Kuçuk Dev Adam Onnik ve Oglu Ara - Haber Arşivi 2001-2011
28 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Սիմ / Ժամ : Թաղանթեալ

Haber Arşivi 2001-2011 :

11 Ekim 2009  

Kuçuk Dev Adam Onnik ve Oglu Ara -

Kuçuk Dev Adam Onnik ve Oglu Ara

Buyuk felaketten kaçıp canlarını zor kurtaran Dinkçiyan ailesinin ikinci ve uçuncu kusak evlatlarını Diyarbakır sahnesinde izlerken kanadım yoktu ki uçayım. İyi ki o kıyımdan kurtulmuslar da o acıyı bugun sesleriyle sazlarıyla dunya âleme anlatıyorlar, dedim kendime...

Epeyce bir sure önceydi, gazetelerden birinin kultur sanat sayfasında Ara Dinkçiyan'la yapılmıs bir röportaj okumustum. Bir yerinde Diyarbakırlı olduguna deginip geçiyordu Ara Dinkçiyan. sehrimle ilgili takıntı duzeyinde iliskim olduğunu beni tanıyanlar biliyor.

O gun kendime söz vermistim; Elbet bir gun Ara Dinkçiyanla görusmeliydim. Ara'nın Amerika'da yasadığını, sıkça dunyayı dolastığını ve çok ender de Turkiye'ye, ama İstanbul'a geldiğini biliyordum.

Yolunun bir gun Diyarbakır'a duseceğini ve Ara ile hem de burmalı ve de cevizli Diyarbakır kadayıfı misali, babası Onnik'le birlikte muhabbet edeceğimizi, bir de ikisinin birlikte Diyarbakır sahnesini paylasacaklarını söyleselerdi, emin olun inanmazdım.

Bir Baron Margosyan deyisi vardı ki!
Ara ve babası Onnik, 26-30 Eylul 2009 tarihlerinde Diyarbakır'da duzenlenen dunyanın bir dolu muhalifinin katılımcısı olduğu Mezopotamya Sosyal Forumu'nun 29 Eylul aksamı kapanıs konseri için gelmislerdi sehre.

Daha gelmeden iki gun önce Mıgırdiç Margosyan Ağabeyim aradı. Bak dedi, seyhmus, Onnik'le Ara yanımdalar. Pazar gunu Diyarbakır'a geliyorlar. Haberin olsun. Eh, tabi Mıgırdiç abê'den gelen her istek, emirdir.

Merak etme ağabey dedim ve ekledim; Geleceklerinden zaten haberim vardı. Çok guzel olacak Diyarbakır seyahati, hem kendileri, hem de bizler için.

Aman seyhmuscuğum sizlere emanet ha!
Pazartesi sabahı kaldıkları oteldeydim. Sordum, kahvaltı salonunda olduklarını öğrendim. Salona girince baba, oğul bas basa kahvaltı ediyorlardı. Sayın Ara ve Onnik Beyler, Roj bas deyip oturdum yanlarına. Ama ne ben İngilizce ve Ermenice biliyorum, ne de onlar Turkçe ya da Kurtçe. Olsun yine de çat pat gözlerle isaretle anlastık.

Allah'tan imdadımıza bianet'ten Erol Önderoğlu yetisti. Erol da Mezopotamya Sosyal Forumu'nu izlemek uzere Diyarbakır'daymıs. Kahvaltı ile birlikte Erol'un mihmandarlığında guzel bir sohbet yaptık.

Sanki epeyce uzaklarda haberleri varmıs gibi Bedri Ayseli aradı Aman seyhmuscuğum sizlere emanet ha! deyiverdi. Sonra ben Margos Abi'yi aradım. Ve telefonu da Onnik Amcaya verdim. Telefonda Margos Hoca'ya bir Baron Margosyan deyisi vardı ki anlatmak ne kelime. Tabi bir de arkadasım Udi Yervant'ı aradım, Yervant da Ara'nın arkadası. Onları da görusturdum.

Baba oğulla sohbet havasında bir röportaj...
Onlara New York'taki mahallelim ve dostlarım Zaven Özatmaciyan ile oğulları arkadaslarım Mağak ve Vartan'ı sordum. Hemen her hafta görusuyorlarmıs, iyi dostmuslar. Lice Ermenilerinden hemsehrilerim Suren ve Diran kardeslerin New Jersey'deki bir marinada restoranlarındaki bir gece sabahın uçune kadar Zaven abinin takozu (cumbuse Diyarbakır'de eskiler takoz da der), Vartan ve Mağak'ın darbukası ve sesleri ile sevgili Zeki Dikme'nin ev sahipliğinde yasadığımız geceyi anlattım.

Ertesi gun konser aksamının öğlen sonrasında randevulasıp baba oğulla sohbet havasında bir röportaj yaptım. Kardes Turkuler sanatçılarından sevgili Burcu Yıldız'ın tercumanlığında. Çok içten, duygulu ve özel bir röportaj oldu. Bazen gözler konustu, bazen derin dusunceler.

Aksam konserdeydik. Serince bir Diyarbakır sonbahar aksamıydı. Sumer Park'ın çimlerinin uzeri silme insanlarla doluydu ve ısıl ısıldı, aksam panayırına dönusmustu. Hos, uç gundu gunduzleri de öyleydi ya!

