Hrant Dink in Yasam Oykusu - Haber Arşivi 2001-2011
24 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Լուսնակ / Ժամ : Լուսակն

Haber Arşivi 2001-2011 :

21 Ocak 2007  

Hrant Dink in Yasam Oykusu -

Hrant Dink in Yasam Oykusu

Hrant Dink 15 Eylul 1954 te Malatya da dogdu. Anne-babasi 1961 yilinda Malatya dan Istanbul a tasinmalarinin ardindan bosandi. Hrant ve iki kardesi ailenin bolunmesinin ardindan Gedikpasa daki Ermeni Yetimhanesi ne yerlestirildi. Liseyi bitirdikten sonra Istanbul Universitesi Fen Fakultesi’nde Zooloji egitimi aldi. Bir sure sonra yetimhanede birlikte buyudukleri Rakel ile evlendi. MUCADELE ILE GECEN BIR HAYAT Kardesleriyle birlikte actiklari yayinevi kirtasiye isini surdururken esi Rakel’le birlikte kendileri gibi Anadolu’dan gelen kimsesiz ve yoksul cocuklarin yetistigi Tuzla Ermeni Cocuk Kampi’ni yonetmeye basladi. Dink Denizli Piyade Alayi nda sekiz ay askerlik yapar. Bazi cemaat gazetelerinde kitap elestirileri ile baslayan yazi hayati basinda cikan yalan haberlere gonderdigi duzeltmeler ile duyulmaya baslar. Patrikhane’ye Ermeni toplumu cok kapali yasiyor kendimizi iyi anlatirsak onyargilar kirilir’ diyerek bu amacla Turkce bir gazete cikarmayi onerir. 5 Nisan 1996 tarihinde ilk sayisi yayinlanan Agos gazetesi nin kuruculugunu yayin yonetmenligini ve basyazarligini ustlenir. Agos disinda Zaman gazetesi nde yazar. Ermeni Diasporasina 1915 olaylari icin soykirim kelimesini icermeyen daha yumusak muhalefet yurutmeleri cagrisinda bulunan Dink Ekim 2005 te Turkluge hakaretten 6 ay hapis cezasi aldi. DINK in albumunden... Gazeteci- yazar Hrant Dink in ilgi cekici yasam oykusu 2 Ekim 2005 tarihli Hurriyet Pazar in Album kosesinde Emel Armutcu imzasiyla yayinlanmisti. Turkiye de Ermeni denince akla gelen Ermeni meselesi denince ise basvurulan ilk birkac isimden biri. Ermeniler in 1915 te Turkiye topraklarinda yasadigi bir soykirim miydi degil miydi sorusunun soruldugu ilk kisilerden. Turkiye de Ermeni meselesiyle ilgili bir konferans mi duzenlenecek konusmaci listesinin basinda illa ki yine onun adi. Bunun nedeni on yildir bir cemaat gazetesi olmaktan cok Turkiye de yasayan Ermeniler in belki de Patrikhane den daha fazla kapisi penceresi olmus sivil toplum kurulusu haline gelmis Agos gazetesinin Genel Yayin Yonetmeni olmasi. Ama ona sorarsaniz butun bu yaptiklari bir gazete yayin yonetmeninin haddini ve capini asan seyler. O zaman niye boyle? Cunku onun kadar bu meseleye kafa yormus yazmis cizmis okumus anlatmis tecrube edinmis kisaca gonul koymus insan sayisi cok az. Peki kim Hrant Dink? Avrupa Birligi ruzgarini arkasina alip ustelik dis mihraklarin ekmegine yag surup yaygara koparan bu nedenle yumurtalanmayi ve domateslenmeyi hakeden gayrimuslim Turk vatandasi mi? Yoksa iki toplumun yillar ve yillar once cok uzun sure yaptigi gibi duzgun bir uslupla birarada yasayabilmesi icin caba harcayan samimi bir demokrat mi? Cevap vermeden ve bu yaziyi okumadan once Bekir