12 Kasım 2011
Ohannes Devltyan (63)
"O zamana kadar piyasada Müslüman yoktu. Yani 1942`ye kadar piyasa Rumlarin, Ermenilerin elindeydi. Varlik Vergisi`nden sonra piyasa Müslümanlara geçti. Sonra tabii Kibris meselesi falan çikinca büsbütün birakip gittiler. Bugün koca Mahmutpasa`da ya bir tane Hiristiyan bulursun ya iki tane, hepsi Türk ismi... Yok, kalmadi kimse..."
Roza ve demirci Avedis`in iki çocugundan biri olarak 1926 yilinda Istanbul`da dogar. Kumkapi Bezciyan Ilkokulu`nda alir ilk egitimini. Karaköy`deki Getronagan okulunda orta ve lise tahsilini tamamlar. 1942 yilinda çikarilan Varlik Vergisi`yle belirlenen vergi borcunu ödeyemez, babasiyla birlikte Erzurum-Askale`ye tas kirmaya gider. Bir yil sonra 1943 yilinda egitime kaldigi yerden devam eder ve 1949-1950 ögretim yilinda mezun olur. Çocukluk yillarinda basladigi tezgahtarlik ve isportaciliga daha sonraki yillarinda da devam eder. Askerligini yedek subay olarak yapar ve 1952 yilinda ögretmen olur. Ögretmen olarak tam 35 sene çalisir, 1987 yilinda emekliye ayrilir. Çocuklugu Kumkapi`da, gençligi Bakirköy`de geçen Devletyan 1984 yilindan beri Üsküdar`da yasiyor. Halen zamaninin büyük kismini Samatya`daki Ermeni Ilkögretim Okulu`nda ögrencilerle birlikte geçiriyor.
"Annem de babam da derdi ki `Çok ufaktik sürdüler, götürdüler`. Annem `Dört tane kiz kardesim vardi, bir tane kaldi` derdi, babam da `Bir abim vardi, o da gitti. Yalniz kaldim` derdi. Annem ve babam babasiz büyümüstür. Ne zaman seferberlik çikti Yozgat`ta, Ermeni okullari ve kiliseler kapandi. Seferberlikte yalniz Hiristiyanlar gitmedi, Müslümanlar da gitti... Çocuklugumda bir tek kelime Ermenice duymadim, Ermeni okuluna gidene kadar, bir tek kelime çünkü ne annem ne de babam bilirdi Ermenice... O zaman tek tük Istanbul Ermenisi vardi burada. Sonra Anadolu Ermenileri sökün etti, 1920`den sonra. Samatya, Kumkapi, Yenikapi dahil ki bütün kiliseler oradadir onun için... Ilk olarak Anadolu`dan Istanbul`a Yozgatlilar sonra Kayserililer, Sivaslilar gelmeye basladi. Daha sonra iste Kibris olaylari, 6-7 Eylül derken pek çok kisi insan (Ermeni) yurtdisina gitti...
