08 Aralık 2009
Başbakan Erdoğan Washington'a ayak bastığında ana gündemi Afganistan olan bir başkent ile karşı karşıya gelecek. Afganistan konusu bugün yapılacak Obama-Erdoğan görüşmesinde de mutlaka gündeme gelecek ve Amerika, Türkiye'den askeri ve lojistik destek istemeye devam edecek.
Türkiye ise muharip asker konusunda "kesin hayır" derken, daha fazla lojistik ve ekonomik yardım konusunda daha esnek cevaplar verecek. Bu şartlar altında sorulması gereken soru şu: Amerika Türkiye'nin muharip asker konusundaki olumsuz kararını nasıl karşılayacak? Bu soruya cevap vermek için Washington'daki siyasi havayı anlatmak gerekiyor.
Geçen hafta ifade ettiğim üzere Obama bekleneni yaptı ve Afganistan'a 30 bin takviye asker kararını açıkladı. Böylece yakında Afganistan'daki toplam Amerikalı asker sayısı 100 bine çıkmış olacak.
Öte yandan, Washington'da bugünlerde en çok konuşulan konu bu takviye güç yollama kararı değil. Asıl mesele Obama'nın "2011'de Afganistan'dan çıkmaya başlıyoruz" yönünde yaptığı açıklama.
Peki, Obama bir yandan Afganistan'a takviye güç yollarken, diğer yandan neden aynı zamanda çıkış stratejisi konusunda bir tarih verme ihtiyacı hissetti? Kısa cevap şu: Amerikan halkının Afganistan savaşına desteği azalıyor. Üstelik ülkede ciddi bir ekonomik kriz, büyüyen bütçe açığı ve artan işsizlik var. Sonuç olarak, Obama Afganistan'dan ne zaman çıkış yapılacağı yönündeki kararını kendi partisindeki ve Amerikan kamuoyunda sayısı artmakta olan savaş aleyhtarlarını memnum etmek için verdi.
Amerikan halkının kendisi ve Beyaz Saray Afganistan'daki savaş konusunda bu kadar isteksiz durumdayken, Obama, müttefik NATO ülkelerinin muharip asker yollama konusundaki isteksizliklerine fazla muhalefet yapamayacaktır.
Obama'nın pazarlık gücü
Öte yandan, Afganistan'dan çıkış stratejisinin belirlenmiş olması Obama'nın pazarlık gücünü artırıyor. Bu nedenle Washington hem Türkiye'den hem de diğer NATO müttefiklerinden sadece kısa bir dönem, mesela bir yıl için, muharip asker yollamalarını isteyebilir. Aynı şekilde Washington, Ankara'dan hem mevcut askerlerine (Türkiye'nin Afganistan'da 1000 civarında askeri var) ilave rol vermesini talep edebilir. Bu rol muhtemelen daha çok Afgan asker ve polisinin eğitilmesi yönünde olacaktır. Tabii bir de Afganistan'da işlerin ekonomik ve sosyal kalkınma boyutu var. Bu alanda da Amerika, Türkiye'den Afganistan'ın yeniden inşa edilmesi yönünde daha çok lojistik destek bekliyor. Yani Afganistan'daki "Bölgesel İmar Timleri"nde Türkiye'nin katkısının artırılması talep ediliyor.
Peki, bütün bunlara Başbakan Erdoğan nasıl cevap verecek? Türk kamuoyunun ve Türk Genelkurmayının Afganistan'a daha fazla asker yollamak istemediği mâlum.
Öte yandan dış politika bir satranç oyunu. Hesaplar ve hamleler zekice ve stratejik bir şekilde yapılmamalı. Washington Ankara'dan temelde üç konuda acele adımlar bekliyor: Afganistan, İran ve Ermenistan. Bu üçünden en azından birinde Türkiye ciddi bir adım atmak zorunda. Aksi takdirde Türkiye'de bir "eksen kayması" olup olmadığı tartışması Washington'da gereksiz şekilde devam edecektir. Yani, ya Ermenistan açılımı için gerekli olan protokoller bir an evvel Meclis'ten geçmeli, ya İran konusunda Batı ile paralel çizgiye gelinmeli, ya da Afganistan için daha fazla destek verilmeli. Türkiye tabii ki ABD'nin her dediğini yapmak zorunda değil. Ama şurası kesin: Afganistan konusunda esnek davranacak bir Ankara'nın hem İran, hem Ermenistan, hem de Kıbrıs konusundaki tezleri Washington tarafından çok daha ciddiye alınacaktır.