15 Kasım 2011
Dün, 1 Ekim; Diyarbakir’imizin yetistirdigi degerli bir sair ve edebiyatçi olmasinin yaninda cesur ve dürüst bir ida-reci de olan Faik Ali’nin ölüm yildönümüydü.
Sessizce gelip geçti.
Oysa böyle olmamaliydi…
Onun için törenler düzenlenmeliydi…
O, iyi bir sair, dürüst bir idareci olmanin yaninda VICDANLI bir insandi…
Evet……………….
Edebiyatimizin ve edebiyatta 1910’lu yillarda baslayan, gelecegin aydinligi anlamina gelen Fecri Ati akiminin önde gelen isimlerinden biri olan FAIK ALI Bey, bir çok ilde valilik yapmis Diyarbakirli sair ve tarihçi SAIT PASA nin küçük ogludur.
Agabeyi Süleyman Nazif Bey de kendisi gibi, ünlü bir idareci, usta bir sair ve cesur bir gazeteciydi.
22 Mart 1876 yilinda Diyarbakir’da dogan Faik Ali Bey ilk tahsilini ve Askeri Rüstiyeyi Diyarbakir’da tamamladiktan sonra 1893 yilinda Istanbul’a giderek “Mekteb-i Mülkiye”ye girdi ve buradan mezun oldu..
Faik Ali Bey, ögrencilik yillarinda, genç yaslarda siirler yaziyor, edebi sohbetlere katiliyor ve siirleri o yillarda edebiyat dünyasinda önemli bir yeri olan Servet-i Fünun dergisinde yayimlaniyordu.
Ibn-ül Emin Mahmud Kemal Inal, 1959 yilinda yayimlanan “Son Asir Türk Sairleri” adli eserinde Faik Ali için
“Faik Ali Bey fitratan sair olan zevat-i mümtazedendir ki, intisar eden es’ari bu müddeaya sahiddir.
Türk edebiyati aleminde mevkii mahsus sahibi oldugu müsellemdir…”diye yazarak onu över…
Istanbul’da Mülkiye Mektebini 1899 yilinda basari ile tamamlayan Faik Ali Bey Bursa’da ilk memuriyet hayatina baslayarak maiyet memuru oldu. Daha sonra Sindirgi, Burhaniye ve Pazarköy’e kaymakam oldu.
Mesrutiyetin ilanindan sonra atandigi Mudanya Kaymakamliginin ardindan Balkan Savasi yillarinda vali yetkisin-de bir makam olan Kirsehir mutasarrifligina atandi ise de gitmedi.
Daha sonra Midilli, Beyoglu, Üsküdar, Kütahya mutasarrifi oldu.
Kütahya’da bulundugu 1915 yili Nisan ayinda ilginç ve ibret verici bir olayin kahramani olur ve Kütahya’daki 1000 kadar Ermeni ailesini tehcirden, yani zorunlu göçten kurtarir.
Faik Ali Bey’in bu yürekli ve insancil davranisini kendisi Adapazari Ermenilerinden olan, sonradan Lübnan’a giderek yerlesen ünlü Ermeni Tarihçisi ARSAK ALBOYACIYAN, övgü ile anlatir.
1966 yilinda Beyrut’ta yayimlanan, tehciri ayrintili bir biçimde anlatan kitabinda, Alboyaciyan, Kütahyali Ermenilerden Stepan Stepanyan ve Susanik isimli iki bayan ögretmenin anilarina yer verir.
Ermeni Bayanlar anilarinda Kütahya Ermenilerinin o tarihlerde görevde bulunan DIYARBEKIRLI VALI SAYSINDE tehcirden kurtuldugunu anlatirlar.
O tarihlerde Kütahya’daki Diyarbekirli vali Faik Ali beydir…
Kütahya’da mutlu ve sakin bir biçimde yasayan, hiçbir zararli eyleme katilmadiklarini tespit ettigi Ermenilerin zorunlu göçe tabi tutulmalarina gerek olmadigini savunan Faik Ali Bey bu konuda Sadrazam Talat Pasa ile takismayi bile göze alir.
Bu sayede de Kütahya’daki Ermeniler kurtulmus olurlar.
Ermeni bayan ögretmenler anilarinda, Faik Ali Bey’in bu davranisina, Süleyman Nazif’in kardesine yazdigi bir mektubun da etkili oldugunu belirtirler.
Süleyman Nazif kardesi Faik Ali Beye yazdigi mektupta, Ermeni meselesinde kesinlikle bir zorbaliga alet olmamasini, bu konuda aile serefine leke sürecek davranislardan kaçinmasini ister.
Faik Ali Bey, görevine duygusalligi karistirmamis, insanca davranarak 1000 kadar aileyi tehcirden kurtardiktan baska, Balikesir, Afyon, Izmit ve Adapazari basta olmak üzere çevre kentlerden Kütahya’ya gelen Ermeni aileleri de koruma altina aldi…Faik Ali Bey, gelen Ermenileri mesleklerine göre gruplandirarak çevredeki ilçelere ve köylere göndererek burada yerlesmelerini sagladiktan baska kentte bunlar için as evleri kurdurdu. Çocuklarinin okumalarini saglamak üzere de okul açtirdi ve bu okulun basina da bir Ermeni Müdür atadi….
