Ermeni yalanları ile Türk doğruları -
Geçtiğimiz hafta sonundan itibaren “24 Nisan 1915 Teçhiri” medyanın en fazla ilgi çeken tartışma programları arasında yerini aldı.
Aslında bunun bir “gelişmişlik” olduğunu teslim etmemiz gerekiyor.
Ya topluca tek ses çıksaydı?
-Hayır, böyle bir şey olmamıştır! İddialarını hepsi yalan ve uydurmalardan ibarettir!
Türkiye’nin böylesi dönemleri de oldu. Konuşan Türkiye’de tek ses çıktı:
-Susun ulan!
Ülke sustu… İşbaşındaki yetkili-etkili zevat ve onların yandaşları konuştu.
Kendileri konuştu, kendileri dinledi…
Dünya bunların dışında döndüğü için hiç kimseyi inandıramadılar.
Bugünlere geldik dayandık.
Yine de iyi dayandık ama…
Şimdi biraz farklı sesler çıkıyor. Ancak bağırmaktan kimsenin diğerini dinleyecek zamanı yok.
Türkiye’de şükürler olsun ki aydın olma namusu içinde olanlar var.
Onlar da bizim yüz aklarımızdır!
Ermeniler ve 1915 denildiğinde ortak bir ses çıkabilmesi için gayret gösteriliyor:
-Bu acı hepimizin!
Tersine çabalar da sürüyor tabii… Katliam, kırım, soygun gibi kavramlara karşı topyekûn karşı koyma gayretlerine de saygı göstermek gerekiyor.
Onlardan da bazı şeyler öğreniyoruz.
Mesela Dışişleri camiasının büyük ismi emekli büyükelçi ve CHP Milletvekili Şükrü Elekdağ Cumhuriyet gazetesinde “Ermeni tezlerini çürütme” amacıyla olağanüstü bir yazı dizisi yayınlıyor.
“Tarihsel Gerçekler ve Uluslararası Hukuk Işığında Ermeni Soykırımı İddiası” başlıklı yazı dizisi gerçekten çok değerli bir metin olma özelliği taşıyor.
Dizinin 25 Nisan 2010 Pazar günü yayınlanan 7. bölümü şöyle başlıyor:
“Sevk esnasında Ermenilerin katledilmesi ve mallarının gaspı şeklinde cereyan eden olaylar üzerine…”
Ermenilerin katledilmesi… Yani katliam!
Mallarının gaspı… Yani soygunculuk!
Bu tanımları kullanan Elekdağ’ın amacı Ermeni “yalanlarını” deşifre etmek!
Olaylar üzerine Osmanlı Hükümeti soruşturmalar başlatıyor. Raporlar hazırlıyor. Suçları sabit görülenleri de Harp Mahkemelerine sevk ediyor.
Büyükelçi satırlarının devamında şöyle diyor:
“1673 kişi divan-ı harplere gönderilmiştir. Tutuklanan içinde asker, polis, Teşkilat-ı Mahsusa elemanı sayısı 528 kişidir. Bunlar arasında binbaşı, yüzbaşı, üsteğmen, teğmen, jandarma bölük komutanı, polis komiseri ve polis gibi rütbeli kişiler mevcuttur.”
Elekdağ’ın Ermeni iddialarını çürütme amaçlı satırları şu cümleyle devam ediyor:
“Ayrıca sıhhiye müdürü, tapu memuru, telgraf müdürü, muhtar, nüfus müdürü, başkatip, emyal-i metruke komisyonu reisi gibi 170 kamu görevlisi de yargılanmıştır!”
Savunma bölümüne bakarak saldırıların boyutunu, saldırganların gücü ve kuvvetini anlamak mümkün değil mi?
Saldırmayan kimse kaldı mı?
Şükrü Elekdağ’ın Ermeni iddialarını çürütme amaçlı yazı dizisi bile başlı başına ürperti vesilesi oluyor. İki karşı görüş de aynı üst üste gelince aynı fotoğrafı oluşturuyor:
-Ermeni yalanları ile Türk doğruları!
Bu haber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com