Özgürlüğün Çarpıntısı - Haber Arşivi 2001-2011
07 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Սահմի / Օր : Աստղիկ / Ժամ : Աղջամուղջ

Haber Arşivi 2001-2011 :

08 Mart 2010  

Özgürlüğün Çarpıntısı -

Özgürlüğün Çarpıntısı

Harput, Ermeniler ve İttihatçı Zihniyet

Her sene nisan ayları yaklaştığında aynı tiyatro... Aynı geyikler, aynı muhabbetler... ABD Temsilciler Meclisi’nde “Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısı” bu sefer geçecek mi... Kim ne oy verdi, ABD Başkanı ve Dışişleri Bakanı 1915 olaylarından nasıl bahsetti, hangi kelimeleri kullandı vs...

Koskoca bir ülkenin nerdeyse tüm diplomatlarının ve dış politika yazarlarının bu kadar kısır bir mesele etrafında her sene aynı yorumları yapması çok üzücü ve acınası bir durum.

Şu an Elazığ’dayım. Bu satırları oradan yazıyorum. Hemen her şehrimizde “Küçük Millet Meclisi” başlığı altında o şehrin önde gelen sivil toplum kurumlarının temsilcileri aynı masa etrafında toplanıyor, kendi şehirlerinin ve bütün bir ülkenin daha özgür ve demokratik bir yer olabilmesi için konuşuyorlar.

Seçtikleri bir yazar ya da akademisyen de moderatör oluyor. Daha evvel Urfa’ya ve Malatya’ya da aynı vesile ile gitmiştim. Ermeni meselesine dair tasarı mevzularını buradan yani sahih adıyla Harput vilayetinden izliyorum. Sonradan uydurularak Elaziz, Elazık ve Elazığ’a dönüşmüş bu vilayetin ismi.

Yüz sene evvel Harput vilayetinin büyük çoğunluğu Ermeni idi. Bunu tüm yöre halkı ifade ediyor. Bu şehrin şu anki sakinlerinin büyük çoğunluğu sonradan gelip yerleşen insanlar.

Harputluların hangisiyle konuşsanız, bu hakiki tarih, hepsinin aile hikâyeleri üzerinden size ulaşıyor. Kimi şehirlerimizde 1915 meselesine dair resmî yalanları çok daha rahat yutturabilirsiniz. Ama Harput gibi birçok Doğu Anadolu şehrinde kanıyla canıyla insanların kişisel belleğinde bulunuyor 1915 kıyımı.

Birçok mahalle ve köy ismi sonradan Türkçe isimler uydurulmuş olmasına rağmen hâlâ halk arasında Ermenice asıllarıyla anılıyor. Bu bölgede ister dindar ister Türk milliyetçisi, ister Alevi ister Kürt milliyetçisi kimle konuşursanız konuşun benzer hikâyeler duyuyorsunuz.

Ortam biraz samimileşince bu yöre halkının ciddi bir kısmının ailesinde Ermeni anneanneler, babaanneler, nineler olduğunu bizzat öğrenebiliyorsunuz. Bu ülke bunları yaşadı. Ben Ermeni meselesinin bu insan hayatına dokunan sahici kısmıyla ilgiliyim. Saçma sapan lobi hesapları, kirlenmiş ilişkiler, karşılıklı adam satın almalar, yasa tasarısı geçti, geçmedi vs. gibi ıvır zıvır işlerle başkaları uğraşsın.

Biz toplum olarak 1915 noktasında ne kadar dürüst olacağız? Yüz sene evvel Ermenilerin çoğunluk olduğu şehirlerde bile bir tane dahi Ermeni kardeşimizin kalmamasını nasıl yorumlayacağız? “Bunun yapılması lazımdı. Ulus-devlet olma sürecindeydik” mi diyeceğiz? Dönemin Ermeni çetecilerini bahane mi kullanacağız yüzbinlerce insanın bu topraklardan sökülüp atılmasını meşrulaştırmak için?

Yoksa 1915’te yaşananlara vicdani ve ahlaki bir anlayışla bakabilecek miyiz? Bu vesileyle Ermeni mallarına, mülklerine el koyan yüzbinler olduğunu kabul edecek miyiz? Bu işin biraz da “Milliyetçilik bahane, çapulculuk ve yağmacılık şahane” boyutu olduğunu da görecek miyiz? Yüz sene evvelki Harput şehrinin resimlerine baktığımızda çok daha zengin, çok daha gelişmiş bir şehir görüyoruz.

Şimdi yüz sene sonra bile şehir hâlâ o seviyede değil. Mülklere el konmuş, o mülk sahipleri İttihatçı yönetim ve işbirlikçileri tarafından katledilmiş ya da kovulmuş, o güzel şehir kapışılmış ama sonuçta “Allah’ın adaleti” yine galip gelmiş. Bugünkü Elazığ çok daha zengin, çok daha güzel bir yer olabilirdi.

Bunu bu şehrin sakinleri de hep beraber dillendiriyor... Allah’ın adaleti demişken aklıma geldi. Daha evvel de yazdım, 1915’te İttihatçılar bir etnik temizlik operasyonunu gerçekleştirirken bu vicdansızlığa “Bu yapılanlar Allah’ın emirlerine aykırıdır. Ben Müslüman’ım, bu kıyıma müsaade edemem” diyen müftülerimiz, şeyhlerimiz, âlimlerimiz, valilerimiz, kaymakamlarımız ve subaylarımız vardı. “Şerefli Türklerin torunları mıyız” yazımda bu isimleri tek tek yazdım.

Hemen her şehrimizde bu şekilde bu kıyıma direnmek isteyen insanlarımız vardı. O şerefli insanlar bu kıyıma bahane aramadılar. Her şart ve koşulda bu vicdansızlığa ve ahlaksızlığa yerli bir dille, bu toprakların sahici diliyle karşı çıktılar. Belki bugün 1915 konusunda konuşan kimi aydınlardan temel farkları o idi.

Ben hâlâ bu ülkenin kalbinde binyıllardır yer eden yerli kavramlarla 1915’i konuştuğumuzda sonucun farklı olacağını düşünüyorum. Faik Alilerin, Hasan Mazharların, Sabit Beylerin diliyle bu topluma seslenmeliyiz. İttihatçı zihniyet Ermenilere kıydı, Kürtleri inkâr etti, yeri geldiğinde imha etti. Konjonktür gerektiğinde Alevi katliamlarını örgütledi. Dindarlara cüzamlı muamelesi yaptı, Kur’an meallerini bile suç kabul etti... Ya topyekûn bu zihniyeti tasfiye ederiz ya da bu zihniyet yine kazanır ve biz tasfiye oluruz. Önümüzdeki süreç böyle bir süreç. rasim.ozan@hotmail.com

Rasim Ozan Kütahyalı





Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+