Bugun (30 Eylul 2005) sona eren Birinci Antakya Medeniyetler Bulusmasi toplantisinda Turkiye Ermenil -  
 
	
 
	
	
	 
	 
	
	Bugun (30 Eylul 2005) sona eren Birinci Antakya Medeniyetler Bulusmasi toplantisinda Turkiye Ermenileri Patrigi Mesrob II  sundugu tebligde Prof. Samuel Huntington in teorilerini elestirerek devletlerin dunyayi din ve kultur bloklarini ayiran tehlikeli politikalardan vaz gecmeye cagirdi.
 
Patrik Mesrob II’nin tebliginin tam metni soyle:
 
 Sayin Din ve Devlet temsilcileri 
 Degerli Dostlar 
 
 Bulusma mekanimiz Antakya  M.O. 4’uncu yuzyilin sonlarina dogru Buyuk Iskender’in komutanlarindan Selefkus 1. Nikator tarafindan kurulmus  eski dunya metropollerinin en buyuklerinden biridir. Bu kutsal sehir sayisiz tarihsel olaya ve tarihe yon veren bircok isme taniklik etti. Dunya tarihinde  Hristiyanlik  tanimlamasi ilk kez bu kentte kullanilmaya baslandi. Kutsal Incil’in mesaji  insanliga bugun uzerinde durdugumuz bu topraklardan  Antakya’dan yayilmaya basladi.
 
 Bu mesaj  ozunde uc tektanrili dinin paylastigi temel bir gercegi iceriyordu. Insan  bu dunyada Yaratani’yla  kendi hemcinsleriyle ve dogayla dogru iliskiler icinde yasamasini ogrenmeliydi. On Emir’lerde dile gelen bu yasam standardi  butun dinler tarafindan bugun de tum inananlara ayni onemle buyuruluyor. 
 
 Bir keresinde Efendimiz Isa Mesih’e en buyuk buyrugun hangisi oldugu soruldugunda  su cevabi verdi:  Allah’in Rabb’i butun yureginle  butun caninla  butun aklinla ve butun gucunle seveceksin. Ikincisi de sudur:  Komsunu kendin gibi seveceksin’. Bunlardan daha buyuk buyruk yoktur.” (Markos 12:30-31). Dogal olarak museviler de  muslumanlar da Mesih’in bu sozlerine katilacaklardir. Zira  sevginin  barisin  kardesligin dili  yolu birdir. Buna ragmen ne yazik ki dunyamiz bugun anlasmazliklar  savaslar  uluslararasi nefret kampanyalari  gozyaslariyla dolu. Oysa bugun kime sorsaniz sevgiden-baristan soz edecektir. Bu celiskinin nedeni basittir. Maalesef insanlar inandiklarini soyluyorlar  ama inancin gereklerini uygulamaktan adeta kaciyorlar.
 Aslinda bugun her kotulugun  her damla goz yasinin kokeninde  once ben” diyen dusuncenin yattigini biliyoruz. En basit bireyden en zengin topluma  bu anlayis tum dunyaya hakim olmus durumda. Daha fazlasina sahip olmak  daha fazlasini tuketmek  ve herkesin kendini kurtarma telasi... Tok  acin halini umursamiyor  guvende olan  Bana dokunmayan yilan bin yasasin” diyor. Ama bu tutum  donup dolasip herkesi vuruyor. Insanlik  adeta frenleri tutmayan bir vasita misali bilinmeze yol aliyor. Yasanan tum acilara  yitirilen degerlere  tukenmislige ragmen  ulkeleri yonetenler yanlistan donme yolunu secmek yerine yanlisi alliyor pulluyor. Iste bu yuzden gencler uyusturucudan oluyor; para icin  daha fazlasina sahip olmak icin tum degerler ayak altina aliniyor. Yapilan haksizliklar yapanin yanina kâr kaliyor.  Ne yazik ki bu vahim tablodan daha da kotusu zaman zaman dogru yolun rehberi olan dinler de  bu carpitmaya alet ediliyor.. Oysa kuresellesen dunya oyle sorunlara gebe ki  bir de inancli insanlarin dunyayi ve insanligi hala din ve mezhep adina bolmeye haklari olmamalidir... Her dogru inanc  bir pusula gibi hep kuzey ve guney hattini gostermelidir: Bir ucu Allah’i  oteki ucu insani. 
 Biz dini onderler de  elden geldigince sik  yan yana gelerek dinsel hosgorunun mumkun oldugunu ve hatta dinlerimizin bir sarti oldugu mesajini iletmeye calisiyoruz. Dinler kolaylikla siyasal  ekonomik ve etnik catismalarda korukleyici bir unsur olabilirler ve olmuslardir. Bunu onleme sorumlulugunun ise en cok biz  din adamlarinin omuzlarinda olduguna inaniyoruz. Bugun dunyanin yasadigi travmaya dini de alet etme teamulu devam eder  din de olumsuzluklarin pencesinde kullanilir ise  gelecek icin umutlarin kalmamis olacagini soylemek cok da yanlis olmaz. Dunyamizdaki olumsuzluklarin daha fazla olmasina neden olan zehirin panzehiri inanclarimizdir. Inanclarinin temel ogretilerinde bir araya gelebilen insanlarin arasinda ne renk  ne statu  ne de baska bir ayrimcilik kalir. Inanclarin temel ogelerinde bir araya gelebilen insanlar birbirlerini anlayabilirler  hosgorulu olabilirler. Cunku  en basta birbirlerini Yaradanlarindan oturu severler. 
 Bir kez daha altini cizmekte yarar goruyorum: Herhangi bir dinî metin  bilgelik iceren herhangi bir yazi  tek  hatta coktanrili herhangi bir din  inananlari savasa  siddete  zitlasmaya  zorbaliga ve terore yonlendirmez  yonlendiremez! Materyalizm  hosgorusuzluk  dunyadaki dogal kaynaklari ele gecirmek icin guc kullanimi  baski altinda tutulan insanlarin isyani  diyalog ruhunun ve kulturunun  eksikligi - iste insanlik tarihinin basindan beri savaslarin  dokulen kanin ve catismalarin nedenleri bunlardir.
 Kuculen dunya  giderek farkli dinden  dilden  irktan ve milliyetten insanlarla bir kultur mozayiginde  yan yana ve ic ice yasama zorunlulugu getiriyor. Oysa Antakya’da yuzlerce yildir bir kultur  din  dil ve inanc mozayigi ve birliklte yasama pratigi zaten mevcut. Bir baska ifadeyle Antakya  dunyanin  insanligin siddetle ihtiyac duydugu modeli asirlardir uyguluyor.  Bu deneyim  gunumuz kuresellesmesine isik tutabilecek olgunluga sahiptir. Farkli insanlarla heterojen bir toplumda uyum icinde yasamak kolay degildir. Ama yasamak zorunda kalirsaniz – ki buna mecburuz - giderek onlarin da pek yanlis yolda olmadiklarini  sizinle pek cok ortak inanci ve insanlik degerini paylastiklarini  ve eger inanclarinda samimi iseler  durust ve guvenilir insanlar olduklarini gormeye ve kabul etmeye baslarsiniz. Bu kendiliginden olusan bir guven ve saygi ortamidir. Bunun dogal sonucu baris ve hosgorudur. Antakya’nin dunu ve bugunu bunun en guzel ornekleriyle doludur.
 