Yozgat bosalmis, kiliseyi yikmislar, mektebi kapatmislar. Akrabalarimiz varmis burada (Istanbul`da), onlar mektup yazmislar `Buraya gelin` diye. 1924 yilinda kalkip geliyor annem, 1926`da da babam geliyor ki, ben dogmusum o zaman. Çok fakir geliyorlar. Babam isportacilik yaparak hayatini kazaniyor. Annem de evde pandul (pantolon) dikermis. Babam Yozgat`ta demircilik yapmis. Buraya gelince pis istir diye demirciligi birakiyor, isportacilik basliyor. Fanila, gömlek satiyor, benim aklim erdigi zamanlar. Mahmutpasa`da sergisi vardi, ben de o zaman mektebe giderdim. Sonra yanina gelir yardim ederdim babama. Ve babam tuttu bana, kadin saç tokalari verdi, saç tokasi satardim Mahmutpasa`da. Yukari asagi gider gelirdik öyle. Yedi yasindaydim o zaman, 20 tane saç tokasi bes kurus. 25`er kurus verirdik polislere, bizi yakalamasinlar diye.." Ohannes Devletyan, Kumkapi`daki patrikhanenin yanindaki Bezciyan Ilkokulu`na devam eder. O yillarda Kumkapi`da otururlar. "1932`den 1954`e kadar kiraciydik Kumkapi`daki evde. Evin mutfagi ve banyosunu diger ailelerle ortak kullanirdik. Ve ne zaman ki Anadolu Ermenileri geldi, evlerde aileler tek odada oturdular. Mutfagi yok. Ben ve kiz kardesim bir odada büyüdük. Odanin önünde sofa vardi. Bir de 100 numara... 100 numarada annem mangali getirip yakar sofaya kordu, orada sofada yemek yapardi. Her katta dört oda, her odada dört tane kiraci vardi. Iki lira ayda kira verirlerdi. Kadinlar nöbetlese yemek yaparlardi. Dogrusu babam biraz keyif adamiydi, rakiyi da severdi, aksamlari arkadaslariyla meyhaneye gider, bir-iki atarlardi. Eski erkekler ev erkegi degildi, disari erkegiydi. Ama erkek eve geldigi zaman karisini evde görmek isterdi. Hirhir çikardi yoksa... Bizim aile yasantimiz tipki Müslümanlar gibidir. Onlar da muhafazakardir. Yalniz su sartla, Müslümanlar camiye gidermis, Ermeniler de kiliseye. Onlarin kendi adetleri, bizim kendi adetlerimiz varmis, kisacasi muhabbet varmis aralarinda..."
Ihbarcilar türedi
1939 yilinda tüm dünyayi ve Türkiye`yi derinden etkileyecek olan Ikinci Dünya Savasi patlak verir: "(Ismet) Inönü zamaninda, Ikinci Dünya Muharebesi`nde babami askere aldilar, 15 ay askerlik yapti, muharebe bitmeden geri geldiler." Bu süre içinde evin geçimini temin etmek üzere Mahmutpasa`daki dükkanlarda tezgahtarlik yapar Ohannes Devletyan. 14 yasinda bitirir Bezciyan Ilkokulu`nu. Karaköy`deki Getronagan Okulu`na kaydolur. "Neredeyse Türkiye muharebeye girdi, girecekti... Çok sikintili oldu o yillar, bir kere ekmekler vesikaya bindi, vesikaya binen ekmekler de simsiyahti böyle... Bir de karaborsada ekmek çikardi, karaborsa firinlar vardi. Zenginler 180 kurus verdi miydi, kar gibi beyaz ekmek alirlardi. Harp sirasinda bir de `harp zenginleri` türedi. Bunun üzerine Inönü bir kanun çikartti, `Kim ki` dedi, `kendi malini, mülkünü fahis fiyata satiyorsa bana haber vereceksiniz.` Mahmutpasa`da ihbarcilar türedi, geldiler mesela Rum magazalarina, `Bak Bodosaki, eger sen bu mali fazla satarsan seni hükümete haber veririz`. `Aman beni hükümete haber vermeyin` derdi o da. Rüsvet verirdi. Rüsvetle herifler zengin oldu. Iste hep zenginler oradan çikti. Ve o zaman herifin bes lira mali varsa, 10 lira, 20 lira oldu." 11 Kasim 1942 günü, servet ve kazanç sahiplerinin servet ve olaganüstü kazançlari üzerinden bir kereye mahsus olmak üzere Varlik Vergisi alinmasina iliskin kanun TBMM`de kabul edilir. Kanun ile verginin 30 gün içinde toplanmasi öngörülür. Kanun çikisini izleyen bir ay içinde kurulan komisyonlar vergi mükelleflerini ve ödeyecekleri miktarlari gösteren listeleri 18 Aralik günü ilan ederler. Ilan edilen bilgilere itiraz yolu kapalidir. Ayrica listelerde gayrimüslimlere ve "dönme" olarak adlandirilanlara 10 misli fazla vergi tahakkuk edildigi gözlenir. Kanunun ekonomik sonuçlarinin yani sira önemli sosyal sonuçlari da olur. Varlik Vergisi uygulamalarinin ardindan pek çok gayrimüslim Türkiye`den göç eder: "Babamin dükkani kapaliydi o siralar. Kapali dükkana, 3 bin 500 lira vergi geldi. Ödeyemedik ve babamla beraber Askale`ye gittik, 1942`de." Vergileri ödeme süresi en fazla bir ay ile sinirlandirilmistir. Vergi borcunu ödeyemeyenlerin mallarina el konularak icra yoluyla satisina gidilir. Buna karsin yine ödenemeyen borçlar için pek çok insan Erzurum / Askale`ye çalisma kamplarina gönderilir.
