22 Nisan 2010
Türk-Ermeni İş Geliştirme Konseyi Eş-Başkanı Kaan SOYAK ile Röportaj
TurkishNY: Gelinen noktada dışişleri Türkiye-Ermenistan arasında imzalanan protokoller hakkında düşünceniz nedir? Emeni tasarının kabul edilmesi, protokolleri etkiler mi? Protokol maddelerinin yerine getirilmesi konusunda hukuki durumla ilgili düşünceleriniz nelerdir.
Kaan SOYAK:Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokoller son 15 yılda elde edilen en büyük ilerleme ve başarıdır. Bu başarının arkasında, büyük fedakarlıklarla çalışan her iki ülkenin Dış İlişkiler Bakanlıkları vardır. Süreci durduran iki ana sorun ortadadır; Anayasa Mahkemesi’nin kararının süreci etkilemesi ve Yukarı Karabağ sorununun, Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinin önünü tıkaması. Her ülkenin kendi iç mahkemeleri olmakla birlikte, burada önemli olan nokta, Anayasa Mahkemesinin kararlarının parlamentoya nasıl sunulacağıdır. Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararıyla birlikte mi, yoksa Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararını hiç dikkate almaksızın sadece protokollere mi onay verecek? Aslında Ermenistan neye karar verirse versin, Türkiye’nin sürece devam etmesi ve dışişleri bakanlarının aralarında imzaladığı protokolleri esas alması doğru olacaktır. Hukuken geçerli olan iki Dışişleri Bakanlıkları arasında olan anlaşmadır. Nedeni ne olursa olsun kendi iç sebepleri dolayısı ile protokol maddelerini yerine getiremeyen taraf, kontratı yerine getirememiş olacaktır. Burada zor olan, her iki tarafı da tatmin etmese de protokollerin yapılmasıydı. Şu ana kadar hem Türk hem de Ermeni diasporasının ılımlı kesimleri, protokollere desteklerini vermiş durumda.
Durumu özetleyecek olursak; Geçmiş ABD hükümetleri gibi Barack Obama yönetimi de, Türkiye ile iyi ilişkilerini korumak istiyor. Ankara’nın da Obama’nın elini güçlendirmesi gerektiği düşünülüyor. Taşnaklar tarafından ABD Kongresi’ne taşınan soykırım tasarısının geçmesini istememekle birlikte, Başkan Obama ve Yardımcısı Biden’in bir önceki tasarıya evet demiş olmaları, Taşnakların tasarıyı Kongre’ye daha kolay getirebilmelerini sağladı. Türkiye’nin 24 Nisan’dan önce birkaç adım atması durumunda, Başkan Obama’nın olası bir kazayı daha kolay önleyebileceği söylenebilir. Rusya ve ABD, Yukarı Karabağ ile Türkiye - Ermenistan ilişkilerinin birbirinden ayrı tutulması konusunda hemfikir durumda iken, Ankara’nın bu konuyu aşabilmesi mümkün görünmemektedir. ABD cephesinde ise, Türkiye’nin protokolleri vaktinde Mecliste ele alınmayışından duyulan kaygı yetkili ağızlardan dile getiriliyor. Artık soykırım tasarılarıyla yüz yüze kalınmaması için, protokollerin meclisimizden onay alması ve muhalefet partilerinin ortaya koydukları büyük engeli kaldırmaları gerekmektedir.
TurkishNY: Son zamanlarda yapılan açılım çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Olumlu ya da olumsuz bir yaklaşım benimsediniz mi? Sizce iki ülke arasındaki ilişkilerin her konuda gelişmesi için bireysel ya da kurumsal neler yapılabilir?
Kaan SOYAK: Bizler son zamanlarda yapılan açılımları büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz. İki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasını ve iki ülkenin aralarındaki her turlu sorunu karşılıklı diyalog ile çözümleyebileceğine inanıyoruz. Türkiye’nin yıllarca dini ve etnik temellere dayalı olarak sürdürdüğünü gözlemlediğimiz dış politikası son yıllardaki açılımlar ile karşılıklı çıkarlara dayalı hale hızla gelmektedir. İki ülke arasındaki ilişkilerin sınırlar kapalıyken gelişmesi oldukça zor. Bizler bu bakımdan diplomatik ilişkilerin kurulup sınırların açılmasını iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesi için çok önemli bir gereklilik olarak görmekteyiz. Bu arada her iki ülkenin arasındaki ilişkilerin ilerlemesi için her türlü gelişmeyi kamuoyuyla paylaşmamız gerekiyor. Yalnızca Türkiye kamuoyu da değil, ayni zamanda Ermenistan ve özellikle Azerbaycan kamuoyuyla Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin tam bir açıklıkla anlatılması ve Türkiye’nin Azerbaycan için ne denli fedakarlıklar yaptığının Azeri halkına detayıyla anlatılması gerekmektedir.
