23 Nisan 2010
Ermeni soykırımı meselesinin sadece geçmişle ilgili olduğunu düşünenler yanılıyor. Uluslararası ilişkilerde 95 yıl sonra hâlâ gerginlik yaratan tartışma Karabağ'dan Türkiye'nin iç siyasetine dek birçok alanda bugünle de ilgili...
Parlamentolar niçin 95 yıl sonra Ermeni soykırımını tartışmayı sürdürüyor ve bu konu niçin uluslararası ilişkilerde büyük ölçekli gerginliğe yol açıyor? Bugün Ermeni soykırımını inkâr edenler pek nadir. Parlamentoların soykırımı tanımasına karşı çıkanlar genelde soykırımı tanıyor, ancak önemli bir NATO üyesi ve stratejik ortak olarak görülen Türkiye’yi kızdırmanın siyasi açıdan uygun olmadığını düşünerek, tanıma için uygun zaman olmadığını ifade ediyorlar. Bazılarıysa 1915’te yaşananların tarihçilere bırakılması gerektiğini düşünüyor. Fakat bu bakış açısı hatalı, zira bugünkü tartışma siyasetle ilişkili. Soykırımın siyasetle ilişkisini açıklayan dört kanıt sunacağım.
Birincisi, soykırımdan kurtulanların torunları dünyanın dört yanına yayılmış durumda. Soykırım inkârını sürdüren ve yaşanmışsa da suçu Ermenilere atan Türkiye yönetiminin tutumunun, Ermeni neslinin soykırımın tanınması ve adaletin yerini bulması yönündeki çabasını sürdürmesine destek olduğuna işaret etmek uygun düşer. Bu neslin ortadan kaybolacağını, unutacağını veya sessiz kalacağını düşünmek de zor. Zira Ermeniler Türkiye 1915 soykırımındaki sorumluluğunu tanıyana dek barış yüzü görmeyecektir.
Tanıma Karabağ’da çözüm getirir
İkincisi, 1915 soykırımının silueti hâlâ Kafkaslar’daki modern siyasete hâkim. 1988’de Sovyetler Birliği’ne ait Karabağ’da yaşayan Ermeniler, Sovyet Azerbaycanı’ndan Sovyet Ermenistanı’na nakledilmelerini öngören barışçıl talepler sundular. Üç hafta sonra, Azerbaycan’daki Sumgait köyündeki Ermenilerin katledilmesiyle çok sert bir yanıt geldi. Bu olay, Ermenilerin ve Azerbaycan halkının zihnine 1915 soykırımını getirdi. Sumgait katliamını Kirovabad’dan başlayarak Bakü’ye kadar onlarca başka katliam izledi. Mesaj açıktı ve içeriği şuydu: “Taleplerinizi sürdürürseniz 1915’teki gibi katliama maruz kalırsınız.” Kriz dönemlerinde ve Sovyetler Birliği’nin dağıldığı yıllarda korku ve tehdit tekrar döndü. Türkiye Ermeni soykırımındaki sorumluluğunu kabul etseydi, Ermenilerle Azeri halkı arasında Karabağ’da yaşanan siyasi çekişme de şiddet dışında bir yöntemle çözülebilirdi.
Üçüncüsü, Sovyetlerin yıkılmasının etkisiyle ve Karabağ çekişmesinin açık bir savaşa dönüşmesinin sonrasında, Türkiye etnik açıdan yakın olduğu Azerbaycan’a askeri yardım vermek için uzun süre beklemedi. Silahlar, savaş mühimmatları ve generaller gönderdi. Hatta Türk liderler, unutamayacakları bir ders vereceklerini söyleyerek Ermenistan’a tehditler savurdu. Türkiye o günden bu yana, ekonomisini boğmak ve Ermenileri Karabağ’a desteklerini durdurmak zorunda bırakmak amacıyla Ermenistan’a abluka dayatarak Azerbaycan’ın yanında yer aldı. Azeri yönetimi Soğuk Savaş’ın bitmesinden bu yana Ermenistan’ı hâlâ, 1990’larda kaybettiği toprakları geri almak için askeri saldırı başlatmakla tehdit ediyor. Türkiye’nin soykırımı tanımasının ve Karabağ çekişmesinde tarafsız kalmasının, Kafkaslar’da yeni bir savaşın yaşanması tehlikesinin azalmasına katkısı olabilir.
Dördüncüsü, Ermeni soykırımının ardından Türkiye bütün azınlıklara baskıyı sürdürdü. Bu bağlamda Kürtleri, Asurileri, Rumları, Alevileri, işçi sendikaları üyelerini ve insan hakları eylemcilerini hatırlıyoruz. Türk ordusuyla PKK arasındaki ihtilaf sırasında 3 bin Kürt köyü yıkıldı ve nüfus büyük kentlere gitmek zorunda bırakıldı.
Demokrasi ve çoğulculuğa kapı açıldığındaysa, Ermeni sorunu resmi yasaklara karşı koyma yolunda hayatlarını tehlikeye atan gazetecilerin, yazarların ve eylemcilerin temel tartışma ekseni haline geldi. Bazı gazeteciler cesaretleri sebebiyle ağır bedel de ödedi. Gazetesinin önünde öldürülen Hrant Dink onlardan biri. Türkiye’nin Ermeni soykırımını tanıması, şu ana dek iç politikasına damgasını vuran korku ve şiddet halini bitirme
yolunda büyük bir adım olacaktır.
Bölgedeki herkesi ilgilendiriyor
Nihayetinde Ermeni soykırımının tanınma-sının bu bölgedeki herkesi ilgilendirdiğini kabul etmek gerek. 20. yüzyıldaki ilk soykırımın siyasi sebeplerden ötürü inkârının sürmesi halinde, nasıl uluslararası ilişkilerde dönüşüm yaşandığından ve bugünün çekişmelerinin barışçıl yollardan çözülmesinden söz edebiliriz ki? 24 Nisan Ermeni soykırımının 95. yıl dönümü olacak. Ermeniler geçen 95 yıl boyunca soykırımın Türkiye tarafından tanınmasında ve adaletin yerini bulmasında başarılı olamadı.
Fakat bu konu üzerine yapılan tartışmanın tarihsel olduğunu ve günlük haberlerle ilişkisinin bulunmadığını düşünenler yanılıyor. Zira bugün soykırım tartışması siyasetle ilişkili ve bu durum kolaylıkla ortadan kaybolmaz. (Londra’da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 19 Nisan.