Tanzimat döneminden ... Acı bir aşk hikayesi
Ünlü dil bilgini Şemsettin Sami'nin tiyatro sanatçısı Mari Nıvart ile yaşadığı aşk 1880'lerde sanat dünyasında, dillere destan olmuştu. 1884'ün Temmuz ayında, kimilerine göre, çocuğunu düşürmek için aldığı ilaçtan, kimilerine göre de üzüntü, bitkinlik ya da veremden ölmüştü Mari Nıvart ...
Tanzimat tiyatrosunun iki güçlü kişisi, tiyatro sanatçısı Mari Nıvart ile oyun yazarı Şemseddin Sami arasındaki büyük aşk, çağında önemli yankılar yaratmıştı.
Mari Nıvart çok önemli, doğal bir dram sanatçısıydı. Mutsuz anneleri, kocasının gözü yaşlı arkada bırakıp gittiği kadınları, hayatın sillesini yemiş kızları içten duyarak sahnede yaşatıyordu. 1853'te İstanbul'da doğmuştu, asıl adı Mari Karayan'dı. Alçak gönüllü, içine kapanık, gösterişi sevmeyen bir kişiliği vardı. Beyoğlu'ndaki Soeur'ler okulunda okumuş, 1869-70'te 16 yaşında, Tomas Fasulyeciyan topluluğu ile Nahçıvan'daki gösterimlere çıkmıştı. İstanbul'a dönüşünde 5 yıl Güllü Agop yönetiminde Osmanlı Tiyatrosu'nda çalıştı, topluluğun yönetimi Mınakyan'a geçince onunla da çalıştı. Sahnede ağlarken gerçekten ağlar, bayılınca gerçekten bayılırdı.
Şemseddin Sami'ye gelince, o her şeyden önce dil bilginiydi. Türkçe ve Fransızca sözlükler hazırladı. Bugün de bu sözlükler değerlerini korumuşlardır. Şemseddin Sami, gazetecilik de yapmıştır. Sefiller'i, Robinson Crusoe'yi Türkçeye çevirmiş, ilk roman sayılan 'Taaşşuk-ı Tal'at ve Fıtnat'ı yazmış, Orhun Yazıtları'nı, Kutadgu Bilig'i günümüz Türkçesine çevirmiştir.
Şemseddin Sami, Tanzimat tiyatrosunun üç önemli oyununun da yazarıdır. Bunlar,
Endülus'te Emevi döneminde geçen romantik dramı 'Seydi Yahya', Şehname'den demirci Gave öyküsü üzerine 'Gave' ve Arnavutlar arasında geçen 'Besa yahut Ahde Vefa'. Ayrıca Dumanoir ve Dennery'nin 'Le Vieux Caporal' adlı oyununu 'İhtiyar Onbaşı' yahut 'Müsin On başı' adıyla Türkçeye çevirmiştir. Dört oyun da Osmanlı Tiyatrosu'nda oynamıştır.
Mari Nıvart, Şemseddin Sami 'nin üç oyununda baş kadın rolü oynamıştı. Şemseddin Sami, kızı seviyor, onunla bir aşk bağı kurmak istiyordu. Mari Nıvart önce duraksadı, ama o da Şemseddin Sami'ye gizli bir aşk bes!iyordu.
Belki de Şemseddin Sami oyunlarını yazarken Mari Nıvart'ı düşünüyordu. Genç kadın önceleri aşkını açıklamaktan korkuyordu. İstanbul'dan uzaklaşmak istedi, Tiflis'e gitti, oradaki tiyatroda Gogol, Griboyedov gibi Rus klasikleriyle, en başarılı olduğu 'Kamelyalı Kadın'ı oynadı. Ancak Şemseddin Sami'yi unutamıyordu. 1882 yılında İstarıbul'a döndü ve yalnız Türkçe gösterimler verdi.
Kendini Şemseddin Sami'ye bıraktı, bunun sonucu Şemseddin Sami'den çocuk bekliyordu. Ancak aralarında din engeli vardı, ayrıca Şemseddin Sami evliydi. Bu engeller yüzünden evlenemezlerdi. Ailesi de Mari Nıvart'a bu yasak aşk yüzünden cephe almıştı. Canına kıymak da istedi.
Son kez 'Kamelyalı Kadın'ı oynadı. Çok dokunaklı, herkesi ağlatan bu son gösterirnden sonra, 8 Temmuz 1884'te öldü. Kimine göre çocuğunu düşürmek için aldığı ilaçlardan ölmüştü, kimine göre ise üzüntü, bitkinlik ve veremden.
Mari Nıvart'ın ölümü büyük yankılar yaptı. Ermeni, Fransız, Rum ve Türk aydınlarını, yazarları büyük yasa boğdu. Onun için yazdıkları yazılarda, şiirlerde kültür dünyasının bir çiçeğini yitirdiğini, arkasında onu sevenlerin gözyaşlarının gözlerinde kaldığını yazdılar. Cenaze törenine 6 bin kişi katıldı. Dini tören Beyoğlu'nda Santa Maria Kilisesi'nde düzenlendi. Törene, 'Kamelyalı Kadın'dan sonra 'La Traviata' operasının hüzünlü müziği eşlik etti. Feriköy Mezarlığı'nda toprağa verildi. O gün bütün tiyatrolar kapandı. Onun için mermerden bir anıt yapıldı. A. Arpiaryan adındaki Ermeni yazar, 1887'de yayımlanan 'Ağlayan Kadın' başlıklı yazısında, Mari Nıvart'ın hüzünlü aşk hikayesini yazdı.
Metin AND