04 Mart 2010
Amerikalı vekiller Türkiye'nin soykırım tasarısını önleyeceğini biliyor, Ermeniler Ahmedinecad gibi bir Holokost inkârcısına kucak açıyor, Türkler önlerine geleni soykırımla suçluyor. Bu kadar samimiyetsiz bir tasarı ahlaki yarar getiremez; Kongre uzlaşma sürecine yardım etse daha iyi olur
Temsilciler Meclisi, geçmişin bir sorununu bugünün sorunu haline getirmeye karar verdi. Meclisin Dış İlişkiler Komitesi bugün, bir milyondan fazla Ermeni’nin Osmanlı Türkleri tarafından 1915’te katledilmesinin soykırım olduğunu ilan etmeye yönelik her yılki verimsiz çabasına girişecek. Tıpkı geçmişte olduğu gibi tasarının bu yıl da ileri safhalara ulaşaması pek muhtemel değil. Fakat tasarı bu yıl, Obama yönetiminin Türkiye’yle Ermenistan arasındaki kırılgan uzlaşıyı kurtarma çabalarına büyük zarar verebilir.
Ahmedinecad’a fahri doktora
Açık konuşmak gerekirse, son derece kuvvetli tarihsel kanıtlar 1915’te yaşananın soykırım olduğunu ortaya koyuyor. Fakat bazı Amerikalı milletvekilleri Ermeni soykırımı tasarısına güçlü hisler beslese de, birçoğu yaklaşık bir asır sonra yapıştırılan bir etiketten hiçbir ahlâki yarar sağlanamayacağının da farkında.
Tasarıyı sadece iyi örgütlenmiş Ermeni-Amerikan lobisinin gözünde puan kazanmak için destekliyorlar. Ve ABD’nin hâlâ kritik bir müttefiki olan Türkiye’nin baskısının, tasarının nihayetinde Temsilciler Meclisi’nden geçmesini engelleyeceğini de gayet iyi biliyorlar.
Ermenilerle Türklerin samimiyetsizliği de Amerikalıların bu çabasının samimiyetsizliğinin altında kalmıyor.
Soykırım Ermeniler açısından olağanüstü önem taşıyor ve Avrupa’daki Ermeniler Ermeni soykırımını inkâr edenleri cezalandıran yasaları bile destekledi. Bununla birlikte, Erivan Devlet Üniversitesi 2007’de, dünyanın 1 numaralı Holokost inkârcısı olan Mahmud Ahmedinecad’ı fahri doktora unvanıyla ödüllendirdi. İran cumhurbaşkanı sadece kendisi gibi inkârcıları bir [Holokost’u sorgulayan bir] ‘konferans’ için Tahran’a davet etmekle kalmamış, aynı zamanda sistematik bir biçimde BM’ye üye bir devletin yok edilmesi çağrısında da bulunmuştu. Bu durumun, komşu İran’la süregelen dostane bağları güçlendirmek adına Ahmedinecad’a ödül verme kararı alan Ermeni siyasetçileri rahatsız etmediği açık. Fakat Ahmedinecad Tahran’daki önemli işlerini gerekçe göstererek Erivan’daki Ermeni Soykırımı Anıtı’nı ziyaret etmeyince hayal kırıklığına uğramış olmalılar. Ahmedinecad belki ülkesinin Türkiye’yle ilişkilerine değer veriyordur, belki de bir Holokost gibi bir Ermeni soykırımının da meydana geldiğine inanmıyordur.
Peki ya Türklere ne demeli? Onların da soykırım gibi bir sözcüğü ortaya atarken dikkatli davrandığını zannedersiniz. Tam aksine, bir Türk vatandaşının Osmanlı katliamlarının soykırım olduğunu savunduğu için hapse atılabileceği bir ülkede, Türkler neredeyse başka herkese bu suçlamayı savuruyor. Meclis başkanı kısa süre önce, 1992’deki Dağlık Karabağ savaşında 400 Azeri’nin Ermeniler tarafından öldürülmesinin soykırım olduğunu ilan etti. Türk siyasetçiler çeşitli vesilelerle İsrail’i işgal altındaki topraklarda soykırım yapmakla suçladı. Ve Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan da geçen yıl Çinlileri, etnik isyanların 200 kişiyi öldürdüğü Sincan’da soykırım yapmakla itham etti. (Bununla birlikte, Erdoğan Sudan hükümetinin Darfur’daki faaliyetlerinin soykırımsal olduğunu, ‘Müslümanlar soykırım yapmaz’ gerekçesiyle inkâr ediyor.)
Hem Türkler, hem Ermeniler hem de ABD soykırımı siyasete alet ederek bu sözcüğün anlamını sulandırıyor. Fakat ekonomik tecride son vererek Ermenilerin hayatında anlamlı bir değişim yaratacak bir anlaşmanın sağlanmasına aracılık yapma gücüne de sadece ABD sahip.
Türk liderler isteksiz
Obama yönetimi Türk-Ermeni ilişkilerini normalleştirecek ve iki ülke arasındaki sınırı açacak bir anlaşma için bastırıyor. Sorunun hassasiyetinin farkında olan Başkan Barack Obama, Nisan 2009’da katliamların başladığı günün anısına yaptığı konuşmada ‘soykırım’ sözcüğünden kaçınıp Ermenice ‘Büyük Felaket’ ifadesini kullandı. Ne yazık ki Türk liderler isteksizlik işaretleri gösteriyor. Ve daha fazla düşmanlığın süreci yıllar yıllar boyu geciktireceği şüphe götürmez.
ABD Kongresi bunu gözönünde bulundurarak, her yıl gündeme getirdiği Ermeni soykırımı tasarısından vazgeçmeli. Ve Ermeni-Amerikan seçmenlerine yanıt verme endişesi taşıyan milletvekilleri çabalarını, Ermenilerin yararına olacak bir uzlaşmaya arabulucuk yapmaya yönlendirmeli. Eğer güçlerini geçmişteki kavgalar yerine hâlâ devam eden çekişmelere son vermek için kullanırlarsa daha iyi olacaktır. (Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın misafir üyesi, Lehigh Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi, 2 Mart 2010)