Anonim : Bab-i Ali`de Yayinevleri
23 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Ծմակ / Ժամ : Աղջամուղջ

Anonim : Bab-i Ali`de Yayinevleri

Anonim

Anonim Tüm yazılarını göster..

15 Kasım 2011  

Bab-i Ali`de Yayinevleri

19. yüzyilda Osmanli Imparatorlugu`nun yönetim merkezi Babiâli, ayni zamanda Türk basininin da merkezi ve kalbidir. Divanyolu üzerindeki Sultan Mahmut Türbesi`nden baslayip Sirkeci meydanina kadar kavisli bir sekilde inen bu cadde, bir orta noktada kirilir. Bu orta nokta Babiâli denilen, yani Osmanli sadrazamlarinin konagi, yönetim yeri olan, ayni zamanda da Pasakapisi denilen, valilik binasini orta merkez olarak alir. Sultan Mahmut Türbesi`nden, yani Divanyolu`ndan, köseden baslayip valiligin uç noktasina, yani köse noktasina kadar olan kisma eskiden Mahmudiye Caddesi adi verilmekte, valilikten asagi ve Sirkeci`ye kadar olan kismina da Babiâli denmektedir. Fakat bu is 1934 yilinda degisir. Osman Nuri Ergin yeni sokaklarin isimlendirilmesi ile ilgili görevlendirildikten sonra Sirkeci`den valilige kadar olan bölüme Ankara Caddesi, valilikten sonra Sultan Mahmut Türbesi, yani Divanyolu`nun baslangiç kismina kadar olan yere de Babiâli Caddesi adini verir. Bu isimlendirmeye çok sinirlenen Resat Ekrem Koçu Istanbul Ansiklopedisi`nin "Ankara Caddesi" maddesinde bunu sert bir dille, agirca elestirir.

19. yüzyilin sonundan, 1870`lerden itibaren bu caddede kitapçilar yer almaya baslar. Yüzyil sonlarinda bu kitapçilar önemlerini ve sayilarini çogaltarak caddenin Türk basin yayin dünyasinin en önemli merkezi haline gelmesini saglarlar. 19. yüzyil sonundan 20. yüzyilin sonuna kadar kitabevleri, matbaalar, gazete idarehaneleri, mücellitler, kirtasiyeciler, kliseciler velhasil Babiâli Türk basininin kalbi olur. Reset Ekrem Koçu "Büyük sehrin, dolayisiyla Türkiye`nin fikir ve sanat merkez mesheri, Istanbul basinin besigi, bir politika kanali, alimler, mütefekirler, müellifler, muharrirler, artisler güzergâhidir. Istanbul`un büyük kitapçilari, en büyük kirtasiye magazalari, mücellitleri, klise atölyeleri, ilanat büro ve sirketleri, gazete ve mecmua bayileri, birkaç büyük matbaa, gazete ve mecmua idarehaneleri, bu caddenin iki kenari boyunca siralanmistir" diye tanimlar Ankara Caddesi`ni. Gerçekten de bu bölgedeki kahvehaneler, berber dükkânlari bile edebiyatla, siyasetle iç içedir. Nitekim Ittihatçilarin anilarindan Sirkeci`deki berberde bulustuklari, bazi hükümete yönelik islerin oralarda fisiltilar halinde konusuldugu bilinir. Yine burada ünlü Meserret Kiraathanesi`nde bir sürü insan hem Jön Türk nesriyatini el altindan birbirlerine devreder, bir yandan da yine siyaset konusurlar. Babiâli böyle hem siyasetle, hem yayin dünyasi ile iç içe yasayan bir mekândir.

