Hayati resmi olmayan Ermeni tarihi -  
 
	
 
	
	
	 
	 
	
	15 Eylul 1954 te Malatya’nin  Ermenilerin de yasadigi Alevi mahallesi Cavusoglu’nda dogar. Terzi Hasim adiyla taninan babasi Serkis Dink  Malatya Gurunlu’dur. 
Ondan ikiser yil arayla iki erkek kardesi daha dogacaktir ama hayat hikayesinin ana fikri aslinda Sivas Kangal kokenli annesinin adinda gizlidir: Gulvart. Gul Turkce’de bildiginiz anlamdadir  gul. Vart ise gulun Ermenice karsiligi! Daha o dogmadan cok once annesine verilen isim   birlikte yasama’nin ne anlama geldigini anlatir aslinda.
Babasi kumara duskun bir adamdir. Bu yuzden  o yedi yasinda  kardesleri de daha kucukken  Istanbul’a kacar-gocerler. Ancak daha geleli birkac ay olmustur ki annesi babasini kahvede oyun oynarken her yakaladiginda kavgalar baslar. Ayrilik da ardindan gelir. Ve uc kardes   ortada kalma’nin ne oldugunu hic unutamayacaklari su goruntuyle ogrenirler: Dayinin evinin onunde  anne  anneanne  yengeler pencereden  babaniza gidin’ diye seslenirken  baba sokagin kosesinde   oraya gidin’ isareti yapmaktadir. Bir sure ne yapacaklarini bilemeyen uc kardes  birden ve ayni anda  ters yone dogru kosmaya baslar. Ancak uc gun sonra Kumkapi’da bir balikci sepetinin icinde  ac sefil  uyurken bulunurlar. Sonraki durak  Gedikpasa’daki Ermeni yetimhanesidir.
On yili yetimhanelerde gecer. Yuz kadar cocukla birlikte  daha kucucuk yasta kendi islerini kendi gordukleri  surekli bedenen calistiklari bu yillarin  karakterini sekillendirdigini dusunur  sevgiyle anar. Ama her sey o kadar pembe degildir elbette: Sonucta yetimhanedir yasadigi yer. Ve tum yetimhane hikayelerinde oldugu gibi  onunkinde de gunduz ayakta kalmak icin mucadele oldugu kadar  gece gozyaslariyla yastigi islatmak da vardir... Gozyaslarinda  yillar sonra yeniden gorusecek olsalar da babaya kizginlik  anneye kutsama vardir... Haylazlik yaptiklarinda ya da Ermenice konusmadiklarinda surekli dayak vardir...
YETIMHANEDEKI COCUKLUK ASKIYLA EVLENDI
Bir gun Rakel’i getirirler yetimhaneye. 1915 karmasasindan kacip  uzun yillar Cudi daginda cadirlarda yasamis ve  asagi’ yeni inmis bir aileden  Kurtlesmis bir Ermeni kizidir. Ne Turkce  ne Ermenice bilir. Ona  abi’ olur  Turkce  Ermenice ogretir  hic yanindan ayrilmaz. Istanbul’daki Ermeni cocuk yuvalarinda  harclik parasina calistigi lise yillarinda bir ara izini kaybeder  tekrar karsilastiklarinda Rakel buyumus  14’une gelmistir! 20’sindeki Hrant bir daha yanindan ayrilamaz. Bir yil kadar sonra evlenirler. 
O siralar coktan sol siyasete bulasan  hatta  en koylu’ orgute sempati duyan  ancak silah kulah ve siddetle arasi hic iyi olmayan Hrant  bu ask sayesinde catisma meraklisi soldan uzaklasir. Ama 12 Eylul sonrasi gozaltina alinip iskence gormekten kurtulamaz. Orgutle birlikte eylem yaptigindan degil  sadece ortanca kardesi Hosrop’un  afacan’ligindan. 
Kardesleri onun gibi okumaya merakli degildir  o liseyi bitirip Istanbul Universitesi Fen Fakultesi’nde Zooloji okurken  yetimhaneden daha erken ayrilan kardesleri ciraklik  yamaklik filan yapip hayata atilirlar. Ama Hosrop’un yurtdisi hayalleri vardir. 12 Eylul doneminde yurtdisina cikmak zor oldugundan Beyrut’a gidip oradan Avrupa’ya gidip gelmeye baslar. Beyrut’ta olmus birinin kimligiyle! Bir maceradir onunki  siyasetle ilgisi yoktur ancak o kimlikle bir gun Turkiye’de yakalaninca ve asil kimligi ortaya cikmasin diye agabeyi Hrant’in  arkadasi’ oldugunu soyleyince  isler arapsacina doner. Ne yazik ki Asala’nin Avrupa’da Turk diplomatlara karsi korkunc eylemler gerceklestirdigi yillarda Beyrut ve Ermeni kelimeleri bir araya gelince  isin dogrusunu anlatmak oldukca zordur. Her ikisi de polisin elinden sag olarak zor kurtulur.
