30 Ekim 2009
İstanbul`da yasıyorsanız ya da İstanbul`a ugrayıp yolunuzu Besiktas ilçesine dusurmusseniz, Ortaköy Camii`ni bilirsiniz. Gerçekten çok sevimli, narin yapılı, revnaklı bir camidir. Vapura, motora binip Bogaz`da seyrusefer eylemisseniz caminin bir inci gerdanlık gibi Ortaköy`e, Boğaz`a nasıl bir çesni kattığını pek iyi musahede edersiniz. Boğaz`ın koynunda zarif bir tarihi yapı olarak gelenleri geçenleri esenler. Cami, uzaktan göklere uzanan kalem gibi minareleriyle, albenili kubbe ve revaklarıyla insana tatlı bir ahenk sunar. Bir de caminin içine girip namaz eylemini gerçeklestirmisseniz, caminin cezp ediciliği, daha bir artar.
Rivayete göre, bu camiyi Balyanlar olarak bilinen Ermeni ailesine mensup bir mimar yaptırmıs(!)
Daha durun, Heybeliada`daki İlk Bahriye Mektebinden tutun da, Sultan II. Mahmud Turbesini, Harbiye Mektebini, Yıldız Hamidiye Camii`ni bu Balyan ailesine mensup mimarlar yaptırmıslardır(!). Bunlarla kalsa iyi, yine Osmanlı`nın son döneminde insa edilen Beyazıt Kulesi, Rami Kıslası, Eski Çırağan Sarayı, Hırka-i serif Camii, Dolmabahçe Sarayı gibi tarihi yapılar da yine Balyanlar tarafından insa edilmistir(!).
Bu noktada dilerseniz biraz daha ayrıntıya girelim:
II. Mahmud Turbesi- Garabet Balyan, İlk Bahriye Mektebi-Kirkor Balyan, Harbiye Mektebi- Serkis Balyan, Beyazıt Kulesi- Senekerim Balyan, Rami Kıslası-Kirkor Balyan, Ortaköy Camii- Nikoğos Balyan, Eski Çırağan Sarayı- Garabet Balyan, Hırka-i serif Camii yine Garabet Balyan tarafından yapıldığı(!) rivayet olunmaktadır. Hatta bu noktada Pars Tuğlacı gibi bazı isimler bunu ısrarcı biçimde surdurmektedir. Dolayısıyla Osmanlı`nın son döneminde insa edilen pek çok eseri Ermeni Balyan ailesine mensup mimarlar yapmıstır, seklinde bir anlayıs neredeyse yerlesik bir kanaat hâline gelmistir.
Peki, bunlar doğru mudur?
Bu noktada Ermeni meselesine girip uzun, ağdalı bazı cumleler serdetmeyeceğim. Abdulhamid döneminde Sadrazamların bile Ermeni tehlikesi, sabotajları nedeniyle ise gidip gelirken kaygı, korku ve endiselerini de dile getirmeyeceğim. Bir zamanlar Ermeniler teba olarak `milleti sadıkaymış` seklinde nutuklar da atmayacağım.
Kaldı ki yukarıda bahsi geçen tarihi eserleri, baska bir Ermeni ailesi ya da bir baska gayri muslim insanlar da yapabilir. Nitekim yapmıstır da. Yapmasında da bir mahzur yoktur.
Fakat gelin görun ki, Balyan ailesine atfedilen ve tarihi yapıların mimarı olarak onların insa ettiklerine dair rivayetler gerçeği yansıtmamaktadır. Konuyla ilgili bilgiler tamamen yanlıs ve kasıtlıdır...
Aslında Ermeni lobilerinin Turkiye`yi karalama çabalarına, diaspora çığlıklarına, Sanat Tarihçilerimiz sanki destek vermek istercesine kaynaklara dayanmadan mimarideki bu yanlıs tezleri desteklemektedirler. Hiç suphesiz bu durum son derece esef ve uzuntu vericidir.
Bereket son dönemde kimi akademisyenlerimiz, yerlesik kanaatlerin ve yanlıs rivayetlerin dısına çıkarak, belgelere dayalı arastırmaları ile gerçekleri gun yuzune çıkarmaktadırlar.
Dolayısıyla `Balyan ailesinin mimarlığı` yalan ve yanlıslarla örulu bir buzdağı gibi gerçekler karsısında erimektedir.