Babiâli`nin ayrintili bir tarihi yazilamamistir. Nitekim Türk basininin eskilerinden ve Babiâli`yi en iyi bilenlerden Münir Süleyman Çapanoglu da "Basin tarihimiz yazilamamistir" der ve Ahmet Rasim`in Vakit`te, Aksam`da ve bazi dergilerde, Ahmet Cevdet`in Ikdam`da, Abdurrahman Adil`in Ikdam ve Alemdar`da, Azim`de ve birkaç dergide yayimlanan basin tahine ait yazilari, hatiralari Arap harfleri ile çikan gazete ve mecmualarin sütunlarinda gömülü kaldigini, arada bir yeni harflerle çikmis olan çikan hatiralar ve notlarin da basin tarihini yazacaklar için kâfi olmadigini, eski Babiâli`yi bilenlere hatiralari yazdirmak, not almak, üstatlarin yazilarini gazetelerden dergilerden çikarip ayiklamak, yayimlamak gerektigini ekler. Bu yazinin yer aldigi kitabin yayimlandigi 1962 yilinda hakikaten de çok sayida yayinci, gazeteci, eski kütüphane sahibi, eski kitabevi sahibi hayattadir.

Babiâli üzerine irili ufakli çalisma yapanlarin basinda Ahmet Rasim ve Ahmet Mithat Efendi gelir. Selim Nusret Gerçek, Server Iskit, Münir Süleyman Çapanoglu, Resit Halit Gönenç, Orhan Kologlu, Alpay Kabacali, Ali Birinci, Nuri Akbayar, Yahya Erdem, Lütfü Seymen, Basak Ocak, Cem Atabeyoglu, Cüneyt Okay, Nasit Baylav, Arslan Kaynardag gibi arastirmaci ya da edebiyatçi, gazeteciler Babiâli ile ilgili çesitli yayinlarda bulunmuslardir. Fakat bu çalismalarin tümünü kapsayan topluca bir çalisma yoktur.

Babiâli kitapçilarin yerlesmeye basladigi 1880`lerden günümüze, 1980`li yillara kadar burada açilip kapanmis yayinevlerinin, kitabevlerinin derli toplu tarihçelerine, kurucularinin kimler olduguna, aile baglari ve akrabalik derecelerine, ne zaman kapandiklarina, hangi zamanlarda ticari anlamda darbogazdan geçtiklerine dair hemen hemen hiçbir sey bulunmamaktadir. Bunlar sadece kiyida kösede kalmis, notlar halinde, cimbizla toplanabilecek nitelikte belgelerde yer alir.

Babiâli Caddesi`nin 19. yüzyildaki durumu hakkinda Ahmet Rasim ve Ahmet Mithat Efendi çok güzel bilgiler sunarlar. gibi kitabi var. Kültür Bakanligi tarafindan yeni harflerle yayimlanan Muharrir, Sair ve Edip adli kitapta çok ilginç bilgiler yer alir. Yine Ahmet Mithat Efendi`nin yazmis oldugu birkaç romanda hem Cagaloglu`nun hem Istanbul`un diger semtleri ile ilgili olarak çok güzel tasvirlere rastlanir. Bu kaynaklardan Babiâli Caddesi`nin açilisinin 1865 yilinda Hoca Pasa yangini sonrasina dayandigi anlasilir. Islahat-i Turuk komisyonu bazi binalari, evleri yikarak caddeyi genisletir ve Babiâli Caddesi bu sekilde olusur. Ilk Babiâli kitapçisi hakkinda Ahmet Rasim Vakit gazetesinde "Matbaa Tarihinden Bir Nokta" baslikli bir makale yayimlar. Ahmet Rasim Efendi bir gün Babiâli`de otururken, Asir Kütüphanesi`nden Kirkor Faik Efendi`yle bir söylesi yaparlar. Bunun üzerine Ahmet Rasim bize su bilgileri aktarir: Babiâli`de ilk kitapçi dükkâni Toros isimli birine aittir. Dükkân, Ikdam gazetesinin çiktigi Ikdam Han`dadir. Ahmet Ihsan Tokgöz ise Matbuat Hatiralarim adli kitabinda Mülkiye Mektebi`nde dersleri takip ederken, eski Babiâli yokusunun matbuat hayati ile son derece alakadar oldugunu, caddede Esat Efendi Kütüphanesi adli tek bir Türk dükkâni bulundugunu, sahibinin de hâkimlikte bulunmus ulemadan olup Abdülhamid döneminde ara verdigi faaliyetine hürriyetin ilaniyla geri döndügünü ve bu esnada Basiretçi Ali Efendi ile birlestigini anlatir. Fakat her ikisinin de ömürleri vefa etmedigini, Esat Efendi kütüphanesi disindaki kitapçilarin da Ermeniler olduklarini ekler. Ahmet Ihsan`in bahsettigi Esat Efendi`nin bulundugu tarihte Aleksan, Kaspar, Kirkor, Ohannes Efendiler kitapçiliga baslamis durumda gözüküyorlar. Bu bahsedilen tarih ise 1881 ile 1887 arasinda bir yil olmalidir; çünkü Ahmet Ihsan Bey Mülkiye Mektebi`nde 1881-1887 arasinda okur. Dolayisiyla Babiâli`de ilk kitapçilik yapan kisi meselesi bu anilardan da pek ortaya çikmamaktadir. Bir de bizim halen bildigimiz saatli maarif takvimlerini yayimlamakta olan Maarif Kütüphanesi`nin sahibi Naci Kasim Bey`in babasi Haci Kasim Efendi`nin ilk Türk kitapçisi olmak gibi bir iddiasi vardir. Çünkü bu bey 1862 yilinda Iran`in Hoy kentinden Istanbul`a gelip hemen kitapçiliga baslar, fakat kitapçiliga basladigi mekân Babiâli`de degil, Beyazit`ta Hakkaklar Çarsisi`ndadir. Daha sonra oglu Naci Kasim Babiâli`de Maarif Kütüphanesi`ni kurar. Hüseyin Tutya da Yeni Sark Kütüphanesi`ni kurup 1970`li yillara kadar Babiâli`de kitapçilik yapar. 1881 tarihli Annuaire Oriental`de Ibrahim Hazim diye bir isme rastlanir. Ibrahim Hazim Babiâli Caddesi 26 numarada, onun disinda Avedis Papazyan Babiâli Caddesi 18 numarada, Arekel Tozluyan Babiâli Caddesi 46 numarada görülür.

