03 Aralık 2009
İsviçre'deki minare yasağına yoğun tepki var. Gül “İsviçre ayıp etmiştir” dedi, Erdoğan konuyu ırkçı dalgaya bağladı. Ancak Türkiye'deki uygulamalar 'Tencere dibin kara...' dedirtiyor. Protestan Kilisesi 10 başvuru yaptı, kilise için izin alamadı. AB ve ABD'nin son raporlarında da Ankara bu bağlamda eleştiriliyor.
POLİTİKACILAR MİNARE YASAĞINA TEPKİLİ
ANKARA - İsviçre’de pazar günü yapılan referandumda minare yasağının onaylanması Türkiye’de yoğun tepkiyle karşılandı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül; “İsviçre ayıp etmiştir. Böyle bir konunun referanduma götürülmesi temel hak ve özgürlüklere aykırı” derken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bu durum, Avrupa’da yükselen ırkçı ve aşırı milliyetçi dalgaların tezahür etmesi bakımından oldukça manidardır” diye konuştu. Yasağa muhalefetten de tepki yağırken Dışişleri Bakanlığı, yasağın hayal kırıklığı yarattığı açıklaması yaptı.
Ankara, İsviçre’den ‘kararı düzeltici’ bir adım beklerken, liderler ve Dışişleri Bakanlığı şu açıklamaları yaptılar:
Gül: Ayıp olmuştur
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ürdün’e hareketinden önce gazetecilerin sorusu üzerine, böyle bir konunun referanduma götürülmesinin temel hak ve özgürlükler anlayışına aykırı olduğunu söyledi. Gül, konunun ciddiyetle takip edilmesi gerektiğini ifade ederek, “Batı dünyasında, İslamofobiya dediğimiz İslam düşmanlığının nasıl geliştiğini göstermesi açısından dikkat çekici bir unsurdur. İsviçreliler için ayıp olmuştur” dedi.
Erdoğan: İnsanlık suçu
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Bu durum, Avrupa’da yükselen ırkçı ve aşırı milliyetçi dalgaların tezahür etmesi bakımından oldukça manidardır” diye konuştu. Daha önce antisemitizmin insanlık suçu olduğunu söylerken, “Antisemitizm ne kadar insanlık suçu ise İslamofobya da o denli insanlık suçudur” dediklerini hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Temenni ediyorum ki başta AB üyesi ülkeler, AİHM, ilgili merciler, -bu konuda duyarlılıklarını ortaya koyan ülkeler var- hep birlikte duyarlılıklarını ortaya koysunlar ve dünyayı başta Avrupa olmak üzere böyle bir gerilime sevk etmesinler. Medeniyetler İttifakının bir eşbaşkanı ve kurucusu olan ülkenin Başbakanı olarak bu yanlıştan bir an önce dönülmesinin gereğini hatırlatmak, bizim görevimiz. İsviçre Adalet Bakanı, gelen uluslararası tepkiler üzerine yasaklamanın Müslümanları değil, İslamcı köktenciliği hedeflediğini söyledi. Caminin minaresinin köktencilikle ne alakası var? Yani, O da şecaat arz ederken sirkatin söylemiş. Bu ifadeyi kurmak, birbiriyle mütenasip iki ayrı yanlıştır. Tehlikelidir, kabul edilemez bir değerlendirmedir. İsviçre gibi güya demokrasinin beşiği sayılan, özgürlüklerin rahatça yaşanabildiği bir ülkede böyle bir referandum sadece İslam dünyasını değil, medeniyetler çatışması noktasında endişesi olan büyük bir kesimi de rahatsız etmiştir. Bu tür konular referanduma götürülemez. Yanlış buradadır. Ülkemizde de zaman zaman böyle bu tür konuları konuşanlar oluyor. Bunlar doğuştan verilmiş, alınmış haklardır, bunu referanduma götüremezsiniz.
Bakınız ben, cami, havra ve sinagoğun yüzyıllarca aynı cadde üzerinde ahenk içinde varolabileceğini kanıtlamış olan bir medeniyeti temsil eden ülkenin Başbakanı ve ‘Medeniyetler İttifakı Projesi’nin eşbaşkanı olarak bunları ifade ediyorum. Biz bir taraftan kalkıp da bu tür mabetleri devletin kasasından restore ederken, bunların kalkıp da bu adımları atması, anlaşılabilir bir şey değil. Kaldı ki demokrasilerde referandumların da bir ölçüsü vardır. Her konuyu referanduma taşımak yanlıştır. Temel hak ve özgürlükler oylama konusu yapılamaz. Bir insanını insan hak ve hürriyetlerini, bir toplumun, bir halkın yaşam özgürlüğünü, inanç özgürlüğünü kalkıp da referanduma sunamazsınız. Ne yazık ki İsviçre’de bu yapılmıştır, yanlış yapılmıştır. Ben bu kürsüden bir kez daha aklıselim ve sağduyu çağrısı yapıyorum.”
