08 Aralık 2009
1001 Belgesel Film Festivali sayesinde belgesel sinema, İstanbul'u bir haftalığına teslim alıyor. Dünyanın dört bir yanından 100'den fazla belgesel, seyirciye dünyanın hiç de öyle sandığımız gibi güllük gülistanlık olmadığını gösteriyor
Kurmaca filmlere biraz ara verme zamanı geldi. Çünkü Türkiye'nin belgesel sinema alanında en önemli festivallerinden 1001 Belgesel Film Festivali başladı. Dünyanın çeşitli ülkelerinden 121 film, 11 Aralık'a kadar Fransız Kültür Merkezi, Pera Müzesi, Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi, Muammer Karaca Tiyatrosu, Kumbara Sanat, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi ve Tütün Deposu'nda gösterilecek. Son yılların en iyi programıyla karşımıza çıkan festivalde her türlü belgesel mevcut. Seyirciler bu sıkı program arasında kaybolmasın diye programı inceledik, öne çıkan yapımları sizler için seçtik.
İstanbul Sosyal Forum öncesi bu belgeselleri kaçırmayın:
2010'da İstanbul'da gerçekleştirilecek Avrupa Sosyal Forumu öncesinde festivaldeki iki filme göz atmakta fayda var. Belgesellerden ilki Kenarın Sesi'nde Brezilya'da Sosyal Forum deneyimi yaşamış 'sıradan' insanların yaşadıkları anlatılıyor. İkincisi Benim Brezilyam ise Rio de Janerio'nun zor mahallelerinde yaşayan, politik bir kaygıları olmadan temel vatandaşlık hizmetlerini elde edebilmek için hayatlarını mücadeleye adayan topluluk liderlerinin Sosyal Forum'a dahil olmalarının hikâyesini ele alıyor.
Çin'de şikâyetler hiç bitmiyor:
Zhao Liang'ın Cannes Film Festivali'nde gösterilen Arzuhal: Müştekilerin Mahkemesi, günümüz Çin'i hakkında çok önemli bilgiler veriyor. Belgeselde Çin'in dört bir yanından, yerel yönetimlerin yolsuzluğu ve adaletsizliği hakkında şikâyetçi olmak için Pekin'e gelen 'arzuhalciler'i anlatılıyor. Çoğunlukla geçici barınaklarda yaşayan şikâyetçiler, aylar veya yıllar boyunca adalet için bekliyorlar.
Diyarbakır Cezaevi'nden ses var:
12 Eylül askeri darbesinden sonra Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi'ndeki işkenceler, yaşayanlar tarafından Çayan Demirel'in 5 No'lu Cezaevi'nde anlatılıyor. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi Belgesel seçilen filmde anlatılanları dinlerken bile insanın kanı donuyor.
Esmeray'ın trajik öyküsü:
En İyi İlk Belgesel dalında Altın Portakal alan Melisa Önel'in Ben ve Nuri Bala belgeseli, kadınlık ve erkeklik kategorilerinin dışına taşan feminist aktivist Esmeray'ın hayatı üzerine bir belgesel. Film, İstanbul'un sokaklarından Kars'ın Eşmeyazı köyüne uzanan Esmeray'ın hikâyesiyle, seyirciyi, bir yere ait olmanın özlemi ve kimliklerimizi oluşturan koşullar arasında getirip götürüyor.
Yunanistan tarihinin kara lekesi:
Türkiye'nin Diyarbakır Cezaevi varsa Yunanistan'ın da Makronisos Adası var! 1947-1952 yıllarında Atina'nın birkaç kilometre ötesindeki Makronisos Adası'nda solcuları ıslah etmek için bir deney yapıldı. 100 bin kişiden fazla insan bu 'Ulusal Islahevi' deneyinden geçti, orada işkence gördü, yüzlerce insan hayatını ve aklını yitirdi. Bu adadan canlı çıkmayı başaranların çoğu hâlâ hayatta... Yönetmenler Elias Giannakakis ve Evi Karampatsou, Makronissos: Sürgün Adası filminde sözü onlara veriyor.