Bütün bu belgelerden ve notlardan çikardigimiz sonuca göre, Babiâli`deki ilk kitapçi bence Arakel Tozluyan Efendi`dir. Arakel Tozluyan Efendi 1875 yilinda Istanbul`da Babiâli`de dükkânini açar ve çalismalarini uzun zaman sürdürür. Isin basinda daha yaptigi çok büyük bir hizmet, 1301 yilinda (1884) yilinda Matbaa-i Ebuziya`da Arakel Kütüphanesi katalogunu bastirmis olmasidir ki bu benim tespitlerime göre ilk ticari kitapçi katalogudur. Babiâli kitapçiliginin modern kitapçilik anlaminda ve sahafliktan ayrilan bütün ilk mütesebbisleri Ermenilerdir. Daha çok tömbekici, tütüncü dükkânlarinda, kahvehanelerde, bir miktar Beyazit`ta Sahaflar`daki dükkânlarda satilmakta olan matbaa baskisi kitaplar ancak bu ilk dönem Ermeni kitapçilar sayesinde modern anlamda bir ticari meta olarak karsimiza çikar, vitrine çikar, alinir satilir hale gelirler.

Bu Ermeni kitapçilarinin çogu gazete müvezziliginden, gazete dagiticiligindan gelmektedir. Eskiden çogunlukla gazeteler sokaklarda, meydanlarda müvezziler araciligiyla satilmakta, dagitilmaktaydi, o yüzden bu müvezziler de çok önemliydi. Bu müvezziler ayni zamanda bu kitabevlerinde kitapçi olduklari zaman, gazetelerde abone ederek ya da posta yoluyla da bazi insanlara göndermek araciligiyla gazeteciligin gelismesine hizmette bulunurlar.

Ikinci bir grup olarak Iran kökenli diye addettigimiz Azeriler de Babiâli`de epey bir yer teskil ederler. Maarif, Yeni Sark, Cemiyet gibi büyük yayinlar, büyük isler yapmis, yayin alaninda isim olmus bazi kitabevleri ve yayincilar da Azeri kökenli, Acem denilen insanlardandir. Ibrahim Hilmi Çigiraçan hakkinda ciddi bir arastirma yapan Basak Ocak`in tespitine göre Ermeni kitapçilar bilimsel ve edebi kitaplar ile okul kitaplari piyasasini, Iranli kitapçilar da halk, medrese kitaplari piyasasini ellerinde bulundurmaktadirlar. Bir de 1870`li yillardan itibaren Beyazit`ta, Hakkaklar Çarsisi`nda, Sahaflar Çarsisi`nda dükkân açan bazi kimselerin de daha sonra bu dükkânlari kapatip Babiâli`ye dogru kaydigini tespit ediyoruz ki, kitapçilik agirlik merkezinin giderek Babiâli`ye dogru kaydiginin bir göstergesidir bu.

