Konstantiniyye nin tarihi -
Philip Mansel bir saray ve hanedan tarihcisi. Bulundugu yerden butuncul bir Dogu gormesine ragmen disarlikli tutumdan arinarak yazmayi basarmis; Konstantiniyye nesnel bir tarihcinin kitabi
Turk edebiyati ustune Batili yazarlarin yaptiklari calismalar her zaman eksiktir. Kimi romancilarimizin Bati da buradakinden daha iyi anlasildiklari bicimindeki sozlerini yalnizca serzenis olarak anlamak gerekir ki soylediklerini dogrulayan ornekler neredeyse yoktur. Isin icinde yaraticilik yazinsal dil icinde olusan bir surec soyutlamalar ve duslerle birlikte tamamlanan bir yazi varsa onu icinde yasamadan tam anlayip cozumlemek olanaksizdir.
Bati da bizi bizden daha iyi anlatanlar var elbette ama edebiyat gibi dolayimli dil ve anlamin icinde degil de dolaysiz bilginin alanlarinda. Tarih sozgelimi basta geleni.
Bizde Osmanli tarihi ustune yapilan calismalarin Bati da yapilanlardan az olusunu aslinda inanilmasi kabul edilmesi guc bir karadelik saymamiz gerekir ama bu halimizi dogallastirmisiz. Yazili kaynaklardan devlete ya da ozel kisi ve kurumlara ait arsivlerden ama ayni zamanda bunlarin yurtdisindaki pek cok ulkede bulunan turevlerinden yararlanmadan tarih yazilamayacagina gore yurtdisinda yazilanlarin bizim tarihcilerimizin yazdiklarindan en azindan nicelik olarak daha cok olusu aciklanabilir.
Philip Mansel in Konstantiniyye si hem tasidigi bilginin guvenilirligi hem de bilgiyi herkesin kolayca okuyacagi bicimde aktaran anlatim bicimiyle one cikan kitaplardan. Philip Mansel bir saray ve hanedan tarihcisi. Ustelik bulundugu yerden butuncul bir Dogu gormesine karsin disarlikli tutumdan kendini arindirarak yazmayi basarmis; Konstantiniyye yi oryantalizme dusmemeye calisan bir yazarin kitabi olmaktan cok oryantalizmle ilgisi bulunmayan nesnel bir tarihcinin kitabi olarak yazmis. Duygulari da dusunceleriyle ayni salinimda. Belki bir Batilinin -burali olmadigi icin- Dogu ya Dogu oldugunu dusunmeden yaklasmasi olanaksizdir ve Mansel de Osmanli Konstantiniyyesi ni anlatirken Dogu yu anlattigi duygusundan busbutun arinamamistir. Gene de onun duydugu yakinlik Bati nin buyuk sehirlerinin tarihine duydugu yakinliktan belli ki az degildir.
Ilginc olan su ki -Konstantiniyye ye yazdigi Onsozde bunu Mete Tuncay da belirtiyor- Istanbul da Osmanli mozaigi ozellikle 20. yuzyilda bozulmus gene bu yuzyilin sonlarinda Istanbul un sehir mozaigi de geri donulmez bicimde degismis. Mansel in kitabina koydugu alt baslik: Dunyanin Arzuladigi Sehir 1453-1924. Bu epeyce hacimli ve yasanan buyuk degisimi bir kitabin sinirlari icinde olabilen en parlak bicimde anlatan kitabin baslangic tumcesi de: Sultan 29 Mayis 1453 gunu ogleden sonra ne zamandir arzu edilen sehre girdi.
Dogu Roma nin yeni imparatoru
Sonra Dogu Roma nin kutsal sehrini fetheden II. Mehmed in seruvenini anlatir Mansel. Onun butun yazdiklarinda Fatih Sultan Mehmed in elbette bir Osmanli Imparatoru olusu yaninda ikinci bir kimligi de olustugunu ister istemez Konstantiniyye nin imparatoru oldugu da anlatilir ki onu bu ozelligiyle oteki butun Osmanli imparatorlarindan ayirmak gerekir. Butun dunyanin baskenti gibi gorulen ve dunyanin en zengin sehri olarak dile dusmus bu olaganustu sehri fethetmis ve Dogu Roma nin da imparatoru gibi butun dunyaca gorulmus olmasi Sultan i apayri bir Osmanli olarak anlamayi gerektirmistir. Biz de en cok bu sultanimiza hayran degil miyiz?
Osmanli mozaigini neden sonra bozan etken Istanbul un Turklestirilmesi olmustu; oysa o zamana dek bin bir cesit kimligi bir arada yasatmaya calisan cokuluslu Istanbul II. Mehmed in kimligini ancak bir Dunya Imparatoru olarak taclandirdiginda rahatlayan bir dunya sehriydi. Fatih Islam in disinda kalanlara Bati nin hicbir hukumdarinin azinliklara gostermedigi hosgoruyu hem de beklenmedik olcude gostermisse bu da onun ilk Istanbul hukumdari olusundandir. Mansel de pek coklari gibi Fatih caginin en acik goruslu hukumdariydi diyor. Su bilgi de simdi sasirtici sayilir: Konstantiniyye nin fethinden sonra Osmanli mulku icinde Islam dinine gecis orani dusmustu.
II. Mehmed in engin hosgorusu yaninda bir dunya imparatoru olarak atilacak adimlari ilkin kendisinin atmasi gerektigine inanci ve herhalde asiri ozguveni onu Rumlara Ermenilere yaklastirmisken Hristiyanliga da kutsal bir din olarak buyuk saygi duymasina yol acmisti; bu duzeyde hosgoru elbette sonraki Osmanli hukumdarlarinca gosterilmeyecekti.