Askale çalisma kampi
"Babam askerden geldi, daha yeni kavusmak üzereydik, Askale meselesi çikti. Ben 16 yasindaysam babam da 36 yasindaydi. Teyzemin kocasi da 75 yasindaydi. Adam kalkti, çocuklari gitmesin diye, onlarin varligini ödedi, kendi varligini ödemedigi için gitti. Yasa falan bakmazlardi, istersen 90 yasinda ol. Sirkeci`de maliye varidi, orada toplandik. Polis nezaretinde motora bindirdiler, Sarayburnu`ndan dogru Haydarpasa`ya geldik. Orada kara vagonlar vardi, iste onlara bindirdiler. Istanbul`un muhtelif yerlerinden Ermeniler gelmisler, vagonda tanistik. Kimi aglayip sizliyordu. Ne demek yahu, adam bir anda sifir olmus! Kiz kardesimle, iki yasinda o zaman, annem var, zavalli, onlara para birakamadik. Annem iste onun bunun çamasirini yikayarak geçinmis. Sabah saat dörtte isirdi orasi, Askale, aksam saat beste kararirdi. Sabahtan aksama kadar çalisir, tas kirardik. Baba ogul gittigimiz için yan yanaydik böyle. Ben taslari toplardim, babam ve babam gibi adamlar da taslari düzeltip yol yaparlardi. Askale`ye gidenlerin hepsi de yol yapti. Çadirlarda kaldik. Hükümet ne verirse onu yiyorduk, paramiz yoktu ki. Karavana iste, meyve filan hak getire, hükümet fakirdi yahu. Verdikleri ot yataklarda yatiyorduk. Bir de battaniye verdiler. Eziyet filan yapmadilar, hayvan gibi çalistik... Basimizda maliyenin adamlari vardi orada. Her çadirda iki kisi vardi. Aksamlari konustugun zaman herkes aglayip sizlardi. Kimi anasini birakmis gelmis kimi karisini kimi kizini. Biz de annemi ve kiz kardesimi düsünürdük. Mektup gönderdik ama ellerine geçmedi ki, mektuplar maliyenin eline geçiyordu, maliye istedigine veriyor, istedigine vermiyordu. Babam alismisti Yozgat`tan, demircilik yaptigi için pek ona koymadi (çalismak), bana koydu. Bizim çadirda degil, üçüncü çadirda iki kisi öldü. Üzüntüden öldüler, dayanamadilar. Orada gömdüler. Parasi yok ki adamin. Istanbul`daki biraktigi karisinin bile haberi yoktu öldügünden. Hiç ümidimiz yoktu bizim de. `Eyvah, biz burada ölüp gidecegiz, sira bize geldi galiba` derdik. Hayat orada dramin dramiydi... Asagi yukari babamla beraber bir sene kaldik. 43`te döndük. Allahtan af çikti. Herhalde disaridan bir baski mi yaptilar, ne yaptilar kaldirin diye, hükümet de kaldirdi. Fakat bir ise yaramadi o. Ve Inönü`ye kimse kalkip da `Sen bu parayi ne yaptin?` demedi. O paralar sir oldu. Asagi yukari o zamanin parasiyla, 360 milyon para toplandi. Evler bedava satildi, dükkanlar satildi... O zamana kadar piyasada Müslüman yoktu. Yani 1942`ye kadar piyasa Rumlarin, Ermenilerin elindeydi. Varlik Vergisi`nden sonra piyasa Müslümanlara geçti. Sonra tabii Kibris meselesi falan çikinca büsbütün birakip gittiler. Bugün koca Mahmutpasa`da ya bir tane Hiristiyan bulursun ya iki tane bulursun çünkü yok hepsi Türk ismidir. Yok, kalmadi hiç kimse..."