TurkishNY: Genelde Ermenistan, özelde diaspora Türkiye ile olan ilişkilerinde diplomatik bir tutum sergiliyor mu? ABD ve Avrupa’daki Ermenilerin, protokollere karşı tutumunu değerlendirebilir misiniz?
Kaan SOYAK: Ermenistan’da bir tarafta Cumhurbaşkanı Sarkisyan, protokollerin yürümesini isterken, diğer yandan kendi kamuoyuna karşı yoğun bir baskı ile karşı karşıyadır. Cumhurbaşkanı Sarkisyan, protokollerin devam etmesine önem vermekte ve diasporanın ılımlı kesimi de Sarkisyan’a desteğini sürdürmektedir. Bu desteğin canlı tutulması ve artırılması, Sarkisyan’ın Türkiye ile ilişkilerde elde edeceği başarı iç politikaya karşı şüphesiz çok önemli olacaktır.
Diasporanın yüzde 20’si Taşnaklardan, yüzde 80’i ise ılımlı Ermenilerden oluşuyor ve önceleri ortak hareket halindeydi diaspora. Bunu değiştiren Protokoller oldu. Yüzde 80’lik ılımlı Ermeniler grubu, protokollere ılımlı tavırları nedeniyle tasarı için faal rol oynadılar, aleyhte tavır almadılar. Hatta Ermeni diasporasının önde gelen isimleri Washington'un dışına çıktılar. Geriye kalan Taşnakların baskı ve itelemesiyle bu noktaya gelindi. Diaspora Ermenilerinin yüzde 80 kadarı protokollere destek vermektedir. Dikkat çekmek istediğim şudur; eğer Türkiye’nin protokolleri Meclisten geçirip, sınırları açması durumunda, Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesine olumsuz bakan bu yüzde 20’lik bu aşırı milliyetçi diaspora Ermenisi’nin elindeki güçlü koz alınmış olacaktır.
TurkishNY: Türkiye’nin, Kafkasya’da daha etkili politika uygulaması için öncelikli olarak nasıl bir politika izlenmelidir? Azerbaycan-Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ sorununun çözümünü mümkün görüyor musunuz? Türkiye Ermenistan sınırının kapalı olması durumunda bu hedefe varma olasılığı ne derece muhtemeldir?
Kaan SOYAK: Ben, ancak 2 yıl sonra Yukarı Karabağ sorununun çözüme kavuşabileceğini tahmin ediyorum. Belki Rusya tarafından bir ara formül uygulamaya konulsa bile, kesin çözüm Kafkasya’daki diğer gelişmelere bağlı olacaktır. Ermeniler, Karabağ’ın Ermenistan toprak bütünlüğüne dahil olmasının ne denli zor olduğunu çok iyi bilmekte, Azerbaycan ise, Yukarı Karabağ konusunda 17 yıl gibi uzun bir süreyi çözümden yana kullanamayışının farkında olmalıdır. Abhazya ve Güney Osetya meselesinin çözüme ulaşmadan, Yukarı Karabağ sorununun da çözüme kavuşmayacağının bilerek hareket edilmesi gerekiyor. Çünkü Rusya, Karabağ’a da bir bütünlük içinde çözüm getirmeyi hedefliyor ve Yukarı Karabağ sorununun, Türkiye Ermenistan normalleşme sürecine bağlanmasına da karşı çıkıyor. Kafkasya, böyle bir çözüme neden hazır değil? Ne zaman hazır olacak derseniz? Rusların uzun vadede, Orta Asya ve Kafkasya’da kurmayı tasarladığı Avrupa Birliği’ne benzer birliği ne zaman kurulursa o zaman, diye cevap verebilirim. O vakte kadar da bu sorunlara nihai çözüme ulaşmasına el atmayacaklardır. Bölgenin yönlendiricisi olan Rusların bir sözüyle Ermeniler Karabağ’dan çekilmesi, Karabağ’ı Azerbaycan’a bırakması mümkün iken gördüğünüz gibi