Ermenistan'ın dost olduğu tek bir ülke yok! - Haber Arşivi 2001-2011
26 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Նպատ / Ժամ : Ճառագայթեալ

Haber Arşivi 2001-2011 :

30 Nisan 2010  

Ermenistan'ın dost olduğu tek bir ülke yok! -

Ermenistan'ın dost olduğu tek bir ülke yok!

Bir hafta kaldıkları Ermenistan'dan dönen Türkiye Gazetesi muhabirleri Osman Sağırlı ve Cemil Yıldız, "Küs komşu Ermenistan" başlıklı yazı serisini bugünkü 7. bölüm ile tamamladılar. Sağırlı ve Yıldız, Minasyan Harutyun ile görüşmelerini anlatırken, "Büyük annesinin Van'ın Şahbağı büyük babasının ise Van gölünün kenarındaki Avants köyünden geldiğini, anne tarafının ise Bitlis ve Erzurum kökenli olduğunu anlatıyor. Kısacası 'biz iç içe yaşamışız' demeye getiriyor" diyor.

TÜRKİYE GAZETESİ'NDE YAYINLANAN RÖPORTAJIN SON BÖLÜMÜ ŞÖYLE:

Yaşadıkları coğrafyada sınır komşuları ve uzun süre hakimiyeti altında kaldıkları Rusya ile gergin olan Ermenistan, ilişkilerini güçlendirmek için çıkış yolu arıyor. Türkiye ile görüşmelerinde soykırım ve tazminat meselesine odaklanan Ermeniler, Rusya ile geçmişin hesabını Gürcistan'la azınlık çıkmazını, Azerbaycan'la Karabağ meselesini, İran'la da orada yaşan Ermenilerin statüsü konusunda anlaşmazlık yaşıyor. Ermenistan'ın yaşadığı problemler ise halkın hücrelerine kadar işlemiş durumda. Özellikle Türklerle aralarındaki meselelerin genetik hafızalarına işlendiğini söyleyen Ermeniler'in 7'den 70'e hepsini ayakta tutan tek mesele, "Türk düşmanlığı." Bu düşmanlığı birlik olmanın tek çıkar yolu olarak gören Ermeniler'i gerçeklerle yüzleştirmek ise bir hayli zaman alacağa benziyor. Karabağ konusunda BM kararlarını hiçe sayan Ermenistan, sözde soykırım iddialarını ise Uluslar arası hukuk şemsiyesi altına sokmaya çalışıyor. Ancak aynı uluslar arası hukuk kuralları bir başka ülkeye ait tarihi bir eserin, varlığın bir başka ülke tarafından sembol olarak kullanılmasını reddediyor. Fakat Ermeniler bu kuralı da hiçe sayarak Ağrı Dağı'nın (Ararat ) sembolünü her yerde kullanmayı bir gurur vesilesi olarak görüyor.

BU DA TÜRKMEN KAFASI

Diran, Minasyan Harutyun adlı ruh doktoru ile görüşmemizi tavsiye ediyor, "İlginç bir kişiliktir. Ermeni tarihi ile ilgilidir kitapları da var" diyor. Bizi kliniğin girişinde karşılıyor. Diran, "Bu arkadaşlar çay hastasıdır" deyince koşturup caddenin köşesindeki marketten çay, bisküvi, kek gibi şeyler alıp geliyor. 6'ncı kata çıkıyoruz. İçeride değirmen taşları, sandıklar, akla gelen her şey var. "Gömü mü buldun?" diye takılıyoruz. "Antika onlar antika. Size daha enteresan şeyler göstereceğim" diyor. Diğer odada bakır, tunç semaverler, demlikler, tas, tabak... Tam ortadaki masanın üzerinde ise 8 tane kafatası.
Harutyun, "Sırayla bu kadına ait, bu hastalıklıymış..." şeklinde sıralıyor. Bunların hepsi Ermeni mi diyoruz. "Yok, farklı milliyetlere ait olanlar var. Eski medeniyetlerden toplu mezarlardan falan çıkmış kafatasları bunlar. İlginizi çeker bak mesela bu Türkmen" diye konuşuyor. Söylediklerine inandırmak için de "Antropologlar baktı 3 bin yıllık bir kafatası olabilirmiş" diyor.

