Diyarbakir in son Ermeni si -
Bir sabah hatirliyorum yine bu avluda kapisini calmistim le le bu bahar bu senlik bu basindaki ne guzelliktir diyerek ellerini acmis sarki soyleyerek karsilamisti beni. Hic tanismiyorduk. Bana degil temmuz sicagindan korunmak icin basima sardigim salin ciceklerine acmisti kapiyi o gun..
Surici ndeki Meryem Ana Kilisesi nin avlusunda kadinlar oturuyor. Suryani kadinlar adlari Nathali Meryem Samira Aftunya Tehodora.
Cocuklar sarmis etraflarini oyle guzel bakiyorlar. Adlari Mose Gabriel Yosef Lukas Yakup. Beyzar Hanim yok aralarinda. Nerede? diyorum hasta diyorlar. Beyzar Hanim yani Diyarbakir in son Ermeni si hasta yataginda tavana bakip uyuyor. Yoksul tek goz evinin duvarlarina astigi aziz ikonlari Beyzar Hanim in acisina belli ki artik care degil. Kocasi Sitki Bey yol arkadasi. Bunca zaman hic ayrilmamis yanindan. Beyzar Hanim uyuyor artik pek cikmiyor avluya dediklerinde icim aciyor. Cunku bir sabah hatirliyorum yine bu avluda kapisini calmistim. Meryem Ana Kilisesi nin kapi araligindan basima sardigim turuncu cicekli ortuyu gormus ve le le bu bahar bu senlik bu basindaki ne guzelliktir diyerek ellerini acmis sarki soyleyerek karsilamisti beni. Hic tanismiyorduk. Bana degil temmuz sicagindan korunmak icin basima sardigim salin ciceklerine acmisti kapiyi o gun. Coskuyla selamlamisti. Hasankeyf ten aldigim o sala ne zaman baksam Beyzar Hanim in sarkisi gelir aklima kapiyi acisi. Beyzar Hanim artik hasta ve avluya cikacak ibadet edecek gucu yok... Papaz yardimcisi Saliba dan rica ediyorum Lutfen Beyzar Hanim bir merhaba dememe musaade etsin diye. Odasina giriyorum. Hasta yorgun haliyle toparlanmaya calisiyor. Basortusunu duzeltiyor. Hirkasini geciriyor omuzlarina. Omuzlari kuculmus yuzundeki canliliktan eser yok. Diyarbakir in son Ermeni si de gidiyor demek ki... Her anini fotograflamak her kivrimini yuzunun ellerinin kaydetmek istiyorum. Surici nin kasvetli havasini insanda yarattigi korkuyu dagitan bir nese vardi onda. Yol arkadasi Sitki Bey ile birbirlerine siginmislar. Aralarindaki bag tum kayiplara acilara gogus germis. Beyzar Hanim yatagindan zar zor kalkip avluya iniyor. Yuzu bir tarih elbette ama ellerini kavusturma bicimi cok sey anlatiyor. Yoksulluktan mi yoksa bir hakikat duygusundan mi terk etmiyor Diyarbakir i. Buraya tutunmus olmayi aciklayacak sozu yok. Ama gozleri her seyi anlatiyor.
Beyzar Hanim Surici nin yoksul yeni sakinlerine komsuluk ediyor. Salca yapmayi ogretiyor onlara kuruluk hazirliyor tursu kuruyor reyhan ayikliyor damlarda nane kurutuyor. Onlarla onlarin dilinde Kurtce konusuyor. Surici nde her sey degismis. Elbette Beyzar Hanim in gencliginin ahalisi yok. Gitmis herkes. Baslangicta kavimler halinde gidenlerden sonra gelenler de terk etmisler sehri. Simdiki sakinler koyleri boslatilan evleri yikilanlar. Canlarini kurtarmak icin atmislar kendilerini Surici nin karanlik kasvetli kucagina. Orada en fazla duyulan cocuk sesi. Sayilari sayilamayacak kadar cok olan cocuklar belki de henuz buyumediklerinden sevincliler. Gozler parliyor. Yuzler yasanan yoksulluktan habersiz umit icinde. O cocuklarin buyumesi oyle buyuk bir keder ki. Cunku ayni son bekliyor hepsini. Buyuyup delikanli olduklarinda kose baslarina tuneyip ellerinde sigara bir gunaha bakar gibi bakacaklar dunyaya. Oyle umitsiz bir bakis oyle ofke dolu. Patladi patlayacak. Ellerinde zincir ve bicak gelip gecenlere korku salacaklar. O cocuklari sabahin dokuzunda agizlarinda onlari baska âlemlere goturen cigaraliklarla gormek urpertiyor. Kendini bu sehrin sahibi goren herkesin sorumlu oldugu bu manzara sadece oradan gecenlere degil sayilari yok denecek kadar azalmis gayrimuslimlere korku veriyor. Saliba nin esliginde sokaklari geciyoruz. Behram Pasa Camii nin onunde biriken gencler vakit sabah mi aksam mi hic bilmeden karanlik bakislar firlatiyor etrafa. Belli ki ev iclerine sigamamislar. Belli ki dunya duman baslarinda. O cocuklarin o halinden uzuntu duymak care degil. Gocle gelen yerinden yurdundan yerlesik degerlerinden koparilmis bu genclerin rehabilitasyonu ne kadar gerekli bir bilinse. Herkesten sorumlu davranmasi beklenir ama onlari suctan uyusturucudan alikoyacak bir isaret bile yok ufukta. Terk edilmis durumdalar. Tuhaf olan terk edildiklerinin fazlasiyla farkindalar. Onlardaki ofke ve yikicilik hep bundan. Surici nde korkumuza eslik eden bir dalginlikla yuruyoruz. Yasli bir Kurt Kayip evinizi mi aramaya geldiniz size yardim edelim. Hepiniz komsumuzdunuz gittiniz. Aramizda sevgi vardi birbirimizi severdik diyor. Biz oylesine dolasiyoruz dedigimizde bir zamanlar yasadigi sehri sokaklari evini aramaya gelen Ermenileri anlatiyor. Cok sik geliyorlar evlerini ariyorlar. Aci tabii diyor.
