Bugün futbol ne denli popülerse, 20. yüzyılın başında İstanbul`da atletizm o denli yaygındı
Osmanlı döneminde henüz hiçbir jimnastik kulübünün varolmadığı zamanlarda, toplum doğal olarak spor kavramın dan da bihaberdi. Tarihçiler İstanbul'un meşhur tulumbacılarını o dönemin en ünlü sporcuları olarak kaydetmişler, yangına koşan grupların atletizmin temelini attığını vurgulamışlardır. Nitekim yangına ilk yetişen itfaiye takımı neredeyse lstanbul çapında isim yapıyordu. Tulumbacıların yanı sıra Galata Köprüsü'nden Boğaz'a giden gemileri koşarak izleyen gazete dağıtıcılarının da sonraları bazı uluslararası maratonlarda Türkiye'yi temsil ettikleri bilinmektedir.
Vahram Papazyan'ın hikâyesi bu durumun en belirgin örneği. Istanbul'un ilk atletizm ve jimnastik kulübü olan "Raffi", Mıgır Mıgıryan tarafından 1907'de Üsküdar'da kuruldu. Türkiye'ye jimnastiği getiren Selim Sırrı Tarcan bu tarihte henüz İsveç'te eğitim görmekteydi. "Dork" ( 1908-1912) atletizm kulübu ise Ermeniler'den kurulu ilk futbol takımı olarak biliniyor. Bu yıllarda Arak, Sasun, Ardavazt, Didan ve Ardziv adlı büyüklü, küçüklü kulüpler kurulmuştur. Selim Sırrı Tarcan 12 Mayıs 1916`da Türkiye'de ilk jimnastik müsabakalarını düzenlediğinde, Ermeniler'in kulüpleri yurtdışından davet ettikleri sporcularla sayısız mini olimpiyatlar düzenlemişlerdi bile. Bunlardan ilki 1911'de gerçekleşmiştir.
Vahram Papazyan efsanesi
Türk spor tarihinden bahseden ansiklopedik kaynakların hemen hepsinde, Vahram Papazyan'ın adı ve önemi kaydedilmiştir. 1912 Olimpiyat Oyunları'na kendi parasıyla gidip Türkiye'yi temsil eden atlet her sabah koşarak Bebek'ten Cağaloğlu'na gider, gazeteleri alıp yine koşarak Bebek'e döner, gazeteleri babasının dükkanına bırakır ve öğrenimini yaptığı Robert Kolej'e koşardı. Gazetelerde Stockholm'de yapılacak Olimpiyat Oyunları'na katılmak üzere heveskar gençlerin arandığını yazan bir ilan görünce kendisine güvenip Olimpiyat Oyunları'nın kurucusu Baron Pierre de Coubertin'in şahsi temsilcisi olan Selim Sırrı Tarcan'a başvurdu. İstanbullu Ermeniler'in Ardavazt Kulübü tarafından düzenlenen bir müsamerede toplanan parayı, cep harçlığından biriktirdiği paraya ekleyip İsveç'e gitti. Olimpiyatlara Türkiye'yi temsilen `komple atlet' olarak Mıgır Mıgıryan da katıldı. Papazyan katılacak ülkelerin bayrakları arasında Türk bayrağını görmeyince, olayı Türk Sefareti vasıtasıyla protesto etti: "Türk bayrağı çekilmezse koşmam." Organizasyon komitesince Türk bayrakları temin edilip stada ve sokaklara diğer ülkelerin bayrakları yanına çekildi. Sefirenin kendi eliyle kırmızı atlet üzerine diktiği ay yıldız ile yarışlara katıldı. 1.500 metre yarışının son metrelerine kadar koşuyu önde götürdü, aşırı heyecandan ötürü fenalaşıp bayıldığından dereceye giremedi.