1890`lardan baslayarak, 1900`lü yillara dogru, yani Babiâli`de Ermeni ve Iran kökenli kitapçilarin ticari faaliyette bulunmasi sirasinda birtakim Türk kitapçilar, mütesebbisler de bu faaliyetlere katilirlar. Bunlarin en basinda yine Ahmed Ihsan gelir. Servet-i Fünun mecmuasinin sahibi ve yayimcisi olan Ahmed Ihsan 1890 yilinda bir arkadasi ile birlikte Alem matbaasini satin alir ve yayincilik isine baslar. Yine Hüseyin Kitapçi Babiâli`de önce Iran kökenli bir kitapçi olan Sems Kütüphanesi`nde belli bir müddet çiraklik yapar, daha sonra kendisi Beyazit`ta Zafer adiyla bir dükkân açar. Ardindan o dükkâni kapatip yeni köprünün basindaki dükkânlardan birini tutarak orayi Ikbal Kütüphanesi yapar. Hatta bir ara bir Italyan gemisi köprüdeki o dükkânlarin oldugu yere çarpar ve bütün kitaplar Haliç`te yüzmeye baslarlar. Bu tehlikelerden sonra Babiâli`nin üst tarafinda bir dükkân kiralar ve yine 1970`li yillara kadar kitapçilik faaliyetini sürdürür Ikbal Kütüphanesi. 1896`da Tüccarzade Ibrahim Hilmi Bey bir kütüphane açar. Ilk ismi Kitaphane-i Islam ve Askeri olan bu dükkânda önce daha çok askerlere yönelik, Islami bazi egitici kitaplar yayimlanir. Daha sonra adi Hilmi Kitabevi`ne çevrilir ve kitabevi, sahibinin ölüm yili olan 1963`e kadar faaliyette Babiâli`de bulunur. Özellikle meshur Hüseyin Rahmi Gürpinar`in bütün eserlerinin tek yayincisi konumundadir. 1962 yilinda hastalikli bir haldeyken bile bazi yazarlara, edebiyatçilara mektuplar yazarak onlarla yayin anlasmasi imzalamak isteyen, bu ise gönül vermis bir kisidir Ibrahim Hilmi Çigiraçan.

Imparatorlugun sonundan Cumhuriyet`e dogru Babiâli`deki Türk kitapçilarin sayisi hizla artar, bu arada Ermeni kitapçilarin azaldigi görülür. Bir kisminin yoklugu hem yasliliktan hem de genç yasta ölümlerden kaynaklanir, bir kismi ise tam çözemedigimiz bir sekilde kitapçiligi birakip baska mesleklere döner. Bunlardan Kaspar Efendi kitapçiligi belli bir süre yaptiktan sonra, Baglarbasi`nda bir bakkal dükkâni açar ve burayi isletirken ölür. Bir de istisnai durum vardir: Suhulet Kütüphanesi ve Matbaasi sahibinin Osmanli`daki ismi Leon Lütfi olup daha sonra Müslüman olarak Semih Lütfi adini alir. Hanimi ve ailesi ise hayatlarina Ermeni olarak devam ederler. Semih Lütfi Kütüphanesi`nin kapanis tarihi 1980`li yillardir, Semih Lütfi ise 1940`li yillarda ölür. Karisi, yani Aznif Hanim ise 1980`li yillara kadar yayin yapmadan o kitapevini, sadece eski bastiklari kitaplari satarak devam ettirir. Ben ögrenciyken Aznif Hanim Sirkeci`de kütüphanesinin içerisinde karanlik, tozlu bir kasanin basinda oturur, siradan verirdi satistaki kitaplari. Eger bozuksa arkadaki kitaptan vermez, kovardi. Ölümünden sonra, bina çok degerli oldugu için kitaplar kimsenin gözünde degildi. Kitaplari önce Kuleli`ye yolladilar, garnizonlara, çünkü depolarinda dagitilamamis, satilmamis on binlerce kitap vardi. Bunlarin Kuleli Askeri Lisesi vasitasiyla bütün garnizonlara dagitilmasi için bir teklifte bulunuldu. Askerler bir kismini aldi götürdü. Daha sonra binanin bir an önce bosaltilmasi gerektigi için bu kez Edebiyat Fakültesi`ne haber verildi; onlar da bir müddet, bir miktar seçip götürdüler. Edebiyat Fakültesi`nde kütüphanenin 2-3 gün boyunca kapisinin açilacagi ve kitaplarin istenildigi kadar alinabilecegi seklinde bir saiya çikti; gerçekten de içeri girip, istediginiz kadar kitabi torbaya doldurup götürebiliyordunuz. Böylelikle kitaplar dagilabildigi kadar dagildi, dagilamayanlar da maalesef kâgitçiya, hurdaciya gitti.