olamıyor. Bu durumun farkında olması gereken Türkiye’nin, hesaplarını Rusya’yı göz ardı etmeyecek şekilde yapması gerekiyor. Ayrıca, Rus Ermenileri ve Azerilerin Rusya’daki etkin rolü gözden kaçırılıyor. Sovyetlerin dağılmasından sonraki 10 yıllık süreçte, Rusya’daki Ermeni diasporasının ekonomik olarak desteklenmiş olmasının önemli sonuçları oldu. Bu Rusya Ermenileri, Rusya’nın Ermenistan’da iş yapması için de öncülük etmişlerdi ve bu şekilde enerji, iletişim ve ulaşım gibi bir ülkenin ekonomisinin ana damarı olan sektörler Ruslara geçmiştir. Ermenistan’ın durumu böyleyken, Azerbaycan için de koşullar farklı değildir. Benzer şekilde son iki yıldır da Rusya’daki Azeriler etkin rol oynuyorlar ve Rusya-Azerbaycan ilişkilerini şekillendiriyorlar. Azerbaycan’da Ermenistan’da olduğundan farklı olarak, Türkiye’ye karşı büyük bir sempati duyan Azeri kamuoyunun aşılması sorunuyla karşı karşıya kalındı. Bilindiği gibi Türkiye ile Azerbaycan arasındaki kardeşlik söylemleri çok önem taşlıyor. İlham Aliyev bir yandan bunu benimseyen halkın desteğini alırken, diğer yandan Rusya ile de iyi geçinme stratejisini uygulamıştır. Azerbaycan tarafından Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi sürecine ve protokollere karşı tamamen olumsuz bir politika izlendiğini, Türkiye tarafından Azerbaycan hükümetinin her türlü gelişmeden haberdar edilmesine rağmen, Azerbaycan halkıyla ve basın ile bunun paylaşılmadığını geçtiğimiz bu süreç ortaya koymuştur.
Azerbaycan bir taraftan Türkiye’ye büyük bir tepki ve sitem içinde davranırken diğer yandan Rusya ile yakınlaşmasına da devam etmişti. İmzalanan doğal gaz anlaşması da bunun örneklerinden birisidir. Sonuç olarak, Rusya, Ermenistan’da kazandığı ekonomik gücü şimdi Azerbaycan’da da elde edebilmek isteme planlamasını uygulamaktadır. Yukarı Karabağ sorunu ancak bu süreç tamamlanınca çözülebilecektir. Bir yandan “Tek millet iki devlet” denilen Azerbaycan ve Türkiye, diğer yandan vizeyi neden kaldıramıyor? Çünkü önce bölgede birlik kurmayı planlamış olan Rusya ile Türkiye’nin karşılıklı olarak vizeyi kaldırması gerekmektedir.
Sınırların açılması için geçici çözüm, Rusya için gerekli. Çünkü şu ana kadar Ermenistan’da enerji, telekomünikasyon ve demiryolları gibi yüz milyonlarca dolarlık büyük yatırımları işlerlik kazanmış değil. Bunu harekete geçirecek şey, sınırların açılması olacaktır. Rusya, sınırların açılmasını işte bu yüzden desteklemektedir. Rusya’nın geçici bir ara yöntem ortaya atacağı düşünmekteyim. Türk-Rus ilişkileri de son yılların en iyi düzeyinde olması da, taraflar arasında çözüm için bir şanstır. Elbette ki bu konuda da Rusya’nın eski bağımlılarına gereken işareti vermesi gerektiğini, bir kez daha vurgulamak gerekir. Bilindiği gibi Türkiye, bu protokolleri, Azerbaycan'a Yukarı Karabağ konusunda verdiği destek yüzünden henüz TBMM'ne oylamadı. Oysa bölge ile yakından ilgilenenler biliyor ki, Kafkaslar Rusya'nın arka bahçesidir ve Rusya bu bölgede tam bir barış yapılması için ortamı henüz hazırlamış değildir.