Papazyan 1922'de Kanada'ya yerleşerek burada Ermeni Jimnastik Demeği'nin başına getirildi. 1912 Olimpiyat Oyunları'nda Türkiye'yi temsil eden atlet olmakla ömrünün sonuna kadar övünen Papazyan, sık sık Türkiye'ye geldi. 1970'li yıllara kadar bu gezileri sürdü, sonra kendisinden haber alınamadı.
Rupen Semerciyan
Aynı yıl Türkiye`de basketbolün sevilmesinde büyük pay sahibi olan Rupen Semerciyan isimli genç bir idealist, ilk basketbol milli takımını kuracak ve antrenörlüğünü üstlenecekti. 1930'lu yılların başında Beyoğlu Halkevi'nde gençleri basketbol sporu ile tanıştıran Rupen Semerciyan'ın özverili, gayretli çalışmaları sonucunda Türkiye Milli Spor Teşkilatı ilk basketbol milli takımının kurulması görevini kendisine verir. Ancak federasyonun bütçesi olmadığından ilk milli maç için Yunanistan takımını kendı aralarında topladıkları paralar ile Istanbul'a getirir, ağırlar ve 43-12 yenerek geri gönderirler. Bu başarı neticesinde Milli Takım 1936 Berlin Olimpiyatlarına katılmaya da hak kazanır. Rupen Semerciyan görevini 1935-1938 yılları arasında sürdürür.
`20 Kura' Kurbanları
1941'de "20 Kura Askerlik" uygulanmasıyla Nor Şişli'nin yöneticileri e bazı sporcuları da askere çağrılınca, bu olay kulübün sonunu hazırlar Yöneticiler askerlik dönüşü ne kulup binasını, ne de tek servetleri olan kupalarını yerinde bulurlar.
Bu olaydan sonra sportif faaliyetlerin Ermeni cemaatinde derneklere kaydığını görüyoruz. İstanbullu Ermeniler için okul ve mezunlar derneği bir bütündür. Okullardan mezun olan gençler dernekler bünyesinde kurdukları takımlar ile karşılaşmalar yaptılar. Bunlardan en güçlüsü olan Esayan takımı, o zamanlar Taksim. Stadyumu Müdüriyeti tarafından düzenlenen ve gayri Müslim takımların katıldığı turnuvalarda boy gösteriyordu.
'20 Kura' bir kulübün sonunu , bir diğerinin ise doğumunu hazırladı. Türkiye Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü uygulamanın kaldırılmasından sonra gayri Müslim kulüplerin Türk kulüplerle birleşebileceğini açıkladı. Bu karar üzerine Galatasaray'dan ayrılan sporcu ve yöneticilerin kurduğu Ateş-Güneş ile Nor Şişli ve Esayanlıların Kale kulüpleri birleşerek "Taksimspor" adını aldılar. 1941- 1942 sezonunda Futbol Federasyonu tarafından 1. lige dahil edilen Taksimpor ve Beyoğlu spor, birer averaj takımı olmaktan ileriye gidemediler. Nitekim önce Beyoğlu, ardından Taksim peş peşe ikinci lige düştü.
Nubarig, Diranig, Tenekeci Garbis ve uzun süre yeşil sahalara hizmet eden Varujan Arslanyan bu dönemin isim yapmış futbol asları arasında yer aldılar. Bugün hala varlığını sürdürmekte olan bir başka Ermeni kulübü olan Şişlispor ise Nor Şişli'nin eski yöneticileri ile Taksimspor`dan ayrılan bazı idareciler tarafından 1946'da kuruldu. Kulübün kurucuları olarak Krikor Misakyan, Parseğ Gevrekyan ve Ara Aginyan'ın adı geçmektedir.
Halter, boks, güreş, futbol, voleybol ve basketbol dallarında mücadele eden Şişli, atletizm, bisiklet ve masa tenisi dallarında da bireysel başarılara ev sahipliği etti. Ancak maddi imkansızlıklar ve insan kaynağı sorunu bu kulübümüzün de belini büktü. Şişli bugün sadece voleybol ve basketbol dallarında faaliyet gösteriyor.