Babiâli yayinciliginin en zor dönemi bana göre 1928 yilidir, çünkü 1928 yilinin sonlarinda ünlü harf devrimi dolayisiyla Babiâli`de bulunan bütün yayinevlerinin sermayeleri bir anda sifira inmis olur. Depolarda binlerce eski yazi kitap vardi, bunlarin bir kismi mektep kitaplari, bir kismi egitime yönelik kitaplardir. Bunlar bir anda kullanilamaz, okutulamaz ve satilamaz hale gelir. Dolayisiyla 1982`deki bu sikintili dönemde pek çok kitapçi, yayinevi maalesef kendini kurtaramamistir. Fakat 1920`li yillarda daha henüz yayinciliga girmis kitapçilar zarar görmemistir, çünkü depolarindaki kitaplar eski harfli degildir. Bu durumu devlet birtakim önlemlerle düzeltmeye çalisir. 1928`de Latin alfabesi ile ögrenim yapilacak mektep kitaplarinin basilmasi için bazi kitapçilara haklar taninir. Fakat bu yine de kitapçilarin zararlarini maalesef karsilayamaz. Dolayisiyla 1928`den sonra uzun zaman kitapçilarla devlet arasinda birebir maddi anlamda bir alisveris olur. Hatta maddi kayiplari o kadar fazladir ki 1932 yilinda Ahmet Halit Kitaphanesi, Hilmi Kitaphanesi, Kanaat Kitaphanesi, ortak bir imza ile Türk Kitapçiliginin Bugünkü Vaziyeti ve Istikbali baslikli bir ortak rapor kaleme alarak kendilerince birtakim durum degerlendirmeleri yapar ve sorunlara bazi çözümler önerirler.

1880`li yillardan 1940`li yillara kadar Babiâli`de dükkân açmis kisilerin, müesseselerin isimlerini ve dükkân numaralarini tespit edebildigimiz en büyük kaynak Annuaire Oriental dedigimiz sark ticaret yilliklaridir. 1881`den 85`e kadar 3 kisinin adi geçer, daha sonra 1889 yilinda 10 kitapçiya çikar Babiâli`deki kitapçilar. Hemen hemen tamami Ermenidir. 1889`da Artin Asaduryan, Biberciyan, Ohannes Ferit, Aleksan Kocabiyikyan, Avedis Samgoçyan, Kaspar Kayseryan, Kirkor Kayseryan, Karabet Kesisyan, H. Michel Arekel Tozluyan olarak ayni ayni kadro hemen hemen devam eder. 1896 yilinda bunlardan farkli olarak Hüseyin Efendi ve Ibrahim Hilmi Tüccarzade karsimiza çikar. 1901`de Rauf Bey diye bir isimle karsilasiriz. Onun disinda bütün kadro aynidir. Bu arada 1901`de Tefeyyüz diye bir isme rastlariz ki bu 1896 yilinda Garabet Kesisyan`in ölümünden sonra dükkânin devralinip isim degisikligi yasamasina dayanir. Tefeyyüz Kitaphanesi 1970`li yillara kadar Babiâli Caddesi`nde faaliyette bulunur. 1913 yilinda yine birtakim yeni isimler bu kitapçilara eklenir.