Türkiye kamuoyu bütün bunları yeterince bilmiyor ve muhalefet partilerince kamuoyu yanlış şekilde yönlendiriliyor. Rusya’nın, Türkiye kamuoyunu rahatlatmak amacıyla, geçici bir Karabağ çözümü getirmesi ihtimali yüksektir. Bu her cepheyi bir oranda memnun eden geçici bir çözüm olacak, fakat Yukarı Karabağ sorunu bütünüyle çözülmeyecektir. Bu gelişme sonrası, Türkiye Ermenistan sınırı açılabilecek ve karşılıklı ticaret başlayacaktır. Böylelikle ölü yatırım halinde bekleyen Ermenistan’daki Rus yatırımları, artık karlı hale gelmeye başlayacaktır. Ticaret, demiryollarının işlemesini sağlayacaktır.
TurkishNY: Türkiye-Ermenistan ilişkilileri bağlamında milliyetçilik olgusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kaan SOYAK: Ülkeler arasındaki kapalı sınırlar, tarih boyunca sınırların her iki yakasındaki milliyetçi duyguların artmasına neden olmuştur. Ek olarak dünya parlamentolarından bir bir gelen ve geçen soykırım tasarıları ise yine Türkiye’deki aşırı milliyetçi düşüncelerin artmasına neden olmuştur. Hem Türklerin hem de Ermenilerin milliyetçi kesimleri yapılaşma, plan yapma, çalışma şekilleri açısından birbirlerinin aynısı gibidirler. Diaspora’da her genç iş sahibi olana kadar milliyetçi akımların etkisinde kalır, ne zaman ki iş hayatına girer ve ekonomik olarak durumu düzelir, bu sefer aşırı milliyetçi akımları bırakıp ılımlı kesimde iş hayatını sürdürür. Genelde milliyetçi kesimlerin arasında işsiz oranı oldukça yüksektir. Eğer sınırlar açık olsaydı, bölge ekonomisi biraz olsun nefes almış olacaktı ve bu durum milliyetçi akımların biraz daha ılımlı hale gelmesine neden olacaktı.
TurkishNY: Türkiye-Ermenistan arasındaki ilişkiyi ekonomik ve siyasi bağlamda değerlendirirsek, şu an gelinen aşamada bu iki ülkenin ilişkilerini şekillendiren faktörler size göre nelerdir? Gelinen noktada iki ülke arasındaki ilişkilerde bir durgunluk yaşandığını söylememiz mümkün müdür?
Kaan SOYAK: Bugün gelinen noktada her iki ülke arasındaki ilişkilerde bir durgunluk olduğunu söylememiz tabi ki mümkündür, ama bu durgunluğun geçici olduğunu düşünüyoruz. Her iki ülkede de ilişkilerin normalleşmesini isteyen siyasi irade mevcuttur. Her iki ülkedeki milliyetçi kesim ve Azerbaycan Hükümeti, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesine karşıdır. İki ülke arasındaki ilişkileri şekillendiren en önemli faktörler bugüne kadar soykırım tasarıları ve Yukarı Karabağ sorunuydu. Bizler bundan sonra iki ülke arasındaki ilişkilerin şekillenmesinde ekonomik boyutun on plana çıkmasını arzulamaktayız.
İki ülke arasında ilişkilerin ekonomik boyutuna bakacak olursak; Türkiye-Ermenistan sınırı 18 yıldır kapalı olmasına rağmen, iki ülke arasında daha çok Gürcistan üzerinden yapılan ticaret, gayrı resmi rakamlara göre yılda 200 milyon dolarlık bir hacme ulaştı. Sınır kapılarının açılması ile bu rakamın çok kısa sürede 3 katına çıkabileceğini söylemek mümkündür. Ermeni Diasporasının da ticari anlamda bu iki ülkeye katılması, diaspora Ermenilerinin bir kısmının sınırın açılmasını destekliyor olması önem taşıyor. Anadolu’dan işadamları Diaspora Ermenileriyle dil sorunu olmadan, iş ortaklıkları yapabilecekler, hatta Rusya, Orta Asya Cumhuriyetleri, tüm Arap ülkeleri, Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika ve Uzak Doğu’ya bile uzanabilecekler. Bugün Erivan sokaklarında farklı ölçekte iş yapan Türk işadamlarını görebiliyorsak, bu konuda adeta bir tabuyu yıkan Türk-Ermeni İş Konseyi sayesinde olmuştur. Ayrıca, giderek artan bir şekilde Ermenistan ile ticaret konusunda danışmanlık almak üzere, TABDC ile bağlantı kuran çok farklı sektörlerden kişi ve şirketler bulunuyor.