Ilk olaydan sonra kardesine diskurlar cekip askere yollayan Dink  kardesini bulmak icin polisin yaptigi ikinci sorguda dogruyu aciklar   o benim arkadasim degil  kardesim  oyle soyleyince korumak zorunda kaldim’ der. Ancak mimlenmistir bir kere. Sonrasinda gelisen tum olaylar  her yolun Roma’ya cikmasi misali ona cikar: Mesela  yonettigi cocuk kampinda yetisen bir gencin adinin Avrupa’ya gider gitmez bir Asala eyleminde gecmesi  sonra dogru olmadigi ortaya ciksa da onun sorgulanmasina neden olur. Ya da kendi yetistigi yetimhanenin sert muduru 12 Eylul sonrasi Turkluk aleyhtari eylemlerde bulundugu gerekcesiyle gozaltina aldiginda ve o siralarda Fransiz konsoloslugunu basan Asala militanlari  sartlari arasinda onun da serbest birakilmasini istediklerinde  emniyete davet edilen yine Dink olacaktir. Soyle aciklar bu durumu:  Ya ben tehlikeyi cok sevdim  ya tehlike beni. Ama inanilmaz derecede de masumdum.’
Aslinda Zooloji’den mezun olduktan sonra canlilar dunyasi ve bilimi cok sevdigi icin  biyoloji felsefesi’nde akademik kariyer yapmak istemistir. O donem bu bolumun kursusu kurulmayinca  yeniden universite sinavlarina girerek felsefe bolumune kaydolmustur. Onu da son sinifta bir hocanin gereksiz disiplini ve kendi inadi yuzunden birakir. Iki erkek kardesiyle yayinevi  kirtasiye isini surdururken esi Rakel’le birlikte  kendileri gibi Anadolu’dan gelen kimsesiz ve yoksul cocuklarin yetistigi Tuzla Ermeni Cocuk Kampi’ni yonetmeye baslar. Yoktan varedilen bu kampa ne zaman (21 yil sonra) devlet tarafindan el konur  o  bir dakika’ der. 
AZINLIK OLDUGUNU HISSETTIGI ANLAR
O gune kadar  hic  azinlik’ oldugunu hissetmemistir. Yuzlerce cocuga barinak olan okul ellerinden bir anda alininca  farkli bir muamele gorduklerine karar verir. Hayatindaki bir diger donum noktasi da askerliginde gizlidir: Denizli’de piyade alayinda sekiz ay yaptigi askerliginde  butun arkadaslari cavus olup  sinavdan yuz uzerinden yuz almasina ragmen o olamayinca  cavus olmayi o kadar onemsediginden degil ama negatif ayrimciligi hissettigi icin  cok aglar. Kimligime daha fazla sahip cikmaliyim  diye dusunur.
Uzun bir yolculuktur bu: 1915 ve Varlik Vergisi yillari bir yana  Kibris meselesinin baslamasiyla ortaya cikan bir gerginlik sozkonusudur. Ardindan Asala eylemlerinin yogunlastigi ve onun deyimiyle Turkiye’deki Ermeniler’in basi onde dolasmaya basladigi yillar gelir. Sonra Kurt sorunu  Ermeni sorunuyla birlikte konusulmaya baslanir. Devletin bakanlarinin agzindan  Apo Ermeni dolu’ gibi laflarin edildigi  Ermenistan Karabag savasinin Turkiye’yi etkiledigi  yine onun deyimiyle Ermeniler’in her gun evlerinde kendini solucan gibi hissettigi karanlik gunlerdir bunlar... Bu ruh halinden siyrilmak gerekir.
Bazi cemaat gazetelerinde kitap kritikleriyle baslar yazmaya. Sonra medyadaki yalan yanlis haberleri duzeltmekte ortaya cikar adi. Patrikhane’ye   Ermeni toplumu cok kapali yasiyor  kendimizi iyi anlatirsak onyargilar kirilir’ diyen odur. Bunun icin bir Turkce gazete cikarmayi oneren  1800’le baslayan tiraji simdi alti bine ulasan  Ermeniler kadar Turk okuyucusu da olan  Ermeni toplumuyla iletisim kurmak isteyen her siyasetcinin  akademisyenin aradigi Agos gazetesinin yayin yonetmenligini ustlenen de. 