 Bunun kalici olmasini  tum yurt sathina ve dunyaya yayilmasini istiyorsak  gecmisin ve bugunun yanilgilarindan kendimizi kurtarmamiz gerekiyor. En buyuk yanilgi  insana ait herseyin tek  bir  ayni  homojen olmasi iddiasidir. Ilahî vahiy disinda  hicbir alanda  hicbir konuda tek bir dogru yoktur. Gecen yuzyilda  arindirilmis irk” pesinden kosanlar oldugu gibi  bizim cagdaslarimizdan bazilari da  – Prof. Samuel Huntington gibi luks koltuklarina gomulmus - saf kultur  ozgun medeniyet  dolayisiyla da din ve kultur bloklari  medeniyetler catismasi gibi gorusler uretmeye  bunu devletlerin yoneticilerine ve kitlesel iletisim sektorune empoze etmeye calismaktalar. Ancak tam tersine  Degerli Dostlarim  hepimiz de biliyoruz ki; insanlik tarihinin basindan itibaren  kulturler ve uygarliklar  daimî bir etkilesim icerisinde olmuslardir. Antakya’nin taslari bu gercegin sessiz taniklaridir. Onlar bize diyorlar ki  sekiz bin yillik kultur birikimi ve surekliligi   onlarca uygarligin  ulusun ve dilin urettigi  insanoglunun ortak mirasidir.
 
 Barisin en onemli sartlarindan biri herkesin hakettigine ulasmasidir. Egitim ve dogal kaynaklarin adil dagilimi  halklar ve uluslararasi diyalogun  uzlasmanin ve barisin iki ana anahtaridir. Oysa bugun dunyanin %20’lik bolumunun dunya kaynaklarinin %80’den fazlasini tukettigi  en fakirle en zengin arasindaki farkin 900 kati astigi bir duzenden soz ediyoruz. Bu duzende savasacak insani da  canli bombalari da bulmak zor olmasa gerek.   Yine catismalarin mantiginda hep ustunluk  secilmislik  ozel imtiyazlar ve haklar talep etme yatar. Ortacag mantigiyla  Mutlak Hakikat’e ve Allah’a sahip olanin sadece kendiniz oldugunu iddia eder ve tum dunyayi bunu kabul etmeye zorlarsaniz  sonucu cihad usulu fetihler ve hacli seferleri olur. Eger kendi ulusunuzun ve irkinizin cok seckin  dilinizin en mukemmel  kulturunuzun de erisilmez oldugunu iddia ederseniz  bu kollektif bir narsizmden oteye gecemez. Bu iddialarin olusturacagi tek sey  baskalarinda da benzer bir narsizmin olusmasidir. Karsinizdakini yok saymak  icinizdekini yabanci ve dusman gormek kendi boomeranglarimizi yaratmaktan baska bir sey degildir. Gider  dolasir  doner  gelir ve yaraticisini vurur. Bugun dunyann dort bir yanindaki orneklerde de bunu acikca goruyoruz. Her gecen gun kuculen dunyada  boylesi  tavirlarin surdurulmesi tahmin edilemeyecek buyuk catismalara ve yikimlara yol acabilir. Boyle giderse  yarin  bugunu aratabilir.
 