Coskun un 27 Eylul gunu Hurriyet te yayinlanan ve anneannesini anlattigi yazisini okumanizi oneririm. Cunku bu sadece resmiyetten kemiklesmis tarih penceresinden bakarak cevaplanabilecek bir soru degil. Hrant Dink in hikayesi de oyle; icinden insanin ve duygunun gectigi tum hikayeler gibi daha basit daha anlamli kavgadan uzak ve oteki kelimesinin tamamen anlamsizlastigi bir hikaye... Emel ARMUTCU 15 Eylul 1954 te Malatya nin Ermenilerin de yasadigi Alevi mahallesi Cavusoglu nda dogar. Terzi Hasim adiyla taninan babasi Serkis Dink Malatya Gurunlu dur. Ondan ikiser yil arayla iki erkek kardesi daha dogacaktir ama hayat hikayesinin ana fikri aslinda Sivas Kangal kokenli annesinin adinda gizlidir: Gulvart. Gul Turkce de bildiginiz anlamdadir gul. Vart ise gulun Ermenice karsiligi! Daha o dogmadan cok once annesine verilen isim birlikte yasamanin ne anlama geldigini anlatir aslinda. Babasi kumara duskun bir adamdir. Bu yuzden o yedi yasinda kardesleri de daha kucukken Istanbul a kacar-gocerler. Ancak daha geleli birkac ay olmustur ki annesi babasini kahvede oyun oynarken her yakaladiginda kavgalar baslar. Ayrilik da ardindan gelir. Ve uc kardes ortada kalmanin ne oldugunu hic unutamayacaklari su goruntuyle ogrenirler: Dayinin evinin onunde anne anneanne yengeler pencereden babaniza gidin diye seslenirken baba sokagin kosesinde oraya gidin isareti yapmaktadir. Bir sure ne yapacaklarini bilemeyen uc kardes birden ve ayni anda ters yone dogru kosmaya baslar. Ancak uc gun sonra Kumkapi da bir balikci sepetinin icinde ac sefil uyurken bulunurlar. Sonraki durak Gedikpasa daki Ermeni yetimhanesidir. On yili yetimhanelerde gecer. Yuz kadar cocukla birlikte daha kucucuk yasta kendi islerini kendi gordukleri surekli bedenen calistiklari bu yillarin karakterini sekillendirdigini dusunur sevgiyle anar. Ama her sey o kadar pembe degildir elbette: Sonucta yetimhanedir yasadigi yer. Ve tum yetimhane hikayelerinde oldugu gibi onunkinde de gunduz ayakta kalmak icin mucadele oldugu kadar gece gozyaslariyla yastigi islatmak da vardir... Gozyaslarinda babaya kizginlik anneye kutsama vardir... Haylazlik yaptiklarinda ya da Ermenice konusmadiklarinda surekli dayak vardir... YETIMHANEDEKI COCUKLUK ASKIYLA EVLENDI Bir gun Rakel i getirirler yetimhaneye. 1915 karmasasindan kacip uzun yillar Cudi daginda cadirlarda yasamis ve asagi yeni inmis bir aileden Kurtlesmis bir Ermeni kizidir. Ne Turkce ne Ermenice bilir. Ona abi olur Turkce Ermenice ogretir hic yanindan ayrilmaz. Istanbul daki Ermeni cocuk yuvalarinda harclik parasina calistigi lise yillarinda bir ara izini kaybeder tekrar karsilastiklarinda Rakel buyumus 14 une gelmistir! 