Reddedilen, Butun Varlıgım - Haber Arşivi 2001-2011
26 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Նպատ / Ժամ : Այգ

Haber Arşivi 2001-2011 :

04 Temmuz 2010  

Reddedilen, Butun Varlıgım -

Reddedilen, Butun Varlıgım

1915’te ailesini kaybeden kuçuk bir kızın Turkiye’den Halep’e uzanan yolculugu, "soykırım" kelimesi uzerinde sekillenen diplomasinin çok ötesinden sesleniyor. O kuçuk kızın hikâyesini, bir dönem Turkiye - Ermenistan arası diplomatik iliskilerde yer alan torunu Salpi Ghazarian anlattı…

"sahsi bir özur beklemiyorum. Suçun tanınmasını talep ediyorum. Benim için önemli olan uç bin yıllık varlıgımın kabul edilmesi. O mirasın, varlığın, değerin devam etmesi."

Salpi Ghazarian, "Turkiye'den özur bekliyor musunuz?" sorusunu böyle yanıtlıyor.

Ghazarian, Ermenistan'ın bir önceki Dısisleri Bakanı Vartan Oskanyan'ın görevinden ayrıldıktan sonra kurduğu Erivan merkezli Civilitas Vakfı'nın yöneticisi. Dısisleri Bakanlığı sırasında Oskanyan'ın asistanıydı.

Uluslararası Hrant Dink Vakfı'nın, Heinrich Böll Vakfı isbirliği ile baslattığı "Turkiye Ermenistan Gazeteci Diyalog Programı" kapsamında, bir grup gazeteciyle ziyaret ettiğimiz Erivan'da Ghazarian ile biraraya geldik.

Halep'e uzanan bir hikâye...
Uzun yıllar Turkiye ile yurutulen diplomatik iliskilerde yer alan Ghazarian, görusmemizde diplomasinin hassas ve tartılmıs cumlelerini kurmuyor. Kökleri Mus, Kayseri ve Gurun'e dayanan Ghazarian bize, kisisel hikâyesinde çok önemli yeri olan anneannesini anlatıyor. Ailesini 1915'te kaybeden anneannesi, 12 yasındayken onu buyuten Turk aileden Ermeni bir tuccar tarafından satın alınmıs. Ghazarian "Anneannem belki aynı durumda olan pek çok kisi gibi, 12 yasında onunla evlenen Ermeni tuccarla kalabilirdi" diyor ve devam ediyor:

"Ama anneannem herseyi geride bırakıp, Halep'e kaçmıs. Oraya gitmeden önce annem de doğmus. O yıllarda çocuk yasta olan anneannem ve annem Halep'te bir yetimhanede buyumusler."

Salpi Ghazarian'ın da çocukluğu anneannesi ve annesi gibi, doğduğu Halep'te geçmis. Ghazarian on yasındayken, 1964'te, Amerika'ya göç ettiklerini anlatıyor:

"Anneannem Arapça, Kurtçe ve Ermenice konusurdu ama okuma yazması yoktu, ona okuma yazma öğrettim. Birimizin doğum gunu olsa, 'Ben doğum gunumu bilmiyorum' derdi; cebi olmayan bir kıyafet aldığımızda 'Yolda birsey bulsan onu nereye koyacaksın?' diye sorardı. O hep çöl insanı olarak kaldı. Benimki çocukluk anıları ama anneannem, butun sureci yasamıstı. Onun anılarının hayatımda buyuk etkisi var."

"Birlesim noktalarını arıyorum"
Tarih eğitimi alan Ghazarian, 1915'in tanıklarıyla söylesiler yapmıs. Çalısmayı yaparken, 1988'de, Taner Akçam ile tanısmasının kendisi için bir dönum noktası olduğunu söyluyor:

"Taner ile tanıstığımda anneannemi yeni kaybetmistim. Taner, Ermenileri çok iyi tanıyordu, dusuncelerini dile getirirken dikkatli davranıyordu. Onunla konustuğumda iki toplumun birbirini anlayabileceğini, konusabileceğini fark ettim; ona derdimi anlattım. Bundan sonra 'birlesim' noktalarını bulmak, hayatımın temel amaçlarından biri oldu."

Ghazarian'a "Özur dilenmesi, kisisel olarak size ne ifade edecek?" diye soruyorum. Bu soruya yanıt vermek için Ghazaryan, kendi kızını anlatıyor:

"1980'li yıllarda soykırımdan kurtulan insanlarla yaptığım söylesilerde 'Her sey değisirse geri döner misiniz?' diye sorduğumda 'Nereye gidebilirim?' cevabını alıyordum. Bir gun, nerede yasadığımı soran kızımla Halep ve Lubnan'a gideceğim. Ben de anneannemin geçtiği butun o yolu, buyuduğu yetimhaneye nereden geldiğini görmek istiyorum. Benim için önemli olan kızımın nereli olduğunu öğrenmesi, Muslu mu, Vanlı mı? sahsi bir özur beklemiyorum, talep etmiyorum. Suçun tanınmasını bekliyorum. Diğer taraftan önemli olan uç bin yıllık varlığımın kabul edilmesi. O mirasın, varlığın, değerin devam etmesi. Kabul edilmeyen sadece soykırım değil, tarihsel geçmisimiz ve varlığımız."

Sonunu bildiğimiz bir film
Ghazarian "Herhangi bir diplomatik surecin sonunda uzlasmanın ve tanınmanın gelmesi gerekir" diyerek protokollere de değiniyor: "Aslında bu sonunu bildiğimiz bir film. Oysa oyuncular, yani diplomatlar, bunu bilmezden geliyor. Bu nedenle islemeyecek bir belgeyi urettiler."

Bu sözlerinden sonra "Ama" diyerek devam ediyor Ghazarian: "Amerikalıların da dediği gibi, odada kocaman bir fil var ve kimse bunun hakkında konusmuyor. Bu fili görmuyorlar ya da görmek istemiyorlar."

Filmin sonunun ne olması gerektiği onun için çok net:

"Tıpkı Ermenilerin ve baska devletlerin yasananları bir soykırım, bir suç olarak tanıdığı, kınadığı gibi Turkiye'nin de Osmanlı hukumetinin suçunu reddetmesini bekliyorum. Turkiye'de dil de dâhil Osmanlı mirasının çoğu reddedilmisken bu suç da tanınıp kınanamaz mı?"

"Hikâyeler bir cumleye sığmaz"
Nisan'dan beri "dondurulan" protokollerin kabulunun iki ulke iliskilerinin ilerlemesinde yararlı olup olmayacağı sorusunu Ghazarian söyle yanıtlıyor:

"Genel olarak butun protokoller geleneksel turde imzalanabilir. Geleneksel, alısılmıs protokoller diplomatik iliskilerin uluslararası normlar ve ilkelere dayandığını söyler; tarafların toprak butunluğune saygıyı ve içislerine karısmamayı içerler. Ermenistan ve Turkiye arasında bu ilkelere göre ve tabii sınırların açık olacağının belirtildiği protokoller imzalanmalıydı. Söylediğim gibi bir protokol imzalanıp, kabul edilirse, ne kadar surecek olursa olsun, iki halkın soykırımın tanınması da dâhil her seyi tartısabilmesi mumkun olabilir."

Ghazarian sözlerini anneannesini anarak noktalıyor:

"Ama iki sayfalık protokol hazırlanıp anneannemin, burada yasayan milyonlarca insanın hikâyesini bir cumleye sıkıstırıp atılırsa bu kabul edilmez ve ilerleme sağlanamaz





Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+