03 Aralık 2009
Yaşları uygun olanlar bilirler, komşumuz Bulgaristan"da yaşananları…
1980"lerin sonunda Yoldaş Todor Jivkov, Türk azınlığa yapmadığını bırakmamıştı. Zorla isimleri değiştirilmiş, türlü baskılarla onları Türkiye"ye göçe zorlamışlardı…
Sonuç olarak bir yılda yüz binlerce kişi ülkemize göçmen olarak sığınmak zorunda kalmışlardı.
O zaman bizler üzülerek ülkemize gelenlerin dramlarını izlemiştik.
Peki, bu türden dramlar sadece Türklerin mi başına geldi?
Biz biraz biliyorduk, ama geniş kitleler biraz üzülerek, biraz hayretle bizim geçmişimizde yaşanan ayıp ve günahları öğreniyorlar.
Ayıplarımızdan biri de hiç kuşkusuz değiştirilen yer isimleridir.
Az uz değil, 20.000"den fazla yer ismi değiştirilmiş.
Genellikle Rumca, Ermenice, Kürtçe, Arapça ve de Türkçe bazı yer isimleri hiç kimseye sorma zahmetine girmeden, genellikle orada görev yapan asker, sivil en büyük Türk büyükleri eliyle değiştirilmiştir.
Geçen günlerde İçişleri Bakanımız, köy isimleri tekrar değiştirilebilir ama il ilçe isimleri konusunda değişiklik hoş olmaz diyor.
Olur olur, bal gibi olur.
Önce köy isimlerini iade edersiniz, vatandaş istiyorsa.
Sonra il ve ilçe isimlerini değiştirirsiniz.
Gündemde olduğu için söyleyelim, Dersim"e ismini iade etmekle bu ülke neyini kaybeder?
Orada işlenen melanetler için de belki bir özür dilenir, ismi iade edilirken.
Bize ilk kadın savaş pilotumuz diye yutturulan, ama savaş tecrübesinin Dersim köylerindeki masum halkı bombalamaktan ibaret olduğu konusunda resmi tarihte bilgi verilmeyen Sabiha Gökçen"i de öğretirler belki.
Ve insanlığın gereği, onun adını Havalimanından silerler umarım.
Bu topraklarda bizden önce yaşamış olan Roma ve özellikle Osmanlı İmparatorluğu yer isimleriyle pek uğraşmamış. Zaman içerisinde dilin gelişimine paralel küçük değişiklikler elbette olmuş. Bunu binlerce yıllık şehir ve yer isimlerinden anlıyoruz.
Birkaç örnek verecek olursak İstanbul (Konstantinopolis), Konya (Ikonium), Ankara (Ankyra, Angora), İzmir (Smyrna) ve Erzurum (Erzen al-Rum).
Anadolu bile Türkçe değil, Rumca. Anatolia=güneşin doğduğu yer anlamında.
Mevlana"mız bile Celaleddin-i Rumi yani Rum (Romalı-Anadolulu) Celaleddin.
Bin yıllık Diyarıbekir isminden ne istedik? Bölge Arap hakimiyetine girdiği yıllarda bu isimle anılmış.
Yakınlarında bakır madeni olduğu için Diyarbakır diye değiştirmişler.
Peki orada kükürt olsaydı ne yapacaklardı?
Herhalde kürt kelimesini çağrıştırır diye uzak dururlardı.
Sonuç olarak özgürlükten zarar gelmez.
Halkımızın hiçbir kesimine ikinci sınıf vatandaş gözüyle bakmadan, onların değerlerine saygı göstererek, yönetme becerisine sahip olabiliriz.
“Acaba memleketteki faşist ruhlar, Jivkov"lar ne der?” korkusuyla hareket edersek, demokratik anlamda hiçbir ilerleme sağlanamaz.
Memleketin ilerlemesi, özgürleşmesi, demokrasi ve huzura kavuşması ancak faşist ruhların yaptıklarının ve yapmak istediklerinin tersini yapmakla mümkün olur