Dışişleri: Talihsiz bir gelişme
Dışişleri Bakanlığı da yaptığı açıklamada, girişiminin onaylanmasının hayal kırıklığı yarattığı, bu çerçevede İsviçre’nin, gelenekleriyle bağdaşmayan bu durumu düzeltici adımlar atmasının, Türkiye’nin yanı sıra uluslararası kamuoyunca da beklendiğini vurguladı:
“Bu karar, temel insani değerler ve özgürlüklere aykırı talihsiz bir gelişmedir. Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı Girişimi’nin iki eş sunucusundan biri olan Türkiye, farklı kültür ve inançlar arasında karşılıklı anlayış ve hoşgörü ortamının güçlendirilmesi yönünde yoğun çaba içerisindedir. İsviçre halkının bu kararı ülkemizde büyük bir üzüntü ile karşılanmıştır. Çeşitliliğe saygı ve uzlaştırıcı geleneğiyle uluslararası alanda saygın bir yer edinmiş olan İsviçre’nin, gelenekleriyle bağdaşmayan bu durumu düzeltici adımlar atması Türkiye’nin yanı sıra uluslararası kamuoyunca da beklenmektedir.”
Baykal: Aynı tepki gösterilmeli
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da, partisinin grup konuşmasında, “Avrupa’nın kendisini sorgulaması, bizim de kendimizi ve Avrupa’yı sorgulamamız için bir çıkış noktası olarak görülmeli” dedi. Baykal, şöyle devam etti:
“Bütün dünyanın zaten suçlamakta olduğu İsrail ’in Gazze’deki insanlık anlayışını inkâr eden uygulamalarına tepki göstermek yetmez. Şimdi burada da İsviçre’ye ve AB’ye de aynı tepkiyi göstermek lazımdır.”
Bahçeli: Sicile kara leke
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise yaptığı yazılı açıklamada, “İsviçre’nin, ülkesinde ya∫ayan Müslüman toplumun ibadethaneleri konusunu referanduma götürmesi ve bunun minare yasağı ile sonuçlanması, Avrupa ’nın insan hakları ve din vicdan özgürlüğü alanındaki siciline kara bir leke olarak geçmiştir. Bu gelişme, İslam karşıtlığının hangi tehlikeli boyutlara ulaştığını göstermiş ve batılı değerlerin Hıristiyanlık ’la sınırlı olduğunu ve diğer dinleri dışladığını ortaya koymuştur” görüşünü dile getirdi.
TÜRKİYE İSVİÇRE'Yİ AB TÜRKİYE'Yİ ELEŞTİRİYOR
Ankara İsviçre’deki minare inşaatı yasağına yoğun tepki verirken, Türkiye’de Aleviler ile gayrimüslimlerin ibadethaneleriyle ilgili yaşadığı sorunlara değinen olmadı. 2009 tarihli AB İlerleme Raporu ve ABD Dışişleri’nin Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu’nda, Türkiye’nin inanç özgürlüğü alanında ‘ilerleme kaydettiğini’ belirtilse de bazı eleştiriler getirilmişti.
Avrupa Komisyonu’nun ekimde yayımladığı İlerleme Raporu’ndaki bazı eleştiriler şöyle: “Gayrimüslim cemaatler ibadet yerleriyle ilgili olarak sık sık ayrımcılığa tabi tutulduklarını ve idari belirsizlikle karşı karşıya kaldıklarını belirtiyor. Kendilerine ibadethane için yer tesis edilmesi yönünde yaptıkları başvurular reddediliyor. Mevcut Protestan kiliseleri ve Yehova Şahitleri’nin dua odaları davalarla karşı karşıya. Alevi cemevleriyle ilgili iki dava sürüyor, biri Danıştay’da görülüyor. Üç belediyenin üç tane Alevi cemevini ibadethane olarak tanımasına rağmen, cemevlerini tanımayan genel politika devam ediyor.”
ABD Dışişleri raporu: Evde ibadet
ABD Dışişleri’nin raporundaysa şu eleştirilere yer verildi: “..Dini azınlıklar ibadet yerlerini açmak, muhafaza etmek ve işletmekte güçlüklerle karşılaştıklarını rapor etmiştir. Yasalara göre dini ibadetler sadece ibadet yeri olarak tayin edilen yerlerde yapılabilir. Belediye yasaları sadece hükümetin bir ibadet yeri tayin edebileceğini öngörür. Gayrimüslim gruplar, özellikle de Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce resmen tanınan mülke sahip olmayan dini gruplar, ibadetlerini genellikle diplomatik alanda ya da özel evlerde yapmıştır.”
“..Yehova Şahitleri’ne ait iki ibadet yerine (krallık salonu) karşı imar yasalarına dayanan mahkeme kararları, 2009’un başında temyizde feshedildi. İki krallık salonu daha imar yasaları nedeniyle ibadeti sınırlayan mahkeme hükümlerine itiraza devam etmiştir.”
“Aleviler kendi inançlarını serbest uyguladı ve ibadet yeri olarak yasal statüsü olmamasına rağmen cemevleri inşa etti. Bunlar genellikle ‘kültür merkezleri’ olarak sınıflandırıldı. Alevi örgütlerinin temsilcileri yine de, cemevleri kurma girişimleri sırasında sık sık engellerle karşılaştıklarını, ayrıca ülkede yaklaşık 100 cemevi bulunduğunu ve bunun da sayılarına oranla ihtiyaçlarını karşılamadığını belirtiyor.”