GENETİK HAFIZA SİLİNMİYOR

Bir karış toz yüklü eski eserlerin arasından çıkıp aramızdaki o eski meseleyi konuşmak üzere odasına geçiyoruz. Çaylar olmuş bu arada. Kekleri de dilimleyip ikram ediyor. Büyük annesinin Van'ın Şahbağı büyük babasının ise Van gölünün kenarındaki Avants köyünden geldiğini, anne tarafının ise Bitlis ve Erzurum kökenli olduğunu anlatıyor.
Harutyun'a "tam da branşınıza uygun bir sorumuz var" diyerek, Ermeni gençlerin, 'Bizim genetik hafızamız yaşananları unutmamıza engel oluyor' şeklindeki sözlerini hatırlatıp bu mümkün mü?" diyoruz. Harutyun, "Biyolojik olarak mümkün değil. Ben iki büyük annelerimi de gördüm. Onlardan başlarından geçenleri dinledim. Bu nesilden nesile geçiyor. Bunun hissi tarafı unutuluyor. Kendi gözüyle gören için başkadır, büyüklerinden öğrenmişse başkadır. Üçüncü nesil olarak benim için daha da başkadır. Bu hisler zaman geçtikçe zayıflıyor. Ancak aktarılanlar sayesinde genetik hafıza korunuyor. Bunun haricinde görgü tanıklarının cilt cilt kitapları, fotoğraflar belgeler var. Bunları okuyanlar aynı şeyleri tekrar yaşıyorlar. Bu sebeple unutulması mümkün değil" diyor.

MEŞHUR KÖR ERMENİLER KİTABI

Harutyun'a "Aynı hafıza Bizans Rumlarının, İranlıların, Rusların yaptıklarını; Anadolu'da çetelerin masumları öldürdüğünü niye hatırlamıyor? Acaba hafızaya virüs mü girmiş?" diye soruyoruz. Cevap veremiyor. Israrla yüklenmeye devam ediyoruz. "İçeride gösterdiğiniz Türkmen kafatası burada Türklerin bir dönem yaşadığını gösteriyor. O hafıza buraların Türklere ait olma ihtimalini dikkate alıyor mu?" diyoruz; "Bunu tarihçiler bilir. Ama şimdi bizim" diyor. "Tıpkı Anadolu'nun bizim olduğu gibi mi?" sorumuza oldukça sinirleniyor. Harutyun'a "Demek ki buralar bizimmiş. Verdiğiniz bu malzeme için teşekkür ederiz. Türk Ermeni olayları için yeni bir pencere daha açtınız" diyerek minnet duygularımızı ifade ediyoruz.
Konuyu değiştirmek için masanın üzerine kendi kaleme aldığı kitapları yığıyor. Polonya ve Rus döneminde 400 Ermeni ruh doktorunun 1920-1954 yılları arasında uğradıkları zulmü 4 kitapta topladığını söylüyor.
Hatta son dönemde aralarında Türkiye'den gelen 93 yaşındaki kör bir Ermeni kadının da olduğu "Meşhur kör Ermeniler" kitabı hazırlığında olduğunu müjdeliyor. Harutyan'a kör Ermenilerin bir kitaba sığmayacağını bir külliyat hazırlaması gerektiğini söylüyoruz. Önce bozuluyor, sonra işi espriye vurup, "Siz Türkler kelimeleri ustalıkla kullanıyorsunuz. Artık yeter savunma yapmaktan aklımdaki anlatmaya zaman kalmadı" diyor.
Harutyun, çözümün Türk ve Ermeni halklarının birbirlerini çok iyi tanımasıyla mümkün olabileceğini belirterek, kendisinin bildiği baba, çocuklar, hayat gibi Türkçe kelimeleri sıralıyor Ermenicede Osmanlı'dan kalma, Türkçe, Arapça ve Farsça kelimelerden bahsediyor. Kısacası "biz iç içe yaşamışız" demeye getiriyor.
Biz ise Harutyun'a, "Hafızanıza format atmadıkça biz tekrar bir araya gelemeyiz" tavsiyesinde bulunup veda ediyoruz.

