları okuyucuya sunuyor. Kitapta ayrıca 1935-1944 yılları arasında İstanbul Papa Vekilliği yapmış, Angelo Giuseppe Roncalli`nin çalışmaları anlatılıyor. Monseigneur Roncalli`nin Türkiye`deki hayatından kesitler, fotoğraflar eşliğinde sunulmuş. Geçmişi birkaç yüzyıl evvele dayanan ilişkilere, bu kitapta 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarından itibaren yer veriliyor.
Vatikan Devleti, Türkiye tarafından tanındığı yıl olan 1960 öncesi, Fransa koruması altındaydı. Kanuni Sultan Süleyman tarafından başlatılan kapitülasyonların ticari kısmı, daha sonraki padişahlar tarafından diğer ülkeler için de tanınmıştı. Fakat Fransa`nın Osmanlı topraklarındaki gayrimüslim cemaate korumacılık etmesi ise sadece bu ülkeye mahsustu. Kitapta, Vatikan yetkililerince 1890 tarihinde tutulan bir rapor dönemin siyasi dinamiklerini ortaya koyuyor. Osmanlı Devleti o günkü şartlarda Fransa`nın Vatikan aracılığıyla kendi topraklarında nüfuz edinmesini önleme peşindedir. Sultan 2. Abdülhamit ise Vatikan`ı resmen tanıyarak Fransa`yı saf dışı etmek istemektedir.
Bununla birlikte Kardinal Merry del Val`ın "Konstantinopolis`teki Yeni Papalık Temsilcisi İçin Talimatları" adlı raporunda, bölgedeki papalık vekillerine net talimatlar anlatılıyor. Vatikan ve Fransa arasındaki ilişkilerin sekteye uğramaması için azami gayret gösterilmesini isteyen Kardinal, konuşan kişilerin kendi adlarına konuşmaları gerektiğini ve papalık adına konuşmalarının yasak olduğunu ifade ediyor. Sultan`ın, her fırsatta Fransa`yı aradan çıkarma çalışmalarına, Fransa`nın engellemelerde bulunduğunu bildiriyor. Kayseri Başpiskoposu Vincenzo`nun raporunda, Osmanlı yetkililerinden talep ettiği görüşme talebinin Fransa büyükelçiliğinde haftalardır bekletildiğini aktarıyor.
Yine Başpiskopos Vincenzo, 1908`de Osmanlı Meclisi`nin açılışında kendisinin davet edildiğini, meclisi ziyareti sırasında alkışlarla karşılandığını ifade ediyor. Başpiskopos`un dikkatini çeken şeylerden biri de açılışta yapılan toplu dua. Vincenzo, o manzarayı tasvir ederken: "Çok etkilendiğim ikinci olay ise taht konuşmasının akabinde meclis salonunda yapılan uzun dua idi. Şeyh-ül İslam tarafından yapılan bu uzun dua süresince Sultan, senatörler, vekiller, generaller ve aynı tribünde toplanmış gazeteciler bile ellerini göğe açmış ve ruhani gibi bir tefekkürle duaya katılıyorlardı. O anda Katolik parlamentolarda bunun neden yapılmadığını düşündüm` diyerek izlenimlerini aktarıyor.
Vatikan Belgeleri, Sultan`ın özellikle Osmanlı coğrafyasında etkin rol oynamak isteyen Fransa ve diğer Avrupalı ülkeler arasında nasıl bir denge siyaseti güttüğünü açıkça gösteriyor. Fransa`nın özellikle Vatikan himayeciliğine soyunması kisvesi altında bölgede kendi politikalarını uygulamak istediğini fark eden Abdülhamit Han, Vatikan ile ilişkileri artırmaya yönelik adımlarda bulunuyor. İstanbul`da elçilik açılması halinde tüm kiliselerin güvenliğini sağlama teklifinde bulunuyor. Fransa`nın kendi üzerindeki hakimiyetinden rahatsız olsa da Vatikan yetkilileri, var olan hakları kaybetmemek adına Fransa ile ilişkileri soğutmuyorlar.
Cumhuriyet`in kurulmasının ardından Türk- Vatikan ilişkilerinde yeni bir dönemece girilirken, Vatikan ile ilişkileri bulunan diplomatlar politika sahnesinden siliniyor. Zira Lozan Anlaşması`yla artık kapitülasyonlar tek taraflı yok sayılmaktadır. Bu durum, bölgede Fransız korumasındaki Katolik cemaatinin zayıflaması ve diğer Hıristiyan cemaatlerin kuvvetlenmesi anlamına gelmektedir. İlişkileri tekrar iyileştirmesi için hamlelerde bulunan papa temsilcisi, dönemin önemli isimlerinden Refet Paşa ile temaslarda bulunur. Fransa`da 20. yy. başlarında laikliğin kabulü ile sarsılan Papalık-Fransa ilişkileri batıda kötüye gitse de doğuda bir ittifaka dönüşmüştür. Bu durumun farkında olan Refet Paşa, Vatikan temsilcisi Ernesto Filippi`yi alenen itham eder ve şu sözleri sarf eder: "Ben Fransızların kendi din adamlarını buraya gönderme nedeninin Katolik propagandası yaptığını hiç sanmıyorum. Hem de hiç! Onlar Katolik değil, Fransız propagandası yapmak istiyorlar ve onlar için propaganda yapanların Budist ya da Güneş`e tapanların olması hiç önemli değil... Ve sizler, Suriye`deki Fransız işgal ordusunun hiç olmazsa yarısının Ermenilerden oluştuğunu gördünüz..." diyerek Cumhuriyet hükümetinin de gelecekteki tavrı hakkında haber verir
1960 yılında resmen başlayan ilişkileri resmeden kitapta Vatikan Gizli Servisi, Vatikan Dışişleri Arşivi`nden de yazışmalara yer veriliyor. Başta Enver Yücel`in yanı sıra İtalyan yetkililer ve Bergamo`da bulunan Papa 23. Jean Vakfı çeşitli materyallerle katkılar sağlamış. Kitap ana hatlarıyla İstanbul`daki papalık temsilcileri için Vatikan`dan gelen talimatlar, vekillerin son dönem Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi yetkilileriyle görüşmelerini anlatıyor.
http://zaman.com.tr/haber.do?haberno=1308192&keyfield=65726D656E69