17 Ekim 2009
Unutulan Bir Travma: İzmir Yangını
1922 yılında, 13 Eylul'de Ermeni mahallesinde baslayan ve neredeyse tum İzmir'i yok eden yangın, Turkiye'de suskunlukla karsılansa da Batı'da durum farklı. Yeni Aktuel, 1922 İzmir Yangını'nı tarihi belgelerin ısıgında, uzmanlara danısarak arastırdı. Yangının sebebi konusunda görusler birbirine zıt, ancak Turk-Yunan savasını bir iç savas olarak da tanımlayan Yunanlı tarihçi Prof. Dr. Antonis Liakos'un sözleri tum zamanlar için anlamlı: Milliyetçiligi değil, yasanan insani dramı yansıtan anıt ve muzeler yapmalıyız.
Turklerin kente zafer dolu girisinden birkaç gun sonra, eski, ahsap evlerin bulunduğu Ermeni mahallesinde alevlerin dans ettiği göruldu. Ruzgârın köruklediği alevler dar sokaklarda balkondan balkona sıçradıkça, dans çılgın bir engelli yarısa dönustu. Sonrasında yarıs, kukreyen ağzıyla iki kilometrelik sehri yutan, ates ve deniz arasına sıkıstıran, karnı aç bir canavardı. (...) sehir patlayan bir Titanik kazanıydı adeta, rıhtımdaki sıcaklık o kadar dayanılmazdı ki, kaçanlar denizde ıslattıkları battaniyelerine sarınarak serinlemeye çalısıyorlardı. Kosumları yanan atlar çılgın gibi kaçıyor, ezdikleri bedenler dustukleri yerde yanıyordu. (...) Korkmus insan yuzleri ve vahsi gözlu hayvanlar, insan çığlıkları, at kisnemeleri, develerin haykırısları ve kayıp Smyrna'nın yeraltından kaçıp yeryuzune çıkan farelerinin ciyaklaması birbirine karısmıstı.
Kasım 1925 tarihli National Geographic dergisinde yer alan, Melville Chater'in kaleme aldığı, History's Greatest Trek (Tarihin En Buyuk Göçu) baslıklı makaleden alıntıladığımız bu tuyler urperten satırlar, yaygın olarak hafızalarımızda 9 Eylul 1922'de dusmanı denizden döktuğumuz sehir olarak yer alan ve tabii guzel kızlarıyla unlu İzmir'de dört gun suren yangında yasananları anlatıyor. Okullarımızda Yunan ordusunun çekilirken çıkardığını öğrendiğimiz, oysa Turk ordusunun kente girisinden dört gun sonra baslayan ve dört gun suren yangın, Akdeniz'in İncisi İzmir'in dörtte uçunu yok etmisti. Turk ve Yahudi mahalleleri dısında, bugun Cumhuriyet Meydanı ve fuarın bulunduğu, Rum, Ermeni ve Levantenlerin yasadığı mahalleler tamamen kul olmustu.
Mehmet Coral'ın 2008'de yayımlanan Atesin Gelini kitabı bir istisna olmak uzere, biz suskun olsak da, yurtdısında İzmir yangını uzerine tartısma ve arastırmalar devam ediyor. En son İngiliz gazeteci Giles Milton'un 1 Mayıs 2008'de yayımlanan Paradise Lost: Smyrna 1922 isimli kitabı, genis yankı buldu. Turklerin yakıp yıktığı, tecavuz ettiği, öldurduğu iddialarına Turkiye'den tepki gelse de, önde gelen birçok Batı gazetesinde kitaba dair yorumlar yer aldı.
Greenwich universitesi öğretim uyesi Alev Adil, Independent gazetesine 9 Haziran'da yazdığı kitap elestirisinde sehrin yıkımına sebep olan olayların, tanıkların ilk kez gun ısığına çıkarılan ifadelerine ve gunluklerine dayanarak anlatıldığını belirtti. Economist dergisinde 1 Mayıs 2008'de çıkan elestiride Liman gunlerce yağmalandı. Kadınlara tecavuz edildi, çocuklar da dahil 100 bin kisi ölduruldu. Bu esnada muttefik ulkelere ait 21 gemi körfezde bulunuyordu. Yuzbinlerce insan limanda deniz ve ates arasında sıkısmıstı, ancak gemideki personel aksam yemeği için giyinmeye devam etti ve çığlıkları bastırmak için muziğin sesini yukseltti. Sunday Times'da 15 Haziran 2008'de yayımlanan, William Dalrymple'ın kaleme aldığı elestiride ise su satırlar dikkat çekiyordu: Milton sehri kimin yaktığını su göturmez kanıtlarla ortaya koyuyor. Turk ordusu Smyrna Petrol sirketi'nden binlerce fıçı benzin aldı ve bunu Turk mahallesi dısındaki mahallelerin sokak ve evlerine döktu. Dahası bunun, yeni Turkiye'sinin dengesini korumak için 'azınlık problemini' çözmeye kararlı Ataturk'un tam onayıyla yapıldığı asikâr. Sonuçta görece homojen bir Turk ulusu yaratıldı, ancak bunun bedeli hayal edilemez acılar ve 20. yuzyılın en buyuk felaketlerinden biriydi.