Kudus deki bir kilisede Ermeni papazlarla Rum papazlarin yumruk yumruga kavga ettiklerini goren; ger - Haber Arşivi 2001-2011
02 Mayıs 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4516 / Ամիս : Ահեկան / Օր : Հրանդ / Ժամ : Հուրփեայլեալ

Haber Arşivi 2001-2011 :

14 Kasım 2008  

Kudus deki bir kilisede Ermeni papazlarla Rum papazlarin yumruk yumruga kavga ettiklerini goren; ger -

Kudus deki bir kilisede Ermeni papazlarla Rum papazlarin yumruk yumruga kavga ettiklerini goren; ger

Kudus deki bir kilisede Ermeni papazlarla Rum papazlarin yumruk yumruga kavga ettiklerini goren; gerek Musluman gerek Hiristiyan gerekse bir Yahudi Osmanli’yi hatirlamadan edememistir. Osmanlinin bir manga askerle sagladigi baris ortamini Israil bugun tankla topla saglayamiyor. Saglamasi da mumkun degil. Bunu saglayan insanlarin her seyden once gonul adami olmalari gerek. Kutsala ve insanligin manevi degerlerine saygili olmalari gerek. Turk insaninin oralari hangi ruhla bekledigini anlatmasi acisindan rahmetli Ilhan Bardakci’nin anlattigi bir hadiseyi hikâye ederek aktarmak isterim. Osmanli askeri 1917 de Kudus’ten huzun icinde cekilirken bu kutsal beldenin yagmalanmasi ihtimaline karsi bir manga askerini birakmisti. Hasan Onbasi Kudus’te kalanlardandi. 1972 yilinin bahariydi ve gunlerden cumaydi. Mescid-i Aksa’nin etrafinda Israil askerleri dolasiyordu. Israil askerlerinin Mescid-i Aksa’ya gelen Muslumanlarin uzerini bir sakiymisler gibi aramasi Muslumanlarin yuzlerinde buruk bir huzun birakiyordu. Mescid’in ilk avlusu da dolmak uzereydi. ’On iki bin samdanli avlu’’ diyordu insanlar buraya. Yavuz Sultan Selim Han 1517 de Kudus’u Islam topraklarina yeniden kativerdiginde tebasiyla beraber yatsi namazini Mescid’in avlusunda kilmak ister. Avlunun aydinlanmasi icin o gece tam on iki bin samdan yakilir. Iste bu isim o zamanlardan kalmadir. Birinci avlunun hemen ardinda birkac basamakli genis merdiveni ciktiktan sonra ikinci avluya giriliyordu. Ikinci avluda simasi Anadolu caligi uzun boylu zayif kemikli yapili bir ihtiyar vardi. Uzerinde eski zamanlardan kalma tuhaf bir giysi vardi. Giysi ne paltoya ne de kaputa benziyordu. Bu tuhaf giysi adamin heybetine heybet katiyordu. Basinda kalpak mi takke mi oldugu tam anlasilmayan yine garip bir baslik vardi. Magrur bir tavirla oylece dik duruyordu. Yuzu zemini yirtilmis dag etegi gibiydi. Durusu giyinisi bakisiyla hemen dikkat cekiyordu. Meraklanmistim. Oradakiler birbirlerine soruyordu: ’Kimdir bu adam?’’ ’Yillardir burada nobet tutar gibi bekleyen bir meczup iste!’’ dedi biri umursamaz bir tavirla. Sanki binadan bir parcaymis gibi goruyordu insanlar onu. Bakmiyorlardi. Belli ki ona alismislardi. Bu zat avluda gezinen bir Anadolu insaninin dikkatinden kacmamisti. Yanina vardi. Selam verdi. Yuzune bakmadi. Dimdik duruyor gozlerini ufuktan ayirmiyordu. Selami tekrarladi. ’Baba selamunaleykum!’’ Birden cizgili yuzu gerildi. ’Aleykumselam ogul Turksun degil mi?’’ Konusmustu. Ustelik Turkce. Adamin gozlerinin ici parladi. Onu kendine neden yakin hissettigini anlamisti sanki. ’Evet Turkum baba. Sen de Turksun herhal? Neden burdasin? Ne yapmaktasin boyle?’’ Gozleri bugulandi birden. Sarildi optu Anadolu’dan gelen adami. Hasretle optu hemde. Kirk yillik evladiymis gibi optu yanaklarindan sarildi kaldi bir muddet oylece. Adam sasirmisti. Sonra sesi titreyerek anlatti: ’Ogul dedi Devlet-i Âli cokerken 401 yil 3 ay 6 gun bekciligini yaptigimiz Efendimiz Aleyhisselamin miraca yukseldigi bu yuce makamin sahipsiz kalmasina gonlumuz razi olmamistir. Orduyu Humayun buralari terkederken Ingilizler sehre girene kadar bu kutsal mekan sahipsiz kalip yagmalanmasin diye bir manga asker birakti ardinda. Ben o askerlerden biriyim. Esirlik pahasina olum pahasina bu goreve gonullu talip oldum ben. Efendimiz Aleyhisselam’a hurmetin kerameti olsa gerek Ingilizler esir muamelesi yapmadilar bize. Digerleri memleketine dondu. ’Don!’’ emri gelmedikce donmem dedim ben. Donmedim de. Efendimiz Aleyhisselamin makaminda nobet tutmak herkese nasip olmaz. Gerci onun makamini layikiyla korudugumuz soylenemez evlat. Yabanin cizmeleri altinda cignenir bu mekan simdi. Ben bu kapinin gonullu bir bekcisiyim. Bu kapidan ayrilmadigim icin belki Efendimiz Aleyhisselamin sefaatine mazhar olurum. Simdi senden bir ricam olacak evlat.’’ Anadolu’dan gelen adamin gozleri dolmustu. Heyecanla: ’Emret baba rica da ne demek!’’ dedi. ’Memlekete vardiginda Tokat sancagina yolun duserse eger. Burayi bana emanet eden kolagasi (Onyuzbasi) Musa Efendi’yi bul. Ellerinden benim icin op ve ona de ki: ’11. makineli takim komutani Igdirli Hasan Onbasi o gunden bu yana biraktigin gibi Efendimiz Aleyhisselamin âli makamini serefle beklemekte ve nobetinin basindadir.’’ Anadolu’dan gelen adamin gozlerinden sicim sicim yaslar suzuldu. Gozleri adamin baran baran yirtilmis yuzunde takili kaldi. Yutkunamadi bile bir an. Adam birden tekmilini alninin akiyla vermis bir kumandan edasiyla diklesti. Gozlerini ufka dikti nobet bekler vaziyeti aldi. Tam elli yildir burada bekliyordu ve beklemeye devam ediyordu. Anadolu’dan gelen adam ellerine sarildi optu optu. Etrafa baktiginda herkesin kendilerine dikkat kesildigini gorduler. Dis avluda Israil askerleri dolasiyordu. Anadolu’dan gelen adam etraftakilere seslendi: ’Tuhaf tuhaf bakmayin oyle. Bu eller opulmeye layiktir. Bu elleri zamaninda opseydiniz eger bugun boyle mahzun gezinmeyecektiniz bu avluda!’’ Evet; Mescid-i Aksa’nin avlusunda gezinen insanlarin mahzun gezinmemeleri icin oranin korumasini ustlenen insanlarin bu temiz yurekli Anadolu insaninin tasidigi yuregi tasimasi gerek vesselam.




Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+