Tarihi Ermeni kiliselerinde restorasyon rüzgarı var. - Haber Arşivi 2001-2011
25 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Ցրօն / Ժամ : Բաւական

Haber Arşivi 2001-2011 :

03 Mayıs 2010  

Tarihi Ermeni kiliselerinde restorasyon rüzgarı var. -

Tarihi Ermeni kiliselerinde restorasyon rüzgarı var.

Tarihi Ermeni kiliselerinde restorasyon rüzgarı var. Cemaat, mülkiyeti kendisinde olmayan bu eserlerin ayağa kaldırılmasından memnun. Eğer mal sahibi uygun görürse, kendi kiliselerinde “senede bir gün” ibadet bile yapabilecekler

Van Gölü’nün en büyük adası Akdamar üzerindeki Surp Haç Kilisesi (İS 915-921), Turizm ve Kültür Bakanlığı’nın sitesinde onlarca tarihi cami ve kilisenin bulunduğu “inanç merkezleri” kategorisinde. Ancak camilerin aksine, tıpkı listedeki diğer tarihi kiliseler gibi ibadete kapalı. Çünkü, bir zamanlar Ermeni patrikliğinin merkezi olmuş bu küçük kilise, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bağlı bir müze.
2007’de kilisenin müze vasfıyla restore edilip açılmasıyla başlayan tartışmalar, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın onayıyla “senede bir gün” ayin izni verilmesiyle tekrar gündeme geldi. Restorasyon sürecinde bakanlığa başvuran Ermeni Patriği Mesrop Mutafyan, “Yılda birkaç gün olsun ayin yapılabilmesi için kiliseye çan koyulmasını, ön cepheye haç yerleştirilmesini ve bu nedenle açılışta da mekânın kendileri tarafından kutsanmasını” talep etmiş ama reddedilmişti. Patriğin ayin dileği, yenilenen “müze”nin açılışından tam iki yıl sonra, Mart’ta gerçekleşti. Ancak talep Van Valisi Münir Karaloğlu’nundu. Karaloğlu, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’den “Ahtamar Anıt Müzesi’nin inanç turizm kapsamında, bir gün ile sınırlı olmak kaydıyla inanç turizmine açılmasını” talep etmişti. Bu sayede sağlanacak turizm hareketliliğinin bölgedeki ekonomik, politik ve sosyal sorunların çözümüne katkı sağlayacağını söylemişti. Bakanın onayıyla, kiliseye ismini veren Surp (kutsal) Haç yortusunun kutlanacağı 12 Eylül’de ayin izni çıktı.
Türkiye Ermenileri Ruhani Meclis Başkanı Aram Ateşyan, ayin iznine sevinmekle birlikte konunun kendi inisiyatifleri dışında gelişmesinden rahatsız: “Türkiye sınırları içerisinde Ermeni cemaatinin yapacağı dini ayinden ben sorumluyum. Ama bana ulaşan resmi bir yazı yok. İstediğimiz şartlar oluşmazsa, örneğin katılacak insan sayısı kısıtlanırsa ayin yapmam.”

“Kilisemi satıyorum”
Türkiye’deki Ermeni kiliselerindeki mülkiyet sorununa değinen Aram Ateşyan, “Ellerinde tapuyla gelip ‘kilisemi satıyorum’ diyorlar. Oysa bahsettiği yerde bana ait bir kilise yok, mülkiyeti başkalarına geçmiş. 1914’te bu topraklarda 2 bin 200 kilise vardı. Nerede bunlar?” diyor. Ateşyan’ın “nerede” diye sorduğu kiliselerden biri Malatya’daki Surp Asvadzadzin (Taşhoron) Kilisesi. Mülkiyeti Malatya Belediyesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Milli Emlak Genel Müdürlüğü arasında paylaşılan ve uzun yıllardır atıl duran bu 18. yüzyıl yapısı, Çarmuzlu Kaynarca Mahallesi Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği tarafından restore edilmek isteniyor. Çünkü dernek yöneticileri kentlerinin bir “barış ve hoşgörü şehri” olduğunu göstermek istiyor. (Hatırlatmak gerekirse Çarmuzlu, gazeteci Hrant Dink’in de doğduğu muhit.)
Ermeni cemaati, Taşhoron’un kilise olarak kalacağından hiç de emin değil. Ermeni mimar, mühendis, sanat tarihçilerinin üyesi olduğu HAYCAR Derneği, yapıyı ayağa kaldıracak bu girişimi olumlu bulmakla birlikte önceliğin “yapıya ibadethane kimliğinin tekrar kazandırılması” olması gerektiğini ifade ediyor. Yapının bir bölümünün müze olarak kullanılmasını, “zenginleştirici bir fonksiyon” olarak yorumluyor. HAYCAR, Patrikhane’den aldığı görüş paralelinde, mekânın dinsel duruşuna uygun etkinliklerde (sergi, panel, klasik müzik, vs.) kullanılabileceğini belirtiyor.
Taşhoron’un akıbeti henüz belli değil. Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği’nin kaynak için başvurdukları arasında Patrikhane ve Ermeni cemaatinin ileri gelenleri de var. Onlar şimdilik gelişmeleri izliyor.

