Türkiye'de demokrasi öldü - Haber Arşivi 2001-2011
29 Nisan 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4516 / Ամիս : Ահեկան / Օր : Վարագ / Ժամ : Լուսափայլ

Haber Arşivi 2001-2011 :

24 Haziran 2010  

Türkiye'de demokrasi öldü -

Türkiye'de demokrasi öldü

Sadece birkaç yıl öncesinde Türkiye'yi demokrasi yönünde ilerletiyor gibi görünen AKP, bugün demokrasi söylemiyle taban tabana zıt bir politika izliyor. Ergenekon gerçek suçları açığa çıkarmak yerine, uydurmaca ve tutarsız kanıtlar üzerinden muhalefet karşıtı bir davaya dönüştü.

Büyüdüğüm ve ABD’de ders vermediğim zaman vaktimin çoğunu geçirdiğim Türkiye’yi artık tanıyamıyorum. Ülkenin insan hakları ve demokrasi yönünde önemli atılımlar yapıyor gibi göründüğü günlerin üzerinden çok zaman geçmedi. Tayyip Erdoğan’ın AKP hükümeti 2002-2007 arasındaki ilk döneminde, AB üyeliği, hukuki rejimi reformdan geçirmek ve Kürtler üzerindeki sınırlamaları hafifletmek için harıl harıl çalıştı.

Fakat aynı hükümet son dönemde, kendi demokrasi söylemiyle bundan daha zıt düşemeyecek bir aldatmaca, kirli tuzaklar, korku ve gözdağı siyasetinin sorumlusu. Yurtdışındaki bazı Türk entelektüeller, eleştirel bakış açılarını ifade ettikleri için ülkeye dönmekten korktuklarını anlattı bana. Gizli dinlemeler öyle bir noktaya ulaştı ki, evkadınları bile telefonda ‘hassas’ konular üzerine sohbet etmekten çekiniyor.

Hükümet muhaliflere karşı çok büyük, siyasi zeminli davalar açtı. Bu kişilerin en göze çarpanları, hükümeti devirmeyi amaçlayan, ‘Ergenekon’ adı takılmış silahlı bir terör örgütüne üye olmakla suçlanan yüzlerce muvazzaf ve emekli asker, avukat, akademisyen ve gazeteci. Bir grup özel atanmış savcının takip ettiği, AKP’ye dostça yaklaşan ve AKP kontrolündeki medya tarafından alkışlanan Ergenekon davaları yasal süreci gülünç duruma düşürüyor. Davalar tutarsızlıkla dolup taşan iddianamelere dayalı, inanılırlıkları kuşkulu ve isimsiz muhbirlere itibar ediyor, savcıların görevlerini sistematik biçimde kötüye kullandığını açığa çıkarıyor. Kanıtlar arasında gerçekdışı olanlar da, bariz biçimde uydurulmuş olanlar da var. Esas amaç suçlananların itibarını zedelemek ve onları mümkün olduğunca uzun süre gözaltında tutmak gibi görünüyor. Benim açımdan şahsi uyarı, emekli general Çetin Doğan’ın, yani kayınpederimin paralel bir davada tutuklanmasıyla geldi. AKP’yi açıkça eleştiren isimlerden olan Doğan, 2002-2003’te yeni seçilmiş hükümeti devirme amaçlı ayrıntılı bir planın lideri olmakla suçlandı. Suçlamaların dayandırıldığı ve her zamanki gibi isimsiz bir muhbirin hazırladığı belgeler, sahicilikleriyle ilgili ciddi sorular yaratan kronolojik hatalar, tutarsızlık ve hatalarla dolu. Bunların hiçbiri hükümetin yolunu değiştirmesine yol açmadı. Savcılar sahtecilik işaretlerini gözardı etti, hükümet kontrolündeki bilimsel bir kurum suçlamaları destekleyen yanlış yönlendirici bir rapor hazırladı ve AKP yanlısı medya Doğan’a karşı ahlaksız bir kampanya başlattı. Erdoğan ve çevresi saldırı korosuna katılırken sanıkların lehine karar vermeye cüret edecek yargıçlara iftira attı. Doğan, güvenilir kanıtların yokluğuna ve açık sahtecilik işaretlerine rağmen, onlarca başka askerle birlikte aylar boyu hapishanede tutuldu.

Açıklanamaz bir biçimde, çok sayıda sözde demokrat ve liberal Türk de hükümetin tarafını tuttu ve davalara amigoluk yaptı. Görünüşe göre, Ergenekon davalarının ‘derin devlet’ten hesap soracağını umuyorlar. Türkiye’nin AKP öncesi laik düzeninin güçlü ve gizli anti-demokratik unsurları olduğu şüphe götürmez. Fakat AKP hükümeti gerçek suçları açığa kavuşturmakla pek az ilgilendi. Ergenekon şüphelilerinin bazıları ihlallerden suçlu olabilir, fakat haklarında belirli ve kanıtlanabilir suçlamalar değil, adil bir davada mahkumiyetle sonuçlanması pek mümkün olmayan bulanık veya hayali suçlamalar getirildi. Dahası, hükümet bu ve diğer davalarda, tam da liberallerin kınadığı ve adalet önüne çıkarmak istediği türden faaliyetlerde bulunuyor.

Başka örnekleri dikkate alın. Üst düzey polislerin Ermeni gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesinde en azından açık bir ihmalden suçlu olduğuna dair dikkate değer kanıtlar bulunsa da, hiçbiri hakkında dava açılmadı. Aynı polislerden bazılarının Ergenekon soruşturmalarını yürütmesi tesadüf değil. Tanınmış bir cumhuriyet başsavcısı, 1998-1999 arasında derin devletin kalelerinden olan askeri jandarmanın istihbarat kolunun peşine düşme cesaretini gösteren nadir savcılardan biri olmasına rağmen, Ergenekon üyesi olduğuna dair uyduruk suçlamalarla hapse atıldı. Gerçek suçu: AKP’yle bağlantılı tarikatları soruşturmak. Polisin ve savcıların Ergenekon şüphelilerine karşı delil yaratılmasına veya delillerle oynanması eylemlerine karıştığına dair açık göstergelere rağmen, görevin kötüye kullanılmasının soruşturulması şöyle dursun, buna açıklama getirme yönünde hiçbir çaba gösterilmedi.

Bugüne dek yaptığı hatalar göz önünde bulundurulduğunda, AKP muhtemelen önümüzdeki seçimlerde iktidarı kaybetmemek için ne gerekiyorsa yapacaktır. Üzücü bir biçimde, Erdoğan hem içeride hem de uluslararası arenada ortamı biraz daha kızıştırma eğiliminde olacaktır.

Türkiye’nin sadece birkaç yıl önceki gibi ‘AKP yönetiminde liberalleşen ve yükselen demokrasi’ olmadığı açık. ABD ve Avrupa’nın, de hem kendilerinin hem de Türk halkının iyiliği için bu ülkeye öyleymiş gibi davranmaktan vazgeçme-sinin vakti geldi. (Dani Rodrik - Harvard Üniversitesi’nde profesör, Radikal)





Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+