29 Mart 2010
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarını sert bir dille reddetti.
Başbakan Erdoğan, Alman "Der Spiegel" dergisinde yayımlanan mülakatta Türkiye'nin, Ermeni iddialarını neden kabul etmediğine dair soruya karşılık, "Bir gazetecinin, soykırım kelimesini kullanmadan önce olaya çok iyi bakması gerekir. Ermenilere yönelik soykırım söz konusu olamaz. Soykırım hukuki bir deyim" dedi.
Ermenistan'ın eski Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan'a 2005 yılında yazdığı bir mektupta, bu konunun politikacıların bir meselesi olmadığını belirterek, bunun tarihçiler tarafından araştırılması gerektiğini kaydettiğini bildiren Erdoğan, Türk arşivlerinde milyonlarca belgenin bulunduğunu ve yaklaşık 1 milyon belgenin bugüne kadar incelendiğini söyledi.
Erdoğan, mektubunda, Koçaryan'a kendi ülkesindeki arşivlerin açılmasını ve tarihçilerin yetersiz kalması durumunda konunun aydınlatılması için hukukçuların, siyaset bilimcilerin ve arkeologların da incelemelere dahil edilmesini önerdiğini kaydetti.
-"ABD TARAF DEĞİL, TRİBÜNDE"
Başbakan Erdoğan, mülakatta "ABD Başkanı Barack Obama'nın da soykırım kelimesini kullandığının" ifade edilmesi üzerine, "Eğer bu sözcüğü kullandıysa bu onun da hatasıdır. Bir sözcük, bir başkanın onu kullanmasıyla doğru hale gelmez. Ayrıca ABD bu meseleye taraf değil. Amerika da bu konuda diğer ülkeler gibi sadece tribünde oturuyor. Bu konuya dahil olanlar bir biziz, bir de Ermenistan. Bu bizim tarihimiz. Türkiye Cumhuriyeti 1915 yılında kurulmamıştı. Bu dönem, o zamanlar Almanya ile müttefik olan Osmanlı İmparatorluğu dönemiydi" diye konuştu.
Türkiye'nin Osmanlı devletinin kalıntıları üzerine kurulduğunu ve hiçbir halkın kendi kökenini inkar edemeyeceğini ifade eden Erdoğan, "Eğer tarihi araştırmalardan sonra ciddi bir şeyler ortaya çıkarsa tarihimizle yüzleşmeye hazırız. Ancak Ermenilerin de tarihleriyle yüzleşmeye hazır olması çok önemli" dedi.
"Ermenilerin hangi tarihiyle yüzleşmesi gerektiği" şeklindeki soruya karşılık da Erdoğan, "Bu, bir tarafın diğer tarafı kitlesel şekilde öldürmesi olayı değildi, bir muharebeydi. Bunda Türkler kadar Osmanlı Devletinin sadık vatandaşları olan Ermeniler de öldü. Ancak bu insanlardan bazıları yurt dışından yönlendirildi ve bir isyana kalkıştı. Bunun çok iyi bir şekilde incelenmesi lazım" yanıtını verdi.
Başbakan Erdoğan, Türkiye'de kaçak olarak çalışan Ermenilerin sınır dışı edilebileceği şeklindeki açıklamasıyla "neden bu konudaki tartışmayı daha da hararetli hale getirdiğinin" sorulması üzerine de "Bunu böyle görmenize üzüldüm. Ben neler yapabileceğimiz konusunda konuştum. Yıllarca oturma izni olmayan Ermenilere sabır gösterdik. Sadece, bunun her zaman böyle olması gerekmediğini söyledim. Tüm dünyada açıkça kaçak işçiler sorunu konuşuluyor, ancak Türkiye böyle bir açıklama yaptığı zaman rahatsız olunuyor. Neden?" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Ermeni iddialarıyla ilgili ABD ve İsveç'te alınan kararlardan dolayı "neden Türkiye'de yaşayan Ermenilerin cezalandırıldığı" şeklindeki soruya karşılık da şunları söyledi:
"Ermenileri bundan sorumlu tuttuğumuzu kim söyledi? Ben bunu hiçbir zaman iddia etmedim.
Türkiye ve Ermenistan arasında 1 yıl önce bir yakınlaşma süreci başlattık. İlişkilerimizi normalleştirmek istiyoruz. Ve böyle bir anda Amerikan Kongresinin Dış İlişkiler Komitesi, Ermeni diasporasının talimatıyla 1915 olaylarını soykırım olarak nitelendiren bir karar çıkartıyor. Bunun hiç kimseye bir faydası yok.
Ermeni diasporasına ve bu diasporayı destekleyen tüm ülkelere şunu söylüyoruz: Türkiye'de vatandaş olan ya da yasa dışı olarak yaşayan Ermeniler var. Bugüne kadar sınır dışı etme konusunu hiç gündeme getirmedik, ancak diaspora baskı yapmaya devam ederse kendimizi bunu yapmak zorunluluğunda görebiliriz."
-GAZZE VE DARFUR
"İsrail'i Gazze Şeridi'nde soykırım yapmakla suçladığı, öte yandan Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir'i, bir Müslümanın soykırım yapamayacağını söyleyerek savunduğu" şeklinde yorum yapılması ve "Müslümanlar, Hristiyan ve Yahudilerden daha mı iyi insanlar" şeklinde bir soru sorulması üzerine de Erdoğan, "Siz kelimelerle oynuyorsunuz. Bu tuzağa düşmem. Ben, Gazze'de yaşanan olayların bir çeşit soykırım olarak nitelendirilebileceğini söyledim. Orada 1400 kişi fosfor mermileriyle öldürüldü, 5 binden fazla insan yaralandı, 5 bin kişi evsiz kaldı" diye konuştu.
