30 Kasım 2009
Bugün gerçekleşen Ermenistan Cumhuriyetçi Parti (ECP) kongresinde yaptığı konuşmada başkan Serj Sargsyan,özellikle Ermeni-Türk ilişkilerine de değindi.
Başkan Sargsyan konuşmasında şunları belirtti:
‘…Bugün Ermeni-Türk protokollerinin imzalanmış olduğu halde, sürecin başında bulunmamıza rağmen ve protokoller henüz onaylanacaklar ve tam olarak hayata geçirilecekler, biz emin olarak iddia edebiliriz ki,buzulu kırmak ve Türkiye’yle ilişkilerde hissedilir ilerleme kaydetmeyi biz başardık.Bu tabii ki, hem bizim ülkelerimizdeki siyasi ve ekonomik gelişime hem de bölgesel işbirliği, barış ve istikrarın pekişmesine etkide bulunur.
Şimdi biz ülkelerimizin parlamentolarının protokolleri onaylama sürecine ulkaşmış bulunmaktayız: Bu tarafların ciddiyetinin, sözün güvenilirliğinin ve sorumluluk hissinin aynada yankılandığı gibi bir süreç. Ermenistan kendisi tarafından üstlenilen uluslararası yükümlülüklere saygı duyan ve uygun bir şekilde yerine getiren bir üllkedir. Türkiye’nin de aynı ilkeden hareket ettiğini umut ediyorum.
Aynı zamanda vurgulamak isterim burada ‘makul süre’ denilen ilke işlemekte. Eğer Türkiye onay sürecini ertelerse, Ermenistan gecikmeden uluslararsı hukuka eşdeğer adımlar atmaya teşebbüsünde bulunur.
Aynı zamanda bir kez daha vurguluyorum, Ermenistan başlayan süreci verimli bir şekilde devam etmeye hazırdır. Bilgilendiriyorum: ben zaten Anayasa Mahkemesine, Ermeni-Türk protokolleriyle derc edilen yükümlülüklerin Ermenistan Cumhuriyeti Anayasası’na uygunluğu konusunu tesbit etmek üzere başvurdum.
Bir kez daha tüm dünyanın bilgisine vurgulamak istiyorum: Ermeni-Türk protokollerinin imzalanması, Türkiye’yle ilişkilerin tesisini, herhangi bir şekilde Ermeni Soykırımının inkarı veya unutulmaya terk edilmesi anlamına gelmemekte. Tam tersine, Türkiye’yle ilişkilerin tesisi, Türk toplumuyla temas kurarak, tanınma sürecini Türkiye içinde ve tüm dünyada hızlandırmanın olanaklı olacağından eminim.
Bizler, Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin gelişiminin olası senaryolarıyla ilgili adil endişelere sahip olmakla beraber, bu devletle ilişkilerden kormamalıyız, güçlüklerin önünde yılmamalıyız, cesur adımlar atmaktan geri durmamalıyız. Tersine, biz siyasetimize kararlı olarak, hesaplı ve makul adımlar aracılığıyla ulusal ve devlet meselelerinin çözümüne ulaşarak devam etmeliyiz.
Türkiyeyle hiçbir zaman, eşitler olarak ilişki kurma yönünde siyasi kültür ve diplomatik deneyime sahip olmadığımızda hemfikirim. Türkiye’nin diplomatik özgün bir el yazısına sahip güçlü bir ülke olduğuna hemfikirim. Ancak bazılarının Türkiye’yle ilişki kurmaktan uzak durulması gerektiği, çünkü bizi kandırabileceklerine ilişkin gözlemler üzerine yapılan çıkarsamalarla kesinlikle hemfikir değilim. Bu yanlış bir sonuçtur. Evet, bizim Türklerle ilişki deneyimimiz yok, fakat değil mi ki bir gün en nihayet başlamak gerek. Ve ben sizi temin ederim ki, biz hızlı öğreniyoruz…Ve biz bugün, bir yıl öncesindekinin aynısı değiliz’.