09 Kasım 2009
1909'da Adana'da neler oldu?
Gunumuzden tam 100 yıl önce Adana vilayeti ve çevresinde buyuk bir katliam yasandı.
O dönemin İttihat ve Terakki iktidarının kabulune göre olaylarda 15 bin Ermeni ölduruldu. Ermeni kaynakları, bu rakamın çok daha yuksek oldugunu iddia ediyorlar. Hangi kaynak/yaklasım baz alınırsa alınsın, binlerce Ermeni nin ve 1500 kadar da Musluman’ın 1909’un nisan ayında Adana ve çevresindeki olaylarda öldurulmus oldugu, objektif bir gerçekliktir.
İki gunden beri, Uluslararası Hrant Dink Vakfı’nın İstanbul’da duzenlediği sempozyumda, Adana 1909 Olayları’ hakkında arastırma yapan bir grup akademisyenden (akademisyenler arasında Turkiye’den, ABD’den, Fransa’dan, Almanya’dan, Yunanistan’dan, İtalya’dan, Kanada’dan gelen isimler bulunuyor)
o tarihte neler olup bittiğini dinliyoruz.
Adana’daki katliamın ilginç tarafı, İstanbul’daki unlu 31 Mart ayaklanmasının gerçeklestiği gunlere denk gelmis olması. Harekât Ordusu’nun İstanbul’a girmesi, Abdulhamit’i tahttan indirmesi, İttihat ve Terakki’nin iktidarı ele geçirmesi gibi olaylar/gelismeler de aynı gunlere denk geliyorlar.
Bu nedenle, Adana’daki katliam, bazı yorumcular tarafından gerici guçler’in Adana’da da ayaklanması seklinde değerlendirilmis. Baska bazı kaynaklara göre ise bu olaylardan Jön Turkler yani İttihatçılar da sorumlu. Arastırmacılar bu yönden net bir sey söyleyemiyorlar. Ancak sempozyumda ortaya koyulan yaklasımlar, Adana olaylarının, İttihat Terakki’nin daha sonra yapacağı birçok katliamın, gizli kıskırtma planlarının, çeteciliğin vb. izlerini içinde barındırdığı yönunde.
O zamanki İttihatçı iktidarın, Meclis’in de bastırmasıyla Adana olaylarını arastırmak amacıyla bir komite (ki bu komitenin içinde o dönemin Osmanlı Meclisi Mebusanı’ndaki Ermeni milletvekilleri de görev almıs) görevlendirmis olduğudur.
Bu dönemin önemli bir özelliği, İttihatçıların içinde Ermenilerin de olmasıydı. Olayların ardından Adana’ya vali olarak gönderilen İttihat Terakki liderlerinden Cemal Bey (Pasa) olaylara katılmakla suçladığı Ermenilerin yanı sıra Muslumanları da idam ettirmisti.
Adana’daki katliam bir grup issiz çapulcunun isi miydi, yoksa kentte önceden planlanmıs ve tezgâhlanmıs mıydı? Arastırmacılar, olayın baslatılmasında çapulcuların kullanıldığını kabul ediyorlar. Ancak her seyin önceden ve adım adım planlandığına isaret eden ciddi veriler bulunduğunu da ortaya koyuyorlar.
Konusmacılar, İttihat Terakki’nin olaylara mudahale amacıyla gönderdiği askerler konusunda bazı yorum farklılıklarının bulunduğunu da vurguluyorlar. Bazı saptamalara göre askerler özellikle kırlık bölgelerde katliama katılmıs ve ortak olmuslardı. Raporlardan, Makedonya’dan gönderilen askeri birliklerin daha
özenli davranmıs olduklarını da göruyoruz.
Arastırmacılara göre, Adana katliamının dikkat
çekici taraflarından birisi de bir hafta gibi kısa bir
surede 30 bine yakın insanın öldurulmus olması.
Bu katliamın, o dönemdeki diğer buyuk çaplı katliamlarla karsılastırıldığında bile, öldurulen insan sayısı açısından öne çıktığı belirtiliyor.
Sonuç olarak, tarih, Adana’da binlerce Ermeni’nin öldurulmus, mahallelerinin yakılıp yıkılmıs, kiliselerinin ve okullarının kullanılmaz hale gelmis olduğunu yazıyor. Tarihimizin önemli dönum noktalarından birisi olma özelliğini tasıyan bu katliamın yok sayıldığını ve görmezden gelindiğini göruyoruz.
Ben Tarsusluyum. Aynı gun Tarsus’ta da benzer saldırılar meydana gelmisti. Bunları Tarsus’taki yakınlarıma ve ailenin buyuklerine sorduğumda kesin bir bilinmezlikle karsı karsıya kaldım. Aynı tabloyla Adana’da da karsılastım. 15-25 bin insanın öldurulduğu, sehrin merkezindeki mahallelerin yakılıp yıkıldığı
olaylar hafızalarda hiçbir yere sahip değildi.
Adana 1909 olaylarının 100 yıl sonra irdeleniyor olması, tarihçilerin bu konuyu belgelere dayanarak arastırıyor ve tartısıyor olması, bu açıdan önemli. Bununla birlikte, bu ulkede tarihle yuzlesmek konusunda önemli bir yol alındığından söz etmek için elbette ki henuz çok erken.
Tarihimiz, yalnızca zaferlerimizden ve uğradığımız haksızlıklardan ibaret değil. Bu coğrafyada sadece kahramanlık destanları yazılmadı. Bu coğrafyanın tarihi birçok farklı seyi de yazıyor. Tarihimiz, içinde suçlar ve acımasızlıklar da barındırıyor. Yapılan arastırmalar, bizi bu gerçeklerle adım adım yuzlestiriyor.
Bu konular gundeme geldiğinde bazı çevrelerin rahatsız olduğunu biliyorum. Bu rahatsızlığın bazı nedenlerini anlayabilmekle birlikte, ona anlam vermekte, onun arka planındaki psikolojiyi tam olarak kavramakta zorlanıyorum.
Tarihimiz, acısıyla, tatlısıyla, suçları ve masumluklarıyla bizim tarihimizdir. Tarihi doğru öğrenmek ve doğru yorumlamak, geleceği doğru ve sağlıklı kurmanın temelidir. Tarihimizi ve geçmisimizi olduğu gibi kabul etmekten kaçmak gibi bir luksumuz artık yok. Asıl cesaret ve asıl mertlik, bilek gucunde değil gerçeklerle yuzlesebilme gucunde saklı.