20 sindeki Hrant bir daha yanindan ayrilamaz. Bir yil kadar sonra evlenirler. O siralar coktan sol siyasete bulasan hatta en koylu orgute sempati duyan ancak silah kulah ve siddetle arasi hic iyi olmayan Hrant bu ask sayesinde catisma meraklisi soldan uzaklasir. Ama 12 Eylul sonrasi gozaltina alinip iskence gormekten kurtulamaz. Orgutle birlikte eylem yaptigindan degil sadece ortanca kardesi Hosrop un afacanligindan. Kardesleri onun gibi okumaya merakli degildir o liseyi bitirip Istanbul Universitesi Fen Fakultesi nde Zooloji okurken yetimhaneden daha erken ayrilan kardesleri ciraklik yamaklik filan yapip hayata atilirlar. Ama Hosrop un yurtdisi hayalleri vardir. 12 Eylul doneminde yurtdisina cikmak zor oldugundan Beyrut a gidip oradan Avrupa ya gidip gelmeye baslar. Beyrut ta olmus birinin kimligiyle! Bir maceradir onunki siyasetle ilgisi yoktur ancak o kimlikle bir gun Turkiye de yakalaninca ve asil kimligi ortaya cikmasin diye agabeyi Hrant in arkadasi oldugunu soyleyince isler arap sacina doner. Ne yazik ki Asala nin Avrupa da Turk diplomatlara karsi korkunc eylemler gerceklestirdigi yillarda Beyrut ve Ermeni kelimeleri bir araya gelince isin dogrusunu anlatmak oldukca zordur. Her ikisi de polisin elinden sag olarak zor kurtulur. Ilk olaydan sonra kardesine diskurlar cekip askere yollayan Dink kardesini bulmak icin polisin yaptigi ikinci sorguda dogruyu aciklar o benim arkadasim degil kardesim oyle soyleyince korumak zorunda kaldim der. Ancak mimlenmistir bir kere. Sonrasinda gelisen tum olaylar her yolun Roma ya cikmasi misali ona cikar: Mesela yonettigi cocuk kampinda yetisen bir gencin adinin Avrupa ya gider gitmez bir Asala eyleminde gecmesi sonra dogru olmadigi ortaya ciksa da onun sorgulanmasina neden olur. Ya da kendi yetistigi yetimhanenin sert muduru 12 Eylul sonrasi Turkluk aleyhtari eylemlerde bulundugu gerekcesiyle gozaltina aldiginda ve o siralarda Fransiz konsoloslugunu basan Asala militanlari sartlari arasinda onun da serbest birakilmasini istediklerinde emniyete davet edilen yine Dink olacaktir. Soyle aciklar bu durumu: Ya ben tehlikeyi cok sevdim ya tehlike beni. Ama inanilmaz derecede de masumdum. Aslinda Zooloji den mezun olduktan sonra canlilar dunyasi ve bilimi cok sevdigi icin biyoloji felsefesinde akademik kariyer yapmak istemistir. O donem bu bolumun kursusu kurulmayinca yeniden universite sinavlarina girerek felsefe bolumune kaydolmustur. Onu da son sinifta bir hocanin gereksiz disiplini ve kendi inadi yuzunden birakir. Iki erkek kardesiyle yayinevi kirtasiye isini surdururken esi Rakel le birlikte kendileri gibi Anadolu dan gelen kimsesiz ve yoksul cocuklarin yetistigi Tuzla Ermeni Cocuk Kampi ni yonetmeye baslar. Yoktan varedilen bu kampa ne zaman (21 yil sonra) devlet tarafindan el konur o bir dakika der. AZINLIK OLDUGUNU HISSETTIGI ANLAR O gune kadar hic azinlik oldugunu hissetmemistir. Yuzlerce cocuga barinak olan okul ellerinden bir anda alininca farkli bir muamele gorduklerine karar verir. Hayatindaki bir diger donum noktasi da askerliginde gizlidir: Denizli de piyade alayinda sekiz ay yaptigi askerliginde butun arkadaslari cavus olup sinavdan yuz uzerinden yuz almasina ragmen o olamayinca cok uzulur. Cavus olmayi o kadar onemsediginden degil ama