Ermenistan açılımına Papa'dan övgü - Haber Arşivi 2001-2011
08 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Սահմի / Օր : Միհր / Ժամ : Այգ

Haber Arşivi 2001-2011 :

08 Şubat 2010  

Ermenistan açılımına Papa'dan övgü -

Ermenistan açılımına Papa'dan övgü

Vatikan Büyükelçisi felsefeci Kenan Gürsoy, "bir meslektaş" olarak sohbet ettiği Papa'nın, Türkiye'nin barışa katkısını övdüğünü anlattı.

Gürsoy, "Ortadoğu'daki barış faaliyetlerine de olumlu bakıyor" dedi

Papa 16. Benedict yeni yıl dolayısıyla kordiplomatiğe yaptığı konuşmada Türkiye'ye karşı övücü ifadeler kullandı. Özellikle de Türkiye'nin Ermenistan açılımını övdü. İzleniminiz nedir?
- Gürsoy: Türkiye'nin Batı dünyasında bu kadar yergi aldığı son zamanlarda, Papa'nın pek çok ülkeyi ikaz ederken, Türkiye için güzel şeyler söylemesi dikkat çekiyor. Özellikle Türkiye'nin Ermeni açılımı ile barışa yapılan katkıyı gündeme getirmesini önemli buluyorum. Sadece Ermenistan açısından değil, Ortadoğu'daki barış faaliyetleri açısından da Türkiye'yi güzel bir nazarla takip edilmiş olduğunu fark ettim.

Bunlar olumlu gelişmeler değil mi?
- Gürsoy: Çok az ülke bu olumlu değerlendirmeye maruz kaldı. Zarif bir dille aslında kendisi, Papalık açısından dünyaya bir ikaz mesajı verdi. Fakat olumluları da saydı, bu olumlular içerisinde Türkiye'de vardı. Basında daha çok Türkiye'ye ikaz söz konusu edildi. Papa'nın bana cevabi metni de aslında çok yumuşaktı. Türkiye'deki Katolik camiasının birtakım problemleri üzerinde duruldu. Güven mektubumu verişim esnasında yapılan konuşmada da çok yumuşak bir üslup kullandı. Hatıraları nedeniyle Türkiye'ye karşı bir övgü var.

KIBRIS GERÇEĞİNİ BİLİYORLAR

Papa'nın haziran ayında Güney Kıbrıs'a bir ziyareti olacak. Bu KKTC ve Türkiye'de gerginlik yaratabilir. Rumlar Papa'nın güneye gidişini siyasi olarak kullanacaktır. Türkiye ya da KKTC Papa'yı neden davet etmiyor?
- Gürsoy: KKTC'nin değerli yöneticilerinin bir şekilde bilecekleri ve fikir olarak ortaya koyabilecekleri, tasarrufları içerisinde olan bir konudur. Biliyorsunuz Kıbrıs Türk yönetimi de Güney'de olup ihmal edilmiş olan pek çok mabedimizin ne durumda olduğuna ilişkin bilgileri yayınladı. Asıl şunu söyleyebilirim, Vatikan bizim tahmin ettiğimizden daha iyi bir şekilde Kıbrıs gerçeğini biliyor. Bunu hissediyorsunuz. Bu noktada Türkler yanlış bir biçimde takdim edilirse, Papalığın, kendi bilgi kaynaklarından hareketle nelere inanıp nelere inanmayacağı konusunda ben son derece güvenliyim. Hiçbir kötü niyetin, Kıbrıs Rum yönetiminden de kaynaklanarak kendini ifade edebileceğini düşünmüyorum. Çünkü Papa'nın ziyareti daha çok bir dini ve insani ziyaret konumda kendisini gösterecektir.

Teoloji konusunda bilgili bir akademisyenin Vatikan'a büyükelçi olarak atanmasını "Türkiye-Vatikan ilişkileri değişiyor" şeklinde okudum. Bu doğru mu? Vatikan ile yeni bir dönem mi başlıyor?
- Gürsoy: Türkiye dış politikada son derece aktif bir seyir takip ediyor. Dışişleri Bakanlığımız kendisini dünya konjonktüründe yenileyen bir faaliyet içinde. 1992'den beri dinler arası, uygarlıklar arası diyalog, dinler arası etik, kültürler arası etik gibi konularda çalıştım. Belki bunun diplomatik alanda yavaş yavaş kendisini ifade ediyor olması bakımından, bir diplomat olmayan felsefecinin gönderilmiş olması anlam taşıyabilir.

MABEDE ÇİZMEYLE Mİ GİRDİM?

Bu sizi korkutmadı mı?
- Gürsoy: Biraz korktum, diplomatik alana intikal ettiğimde, çok değerli diplomatlarımızın, bakanlığımızın çok özlü geçmişinin ve geleneklerinin içinde acaba bir ayrık otu biçiminde yanlış bir iş yapabilir miyim? Çizmelerimle mabede mi girmiş olurum? Bir fil gibi zücaciyeci dükkânında porselenleri mi kırarım diye düşündüm. Çok değerli diplomatlarımız bana bu gözle bakmadılar. Çünkü onların kafasında, birtakım yerlerde özellikle Vatikan'da bir kültür adamının olması iyi bir şey olacaktı. Demek ki sadece bizim akademik ve kültürel anlamda farklı inançlar ve kültürlerle iletişime girmemiz değil ama bunun diplomatik anlamdaki siyasete intikal etmesi de onlar açısından önemliydi.

Vatikan'ın Türkiye'deki Katolik Kilisesi'nin hukuki durumu ile ilgili ne söyleyebilirsiniz?
- Gürsoy: Bu, Türkiye'nin dışişlerinden çok içişleri ile alakalı bir konu. Üzerinde durulması gerekiyor. Ben dostluklar kurarak Katolik dünyasının Türkiye'de eksik bırakılmış olan birtakım durumlarını dile getirmeye çalışıyorum. Ama şöyle bir durum var. Lozan anlaşmasında Ermeniler, Rum Ortodokslar ve Yahudilere azınlık statüsü tanımışız. Latin Katolikler, Katolik Camiası yok. Hemen milli mücadele sonrasında olduğu için bunun hangi mülahaza ile düşünülmüş olabileceği üzerinde fikir yürütebiliriz. Ama acaba bugün Lozan barışının dışına çıkılmaksızın, en azından "de facto" olarak dini yaşayışlarını daha özgürce gerçekleştirebilmeleri mümkün mü? Mümkündür diyorum.

Yani ilerde bu konuda somut adımlar atılabilir.
- Gürsoy: "De facto" olarak izleyebileceğini düşünüyorum. Hiç kimsenin karşı olmadığı bir şey. Sadece alışık olmadığımız bir pratik var.

Bu konuda çalışan bir komite düşünülüyordu.
- Gürsoy: Komitenin kurulması gerektiğini düşünüyorum. Katolik Camiası'nın örgütlenerek meselelerini devlet katında ifade etmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum. Yeter ki bir düzen, yapı oluşturulsun.





Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+