Konstantiniyye kitabinda ilgimi en cok Fatih in anlatildigi bolumler cekti elbette ama Fatih in dunyanin gordugu en sira disi hukumdarlardan olduguna da hic kusku yok. Bu buyuk Osmanli sultanini tanimlayacak tek sozcukluk bir nitem aransa o da sanirim merak olur. Kuran i ve Incil i Dogu nun ve Bati nin sairlerini bir arada okuyan; butun kulturlere saygi duyan; birkac dili konusup dili bir yasanti gibi alan Fatih kendi doneminde Konstantiniyye nin gitgide zenginlesmesinde de pay sahibiydi. Gene de o gun baslayan zenginlesme Osmanli nin Bati daki gibi bir devlet orgutlenmesi ve anlayisina sahip olamamasi yuzunden zamanla ve adim adim cokuntuye ugradi.
Zenginlik ve savurganlik
Mansel 17. yuzyilin ikinci yarisina gelindiginde Konstantiniyye de 485 cami ve 4492 mescit bulundugunu yaziyor. Konstantiniyye dunyanin en Musluman sehri degildi ama baska hicbir sehrin ondan daha cok camisi yoktu. Osmanli Imparatorlugu nun servetinin nereye gittigi cok sik sorulur. Cevaplardan biri cami yapimlaridir.
Camiler Imparatorlugun dunyaya karsi durusunu ve zenginligini simgelemeyi amaclayacak gorkemde yapiliyordu ama yillarca suren yapimlara da muazzam paralar harcaniyordu. Hazinenin bu yola akittigi para oylesine buyuktu ki 18. yuzyila kadar hukumet gelirlerinin yuzde 10-17 si hac faaliyetine harcaniyordu ve bu tutar sarayin yonetim giderlerinden coktu. Sonra Imparatorlugun simgelerinden Topkapi Sarayi ni yaptirdi Fatih. Su da Batililarin ve Mansel in ilgisini cekmistir ki devleti saraylari camileri ve torenleriyle gorkem ve gosteris icinde vareden Konstantiniyye nin sultanlari alcakgonullu bir gunluk hayat surmeye calisirdi.
Ne ki egitim kultur ve okuma bu zenginlige kosut degildi. 15. yuzyilin ikinci yarisinda Avrupa nin cehresini degistiren matbaa 1515 yilinda I. Selim tarafindan yayimlanan bir fermanla idam cezasinin kapsamina girdi. Guzel yazi (hat) sanati cok gelismisti ama boylece yazilanlar da yalnizca estetik kaygilarla sinirli yonetimi tedirgin etmeyecek seylerle sinirlaniyordu. Bu yuzden Muslumanlarin uzak durdugu matbaaya ve kitaba gayri Muslimler ilgi gosterdi. Osmanli Imparatorlugu nda basilan ilk kitap da Dort Sutun adli Ibranice bir Yahudi kanunnamesiydi. Sonra Yenikapi da ilk Ermeni matbaasi kuruldu.
Muslumanlarla gayrimuslimlerin birbirlerinden farkli haklari kullanabilmelerinin nesnel temeli elbette nufus yapisiydi. Bazi alanlardaki beklenmedik serbestligin baslica nedeniydi bu. Oyle ki Osmanli tarihinin buyuk bolumu boyunca Konstantiniyye nin nufusunun yaklasik yuzde 58 i Muslumanken yuzde 42 si Hiristiyan ve Musevi olarak kalmisti. Simdi olur olmaz konusanlar bunlari gozardi mi eder yoksa bilmez mi? Nedenleri ne olursa olsun bu dengenin sehir hayatina yaptigi kultur katkisi muazzamdi. Tersini nufusun ezici cogunlugunun Musluman oldugu bu sehrin tarihinin nasil yazilacagini dusunmek bile urkutucu olabilir.
19. yuzyilin sonuna dek butun buyuklugunu ve gorkemini milliyetcilikten uzak durmasina borclu olan Konstantiniyye neden sonra Bati dan alinan dusuncelerin etkisiyle goz kamastirici yayilmaci yanilsamalarin uretilmesi ve Balkanlardaki milliyetci ve bagimsizlikci hareketlerin tetiklemesi yuzunden Turkluk suuru ve Turkculugun kesfedilmesiyle baskalasmaya basladi. 1900 lerin ertesinde Ittihat ve Terakki nin yarattigi siyasal ortam her turlu milliyetciligin gelismesi icin uygun kosullar yaratti. Turk milliyetciligi de bu arada cekici bir siyasal akima donustu. Ondan sonra sehir kendi kargasasina yenilmeye basladi ama bu kacinilmaz kargasadan yeni bir dunya dogacagi da kuskusuzdu.
Dunyanin baskenti: o zamanlarda hâlâ sehrin sahibi gibi yasayan Rumlar; Ortodoks Katolik ya da ikisinden de ayriligini koruyan Ermeniler; Fatih in hayran oldugu ve 1880 lerde butun sehrin nufusunun dortte birinin yasadigi Galata ve Frenkleri; pogrom getto ya da engizisyonu aklina bile getirmesine gerek olmadan zenginliklerini artiran Yahudiler; islemeli ceketleriyle dolasan Kurtler; celebiyeli ve kefiyeli Araplar; basliklari beli siki siyah entarileriyle Cerkezler; turuncu kusaklarinin altinda belli ettikleri tabancalariyla Arnavutlar; sivri burun pabuclariyla Lazlar; on bin milletin koprusu Galata: yeryuzunun butun insanlarinin cenneti: Konstantiniyye
Bu haber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com