Müzakerelerde Karabağ'ın adı bile geçmedi - Haber Arşivi 2001-2011
07 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Սահմի / Օր : Աստղիկ / Ժամ : Զօրացեալ

Haber Arşivi 2001-2011 :

31 Mart 2010  

Müzakerelerde Karabağ'ın adı bile geçmedi -

Müzakerelerde Karabağ'ın adı bile geçmedi

Bizim Ankara’da yanıtını aradığımız soruya Erivan’da da yanıt arandığını gözlemlemek ilginçti. Ermenistan başkentinde gazetecesinden akademisyenine, kıdemli diplomatına hemen herkesin dilindeki soru şu: ‘Karabağ şartı’ da nerden çıktı? Ama çok daha ilginci üst düzey bir Ermeni yetkiliden şunu duymaktı: “Türkiye’yle ilişkilerimizi normalleştirmek için mutabakata varmamızla sonuçlanan süreç boyunca bırakın şartını, Karabağ’ın adı bile geçmedi...”
Ermeni yetkilinin söz ettiği mutabakat, geçen yılın nisan ayında taraflarca dünya âleme şu açıklamayla duyrulmuştu: ‘Türkiye ve Ermenistan, İsviçre’nin arabuluculuğunda, ikili ilişkilerini normalleştirmek, iyi komşuluk ve karşılıklı saygı çerçevesinde geliştirmek ve bu suretle tüm bölgede barış, güvenlik ve istikrarı ileri götürmek amacıyla yoğun çaba göstermektedirler. İki taraf, bu süreçte somut ilerleme ve karşılıklı anlayış sağlamış ve ikili ilişkilerin her iki tarafı da tatmin edecek şekilde normalizasyonu için kapsamlı bir çerçeve üzerinde mutabık kalmışlardır. Bu çerçevede, bir yol haritası belirlenmiştir. Üzerinde mutabık kalınan bu zemin devam eden bu süreç için olumlu bir perspektif sağlamaktadır.’

Erdoğan Bakü’de konuşunca
Gelgelelim bir ay kadar sonra Başbakan Tayyip Erdoğan Bakü’ye gidip mecliste şunları söyleyecekti: “İkili ilişkilerimizin temelinde, bizim tek millet anlayışımız, iki devlet anlayışımız aynen devam etmektedir. Azerbaycan’ın özellikle Yukarı Karabağ konusundaki hassasiyeti, bizim aynen hassasiyetimizdir(...) Burada sebep-netice ilişkisi söz konusudur. Yukarı Karabağ’ın işgali bir sebeptir, kapıların kapanması bir neticedir. Orası işgal edildiği için Türkiye kapıları kapatmıştır. İşgal ortadan kalkmadıktan sonra kapıların açılması da mümkün değildir.”
İşte o günden bu yana Türk-Ermeni normalleşmesi askıda. Evet, aradan geçen sürede, yol haritasıydı, protokollerdi, paraftı, imzaydı epey yol alındı, ama belirleyici adım atılamadı: Protokollerin yürürlüğe girebilmesi için meclise sevk edilip onaylanması gerekiyor. Bir başka deyişle zincirin son ve en önemli halkası eksik.
Çünkü, Ankara, bizzat Erdoğan’ın ağzından dile getirdiği ‘Karabağ şartı’nı geri çekmedi, çekeceği de yok. Erivan da Ankara’nın, ayak diremesini öne sürüp protokolleri meclis kapısında bekletiyor. Dahası, dün yazdığım gibi, nisan ortasına kadar süreçten bütünüyle çekilmeyi planlıyor.

Hayal kırıklığı
Erivan’da görüştüğüm üst düzey yetkililerden biri, Türk hükümetinin nisan ayında mutabakata varılmasından bugüne kadar izlediği politikanın, Ermeni hükümetinde ‘derin bir hayal kırıklığına yol açtığını’ belirtti. İki ülke arasındaki ilişkileri geri bıraktıran unsurların başında ‘karşılıklı güvensizliğin’ geldiğini belirten yetkili şunları söyledi: “Bu normalleşme sürecinin, iki hükümet arasında güven sağlanmadan yürütülemeyeceği açıktı. Oysa Türk yetkililer, daha sürecin başında bu güven ortamına ağır darbe vurdu ‘Dağlık Karabağ şartı’nı getirerek.”
Kaçınılmaz olarak şu soruyu sordum kendisine: “Müzakereler sırasında ne konuşuldu Karabağ’la ilgili olarak?” Yanıt, çarpıcıydı: “Bir mesele olarak hiçbir zaman ve hiçbir biçimde ele alınmadı. Nitekim hiçbir resmi açıklamada, mutabakat duyurusunda, yol haritasında ve nihayet protokollerde de göremezsiniz. Müzakereler sırasında da bırakın şartını, Karabağ’ın adı bile geçmedi. Hatta Türk-Ermeni normalleşme süreci ile Karabağ meselesi arasında bir bağlantı kurulamayacağına ilişkin karşılıklı anlayış ifade edildi. En üst düzeyde hem de. Yani Türk yetkililerin, sonrasında savunduğunun tam tersineydi durum.”

