Üçgende buzlar çözülecek mi? - Haber Arşivi 2001-2011
26 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Նպատ / Ժամ : Հոթապեալ

Haber Arşivi 2001-2011 :

03 Şubat 2010  

Üçgende buzlar çözülecek mi? -

Üçgende buzlar çözülecek mi?

Türkiye - Ermenistan ilişkilerinde normalleşme yolunda, tarihi bir aşama sayılan protokoller imzalandıktan sonra (Ekim 2009) süreç, Yukarı Karabağ'a takıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Washington'da Yukarı Karabağ sorunu çözülmeden (Ermenistan kontrolündeki yedi bölgeyi Azerbaycan'a teslim etmeden), Ankara-Erivan ilişkilerinin normalleşmesinin mümkün olmadığını söyledi. Haliyle sorun öncelik kazandı. Karabağ bölgesi, Güney Kafkasya'daki son "donmuş çatışma" olma özelliğini korusa da, 2010'da meselenin üzerine gitme yönünde yeni bir basınç oluşacak. Çünkü zaman hızla ilerliyor.

Türkiye için de zaman çok önemli, fakat sadece Karabağ konusunda değil. Ermeni yetkililer, Türkiye'nin protokoller konusunda adım atmasını sabırsızlıkla beklerken, bugün o protokollerin kaderi büyük ölçüde Türkiye'deki iç siyasete bağlı. En kıdemli AKP'li yetkililer dahi, hükümetin TBMM'nin protokolleri kabul etmesi için gerekli siyasi gücünü ne zaman, nasıl kullanacağı ve hatta kullanıp kullanmayacağı konusunda herhangi bir karara varmış gibi görünmüyor.

Hem Erivan hem de Ankara için yaklaşan gayriresmi son tarih Nisan 2010. Türkiye bu protokolleri, soykırım tartışmalarında doğabilecek herhangi bir zararı bertaraf etmekte kullanmanın peşine düşebilir fakat fazla oyalanırsa karşılaşabileceği iki tehlike var. Birincisi, eğer Nisan'a kadar hiçbir gelişme olmazsa Ermenistan masadan kalkabilir ve protokollerden vazgeçebilir. İkincisi ABD, Kongre'den soykırım kararının çıkması sürecine yönelerek Türkiye'ye baskı uygulama yoluna gidebilir. ABD Başkanı Barack Obama geleneksel 24 Nisan konuşmasında soykırım ifadesini kullanabilir. Bu tip baskıların Türkiye'de işlevsel sonuçlar vermediği biliniyor ancak 24 Nisan 2010, soykırım tartışmalarının 95. yıldönümü olacak. Durum daha da hassaslaşıyor.

Türkiye ise umutlarını Karabağ'a bağlamakla tehlikeli bir strateji güdüyor olabilir. Bu konuda, diplomatik süreçte gerçek bir ilerleme ne olası ne de akılcı görünüyor. Bunun iki nedeni var. Öncelikle Karabağ çatışmasında arabuluculuğu AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) yürütüyor. Başkanlığını Fransa, Rusya ve ABD'nin yaptığı üçlü oluşum "Minsk Grup" olarak anılıyor. Ancak uzun bir arabuluculuk geçmişine rağmen sonuç az. İkinci olarak Ermeni ve Azeri liderlerin biraraya gelmesi olumlu olarak algılansa bile, sahadaki durum, on altı yıl önceki ateşkesten bu yana değişmedi.

2010'a girerken Türkiye ilerlemeye ihtiyaç duyuyor. Ankara açısından, Ermenistan açılımının ilk zayiatı Bakü ile ilişkisindeki sarsılma oldu. Azerbaycan bir tür ihanet ve izole edilme hissine kapılarak anlaşılır bir öfkeyle tepki verdi. Türkiye, Ermenistan politikasını dikkatle sürdürmeye çabalarken Bakü'nün güvenini de tazelemeli. Karabağ'da bir ilerleme ise, Türkiye'nin stratejisini de doğrular.

Ancak Türkiye'nin elinde Karabağ barış müzakerelerine doğrudan baskı yapabilecek çok koz yok. Türkiye'nin ilişkilerin normalleşmesinde Karabağ'ı önkoşul olarak getirme ihtimali karşısında, Ermeni tarafı da soykırımın tanınması önkoşulu kozunu gösteriyor. Bu nedenle gözler AGİT arabulucularına çevrildi. Fakat Ermenistan ve Azerbaycan'ın gözünde onların da etkisi az. Ayrıca Fransa, Rusya ve ABD'nin Kafkasya'da birbiriyle rekabet halinde çıkarları olduğundan, Karabağ'da çözüm için gerçek bir ilerleme, daha çok Ermeni ve Azeri liderlere bağlı.
2010'da bu konuda önemli bir ilerleme olmasına dair beklenti az. İki taraf da hiç olmadığı kadar birbirinden uzak görünüyor. Hatta Türk-Ermeni diplomasisinin yarattığı olumlu etki bile Karabağ'da kendini göstermedi. İki taraf da inatçı, gerginliği arttırıcı ve tavizden uzak beyanatlar vermeyi sürdürüyor. Laf dalaşı ise iki ülkedeki yaklaşımları kemikleştiriyor, Türkiye'yi de hassas bir konuma yerleştiriyor. Zira Türkiye'nin Ermenistan'a doğru attığı her adım Azerbaycan'dan uzaklaşma gibi algılanabilir.

Ankara, Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi yolunda geri dönemeyecek kadar ilerledi. Fakat Karabağ'ın doğrudan bir önkoşul olarak protokollerde yer almaması, Türkiye'nin artık Karabağ'da bir taviz talep etmesini zorlaştırdı.

2010'de bir güçlük de Ermenistan'da yaşanacak. Ermeni yönetimi Karabağ'da taviz vermek istese bile, bu, protokollere yönelik tüm eleştirilerinden sonra "siyasal anlamda intihar" olur. Artık Türkiye Karabağ'da çözüm için baskı yapılmasına pek umut bağlamamalı.

(Giragosian, Newsweek Türkiye yazarı, Erivan merkezli Ermeni Ulusal ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi Direktörü.)





Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+