Öncelikle gerçeği yansıtmak ve hak sahiplerine hakkı teslim etmek için yukarıdaki tarihi yapıların hangi mimarlar tarafından insa edildiğini belirtelim:
Heybeliada`da insa edilen Bahriye Mektebi, dönemin basmimarı Kırımlı Mahmut Ağa tarafından,
Sultan II. Mahmud Turbesi, Muhendis Abdulhalim Efendi tarafından,
Harbiye Mektebi, İngiliz Mimar William James Smith tarafından,
Yıldız Hamidiye Camii, Rum Nikolaki Efendi tarafından,
Beyazıt Kulesi, Rami Kıslası, Ortaköy Camii, Eski Çırağan Sarayı ve Hırka-i serif Camii de Seyyid Abdulhalim Efendi tarafından insa edilmistir. Zikri geçen bu yapılar bu mimarların eserleridir.
Dahası, Balyanlar`ın sanat tarihi kitaplarında mimarlık eğitimleri uzerine verilen bilgile de doğru olmayıp ciddi yanlıslıklar ihtiva etmektedir. Söz gelimi 1843`te Paris`e eğitim için giden ve bazı eserlerde mimar olarak gösterilen Nikoğos Balyan rahatsızlığı nedeniyle kısa surede geri dönmustur. Bir baska mimar olarak gösterilen Serkis Balyan`ın 1855`te Ecola des Beauks- Arts`dan mezun olduğunu Kevork Pamukciyan ısrarla belirtmektedir. Oysa bu tarihlerde Serkis Balyan İstanbul`dadır. 1853`te Sultanahmet`te insa ettiği bir hanın çökmesi nedeniyle hapistedir. Ayrıca Fransa`da bahsi geçen muhendislik fakultesinden Balyan ailesinden hiçbir ferdin mezun olmadığı belgelenmistir. Balyanlar`dan Paris`te eğitimini tamamlayan Nikoğos`un oğlu Levon olmustur. O da bırakın mimarlık fakultesini, Sainte- Barbe yani bir orta öğretim kurumunu bitirebilmistir...
Balyanlar`ın serancamı bununla bitmiyor, dahası da var: 1873`te Sultan Abdulaziz`in desteği ile `sirket-i Nâfia-i Osmanî` adıyla İmparatorluğun ilk insaat sirketini Serkis Balyan kurmustur. 1879`da İstanbul`da Kuruçesme Adası bu sirket adına bir liman ve bir fabrika yaptırması sartıyla Serkis Balyan`a tahsis edilmistir. Ancak Serkis Balyan, adayı kullanım amacı dısına çıkarıp bir kösk insa ederek sahsi mulku uzerine geçirmistir. Serkis Balyan için 1882 yılında baslatılan ve 1886`da sonuçlanan bir sorusturma sonucu, Sultan Abdulaziz ve II. Abdulhamid döneminde yaptığı yapılardan toplam uç yuz bin lirayı askın bir meblağı zimmetine geçirdiği saptanmıs ve bu sorusturma neticesinde hakkında açılan dava ile butun mal varlığına el konulmustur. Ancak Ekim 1888`de sarayın basdoktoru Mavroyani Efendi aracılığı ile Sultan II. Abdulhamid tarafından affedilmistir.
Dahası, Dolmabahçe Sarayı`nın da mimarisinin Balyanlar`a atfedilmesi yine gerçeklerle örtusmemektedir.
Balyanlar olsa olsa bu binaların bazılarında mimar olarak değil, muteahhit olarak görev yapmıs olabilirler...
Evet, isin butun serancamı böyle... Mimarlık tarihimize yerlesmis olan yapıların gerçekte kimler tarafından yapıldığı, mimarlarının kimler olduğu arastırmalarla, belgelerle ortaya çıkıyor.
Erzurum Ataturk universitesi Guzel Sanatlar Fakultesi Öğretim uyesi Yar. Doç. Dr. Selman Can Hoca, yaptığı çalısmalarla çarpıtılmıs bu yanlıslıkları tek tek duzeltmis. Geçenlerde İstanbul`da bir dost meclisinde Can Hoca bunları bir bir anlattı. Bizde notlar aldık. Konuyla ilgili pek çok makale yazmıs, yakında bu makaleler kitap olarak yayınlanacak.
Selman Hoca`ya buradan çalısmalarında basarılar dileyelim...