Sözünü ettigimiz kitabevlerinin bazilarinin tarihçelerine baktigimizda, örnegin Ahmet Halit Yasaroglu 1918 yilinda Babiâli`ye gelir ve Talebe Defteri Idarehanesi adiyla bir idarehane açar ve Halit Fahri Ozansoy, Sükûfe Nihal, Orhan Seyfi Orhon gibi edebiyatçilarin ilk siir kitaplarini basar. Bir diger adi da Halk Kütüphanesi`dir. Ve 1920`de mütareke yillarinda kapanir. Ahmet Halit Bey 1920`den 28`e kadar bir yandan da hocalik yapar ve 1928 yilinda sadece Sisli Terakki Lisesi`ndeki tarih hocaligina devam eder, onun disinda resmi vazifeden ayrilir ve vefat ettigi 1951 yilina kadar kitabevinde bizzat çalisir. Hanimi da ögretmen ve yazardir; hatta Naime Halit alfabesi diye çok özel bir alfabe yayinlarlar. Latin alfabesini ögreten bu alfabe çok tutulur. 1951`den 1973 yilina kadar da Ahmet Halit Yasaroglu`nun Ayhan ve Yildiz Yasaroglu adlarindaki iki oglu 1973 yilina kadar kitabevini sürdürürler.

Meshur Arakel Efendi 1876`da Babiâli 46 numarada dükkânini açar ve bilhassa Ahmet Rasim, Halit Ziya gibi Osmanli dönemi Türk edebiyatçilarinin çok önemli eserlerini yayimlar. Muallim Naci ile birlikte Talim-i Kiraat ve Mekteb-i Edep diye okul kitaplari hazirlar ki bunlar çok tutulup belki 100 kadar baski yapar. Arakel Efendi 1912 yilinda ölünce oglu Leon Efendi bir müddet isi sürdürür, ama 1914 yilinda kitabevi kapanir.
Yine Babiâli`de Cemiyet Kütüphanesi Haci Kasim Efendi`nin ogullari tarafindan kurulup daha çok popüler, folklorik, polisiye-roman, biraz müstehcen yayin, hikâyeler basar. Daha sonra her iki kardes ayri kitabevleri kurarak Cemiyet Kütüphanesi yayinlarina son verirler.
Gayret Kütüphanesi Kirkor Faik`in Asir Kütüphanesi`nde tezgâhtar oldugu dönemde, yaninda yetistirdigi Garbis Balamutoglu adinda birinin kurdugu bir kitabevidir. Garbis Balamutoglu`nun kardesi Misak Balamutoglu da Zaman Kitaphanesi`ni kurar ve 1970`li yillara kadar Istanbul`da kitapçilik yapar. Zaman Kitaphanesi 1930`lu yillarda Osmanli kiyafetleri ile ilgili Avrupa`da basilmis kitaplari burada özel kliseciler sayesinde Türkçe`ye çevirttirip basar.

Hâlâ faaliyette olan Inkilap Kitabevi`nin kurucusu Garbis Fikri Bey de Kayserili bir Ermenidir. 1907`de Kayseri`de dogar ve Kumkapi`ya yerlesir. 1930 yilinda Gedik Pasa Ortaokulu`ndan mezun olur. 1930 yilinda bir arkadasi ile birlikte Cumhuriyet kütüphanesi adiyla bir kitaphane açar, fakat kütüphaneyi 1932 yilinda arkadasina birakir ve Ankara Caddesi`nde 157 numarada Inkilap Kitabevi`ni açar, 1932-54 arasinda burada faaliyette bulunur. Daha sonra 1962 yilinda Aka Eren diye bir yayinciyla birlesir, Inkilap ve Aka Kitabevleri adini alir. Agirlikli olarak ders kitaplari yayimlarlar. 1971 yilinda Garbis Fikri Bey ölür, 1984 yilinda Aka Kitabevi ile ayrilirlar ve Inkilap Kitabevi hâlâ bildiginiz gibi yayinini sürdürmektedir. Nazar Fikri Bey, Garbis Bey`in oglu isin basindadir ve 3. kusak Arman Fikri Bey halen bu dede müessesesini sürdürmektedir.