Türk malları tercih ediliyor olması kadar ısrarla vurguladığımız konu, sınırların açılması ile malların taşınma süresi ve maliyetinin düşecek olmasıdır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinden bir malın, Erivan’a 4-5 saatte ulaşması, büyük avantajdır. Sınırlar açılırsa, Türkiye’nin Ermenistan ile ticaret hacminin turizm gelirleriyle birlikte 3 yıl içinde 1 milyar dolara ulaşmasını mümkündür. Bütün bunları göz önünde bulundurunca, İki ülkenin sorunlarının çözülmesinde ticaretin rolü, üstünde önemle durulmasını gerektiriyor. Bu, bölgesel ticaretin geliştirilmesi, lojistik, turizm, tekstil ve enerji gibi 5 faktör ile gerçekleşebilecektir: Dünya’da önemli pazarlar doğuya kaymaktadır ve Türkiye-Ermenistan sınırının açılmasıyla birlikte, bölgenin önemli bir ticaret merkezi haline gelmesi kaçınılmaz olacaktır. İki toplum arasında barışın sağlanmasında ticaret, aynı topraklarda yaşayıp da uzaklaşan bu iki halkı, birbirine tekrar tanıştıran, yaklaştıran faktör olacaktır. TABDC Eş-Başkanı olarak yıllardır çabam, ticaret aracılığıyla çatışmalı konuları azaltma girişimleridir. Lojistik açıdan, Ermenistan ile ilişkilerin gelişmesi ve sınırların açılması, demiryollarını gözde hale getirecek ve Türkiye kesintisiz olarak Asya’ya ulaşabilecektir. Bu güzergaha yönelmek, Türkiye ve Ermenistan da büyük oranda getiri sağlayabilecektir. Çünkü Ermenistan da Doğu’yu Batı’ya birleştiren bu ulaşım koridorunun dışında kalıyor. Türkiye'yi Orta Asya ve Rusya'ya bağlayan tek demiryolu hattı kapalı durumda olduğundan, Türkiye, Rusya ve İran'a transit geçiş avantajını Gürcistan'a kaptırmış durumda. Bu imkanı ve lojistik avantajı Türkiye neden kullanmasın? Turizm konusunda, Anadolu'da uzun bir geçmişi bulunan iki toplumun, kurulmakta olan turizm ve kültürel yakınlaşmalarla çatışmadan işbirliğine dönüşümünü sağlamak için girişimlerde bulunuyoruz. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da sınırların açılmasıyla artacak olan turizm, bölge halkına yeni iş fırsatları, alanları yaratması, bölgeye para girdisi demektir. Ermenistan ve Diaspora Ermenilerinin Türkiye’ye turist olarak gelmesini teşvik edecektir. Her yıl 10-15 günlüğüne Ermenistan'a yurt dışından gelen Ermeni'nin 400 bin diaspora Ermeni’sinin, bağları ve özlemleri bulunan Türkiye'ye gelmesi, turizm açısından Bölgeye katkı sağlayacaktır.
Rusya'ya yönelik tekstil üreten tesislerin, Iğdır ve diğer bölge şehirlerine aktarılması, Ermenistan üzerinden Rusya'ya yapılacak ihracatlarda Türk firmalarının gümrük ve vergiden muaf kalmasını sağlayacaktır. Bu konuda Rusya'daki Ermeni Diasporası, her türlü desteği vermeye hazır durumda olduğunu söyleyebilirim. Bir başka bölgesel girişim İsrail-Ürdün nitelikli sanayi bölgesinin bir benzerinin Türkiye ile Ermenistan arasında da kurulabilir oluşudur. Burada üretilen ürünlerin ABD pazarına gümrük ve vergiden muaf olarak ihraç edilebilirliği, karı artıran ana faktör olacaktır. Enerji kaynaklarının güvenli biçimde uluslararası pazarlara ulaştırılmasında, Türkiye ve Ermenistan normalleşmesinin Kafkasya’da enerji güzergahlarının değişimini etkileyebilmesi mümkündür. Bilindiği gibi, Ermenistan’da enerji üretimi sonrasında enerji fazlalığı bulunmaktadır ve bu fazla enerjinin Türkiye’ye satılması mümkün olabilecek.