Faik Ali Bey, Kütahyali Ermenilerin sükran ifadesi olarak Kizilay`a verilmek üzere kendi aralarinda topladiklari 500 altini da diger illerden Kütahya`ya siginan Ermeni yoksullara dagitti.
Tarihçi Alboyaciyan, bayan Stepanyan ile Bayan Susanik’in anlattiklari yaninda, Mutasarrif Vekili Kemal Bey’in anilarina da yer verir. Kemal Bey o günleri söyle anlatir;
“Ermeni tehciri henüz hükümette gizli proje iken, Faik Ali Bey hassasiyeti kadar pratik zeka sahibi ve ileri görüslü bir insan olarak sehrin Türk ileri gelenleriyle Ittihat yöneticilerini davet ederek Kütahya Ermenileri ile ilgili düsünclerini sorar.
Hepsi de, maksattan habersiz gayet iyi sahadette bulunurlar. Faik Ali Bey hepsinden aldigi yazili sahadetleri imzalatip çekmeceye atar.
Tehcir baslayip da her tarafta Ermenilerin mal ve mülklerine yok pahasina elde eden Türklerin büyük servetlere sahip oldugu günlerde Kütahya’daki Ittihatçilar, mutasarrifa müracaat edip, vatan haini Kütahya Ermenilerinin de yerlerinden çikarilmasini isterler.
Faik Ali Bey, bu istege karsi durarak, çekmecesindeki daha önce imzalattigi belgeleri çikarir ve daha birkaç ay önce devlete sadik teb’a ve dürüst hemseriler olduklarina dair imza verdiginiz Kütahya Ermenileri simdi mi vatan haini oldular. Eger o zaman yalan beyanda bulunup hükümeti aldattiysaniz suçlu olursunuz. Yok eger o zamanki beyaniniz dogru ise, bu kez suçsuzlara iftira atmis oluyorsunuz ki, bu vicdansizliktir...- diyerek sikayete gelmis olan Ittihatçilari geri gönderir.
Bu cevabi alan Ittihatçilar Sadrazam Talat Pasa’ya vali Faik Ali Beyi sikayet ederler.
Sadrazam Talat Pasa Mutasarrif Fail Ali Beyi telgraf basina çagirir ve Kütahya Ermenilerinin de toplanarak Mezopotamya’ya dogru yola çikarilmasini ister. Faik Ali Bey ise böyle bir islemin Kütahya Ermenileri için uygulanmasinin insani ve vicdani olamayacagini savunarak, Bu vatandaslarin Kütahya’da hiçbir zararli faaliyette bulunmadiklarini anlatir.
Sadrazam Talat Pasa’nin israrina karsi da;
-Ben bu emrinizi yerine getiremeyecegim. Bunun için de lütfen istifami kabul buyurun ve halefimi tayin ediniz. Emirlerinizi o uygulasin...”cevabini verir.
Telgraf basindaki Talat Pasa bir süre duraksadiktan sonra su mesaji çeker.
-Hayir, istifaniza gerek yok. Madem öyle, al Ermenilerini de yerinde otur...”
Evet. Bu sayede Kütahya Ermenileri yerlerinde kalirlar ve huzur içinde yasamlarini sürdürürler…
5 Temmuz 1917 tarihinden 14 Ocak 1918 tarihine kadar Kütahya’da kalan Faik Ali Bey, atandigi Gelibolu’ya gitmeyerek istifa etti. Istanbul’a geçerek bir süre Saint Benois Fransiz Lisesi’nde Türkçe, ayrica da Mülkiye Mektebinde Fransizca hocaligi yapti.
Daha sonra hocaligi da birakan Faik Ali Bey yalnizca edebiyatla ugrasmaya baslayarak kendisi gibi ünlü bir sair ve edebiyatçi olan oglu Munis Faik OZANSOY’la birlikte 1936 yilinda Ankara’da MARMARA isimli aylik bir “Sanat ve Edebiyat Dergisi” çikardi ve siirlerini burada yayimlamaya basladi.
Günümüzde de büyük bir zevkle dinlenen ünlü “Yildizli semalardaki hasmet ne güzel sey, / Mehtaba dalip yar ile sohbet ne güzel sey.” sarkisinin yazari olan bu degerli hemserimiz 1 Ekim 1950 günü Ankara’da hayata gözlerini yumdu. Cenazesi, kendi istegi üzerine Istanbul’a götürülerek Zincirlikuyu Mezarliginda büyük hayranlik
duydugu Abdülhak Hamid in mezarinin yaninda topraga verildi.
Ruhu sad olsun.
YILDIZLI SEMALAR
Yildizli semalardaki hasmet ne güzel sey,
Mehtaba dalip yar ile sohbet ne güzel sey,
Dünyamizin üstünde bütün ruhlar uyurken,
Yildizlarin altinda ibadet ne güzel sey.
Fani ve adavetlere mahser bu cihanda
Bir bitmeyecek ask-ü muhabbet ne güzel sey.
Dünyada senin asikin olmak ne saadet
Allah ile –hasa- bu rekabet ne güzel sey.
Lütfen bana güldün güzelim, mültefit oldum,
Icabi necabet bu, necabet ne güzel sey.
Bu hilkatin emsali yok, ibda-i kemali
Senden bana bir zerre inayet ne güzel sey.
Hüsnündeki ma’na-i semavi ne ilahi
Askimdaki reng-i ebediyyet ne güzel sey.
M..Faik Ali
Mehmet Mercan