Sonuctan memnundur. Ona gore Agos  sadece Ermenilerin sorunlariyla ilgilenen bir gazete olmakla kalmamis  Turkiye’nin demokratiklesmesinin bir parcasi olmustur. Onun istedigi de budur:  Biz Ermenilerin sorunlari cozulmus  Kurtlerin  Alevilerin  kadinlarin  escinsellerin sorunlari cozulmemis  bu neye yarar ki?’
Ama o  bir gazetenin bunu yapmamasi  Ermeni cemaatinin sivil bir merkezi olmasi gerektigini soyler.  Laik bir ulke olan Turkiye’de bir cami mutevelli heyetinin yanibasindaki okulu da idare etmesini dusunebilir misiniz? Ama bizde oluyor  kilise  okulu da idare ediyor!’ der. 
AMA SIZ DE DONUNUZU YIRTAMIYORSUNUZ
Bu yuzden  kendisinden hoslanmayan tek resmi gorus Turkiye’ninki degildir  kendi cemaatinin ileri gelenleri tarafindan da pek sevilmez. Hatta bir gun soyle bir mail alir onlardan birinden:  Ne bu  her seyde yirtik dondan cikar gibi sen cikiyorsun?’ Soyle cevap verir:  Bu usluba girmek istemezdim ama  cok uzgunum  siz de donunuzu yirtamiyorsunuz!’
Ona gore   acili bir tarihi’ konusurken  tabulari acmaya calisirken  bir uslup yaratmak gerekir. Son olayli konferansta ortaya cikan da bu ihtiyactir.  Neden o konferansta karsi gorus yoktu  diye sordular. Hakli bir soru gibi gorunuyor ama degil. Turkiye’de siyah ve beyaz dusunceler  birbiriyle konusacak uslubu yaratabilmis degil. Once o uslubu yaratsinlar sonra o soruyu sorsunlar.’ 
Onun gordugu kadariyla bu tartismada on siralari hep siyah ve beyaz bakanlar doldurmus  gri bakanlar arka sirada kalmistir. Bu konferansta ilk kez tersi olur. Simdi geride kalan siyah-beyazlara tavsiyesi  onlari ornek almalari  bir uslup yaratmalaridir. Sonucta uzerine konusulan tarihtir  bu tarih gelecegimizi kilitlememelidir. Tarihi konusurken bir yandan da gelecegi kuracak olmamiz  kulaga cok hos gelir...
HRANT DINK
Turkiye’de Ermeni denince akla gelen   Ermeni meselesi’ denince ise basvurulan ilk birkac isimden biri. Ermeniler’in 1915’te Turkiye topraklarinda yasadigi bir soykirim miydi  degil miydi  sorusunun soruldugu ilk kisilerden. Turkiye’de Ermeni meselesiyle ilgili bir konferans mi duzenlenecek  konusmaci listesinin basinda illa ki yine onun adi. Bunun nedeni  on yildir bir cemaat gazetesi olmaktan cok  Turkiye’de yasayan Ermeniler’in belki de Patrikhane’den daha fazla kapisi  penceresi olmus  sivil toplum kurulusu haline gelmis Agos gazetesinin Genel Yayin Yonetmeni olmasi. Ama ona sorarsaniz  butun bu yaptiklari  bir gazete yayin yonetmeninin  haddini ve capini’ asan seyler. O zaman niye boyle? Cunku onun kadar bu  mesele’ye kafa yormus  yazmis cizmis  okumus anlatmis  tecrube edinmis  kisaca gonul koymus insan sayisi cok az. Peki kim Hrant Dink? Avrupa Birligi ruzgarini arkasina alip  ustelik dis mihraklarin ekmegine yag surup  yaygara koparan’  bu nedenle yumurtalanmayi ve domateslenmeyi hakeden gayrimuslim Turkiye vatandasi mi? Yoksa iki toplumun  yillar ve yillar once cok uzun sure yaptigi gibi   duzgun bir uslupla’ birarada yasayabilmesi icin caba harcayan samimi bir demokrat mi? Cevap vermeden ve bu yaziyi okumadan once  Bekir Coskun’un 27 Eylul gunu Hurriyet’te yayinlanan ve anneannesini anlattigi yazisini okumanizi oneririm. Cunku bu  sadece resmiyetten kemiklesmis tarih penceresinden bakarak cevaplanabilecek bir soru degil. Hrant Dink’in hikayesi de oyle; icinden insanin ve duygunun gectigi tum hikayeler gibi  daha basit  daha anlamli  kavgadan uzak ve  oteki’ kelimesinin tamamen anlamsizlastigi bir hikaye...
	
	 
Bu haber  kaynağından gelmektedir. 
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı ()  ve yazarına ait olup,
 bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com