Yetimin hakki -
Yetimhaneyi cocuklar kendileri insa etmisti.
Madem ki Ermenisin butun asagilanmalara gogus germelisin. Sesini cikarmadan kimligini mumkun oldugunca saklayarak surekli saklanarak yasadigin takdirde sana kimse dokunmaz
Bu bir el koyma oykusu. Alabildigine aci bir oyku. Yitirilen daha dogrusu gasp edilen bir cennetin tasviri ustune kurulu. Kurgulanabilmesi icin kahramanlarinin ozel albumlerinden yararlanildi. Bizimle paylasabilmek icin o albumlerden cikarilip art arda dizilen bu fotograflar bir sairin diliyle o gokyuzu gibi hicbir yere gitmeyen cocuklugun seker kokan gunlerinden alinmis suretler.
Mutlulugun bellegi gucludur. Mutluluk hoyratca ezilip yok edilmesinin ustunden onlarca yil gecmis olsa da unutmaz. Unutulusun kekre sularinda yikaniveren anilar zulumlerden zulum begenilen eyyamin malidir.
Bu oyku asla unutulmayacak bir mutluluktan basliyor. Cocuklarin paylasarak oynayarak eyleyerek yolunu dosedikleri bir mutluluktan. Cocuklugun masal kipinden.
1950 li yillarin yoksullugun hic yadirganmadigi ikliminde basliyor kimsesiz Ermeni cocuklarin seruveni. Gedikpasa daki Ermeni Protestan Kilisesi nin en alt katinda. Orasi yetimhane. Geceleri uyku saatinde 50-60 kimsesiz cocugun soluklarindan orulu bir dus asili havada. Onlari isitan koruyan sakinan bir dus. Soguk kis sabahlari uyanip Incirdibi Protestan Ilkokulu na gitmek donuste kilisenin beton avlusunda kosturmak gene iyi. Butun cocuklarin mevsimi olan yaz gelince daraliveriyor dunya. Arkadaslarin bir bolumu koylerine donmus gidecek evi olmayanlar kalmis o kizgin betonun ustunde. Yaz yuzlerine gulmuyor. Yaz sonu donen arkadaslari Ermeniceyi unutmus bambaska bir alemden geliyorlar sanki. Butun cocuklarin ortak dili olan yaz onlari birbirlerinden uzaklastiriyor. Kimisini tutsak ederken kimisini uzak ellerin gecici sefkatine terk ediyor.
Daha basindan yepyeni bir dunya vaat eden 60 li yillarla birlikte cozum de bulunuyor. Tuzla da denize yakin bir arazi satin aliniyor kilise adina tescil ettiriliyor. 8-12 yas arasi 13 cocuk bir yaz sabahi yola cikiyor. Hicbirinin omur boyu unutamayacaklari bir yolculuk. Hrant Dink in cocuklugunun bize aktardigi kadariyla
1. Gedikpasa dan Sirkeci ye yuruyerek
2. Oradan vapurla Haydarpasa ya gecerek
3. Haydarpasa dan trene binip Tuzla istasyonunda inerek
4. Tren istasyonundan bir saat yuruyerek gol ile denizi kenarlayan genis ve ucsuz bucaksiz duz bir araziye variyorlar.
Bir yani gol bir yani deniz cocuklugun cennetine daha uygun bir masal ulkesi bulmak mumkun mu? Sayilari gun gectikce artan cocuklar uc yaz boyunca geceleri yorgunluktan yataklarina iseyecek kadar yogun calisarak kendi yaz kamplarinin binasini insa ediyor.
