04 Ekim 2009
Avrupa Konseyi nin İnsan Hakları Komiseri olan (sanırım Almanya’dan) Thomas Hammarberg’in Ne mutlu Turk’um diyene sözunu ayrımcı olarak niteledigi raporun haberi Turkiye medyasına da yansıdı ve epeyce yankı yarattı.
Her seyimize karısıyorlar”; bunlara kendimizi begendiremeyiz zaten”; asıl onlar ayrımcılık yapıyor”... Tepkiler böyle biçimler alıyor.
Biz bu vecize”ye ve daha birçok benzerine alısığız. Aynı doğrultuda simgelere de öyle. Bu kadar alısık olduğumuz, dolayısıyla son derece normal saydığımız bir seye bir ecnebi” bir kulp takınca bazılarımız buna fena halde sinirleniyor. Bunu kararlı ve bilinçli bir dusmanlığın belirtisi olarak yorumluyor. Daha doğru bir formulasyonla anlatmak gerekirse, halk dunyayı böyle görmek uzere eğitilmis ve bayağı genis kitlelerde bu eğitim basarılı olmus. O zaman, çesitli nedenlerle Avrupa’dan ve evrensel demokrasiden hoslanmayanlar, bu hazır zemini bu tip bir ajitasyonla etki altına alıyorlar.
Oysa, evet, Ne mutlu Turk’um diyene”, ayrımcılık yapan bir sözdur elbette. Azıcık nesnel bir bakısla bakan bunu kolaylıkla tesbit edebilir. Böyle olduğunu söylemek için Turk dusmanı” falan olması da gerekmez.
İlkokul çocuklarının Allah’ın gunu avaz avaza bağırdığı Turk’um, doğruyum, çalıskanım...” teranesini Resit Galip yazmıstı. Baska seyler bir yana, Birinci Turk Tarih Kongresi’nin tutanaklarını bir karıstırın; orada Resit Galip’in Turkluk” ustune söylediklerine de göz gezdirin: dorikosefal”den, brakisefal”den geçilmez. Zeki Velidi ile Orta Asya’nın kuruyan iç denizi ustune uzun tartısmalara girer.
Ama ilkokulun bu and”ının ırkçı-soven bir ideoloji asılamak uzere hazırlanmıs bir metin olduğunu anlamak için Resit Galip’in bu tur eser”lerini incelemek de gerekmiyor. Bu metnin ne olduğu, ne yapmak istediği apaçık.
Böyle bir andı okumak, kendisini Turk” olarak tanımlayan biri için oldukça ağır bir eziyet olmalı. Bu durumlarda hep birileri çıkıp Turk” kelimesinin etnik olmadığını, genel olarak bu ulkede yasayan herkesi kapsadığını anlatır. Ama her turlu gunluk, genel, sıradan, normal bağlamda Turk”un kim ve ne olduğu anlatıldığında, Kurt, Arap, Ermeni, Yahudi vb. kökenli birinin orada kendine bir yer bulması da mumkun değildir. Bulgaristan’da soydas”larımız vardır (Yunanistan’da olduğu gibi). Ama Irak’ta Kuzey Iraklı” adıyla anılan birileri yasar.
Sorun, bizim kendimiz için normallestirdiğimiz, olağanlastırdığımız bu tur söz, slogan ve simgelerin bayağı yer tutması, bayağı kalabalık olması. Turkiye’nin toplum muhendisleri” butun ulkeyi bunlarla dösemis. Gazete alıyorsun, Turkiye Turkler’indir” diye okumaya baslıyorsun. Sabah okula baslarken Turk’um, doğruyum” diye bağırıyorsun. Sağın bayrak, solun bayrak, hangisi daha buyuk olacak yarısında. Maça gidiyorsun, olmadık pankartlar. Böyle uzuyor gidiyor.
simdi, bu kılık kıyafette, dunya içine çıkmak mumkun değil. Oturduğun yerde oturur, kimseye ilismezsen (ki ilismeden de pek duramayız), sana da ilismeyebilirler. Ama Avrupa’ya gideceğim”, Dunya siyasetinde rol oynayacağım” turunden iddiaların olacaksa bu ilkel ve saldırgan milliyetçilikten vazgeçmen, bunun ait olduğu çağdan uzaklasman gerekiyor.
Bunu yapmak için de bu kurmaca-duzmece dunyayı yıkıp bastan kurmak zorundayız. Bon pour l’orient” da değil, Bon pour Turquie seulement” tarihten, gerçeklik algısından, vecizelerden, sloganlardan kopmak zorundayız.
O zaman, kötu bir kâbustan uyanmıs gibi, önce biraz saskın, sonra gitgide ferahlayarak, rahatlayarak, normal insanlar haline geliriz.