Yine eskilerden ve önemli kitabevlerinden Kanaat Kitabevi`nin kurucusu Ilyas Bayar, bir Musevidir. 1898 yilinda Babiâli`de bu dükkâni açar; oglu Aslan Bayar`in ölümüyle 1994 yilinda Kanaat Kitabevi tasfiye edilir ve kapanir. Maarif Kütüphanesi 1895`te kurulur. Ilk yeri Hakkaklar Çarsisi`dir, daha sonra Babiâli`ye geçer ve hepimizin bildigi ünlü saatli maarif takvimlerini çikartir; su an halen Babiâli`de faaliyette olan belki de tek kitabevidir. Remzi Kitabevi 1926 yilinda Beyazit`ta Ümit Kütüphanesi adi altinda kurulur ve burada ilk defa Ömer Seyfettin`in Yüksek Ökçeler isimli kitabi ile Rudolph Valentino`nun Ask Maceralari isimli kitaplari basilir eski harflerle. Daha sonra 1930 yilinda Babiâli`ye geçer, orada da Nazim Hikmet`in Sesini Kaybeden Sehir isimli eserini basar ilk kez. Bu eser çok büyük yanki uyandirir.

Babiâli`de bir yeni kitapçi 1935 yilinda Zekeriya Sertel`in kardesi Kenan Yusuf Sertel tarafindan kurulur. Kenan Yusuf Sertel aslinda tahmin olunacagi üzere daha çok sol yayinlar yapar, fakat çok fazla siyasi fikri olan biri degil, aslinda tüccardir. Nazim Hikmet`in, Sabiha Sertel`in bazi kitaplarini bastiktan sonra, Nazim Hikmet`in tutuklanmasi, propaganda adina sorgulamalarin baslamasi üzerine 1938 yilinda dükkânini Nail Çakirhan`a devreder ve Izmir`de tütün tüccarligina baslar. Nail Çakirhan ise 1-2 sene orayi idare eder ve o da bir baska gazeteciye, Mithat Sertoglu`na kitabevini devreder. Yeni kitapçida çok ilginç bir sey, Babiâli`de olmayan bir sistemle okurlara emanet kitap verilmesidir. Böylelikle satin alma gücü olmayan bazi insanlarin belli bir depozito vererek kitaplari geri getirmek sartiyla okumasini saglamaya çalisilir.

Ismini tespit edemedigimiz ya da ismini tespit edip de hikâyelerini söyleyemeyecegimiz meçhul bir sürü kitapçidan örnegin biri Çiftçi Kütüphanesi`dir. Sahibi Ahmet Akif Bey`in daha milli mücadele baslangicinda Atatürk`ün resimlerini bazi kartpostallara bastigi ve bunlarin izinsiz ve kaçak basilmalarindan dolayi isgal kuvvetlerinin pek çok kereler bu kitaphaneyi bastigi, hatta Atatürk ile ilgili bu kartpostallari müsadere edip kartpostallarin yakildigi, imha ettirildigi notlar, bilgiler mevcuttur. O yüzden de Çiftçi Kütüphanesi`ne dair basilmis Atatürk kartpostallarinin hemen hemen hiç görülmedigi ya da çok nadir oldugu seklinde bilgilerimiz vardir.

1980`li yillara gelindiginde birtakim kitabevleri faaliyetlerini sürdürürken bilhassa gazetelerin Babiâli`den ayrilmalari, üniversitelerin daha degisik yerlerde yayginlik kazanmis olmasi, sadece Istanbul Üniversitesi`nin o bölgede varligini sürdürmesi, digerlerinin baska üniversitelerin de genisleyip yayilmasi dolayisiyla, Babiâli de artik bir kitap merkezi, yayinevi merkezi olmaktan çikar. Bu yillardan sonra artan bir ivmeyle yayincilar da Beyoglu tarafina, Istiklal Caddesi`ne, Taksim`e, Sisli`ye dogru yayilirlar. Babiâli yayinciligi ve kitapçiligi her ne kadar tamamen bitmis olmasa da -çünkü hâlâ birtakim dagitim evleri oradadir- eski önemini eski merakini veya okuyucusunu kaybetmis durumdadir.


Nedret Isli


+