Ankara, ‘Hiç merak etmeyin’ demiş
Aynı derecede çarpıcı bir ‘ifşaat’ da yaptı yetkili: “Hatta bir noktada, biz Türk muhataplarımıza, ‘Azerilerle konuştunuz mu, görüşlerini aldınız mı’ demek zorunda hissettik. Bize yine en üst düzeyde, ‘Siz hiç merak etmeyin, Azerilere her türlü güvence verildi” dendi.
Nisanda mutabakat açıklanıp Azerbaycan ayağa kalkınca, Ermeni tarafı bir kez daha yoklamış Ankara’yı. “Eğer bu baskıya dayanamayıp süreci götüremeyecekseniz, baştan söyleyin, biz de ona göre hareket edelim” denmiş. Ankara’dan gelen yanıt yine aynı yöndeymiş: “Biz bir kez siyasi karar aldık mı sonuna kadar gideriz.”
Ermeni yetkilileri de dinledikten sonra iyice belli oluyor: Türkiye’nin, Ermenistan’la ilişkileri normalleştirme süreci başlatarak, Dağlık-Karabağ sorununun çözümünün de önünü açma hesabı tutmadı, tutmuyor. Ankara’nın nicedir özellikle ABD ve Rusya’dan daha fazla devreye girmelerini istemesi boşuna değil. Çünkü ‘Karabağ cephesi’nde sağlanabilecek bir ilerleme, Türk hükümetinin elini rahatlatacak. Gelgelelim, olmuyor. Karabağ meselesinde hiçbir ilerleme yok, olacak gibi de değil.

Karabağ zor
Ermenistan dış politikasına yön veren isimler yakın gelecekte ‘açılım’ beklemiyor Karabağ’da. “Çünkü” diyor biri, “Aliyev her şeyi hemen istiyor. Arabayı atın önüne koşuyor.”
Aynı yetkili, Aliyev’in tavrını, ‘şımarık, tatminsiz bir çocuğun’ davranışlarına benzetiyor. Kendisine çok kısa bir süre önce aynı ifadeyi bir Türk diplomattan da duyduğumu aktarınca, “Bu çok sevindirici tabii. Ama size ya da bana söylemelerindense Aliyev’e söylemeleri lazım bunu” diyor.

Türkiye bulaşmasın
Peki Türkiye’nin daha etkin bir rol oynaması söz konusu olamaz mı meselenin hallinde? Yanıt, müstehzi bir edayla geliyor: “Tam tersine. Ankara eğer katkıda bulunmak istiyorsa bu meseleye hiç bulaşmasın. Çünkü tarafgir konumda Türkiye. Bize abluka uygulayan, sınırını kapalı tutan, diplomatik ilişkimizin bulunmadığı bir ülkeye nasıl söz hakkı tanıyabiliriz? Bu pozisyonuyla Türkiye Karabağ’da hiçbir rol oynayamaz.”
Abluka demişken, doğrusunu isterseniz, ekonomik açıdan aman aman umrunda değil Ermeni yetkililerin. Elbette sınır açılırsa ticaretin canlanacağının, daha fazla yatırım çekebileceklerinin farkındalar ama ‘niteliksel’ bir sıçrama beklemiyorlar. Anlaşılan, Ermeni tarafının, Türkiye’yle ilişkileri normalleştirmekten en önemli beklentisi, Azerbaycan’ın Karabağ ve işgal meselelerindeki katı tutumunu yumuşatacak olması.

Abluka sayesinde
Biraz da kinayeli biçimde, ‘Türk ablukası sayesinde’ ticaret yollarını çeşitlendirdiklerini anlattı uzun uzun bir yetkili ve ekledi: “Türkiye’nin ‘katkı’sıyla Gürcistan, Rusya ve hatta İran’la ilişkilerimizi epey geliştirdik. Şaka bir yana, Türk ablukasıyla yaşamayı öğrendik bir biçimde.” Turistik bir gözlem babında şunu söyleyebilirim ki dört gün boyunca Erivan sokaklarında dolaştıktan sonra yetkiliye hak vermemek pek de kolay değil. İlk olarak 15 yıl, son olarak beş yıl önce gördüğüm Erivan ve Erivanlılar epey yol kat etmiş.

Protokoller geçseydi
Erivan sokaklarından diplomasi koridorlarına dönecek olursak, belli ki Ermenistan, Karabağ meselesinde, Türkiye’yi ‘hasmının dostu’ olarak görüyor. “Oysa” diyor aynı üst düzey yetkili, “Protokoller onaylanıp Türk-Ermeni ilişkileri normalleşme yoluna girseydi belki o zaman Ankara’nın bölgesel konularda söz hakkı kazanmasına daha sıcak bakabilirdik. Çünkü, Türkiye daha dengeli bir konuma gelirdi Azerbaycan ve Ermenistan karşısında. Halbuki şimdiki politikasıyla, meselenin halline hiçbir katkı sağlamadığı gibi Azerbaycan’a yanlış mesaj göndererek işi daha da zorlaştırıyor. Çünkü, Aliyev yönetimi, Türkiye’den aldığı güçle hiçbir esneklik göstermiyor. Dahası, kaybettiği toprakları silah zoruyla geri almaktan söz edebiliyor Azeri yetkililer.”
Ermeni tarafında, Türkiye’nin, Azerbaycan’ın tepkisini ‘kullandığı’ görüşü de dile getiriliyor. Bu görüş büyük ölçüde, Azerbaycan’ın Türkiye’nin dış politikasına ipotek koyabileceğine inanılmasından kaynaklanıyor. Bir yetkilinin sözleri şöyle: “Türk-Ermeni normalleşme sürecinin neler öngördüğü belliydi. Azerilerin bu sürece tepki göstermemesi beklenemezdi. Güvence verildiyse bile Azerbaycan ikna edilmiş olamaz.”





Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+