Kiliseden kültür merkezi
“Kültür merkezi” olarak restore edilmesi planlanan kiliselerden biri de, Kumkapı’daki Ermeni Patrikhanesi’nin karşısında yer alan üç kiliseden biri olan Vortvots Vorodman. Mülkiyeti, hemen yanındaki Meryemana Kilisesi ve Mektebi Vakfı’na ait olan bu kilisenin restorasyonu İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı tarafından karşılanıyor.
Yıllardır harap durumda bulunan bu kilisenin kültür merkezine dönüştürülme düşüncesi aslında 1998’e kadar dayanıyor. Patrikhane, gerektiğinde kilise olarak da kullanılabilecek ancak ihtiyaç duyduğu kültür aktivitelerine de mekân oluşturabilecek bir proje üzerinde çalışıyor. Ancak gerekli kaynağın bulunamaması nedeniyle proje rafa kalkıyor. Beş yıl önce, 2010 Girişim Grubu’nun Patrikhane’ye başvurusuyla tekrar gündeme geliyor. Proje, İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti (AKB) olması için 2006’da Brüksel’de yapılan sunumda da yer alıyor. Ve bir Ermeni kilisesinin restore edilecek olması, İstanbul’un AKB adaylığına beklenen katkıyı yapıyor.
Aram Ateşyan, “Vortvots Vorodman’ı kendi imkanlarımla da yapsam, kültür merkezi yapardım. Çünkü ihtiyacım var” diyor. 2010 Ajansı’nın mevzuatına göre, restorasyonun bu yıl bitmesi gerekiyor. Oysa ajansın gecikmesi nedeniyle iki kurum arasında protokol imzalanmış ve inşaat faliyeti başlayabilmiş değil. Ancak ajans ve vakıf arasındaki “pazarlık” gereği 19. yüzyıl yapısı bu kilisede de, en az “senede bir gün” ayin yapılması planlanıyor.

Diyarbakır’da tek başına
Ata yadigarı kiliselerde “senede bir gün” ayin yapılmasına razı olmayanlar da var. Diyarbakır’daki Surp Giragos Kilisesi’ni kendi imkanlarıyla ayağa kaldırmak için çabalayan kiliseyle aynı isimle anılan vakıf, şu anda bu konudaki tek örnek. Vakıf, tarihi 15. yüzyıla dayanan Ortadoğu’daki bu en büyük Ermeni kilisesinin restorasyonu için geçen yıl kaynak istediği Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan olumsuz cevap aldı. Bakanlık, vakfa gönderdiği cevapta “taşınmazın bakanlığa ait ya da vakıf tarafından bakanlığa tahsis edilmemiş” olmasını gerekçe gösterdi. Çünkü kilisenin mülkiyeti vakfa aitti. Vakfın yönetim kurulu başkanı Vartkes Ergün Ayık, Ertuğrul Günay’ın sözlerine gönderme yaparak “Burayı müze yapın deseydik, bakanlık destek verebilirdi” diyor. Ayık’ın, devletin “tapusu bende değil” anlayışına verdiği cevap ise çarpıcı: “Kilise bir kâğıt parçası değil, yapının kendisidir.”
Restorasyon, vakıf yönetiminin Türkiye ve yurtdışından topladığı bağışlarla ve güçlükle devam ediyor. Ayık’ın aktardığına göre destek verenler arasında “Müslüman Türk kardeşlerimiz de var”. Vakıf başkanı, cemaatin projeyi kendi imkanlarıyla götürmesinin zorluğunu “Diyarbakır’da ve Anadolu’da Ermeni nüfusu kalmadı. İşimiz zor” sözleriyle açıklıyor. Bakan Günay’ın doğrudan kilise restorasyonuna olmasa da projeye destek verebilmek için bizzat çabaladığı bilgisini de veriyor. Niyetin önemli olduğunu söylüyor. Ona göre kiliselerin mülkiyet sorununu çözmek de devletin elinde. “Devlet, bir şekilde hak kazanmış gecekondu arazilerinin Hazine’ye ait olduğunu nasıl yıllar sonra ispat edebiliyorsa, kiliselerin tapusunun da nasıl başkalarının eline geçtiğini anlayabilir” diyor: “Devlet isterse yapar.”





Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+