Cocuklarin cocukluklarinin hakkini almalarinin oykusunu fotograflariyla izleyeceksiniz. Hicbiri Ara Guler fotografi degil tabii. Amator ellerden acemi gozlerden cikma hepsi. Ama makineyi tutanin her fotografa yansiyan sevgisi gururu; poz verenlerin kendilerini o gozlere birakivermelerindeki guven her birini Ara Guler in elinden cikma olaganustu bir fotograf gibi okunakli kiliyor. Sozgelimi cocuklarin kamp binasini tamamladiktan sonra verdikleri poz. O ani nasil kurdular acaba? Herkes istedigi kata mi cikti arkadaslariyla omuz omuza poz vermek icin? Ust kattaki odalar cocuklarin yatak odalari. Artik kendi diktikleri agaclarin golgeledigi deniziyle goluyle kendilerinin olan bir dunya var iste. Cocuklari birlikte su tasirken temizlik yaparken gormek bu kez insanin icini acitmiyor. Onlarin heveslerini fark etmemek mumkun degil. Kendi diktikleri camlar coktan asmis boylarini. Denize yuzmeye giderken aralarindan geciyorlar. Ya niluferli havuzun onunde cektirilen hatira fotograflari.
Kampin gundelik hayati iyice sekillendikten sonra her sabah kucuk bir mutluluk ayini gibi Morakur un kizlarin saclarini ormesi. Morakur Ermenice teyze demek. O herkesin Morakur u. Pembe giysili guzel kara kizlar onun cevresinde toplanmis. Morakur un sandalyesi onune diz cokmus kucuk kizin sacinin orulusunu hayranlikla izliyorlar. Morakur un yuzunde hayati boyunca cocuk oksamis bir insanin dingin sabirli sevecen ifadesi var. Arkada durup hayranlikla bu islemi izleyen kucuk kiz besbelli buyuyunce herkesin Morakur u olmak sabahlari kucuk kizlarin sacini ormek onlari yedirip icirmek istiyor. Bir tane kucuk oglan bu kiz ritueline sizmayi basarmis. Basinda sapkasi resmin orta yerinden bize bakiyor. Belki gercek torunudur Morakur un. O kucuk kizlar da gordukleri sevgi ve ilginin bedelini oder gibi kabul etmisler o haytayi aralarina.
Sonra onunde en temiz giysilerle boy gosterilen o golgeli havuzun bir baska halini goruveriyoruz. Niluferler curuyup yok olmus. Yaban otlari sarmis havuzun dort bir yanini. Kucuk ellerin merak ve mucize beklentisiyle dikmis oldugu cicekleri bogmus coktan yabanlar. Bir zamanlar cocuk sesleriyle senlenen havuz basi simdi bir yangin yerine benziyor. Cunku onca emek onca yasantiyla var edilmis olan kamp arazisi tam 21 yil sonra 1983 yilinda Kilisenin elinden alinip eski sahibine parasiz olarak teslim edilir. Yargitay 60 li yillarin sonunda 1936 yilinda konmus yasanin dahiyane bir yorumunu yaparak o gunlerden beri vakiflarin edinmis oldugu mallara el koyar. Kisacasi Ermeniyseniz malinizi kendi cemaatinizin vakfina hibe edemezsiniz. Vakiflar mulk edinemez. Bugune dek Ermeni cemaatinin vakiflarina ait 30 u askin bina ve arsaya devletce el konmus bunlar vakiflarin elinden alinip eski sahiplerine iade edilmistir. Bu devletin azinliklarin mulk edinmesi konusunda acikca dile getirmis oldugu kaygilarin uygulamaya yansimasidir. Onca cocugun emeginin hayatinin gasp edilmesi karsisinda yasalarin karsisinda boynumuz kildan ince diyecegiz oyle mi?