Arşivlerde neler neler var:
Arşiv görüntülerinin kurgulanmasıyla oluşan üç belgesel, yakın tarihe ilişkin de ufuk açıcı bilgiler veriyor. Filmlerden ilki Gösteri. Film 1950'ler ve 60'larda, SSCB'de yapılan propaganda haber filmlerinden arşiv görüntülerine dayanıyor ve komünist yanılsamanın parlaklığından etkilenmiş insanların hikâyelerini anlatıyor. Kuşatma, 2. Dünya Savaşı'nın en uzun kuşatması olan ve Hitler'in üç milyon nüfuslu bir şehri açlığa mahkûm ettiği Leningrad Kuşatması'nı ele alıyor. Natürmort: Bir Diktatörün Görünümleri ise Portekiz'de Salazar diktatörlüğünü konu ediyor.
Küba'dan 'bi dünya' film:
Bu yıl 50. yılını kutlayan Küba Sinema Sanatı ve Endüstrisi Enstitüsü, 15 belgeselle festivalin konuğu oluyor. 1964 ile 2009 yılları arasında çekilmiş filmler festival boyunca her iki yakadaki salonlarda izleyicisiyle buluşacak. (Bilgi için www.1001belgesel.net)
Ahmedinejad'a mektup var
Bu yıl Berlin Film Festivali'nde epey ses getiren Başkana Mektuplar, İran halkının devletten yardım istemek için İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'a hitaben yazdığı mektupların izini sürüyor. Film, hem İran'daki rejimin yapısını anlatıyor, hem de Ahmedinejad destekçileri ve karşıtları arasındaki ayrımı anlamamızı sağlıyor.
Hrant Dink cinayetinde son perde
Osman Okkan'ın Hrant Dink Cinayeti Dosyası ve Ümit Kıvanç'ın 19 Ocak'tan 19 Ocak'a belgeselleri, festivalin Hrant Dink anısına göstereceği belgesellerden. Hrant Dink Cinayet Dosyası, cinayet öncesini, Ermenilerle Türkler arasındaki ilişki zorluğunu ve Türkiye'yi sarsan suikastın bugün iyice açığa çıkan 'derin devlet'le ilişkilerini ele alırken, 19 Ocak'tan 19 Ocak'a da cinayetten sonra yaşananları, cinayete giden süreçteki soruşturma infiallerini sinema-tiyatro ve TV dünyasından oyunculara anlattırıyor.
Rusya'da neler oluyor
Rusya'da sistem değişti ama bu süreçte sokaktaki insanların neler yaşadığı hep es geçiliyor. İşte genç ve yenetekli Rus şair Boris Ryzhy'nin intihar öyküsü, Rusya'da komünizmden kapitalizme geçişte yaşanan trajedilerden birinin esaslı örneklerinden. Boris Ryzhy adıyla çekilen belgesel, bir anlamda suçun, mafyatik yapılanmanın, şiddetin, Rusya'da sosyal çözülmenin kişisel bir hayat üzerinden tanıklığı.
Ünsal Oskay anısına
Festival, geçenlerde yitirdiğimiz düşünür Ünsal Oskay'ı unutmuyor. Oskay anısına The Girl From Shady Streets adlı belgeseli gösteriyor. Belgeselin konusu, Altın Palmiye adayı The Rose Seller'da (1998) başrolde oynadıktan sonra, sokaklarda yaşayan bir çocukken küresel üne kavuşan Lady Tabares'in değişen hayatı. Filmin Ünsal Oskay anısına gösterilmesinin sebebine gelince... Oskay doçentlik tezinin bir bölümünde şans faktörünün insanın hayatını nasıl değiştirdiğini anlatmıştı.