DEDENİN HESABINI ÖDE

Türk Ermeni ilişkileriyle ilgili Ermenistan'da bulunduğumuz süre içerisinde sayısız insanla röportaj yapıyoruz. Ünlü ünsüz her önüne gelen konuşuyor. Ama iş gerçekleri konuşmaya geldiğinde herkes kendince mazeret üretiyor. Tıpkı şu meşhur kıssadan hissede olduğu gibi...
Adamın biri lokantanın önünden geçerken camdaki yazıya gözü takılmış. "Sen ye torunun ödesin!" İçeriye girmiş güzelce karnını doyurmuş. Tam kapıdan çıkarken; 'beyim hesap' demişler. 'Yazıyı görmüyor musunuz?' diye çıkışmış bizimki. 'Yazı doğru beyim biz sizin yediklerinizin hesabını zaten istemiyoruz. Dedenizin yedikleri beyim' demişler.
Türkler ve Ermeniler arasındaki gerginlik de tam buradan kaynaklanıyor. Şimdi kim kimin dedesinin hesabını kimden soracak? İttihat ve terakkinin yaptıklarını Türkiye'ye mal eden Ermeniler, Taşnak çetelerinin yaptıklarını gururla anlatıp Arşivlerinde ise sergilemekten kaçınmıyorlar.
Hatta Erivan'daki sözde soykırımı anma töreninde rehberimiz Diran, Ermeni gazetecilerin bizimle yakından ilgilendiğini söyleyip röportaj taleplerini aktarıyor. "Diran, röportaj yaparız. Hem de buranın ruhuna uygun şeyler de söyleriz. Ama tıpkı Ermenilerle bizim röportajlarımız sırasında istedikleri gibi bizim de bir şartımız var" diyoruz. Ne olduğunu soruyor, "Biz de Ermenilerin katlettikleri Türkleri anmak için burada olduğumuzu söyleyeceğiz. Eğer bunu kesmeden yayınlayacaklarsa hemen görüşelim" diyoruz. Televizyoncularla Diran arasında bazı konuşmalar geçiyor, tabii ki röportaj da olmuyor. Bizden İttihat ve Terakki'nin hesabını soran Ermeniler her nedense kendi dedeleriyle ilgili kısa bir cümleye bile tahammül edemiyorlar! Sözün özü sürekli Türkiye'ye karşı argüman geliştiren Ermelilerle ilgili olarak kaybedilen zamanı telafi etmek hiç güç değil. Yeter ki onlarda olduğu gibi bizim gençlerimiz de tarihe biraz önem verseler. Hiç olmazsa okullarda seçmeli de olsa Osmanlıca ders alsalar birçok belgeyi okuyup Ermenilerin dünyaya aktardığı yalan yanlış bilgilere inanmayacak, hatta onların dünyaya yaydığı 278 kitaba bir o kadarı ile cevap verme imkanı bulacaktır. İlgililere duyurulur.

ÖTEKİ ERMENİLER DE BİR ŞEYLER SÖYLEDİLER

* Türkiye Ermenistan ilişkilerinin gidişatı konusunda politikacılar ya da diasporanın anlattıkları herkesçe malum. Peki ya sokaktaki insanlar ne düşünüyor?

BAKOUR KARAPETYAN (GAZETECİ)

Karabağlıyım. Hocalı'da yaşananları görüntüledim. Her iki taraftan da insanlar kırıldı. Ermeni halkı toprak talebi ve tazminat hayaliyle oyalanıyor. Tayyip Erdoğan da Azerbaycan hesabı yapıyor.

HERABATİ MANUKYAN (ESNAF)

* “Türkiye ile ilişkilerin kesintiye uğraması hiç iyi olmadı. Turist sayısının azalmasından korkuyoruz. Toprak, tazminat istemiyoruz, kara sınırının açılması daha önemli.

MEHAT KERÇİYAN - ELENİ MORATUNYAN (NİŞANLI ÇİFT)

M.K- Geçmişe takılmak yanlış ama Türkiye soykırımı kabul etmeli. İlişkiler düzeltilmeli. Diğerleri zamana bırakılmalı.
E.M-Ben bu konularla ilgili nişanlım kadar ilgilenmiyorum. Burada kız tarafının yükü erkek tarafından daha ağır. Babam devlet memuru 200 dolar maaş alıyor. Ne yapacağız bilmiyorum.

KISA NOTLAR...

* Ermenistan'a gidecek herkesin çok iyi bir tarihi bilgiye ihtiyacı var. Ermeniler sizinle tartışmayı Türkiye'den bir karış toprak almak gibi görüyor.

* Bıyıklı erkekler antipati hatta düşmanlıkla karşılanıyor. Azerilerin bıyıklı olması hasebiyle her esmer ve bıyıklıyı potansiyel bir Azeri olarak değerlendiriyorlar.

* Türkiye'deki gençler Ermeni meselesine ilgilenmezken; her Ermeni, ilkokula başlamadan bu konuda iki saat nutuk atabilecek bilgiye sahip olabiliyor. Onlar Türkçe öğrenirken bizde ise tarihe ışık tutacak Ermeni belgelerinin yazıldığı Osmanlıcayı bilen insan sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.





Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+