Degil iste. Birarada yasamamizin kosullari hep dayanilmaz agirlikta olageldi. Birlik ve beraberlik savsozunun tanimladigi hayat bizi hep farkli farkli dunyalara yeden; irk cins milliyet sinif ve cesitli kimliklerin golgesinde yaftalayip farkli cehennemlere yerlestiren bir hoyrat islem. Acik bir toplama kampinin sakinleri gibi bize odetilecek olan bedeli ogrenmek icin titreserek bekledigimiz bir korku tuneli. Hele diyelim kadiniz Ermeniyiz Kurtuz cocuk ya da yoksul ve caresiziz; bu kosullarda bize cikarilan bedel hayatimiza mal olabilir pekâlâ. Hâlâ ust duzey devlet yetkililerimizin dusman gordukleri Kurtleri asagilamak amaciyla onlari akillari sira daha dusuk bir irkin adiyla Ermeni dolu ibaresiyle tanimlamalarindaki vahset ustunden atlayip gectigimiz takdirde bizim de er ya da gec payimizi alacagimiz bir zulmun habercisi oluyor.
Bu topraklari irkciligin-ayrimciligin hicbir zaman maya tutamamis oldugu yuce Osmanli geleneginin bicimledigi mozaik olarak adlandirma konusunda israrli olanlara soyleyecek cok sey var. Deprem felaketinden sonra kimsesiz kalan cocuklara talip olan ailelerin bakimini ustlenecekleri analik-babalik edecekleri cocuklarda aradiklari ozelliklerin dokumunu okumussunuzdur. Sari sacli mavi gozlu zeki kiz cocuklari pesinde kurtarici ailelerin cogunlugu. Kurtarilmanin sevilip korunmanin onkosullari bunlar. Ozellikle kiz cocugu tercih etmelerinin nedeni belki ev islerinin de bir ucundan tutar diyedir. Buyuyunce de iyi bir kapiya satilir telli duvakli evlendirilir.
Irkciligin ayrimciligin her turunun icsellestirilmis oldugu sadece yadirganmadigi icin yok sanildigi hayatimizdan birkac resimalti hatirlatmakta yarar var. Cocuklarimizi zehirleyen gariban eroin dagiticisi yamyam zenciler kahpe Rumlar hoduk anlaminda kiro Kurtler kara kuru diye asagilanan varos cocuklari hirsiz Cingeneler . Haydi biraz inceltelim; daginiklik gordugumuzde cifit carsisi kirli insana Safi kopegi ensest soz konusuysa kizilbas velhasil hayatimizi tehdit ettigini dusundugumuz her durum icin yerlesik birlikte yasayageldigimiz otekileri asagilayici bir kalip. Sunni Musluman Turk heteroseksuel iyi beslenmis sehirlilerin karsisinda hep alt basamaklarda cit cikarmadan duran; haklarini aramak icin seslerini yukseltmeyi akillarina bile getirememeleri saglanmis onca insan.
Madem ki Ermenisin butun asagilanmalara gogus germelisin. Sesini cikarmadan kimligini mumkun oldugunca saklayarak surekli saklanarak yasadigin takdirde sana kimse dokunmaz. Mulkiyet konusunda belirli farkliliklar disinda butun vatandaslara taninan haklardan yararlanabilirsin.
Bu anlasmanin ardinda irkcilik mevhumundan âri bir toplum tasavvuru gorenler o kendilerinden uzaklastikca duygusal birer masala donusen kitle katliamlari toplama kamplari kole ticareti gibi canavarliklarin yolunu acanlarla birlikte anilacak.
Insanlarin irk din cinsiyet ve yaratici zalimlerin belirledigi diger ozelliklere gore siniflandirilmasina sadece sessiz kalarak riza gosterdigimizde bile Her yakin zulmun kucuk hisseli uzak ortagi olacagiz.
Tuzla kampi orneklerden bir tanesi. Hayatimizi geri istiyoruz. Kendimiz olma kendimiz kalma hakkimizi rahatca kullanabilecegimiz bir dunya istiyoruz diyen herkes emekleri anilari cocukluklari ellerinden alinmis insanlarin yaninda durmak zorunda. Ustelik hic zaman kaybetmeden. Irkciligin kopek disleri hanidir girtlagimizda.
Yildirim Turker in bu yazisi 21 Ocak 2001 tarihli Radikal Iki de yayinlanmisti.
Bu haber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com