05 Eylül 2009
31 Ağustos’ta Türkiye’yle Ermenistan arasındaki ilişkilerin tesis edilip geliştirilmesini öngören mutabakatın imzalanması, Ermeni yetkililerin ciddi bir analiz ve hesap yapmaksızın kalkıştığı yeni bir macera. Bu macera Ermeni davasına çok vahim zararlar verebilir.
Ve görünen o ki Ermeni yetkilileri, Türk tarafından gelen ve iyi komşuluk ilişkileri, sınırın önşartsız açılması veya geçmişle yüzleşilmesi yönünde hiçbir ciddi niyetleri olmadığını gösteren sinyalleri fark etmiyor (ya da rahatça görmezden geliyor). Yorumcular bu en son gelişmeler hakkında bir sürü şey söyleyecek. Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan ve ötesindeki potansiyel sonuçlarını, olası reaksiyonları tartışacak. Başka birçokları da çekimser bir bekle-gör pozisyonu alacak.
Fakat geçen yıl başlatılan ‘futbol diplomasisi’nden bu yana neyin belirdiğine daha yakın bir bakış şunu gösterecektir: Bekle-gör yaklaşımı aslında, daha ileri şartlı teslimi teşvik etmekten başka işe yaramayacak ve zararlı sonuçlar doğuracak olan bir tutum. Ermeni yetkililerin politikalarıyla (en hafif tabirle) öfkelenen diyaspora ve Ermenistan Ermenileri inisiyatifi ele almalı ve Ermenilerin haklarını güvence altına almak için mücadele eden saldırgan bir siyaset gütmeli.
Elleri taşın altına sokup Ermeni hükümetinin politikalarını kınamaktan fazlasını yapma vakti geldi, aslında
geçti bile. (ABD’de yayımlanan haftalık gazete, başyazı, 2 Eylül 2009)