Erdoğan, İslamiyet'i hiçbir zaman diğer dinlerle mukayese etmediğini, BM'nin tanımladığı şekilde bir soykırımı bir Müslümanın yapamayacağını söylediğini belirterek, İslamiyet'in bir barış dini olduğunu ve Müslümanların, bir insanın öldürülmesinin tüm insanlığın öldürülmesi anlamına geldiğine inandığını söyledi.
-İRAN VE ATOM ENERJİSİ
"Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun (UAEK), İran'ın nükleer enerjiyi sivil amaçlı kullanacağından şüphesi olduğunun" ifade edilmesi ve Türkiye'nin İran'a yönelik yaptırımları destekleyip desteklemeyeceğinin sorulmasına karşılık da Erdoğan, UAEK'nın böyle bir şüphesinin olmadığını kaydetti.
İran'ın zenginleştirilmiş uranyumu yurt dışına göndermeyi ve karşılığında nükleer yakıt almayı önerdiğini hatırlatan Erdoğan, bu değişimin nerede yapılacağının asıl sorun olduğunu, UAEK'nın eski Başkanı Muhammed El Baradei'nin bunun için Türkiye'yi önerdiğini, buna önce karşı çıkan ABD'nin şimdi bu öneriyi kabul ettiğini, şimdi İran'ın cevabının beklenildiğini ifade etti.
Sorunun öncelikle diplomatik çabalarla çözülmesinden yana olduklarını, bugüne kadar İran'a yönelik uygulanan yaptırımların bir sonuç getirmediğini belirten Erdoğan, "ABD'den, Almanya'dan şimdi İran'a mal ulaşmıyor mu? Dolaylı yoldan ulaşıyor. İran'da Mercedes var, Peugeot var. Açık konuşmayı severim. Politikada bazı şeylerin gizlenmesinden nefret ediyorum. Bizim burada ihtiyacımız olan şey, diplomasi, diplomasi, diplomasi. Bunun dışında her şey global barışı tehdit eder ve hiçbir şey kazandırmaz. Baskı yapanların da atom bombaları yok mu? Türkiye bir nükleer güç değil, ancak bölgede nükleer silahlara sahip bir ülke var" dedi.
"İsrail'i mi kast ettiğinin" sorulması üzerine Erdoğan, "İran'ın şimdilik nükleer silahı yok. Biz açıkça söylüyoruz: Bölgemizde hiçbir nükleer silah istemiyoruz" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, "Bunu aynı şekilde Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'a da açıklamaya çalıştınız mı" şeklindeki soruya karşılık da "Tabii ki. Onunla sizinle konuştuğum kadar açık konuşuyorum. Bu bölgede nükleer silah istemiyoruz" dedi.
-AB ÜYELİĞİ
Almanya Başbakanı Angela Merkel'in yarın başlayacağı 2 günlük Türkiye ziyareti sırasında Türkiye'nin AB üyeliği konusunda kendisine ne diyeceğinin sorulması üzerine de Erdoğan, Türkiye'nin günümüzde AB üyeliğini isteyen bir ülke olmaktan öte, tam üyelik müzakerelerine başlamış bir ülke olduğuna işaret ederek, Türkiye'ye tam üyelik dışında yapılacak her türlü teklifin, bir futbol maçının ortasında penaltı kurallarının değiştirilmesi gibi bir şey olacağını söyledi.
Türkiye'nin bölgesinde önemli bir güç olma çabası içinde olduğunun hatırlatılması ve "Avrupa'ya bu durumda neden ihtiyacınız var" şeklindeki soru üzerine de Başbakan Erdoğan, "Burada söz konusu olan bizim neye ihtiyacımız olduğu değil. Burada karşılıklı ihtiyaçlar söz konusu. Türkiye Avrupa için bir yük değil. Tam aksine AB'nin yükünü alacak" diye konuştu.
Türkiye'nin İspanya ile birlikte başlattığı "Medeniyetler İttifakı"ndan tüm Avrupa'nın istifade ettiğini, 1996 yılından bu yana Gümrük Birliği'ne üye olan Türkiye'nin, Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdiğini, Maastricht ekonomik kriterlerini de yerine getirmek üzere olduğunu, Ekonomik İşbirliği Kalkınma Örgütü ve NATO üyesi olarak da Batılı ülkelerle 1,4 milyar Müslüman arasında bir köprü oluşturduğunu kaydetti.
Türkiye'nin geçen 7,5 yıl içinde çok değiştiğini ve modernleştiğini belirten Erdoğan, Atatürk'ün, Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesine ulaştırılması sözlerini ciddiye alarak bu konuda çaba harcadıklarını, bu nedenle yüzlerinin hem Batı'ya hem Doğu'ya dönük olduğunu, bunun bir normalleşme süreci olarak gördüklerini ifade etti.
Erdoğan, İstanbul hava alanında ziyaretçileri, her türlü içkinin bulunduğu duty-free dükkanlarının beklediğinin, ancak Alanya'da bir sahilde erkeklerle kadınların ayrı yerlerden denize girdiğinin söylenmesi üzerine de "Hava alanına geldiğinizde gördüğünüz, özgürlüğün güzel bir ifadesi. Alanya hakkında söylediğinizi ilk kez duyuyorum. Ancak eğer doğruysa bu da özgürlüğün güzel bir örneği. Bu otelin sahibi ve misafirleri, saygı duymamız gereken bir haktan istifade ediyor" dedi.