negatif ayrimciligi hissettigi icin. Buna hem de iki saat kadar aglayacagini hic aklina getirmemistir. Artik kimligime daha fazla sahip cikmaliyim diye dusunur. Uzun bir yolculuktur bu: 1915 ve Varlik vergisi yillari bir yana Kibris meselesinin baslamasiyla ortaya cikan bir gerginlik sozkonusudur. Ardindan Asala eylemlerinin yogunlastigi ve onun deyimiyle Turkiye deki Ermeniler in basi onde dolasmaya basladigi yillar gelir. Sonra Kurt sorunu Ermeni sorunuyla birlikte konusulmaya baslanir. Devletin bakanlarinin agzindan Apo Ermeni dolu gibi laflarin edildigi karanlik yillardir bunlar. Bitmez bir de Ermenistan Karabag savasinin Turkiye yansimalari gelir. Yine onun deyimiyle Ermeniler in her gun evlerinde kendini solucan gibi hissettigi gunler... Bu ruh halinden siyrilmak gerekir. Bazi cemaat gazetelerinde kitap kritikleriyle baslar yazmaya... Sonra medyadaki yalan yanlis haberleri duzeltmekte ortaya cikar adi. Patrikhane ye Ermeni toplumu cok kapali yasiyor kendimizi iyi anlatirsak onyargilar kirilir diyen de odur. Bunun icin bir Turkce gazete cikarmayi oneren 1800 baslayan tiraji simdi alti bine ulasan Ermeniler kadar Turk okuyucusu da olan Ermeni toplumuyla iletisim kurmak isteyen her siyasetcinin akademisyenin aradigi Agos gazetesinin yayin yonetmenligini ustlenen de. Sonuctan memnundur. Ona gore Agos sadece Ermeni sorunlariyla ilgilenen bir gazete olmakla kalmamis Turkiye nin demokratiklesmesinin bir parcasi olmustur. Onun istedigi de budur: Biz Ermenilerin sorunlari cozulmus Kurtlerin Alevilerin kadinlarin escinsellerin sorunlari cozulmemis bu neye yarar ki? Ama o bir gazetenin bunu yapmamasi Ermeni cemaatinin sivil bir merkezi olmasi gerektigini soyler. Laik bir ulke olan Turkiye de bir cami mutevelli heyetinin yanibasindaki okulu da idare etmesini dusunebilir misiniz? Buna dunyadaki hangi laik ulke tahammul edebilir? Ama bizde oluyor kilise okulu da idare ediyor! der. TARIHI KONUSURKEN GELECEGI KURMAK Bu yuzden kendisinden hoslanmayan tek resmi gorus Turkiye ninki degildir kendi cemaatinin ileri gelenleri tarafindan da pek sevilmez. Hatta bir gun soyle bir mail alir onlardan birinden: Ne bu her seyde yirtik dondan cikar gibi sen cikiyorsun diyen. Soyle cevap verir: Bu usluba girmek istemezdim ama cok uzgunum siz de donunuzu yirtamiyorsunuz! Ona gore acili bir tarihi konusurken tabulari acmaya calisirken bir uslup yaratmak gerekir. Son olayli konferansta ortaya cikan da bu ihtiyactir. Neden o konferansta karsi gorus yoktu diye sordular. Hakli bir soru gibi gorunuyor ama degil. Turkiye de siyah ve beyaz dusunceler birbiriyle konusacak uslubu yaratabilmis degil. Once o uslubu yaratsinlar sonra o soruyu sorsunlar. Onun gordugu kadariyla bu tartismada on siralari hep siyah ve beyaz bakanlar doldurmus gri bakanlar arka sirada kalmistir. Bu konferansta ilk kez tersi olur. Simdi geride kalan siyah-beyazlara tavsiyesi onlari ornek almalari bir uslup yaratmalaridir. Sonucta uzerine konusulan tarihtir