Bu vicdanin usumesine musaade etmemeliyiz
Diyarbakir daki gayrimuslim cemaatin pazar ayinleri nerdeyse her hafta Meryem Ana Kilisesi nde yapiliyor. Insanda huzun yaratan naif dekoru ve yoksulluguyla dunyadaki en guzel kiliselerden biri olan Keldani Kilisesi ise agir bir sessizlik icinde. Kimseleri gormeseniz de kapisi cogu gun acik olan kilisede bir mumun yakildigini gormek dahi insanin icini isitirken duvarlara sinmis yalnizlik cemaatinin neredeyse tukendigi duygusu fazlasiyla huzunlu yapiyor orayi. Kuyumcu Ibrahim ve Yusuf beylerle konusup pazar ayinini Keldani Kilisesi nde yapmalarini rica ediyoruz. Amacimiz fotograflamak. Cemaatleri tukenmeden onlardan bir ani kalsin istiyoruz. Bizi kirmiyorlar. Pazar sabahi Keldani Kilisesi ne vardigimizda ortalikta dolasan telasli kucuk cocuklar goruyoruz. Beyaz entarileri giymis ayine melek kiliginda katilmak uzere hazirlar. Kizlar firfirli basortulerini baglamis bir koro olusturmuslar. Diyarbakir daki gayrimuslim cemaatin halini anlatan buruk bir sahne. Kucuk cocuklar tipki Surici ndeki diger akranlari gibi her seyden habersiz fotograf verme telasindalar. Ama kadinlar ve yaslilar buyuk bir issizlik hissiyle dolular. Sanki terk edilmisler. Beyzar Hanim yine yok aralarinda. Ayin basliyor. Keldani kizlar korosu yanaklari al al hancerelerinden ilahi okuyorlar. Papaz Yusuf Efendi disiplini hic aksatmadan ayini tamamliyor. Sitki amca en onde. Sonra agir hasta adimlarla Beyzar Hanim gorunuyor kapida. Ne iyi etti diyorum icimden. Cunku onu gormek eksik bir fotografi tamamlamak gibi. Gidenlerin geri gelmesi gibi onu gormek. Iceride ayin yapilirken kasim sogugunu iliklerimizde hissediyoruz. Diyarbakir in bazalt sogugunda daha da icimize kapaniyoruz. Birbirimize sicakligimizi hissettirmekten baska da yol yok. Burada usuyen bu insanlar icin bir sey yapmak cok mu zor diye dusunuyorum. Dunyadaki en guzel en orijinal kiliselerden olan bu kucuk kiliseyi isitmak neden bu kadar imkânsiz? Kucucuk cemaatleriyle peygamberlerine Meryem Analarina dua eden bu insanlarin titremesine taniklik etmek bir sehrin vicdanina nasil sigiyor? Keldani Kilisesi ni o usumeden kurtarmak fikri rahat birakmiyor beni. Cunku bu haliyle Keldani Kilisesi nde usuyen sadece beden degil. Ruh da usuyor Surici nde.
Ayin bitiyor ve disariya cikiyoruz. Diyarbakir gunesinin altinda kursuler dizilmis sicak corek cay hazirlanmis. Beyzar Hanim sirtini kilisenin duvarina yaslamis hic konusmadan oturuyor. Elindeki bir parca coregi zar zor yutarak gunese bakiyor. O gunese bakarken kilisenin avlusunda catisi kapilari olmayan metruk eve daliyorum. Gecmisin sesleri buralarda daha cok duyuluyor sanki. Ama aramizda o sesleri en cok Beyzar Hanim duyuyor. Gidenleri donmeyenleri sanki en cok Beyzar Hanim susarak yasatiyor. Beyzar Hanim bu sehrin son Ermeni si. Bu sehrin vicdani Beyzar Hanim. Bu vicdanin usumesine hicbirimiz musaade etmemeliyiz.
Bu haber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com