Mum yakmak
Askale dönüsü baba Avedis Devletyan Mahmutpasa`daki tezgahinin basina geçer ve isportacilik yapmaya devam eder. Ohannes ise tahsiline geri döner. Karaköy`deki Getronagan Lisesi`ne devam eder. Evde onlari bekleyen annesi, diger pek çok Askale yolu bekleyen kadin gibi çalismis, evin geçimini saglamistir. "Annem pantolon dikmis, onun bunun temizligini yapmis. Kadinlar birbirlerine yardim etmisler sürekli." 1949-1950 ögretim yilinda lise egitimini tamamlar tamamlamaz yedek subay olarak askere çagrilir: "O zaman lise mezunlarini hükümet, hem yedek subay yapiyordu hem de ögretmen yapiyordu. Lise mezunu olunca her seyi yapiyordun. Yalniz iki suç, komünist olma, bir de hapishane dalgan olmasin, ondan gerisi tamam, bir de ahlakin temiz olsun... Ögretmenlige karsi meylim vardi, yedek subayligi Erzurum`da yaptim. Yillar önce yaptigimiz yollara bu kez ben yedek subay olarak gittim. 1 Ekim 1952`de askerlikten döndüm ve Samatya Ermeni Ilkokulu`na ögretmen olarak girdim." Babasi insaat isine baslayip evin geçimini daha rahat temin edinceye kadar ögretmenlik yaptigi saatlerin disinda babasinin dükkaninda çalismaya devam eder. Annesini 1967 yilinda kaybeder Ohannes Devletyan. Kiz kardesi Janet (Kehugi) büyür ve evlenir. 1984 yilinda babasi ölünce, o da Üsküdar`a tasinir. 1987 yilinda emekliye ayrilir. Kendi deyimiyle evlenmeyi düsünecek zamani olmaz yasami boyunca... Saatler süren görüsmenin sonuna dogru son yillarda günlerini nasil geçirdigini sorduk Ohannes Devletyan`a: "Mektebe giderim bazen. Gitmedigim zaman da kitap okuyorum. Kiliseye senede iki kere ugrarim. Bir Noel`de, bir de Paskalya`da. O da girerim, mum yakar çikarim, o kadar... Sizin için de mum yakacagim simdi. Kumkapi`daki evliyalara mum yakarlardi Müslümanlar da. Mum yakmak, bir duadir. Nereye mum yakarsin, Hazreti Isa`nin resminin oldugu yerde veya Meryem Ana`nin resmine bakarak, dua edersin..."
Gelecek hafta: Rauf Hüseyin Mandal, gazino isletmeciliginin mutfagini anlatiyor.
Danismanlar: Doç. Dr. Aynur Ilyasoglu, Doç. Dr. Esra Danacioglu
Görüsmeyi gerçeklestiren: Hakan Koçak
Görüntü kaydi: Tamer Üstel
Desifre / redaksiyon: Sevil Üzrek
Yayina hazirlayan: Tuba Çameli
Kaynak kisi önerilerinizi ve maddi desteklerinizi bekliyoruz.
Telefon: (0212) 327 86 58
Faks: (0212) 227 37 32
e-posta: tbct@tarihvakfi.org.tr