 Yurtdisi seyahatlerimde bazen  ulkemizin ve Turkiye insaninin kulturu  davranislari  adetleri ve hedefleri hakkinda yayilmis olan yanlis izlenimlere ve dusuncelere kulak misafiri oldugumda  gercekler hakkindaki bilgi eksikligini ve cehaleti korkutucu buluyorum. Ozellikle bu gibi asilsiz savlarin ureticileri akademisyenler ve politikacilar oldugunda durum daha dehset verici bir hal aliyor.
 
 Ote yandan  vatandaslarinin ezici cogunlugunun musluman oldugu bir ulkede  hristiyan bir azinligin ruhani hizmetkâri olarak  zamanimin cok onemli bir bolumunu mecburen  dinim  kulturum  amaclarim ve genel olarak halkim hakkinda yayilan yanlis fikirleri duzeltmeye calismakla gecirmek zorunda kaliyorum. Dogrusu bu durum  bazen insani tuketen cok yipratici bir hal aliyor. Cogunluktan farkli olusumuz  maalesef her zaman bir zenginlik olarak algilanmiyor.
 
 Farkliliklari bir zenginlik olarak goren ve bunlari esitlik  hukuk ve insan haklari temelinde uzlastirabilen cogulcu demokrasi  insanligin ulastigi en buyuk basarilardan biridir. Ulkemizdeki pek cok sorunun da bu uygarlik basarisini yakalamakla giderilecegine yurekten inaniyorum.     
 
 Degisen dunyanin olusturdugu dev sorunlar karsisinda varolma mucadelesi veren azinlik cemaatlerinin desteklenmesi ve mevcut sorunlarina cozum uretilmesi gerekmektedir. Buna olanak saglamak gerekir.   Hosgoru”   birlikte yasama” ve  cogulculuk” gibi soyut kavramlarin somutlasacagi  sozun eyleme donusecegi en belirgin uygulama alanlarindan biri budur. Aksi takdirde  ulkemizde sayilari gittikce azalan  cok renkli  Antakyalarin” giderek monotonlasmasina  soluklasmasina tanik olacagiz. Ve daha da uzucu olani dunyaya ornek olabilecek Hatay gibi kutlu yorelerin  yani panzehirin  yani insanligin son umudunun da yitip gittigine tanik olacagiz. Ve o gun  bir seyleri degistirmek icin artik sansimiz kalmamis olacak. En azindan bugun burada bulusan bizler biliyoruz ki  evet  elimizde bir sans var!  Allah’in bir lutfu olan bu sansi bizlere ve insanliga hayirli olacak bicimde hep birlikte kullanabilecegimize inaniyor  inanmak istiyorum.
 
 Sozlerime son vermeden  son 25 yildir  yilda en az bir kez Hatay’i ziyaret eden  Hatay’i ve Hataylilar’i cok seven bir vatandas sifatimla  Sayin Valimiz’in izinleriyle  Hukumetimiz’in degerli yoneticilerinden Hatay icin uc dilekte bulunmak istiyorum: 1) Hatay’a bir havaalani acma projesinin artik tamamlanmasini; 2) Arsuz-Cevlik kiyi seridi yolunun asfaltlanarak hizmete acilmasini; ve 3) Kirsal yerlesim birimlerinin de planlama calismalarinin tamamlanarak cevrenin daha etkin bir sekilde korum altina alinmasini ictenlikle diliyorum. Bu  projelerin gerceklesmesi  bolgedeki ic ve dis turizme cok buyuk yeni olanaklar saglayacak  tarihî  kulturel ve dogal degerlerin daha iyi korunarak gelecek kusaklara aktarilmasini daha kolay kilacaktir.
 
 Dikkatle dinlediginiz icin tesekkur ediyor  saygilarimi sunuyorum.
 
MESROB II
Turkiye Ermenileri Patrigi”
	
	 
Bu haber  kaynağından gelmektedir. 
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı ()  ve yazarına ait olup,
 bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com