bu tarih gelecegimizi kilitlememelidir. Tarihi konusurken bir yandan da gelecegi kuracak olmamiz kulaga cok hos gelir... ISTANBUL EMNIYETI: SALDIRIYI BIR KISI GERCEKLESTIRDI Istanbul Emniyeti nden yapilan aciklamaya gore saldiriyi bir kisi gerceklestirdi. Agos Gazetesi Genel Yayin Yonetmeni Hrant Dink e yonelik silahli saldirinin ardindan polis gazete onunu guvenlik kordonuna aldi. 4 ADET BOS KOVAN Halaskargazi Caddesi Sebat Apartmani onunde meydana gelen olayin ardinda guvenlik gucleri burayi kordon altina aldi. Saldiri sonucu olen Dink in uzeri ortulurken olay yerinde 4 adet bos kovan oldugu goruldu. Bu arada Istanbul Cumhuriyet Bassavcisi Aykut Cengiz Engin olay yerine geldi. GAZETE CALISANLARI SOKTA Agos Gazetesi calisanlarinin binanin penceresinden aglayarak Dink in cesedine baktiklari goruldu. En son yazisinda son cumlesi suydu: Emin misiniz? Son karariniz mi ? Iste Dink in Birgun gazetesinde kaleme aldigi son kose yazisi: Tarihin cilvesi Once haberi yineleyeyim: Restorasyonu gecen yil tamamlanan ancak acilisi adeta bir bilmeceye donusen Van in Ahtamar Adasi ndaki Surp Hac Ermeni Kilisesi nin acilis tarihi ucuncu kez degistirildi. Gectigimiz hafta sonunda Van Valiligi nden yapilan yazili aciklamada restorasyonu ve cevre duzenlemesi tamamlanmis olan Ahtamar Kilisesi nin 11 Nisan da turizme acilacagi bildirildi. Uluslararasi duzeyde konuklarin katilacagi acilis toreninin Kultur ve Turizm Bakanligi ile Van Valiligi nin isbirliginde duzenlenecegi ifade edildi. *** On yol once Ahtamar amele taburu basligiyla Vanli yetkililere seslenmis ve soyle demistim: Turist cekmek icin canavar yaratacaginiza burnunuzun dibinde hazir duran tarihi eserlere ozen gosterin. Ne gerek var boylesi yanlis islere? Van dediginiz tarihsel eserler acisindan bir derya. Nicin oturup da adam gibi Su bolgeyi nasil yapsak restore etsek diye dusunulmez. Ermeniler gelir mis varsin onlar da gelsin gorsunler atalarinin yasadigi yerleri hasret gi-dersinler ne olur yani? Ve eklemistim: Eger yardim ya da amele lazimsa biz haziriz. Ey tarih... Ey gelecek!.. Turkiyeli Ermenistanli ve hatta Diasporali gencler gonullu. Ahtamar amele taburu emirlerinize hazir... Bilesiniz. Gelin Ahtamarin restorasyonunu salt bir bina restorasyonu olarak birakmayalim ayni zamanda yipranmis ruhlarimizi da restore edelim. *** Sonucta aradan 10 yil gibi uzun bir sure gecmis olsa da nihayet Ahtamar in restorasyonu tamamlandi. Gonul arzu ederdi ki restorasyon Turkiye ve Ermenistan ulkelerinin isbirliginin ajandasina girsin ve birlikte yapilsin. Yazik ki oyle olmadi. Yine de projeyi ustlenen Cahit Zeydanli nin titiz calismasini Ermenistan dan uzmanlar getirip onlarin goruslerine ve tavsiyelerine basvurma cabasini ve projenin uygulama safhasina Turkiye Ermenilerinden mimar Zakarya Mildanoglu nu da katmasini zikretmek ve bu degerli ekibe tesekkur etmek gerekiyor. Yapabileceklerinin en iyisini yaptilar ve mukemmel sayilabilecek bir is cikardilar. *** Onlar