Türkiye'de sporun tarihi, bireysel başarıların da tarihidir. Kulüpler temelinde gösterdikleri başarılar kadar, Ermeniler kişisel ilgi ve gayretierini amatör ruh ile yoğurarak çeşitli spor dallarında kaydadeğer başarılara imza attılar.
Aşod Mamigonyan 1920'li yıllarda "Amilkar" marka otomobili ve "Norton" marka motosikletiyle Türkiye çapında düzenlenen motokros yarışmalarına kendi imkânlarıyla katılıyor ve başarılı dereceler alıyordu. Mamigonyan aynı zamanda Istanbul Motorize Emniyet Birliği'nde eğitmen olarak görevlendirilmiştir. Vahram Şirinyan teniste 1925'den 1936'ya kadar Türkiye şampiyonluklarında birinciliği kimseye kaptırmadı. 1930'da Atina'da düzenlenen Uluslararası Tenis Şampiyonası'nda çiftlerde Türkiye'yi Vahram Şirinyan-Sedat Berkoğlu temsil etti. Teniste ayrıca Hanri Yelyan dört yıl peş peşe Türkiye erkekler birincisi oldu. Hrant Arevyan-Kris Uncuyan çifti de 1939'dan itibaren on yıl süreyle çiftlerde "Türkiye Şampiyonu" unvanını korudular. 1966, 1960 ve 1972'de bu kez Vartan Tetikbaşı sahneye çıkar. Istanbul ve Türkiye çapında aldığı başarılı neticelerin ödülü olarak, kendisine 1970'de "En lyi Türk Raket" unvanı verildi.
Garbis Andonyan Nor Şişli forması ile 1932'de 1 dk. 40 sn dereceyle sırtüstü yüzmede Türkiye rekorunu kırdı. Harutyun Artan 5.000 ve 10.000 metre koşularında Bükreş (1937), Belgrad (1938) ve Atina (1939) Balkan Olimpiyatları'nda, Zareh Kalpakçıyan ise 1938 Belgrad'da düzenlenen Balkan Olimpiyatı'nda 400 metrede Türkiye'yi temsil etti. Hagop Yavruyan 1940 Balkan Olimpiyatında 14.49 metre derecesi ile Türkiye üç adım adım atlama rekorunu kırdı. Varak Poharyan Türkiye'de ilk olarak Futbol Nasıl Oynanır adlı kitabı yazmıştır. Ciritçi Poharyan 1943-44 döneminde Fenerbahçe Stadı'nda düzenlenen "Türkiye Bölgeler Arası Birincilikleri"nde ciritte 53.73 metre derecesi ile birinci olmuştur.
Garbis Zakaryan boksa 1944'de başladı. Beyoğluspor, Taksimpor ve Galatasaray formalarını giydi. Istanbul ve Türkiye şampiyonalarında çeşitli birincilikleri bulunan Zakaryan, dört kıtada Türkiye'yi temsil etti. Boksu bıraktıktan sonra hem antrenörlüğünü, hem de menajerliğini üstlendiği Cemai Kamacı'yı ringlere kazandırdı.
Levon Cıknavoryan 1950'de Türkiye Golf Şampiyonluğu'nu kazandı. Şişli Spor Kulübü'nden Sarkis Güllap 1957'de ikinci kez kurulan Türk Halter Milli Takımı'nda yer aldı ve aynı yıl Tahran'da yapılan Dünya Halter Şampiyonasında ay yıldızlı mayoyu giydi. Ohannes Yeğikyan ve Boğos Kambur Türkiye'de halterin yaygınlaşmasında emeği geçmiş kişilerin başında gelmektedir. Şişli sporlu futbolcularından Corc Genç Milli Takım formasını giydi. Vartkes Şadyan ise 1951'de bisikletle Paris'e ulaştı. Arakel Partoğomyos ve Jilber Akkaranfil 1960'da Bükreş'te düzenlenen "Balkan ve Adriatik Kupası"nda Türkiye Masatenisi Milli Takımı'nda yer aldılar.