Dizildik Diyarbakır sahnesinin önune..
Kapanıs konseri aksamı diğer gunlerdekinden biraz daha kalabalık olmustu. Sahnenin hemen yanıbasında Onnik ve Ara Dinkçiyan'ın özel konukları, memleketin son Ermeni çifti Bayzar Abla ile Sıtkı abiyi de yanımıza alarak dizildik Diyarbakır sahnesinin önune.

Kardes Turkuler dökturuyordu. Bir Vedat alıyordu eline mikrofonu, bir Feryal ve diğerleri; bildikleri butun dillerde; Kurmanci, Zazaki, Ermenice, Arapça, Turkçe ve diğer dillerde. Buyuksehir Belediyesinin çocuk korosu da onlara eslik etti.

Onnik ve Ara Dinkçiyan.sahnedeydi
Sonra gecenin bir vakti Diyarbekir'in sicilinden dusmus ama gittikleri her yerde Diyarbekirli hem de Ermeni olduklarını hep söylemis iki insan sahneye çıktı. Bir baba ve bir oğul: Onnik ve Ara Dinkçiyan.

Sahnede kıvırcık, dalgalı apak saçlarıyla yası seksenlerde gözleri ısıl ısıl kuçuk bir dev adam duruyordu. Nobar Terziyan'ın ikiz kardesi gibi bir adam. Ayağında Diyarbekir yemenisi benzeri bir siyah pabuç, omzunda Kurt pusisi ve sesi.

Mir meftune, Yarcan, Axçik, Nazan ve diğerleri. Hele bir dilê yeman deyisi vardı ki, yanımda oturan Bayzar Abla ile Sıtkı Abi'yi sahneden isaret ederek, sarkıyı onlara armağan ettiğini göstererek! Diyarbekir usulu Bir Ermeni cumbusu ki, sorma gitsin.

Butun sahne, butun meydan çok bildik ezgileri, çok bildik besteleri, Turkçe ya da Kurtçe ve Ermenice duyup dinledikleri sarkıları, zaman zaman sözleriyle ve hep bir ağızdan melodisiyle söyleyip, oynayıp halay çektiler.

3 bin 500 kadar tas plağı var; Diyarbekir'de de aradı
Gunduz konustuğumuzda Ara Dinkçiyan Amerika'daki evinde 3 bin 500 civarında tas plağının olduğunu bunlardan bir kısmının dedesinden kaldığını ve eğer varsa Diyarbakır'da tas plak satanları da görmek istediğini söylemisti. Celal Guzelses'in muzik hayatında kendisine çok farklı bir kanal açtığını da eklemisti.

Doğrusu dunyaca unlu bir ud virtuözunu babasına eslik ederken kadim ve azim sehirde izlemek tarifi mumkunatsız bir duyguydu. O aksam sehrin bilumum ağır siyasi ağabeylerinin bile muziğin temposuna kapılıp halaya durması sanırım Dinkçiyan'ların sesinin ve ahenginin sırrıydı.

Diaspora, yalnız bir ulkesi ve vatanı olup da siyasi sığınmacı olanlar için değil; vatan bildiği topraklarını kaybetmis ve canını ağır bedeller ödeyerek zor kurtarmıs insanlara, toplumlara ve halkalara da kim olmak istediğine dair karar verebilmek için kimi kez iyi bir fırsat da olabiliyor.

Bizim evin kapısı kuçucuktu, bizi göturemediler...
İste Ara ve Onnik Dinkçiyan'lar bu tur örneklerden. Diasporanın sunduklarını iyi değerlendirmisler. Sahnede onları kendi dillerinden dinlerken bunları da dusundum.

Sohbetimizde Onnik Amca demisti ki; Amenoo Daran-Keyamo parçasını okurken diyorum ki; Herkesi 'qafle zamanı' kafile halinde toplayıp göturduler. Bir tek biz kaldık geride. Bizi göturemediler. Çunku bizim evin kapısı kuçucuktu, bizi o kapıdan alıp göturemediler.

İsin doğrusu buyuk felaketten kaçıp canlarını zor kurtaran Dinkçiyan ailesinin ikinci ve uçuncu kusak evlatlarını Diyarbakır sahnesinde izlerken kanadım yoktu ki uçayım. İyi ki o kıyımdan kurtulmuslar da o acıyı bugun sesleriyle sazlarıyla dunya âleme anlatıyorlar, dedim kendime.

Elimdeki makinayla mesleğe yeni baslamıs bir muhabir gibi durmadan fotoğraflarını çekip kayıt yaptım. simdi mi, defalarca izliyor ve dinliyorum. Sonra da bahtınıza dusen bu satırları yazarak paylasmakla yetiniyorum.

Diyarbakır sahnesinden kısa, kuçuk boylu, kır kıvırcık ve dalgalı saçlı, omzu pusili, her okuduğu parçanın vurgulu yerinde söyle bir omuz kırarak sağ elini sahneden izleyicilere doğru kucaklarcasına savurarak sesini dunyaya duyuran Kuçuk bir dev adam ve uduyla ben iste Ara, sizin evladınız buradayım iste, İnadına Dikranagerd'deyim demeye getiren Ara Dinkçiyan geçti. Selamlıyorum onları ve hayatımın guzel geçen demlerinden biri için binlerce kez sukranlarımı yolluyorum onlara taa Amerikalara...(





Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+