mukemmeli yaptilar ama gelin gorun ki burokratlar ve siyasetciler de icine ettiler. Bir turlu acilisi gerceklestiremediler. Ilk etapta 4 Kasim 2006 olarak saptanan acilis tarihini olumsuz hava kosullari gerekcesiyle 200/nin Nisan ayina ertelediler. Derken Kultur ve Turizm Bakani Atilla Koc tarafindan torenin 24 Nisan da yapilacagi bildirildi. Koc un ilan ettigi acilis tarihine ise tepkiler gecikmedi. Ermeni Patrigi Mutafyan Acilis 24 Nisan da yapildigi takdirde kendisi dahil hicbir Er-meni nin torene katilmayacagini duyurdu. Gectigimiz hafta konu Meclis e kadar uzandi. CHP Izmir Milletvekili Erdal Karademir acilis tarihinin Ermeni soykiriminin yildonumu olan 24 Nisan a denkgetirilmesi-nin AKP iktidarinin politikasinin bir sonucu olup olmadigini yazili bir onergeyle sordu. Milliyetci basin ise Ahtamar Kilisesi nin acilisinin 24 Nisan olarak belirlenmesini Van da Intikam acilisi basligiyla mansete tasidi. Ve simdi de 11 Nisan tarihi aciklandi. *** Dogru bir isi bu kadar yanlis mecraya kaydirmak ve de eline yuzune bulastirmak ancak bu kadar becerilebilirdi. Gizlenemez gizli niyet ancak bu kadar siritabilirdi. Tam bir komedi... Tam bir rezalet! Hukumet Ermeni sorunu konusunda hâlâ dogru bir yontem ve dogru bir yol tutturamadi. Derdi sorun cozmek degil gurese soyunmus pehlivan gibi puan kazanmak. Neyi nasil yapip arkaya dolanacak da rakibini kundeye oturtacak. Tum tasasi bu. Hic ama hic samimi degil. Guya Ermeni tarihcileri tarih konusmaya cagiriyor ama kendi aydinlarini Ermeni soykirimi konusunda muhalif soylemlere sahip olduklari icin de yargilamaktan cekinmiyor. Dogu Anadolu yu turizme kazandirmak icin Ermeni kilisesi ni de restore ediyor ama Bu isten nasil daha fazla degisik siyasal yararlar saglarim dunyaya bunu nasil pazarlarim? diye de isin tadini kacirmakta bir sakinca gormuyor. Ahtamar Kilisesi nin acilisinin 24 Nisan a kaydirilmasi iste bu gayrisamimi niyetin nasil vitrine tasindiginin da bir gostergesidir. *** Ve simdi dikkat buyurun! Milliyetci cenahin ve hatta Ermeni Patrigi nin bu tarih uzerine koydugu itiraz yapilan yanlisin duzeltilmesi icin bir firsat doguruyorsa da bu kez tarihin cilvesi devreye giriyor. Takvim-i hakikat O ki sen bir aymazlik yaptin ustunu de ben tamamlayayim diyor ve yeni secilen 11 Nisan tarihinin aslinda 24 Nisan in ta kendisi oldugunu ortaya koyuyor. Nitekim 1915 in 11 Nisan iyla bugunun 24 Nisan i ayni takvime ve ayni gune denk dusuyor. Zaten de 24 Nisan Ermeni literaturune sonradan yeni takvimle gecmis bir tarih. O tarihin asli diger bir deyisle Ermeni aydinlarinin ve onderlerinin toplatilip bilinmezlige gonderilislerinin tarihi aslinda 11 Nisan 1915. Simdi ortada bir soru var: 24 Nisan i once yegleyen sona mahzurlu bulan ve simdi de 11 Nisan i belirleyen isguzarlar bakalim bu aciklamamizdan sonra 11 Nisan i da degistirecek mi? Isteyen soruyu soyle de sorabilir tabi: Emin misiniz? Son karariniz mi ?




Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+