Dr. Rainer Hermann Almanya nın onde gelen gazetelerinden Frankfurter Allgemeine Zeitung’un Turkiye ve Ortadogu temsilcisi; yıllardır İstanbul’da yerlesik cok deger verdiğim bir meslektasım ve arkadasım. Hem Alman hem de Katolik olduğu icin Rainer’e Kardinal Joseph Ratzinger’in papa secilmesini nasıl karsıladığını sormakta gecikmedim. sunları soyledi: Cok sasırdım... Cunku gecen yıl Ratzinger’in ozel sekreteri ile gorustuğumde Kardinal’in papa olmayı hicbir zaman dusunmediğini zira herhangi bir Alman’ın papa secilmesi halinde medyanın hemen bu kisinin kokenlerini arastırmaya koyulacağını soylemisti. Nitekim oyle oldu: Ratzinger’in isteyerek olmasa da Nazi genclik orgutune uye olduğu ve Nazi ordusunda gorev yaptığı hemen bulvar gazetelerinin mansetlerine tasındı. Ratzinger’in secilmesine tamamen farklı nedenlerle ben de sasırdım. 11 Eylul sonrasında dinler ozellikle de İslam ile Hıristiyanlık arasında diyalogun gelistirilmesine ihtiyac olduğunun vurgulandığı bir donemde gerceğin Katolik inancının tekelinde olduğunu...” oteki dinlerin yetersiz” olduklarını diğer kiliselerin gercek birer kilise olmadıklarını” ileri suren bir kisinin papa secilmesinin uygun bulunmayacağını sanmıstım. Dunya capında gerilediği bir donemde Katolik Kilisesi’nin canlandırılmasına hizmet edecek birinin tercih edilebileceğini dusunuyordum. Bunun icin Der Spiegel’in yaptırdığı yoklamaya gore Almanların bile coğunlukla karsı cıktıkları kimilerinin tutucu değil gerici” olarak niteledikleri Tanrı’nın Rottweiler’i... Panzer Kardinal... Kardinal No...” olarak adlandırılan Ratzinger’in değil daha liberal cağın gereklerine daha uygun goruslere sahip Latin Amerikalı bir kardinalin secilmesini guclu olasılık olarak goruyordum. Zira Katolik Kilisesi Avrupa’da surekli olarak uye yitirmekle kalmıyor Latin Amerika Protestan coğunluklu bir kıta olma yolunda hızla ilerliyor. Ratzinger’in secilmesine sasırmakla kalmadım doğrusu bunun berbat bir secim olduğunu da dusunuyorum. Zira Ratzinger Samuel P. Huntington’u aratmayacak turden bir uygarlıklar catısmacısı”... Bilindiği uzere Huntington Turkiye’nin Batı ve İslam uygarlıkları arasında bolunmus bir ulke olduğunu hicbir zaman AB’ye uye olamayacağını NATO’dan dahi ayrılabileceğini ileri surmustu. Turkiye’ye tavsiyesi AB’ye uye olmaya uğrasacağına bassız durumdaki İslam dunyasının liderliğine soyunmasıydı. Huntington bu gorusunu kendisiyle 1996 yılında İstanbul’da yaptığım soylesi sırasında dile getirmis İslam dunyasının Batı ile İslam arasında bolunmus” Turkiye’yi liderliğe kabul edip etmeyeceği sorusunu ise acıkta bırakmıstı (Bkz. Turkiye’nin Tanıkları: Dısarıdan Bakanlar İstanbul Timas Yayınları 2002 s. 140 - 147). Ratzinger’in Turkiye ile ilgili gorusleri Huntington ile carpıcı bir paralellik arz ediyor. Gecen yıl Fransız Le Figaro gazetesine verdiği bir mulakatta Ratzinger sunları soylemisti: Tarih boyunca Turkiye her zaman Avrupa ile surekli catısma halinde olan baska bir kıtayı temsil etmistir. İki kıtayı ozdeslestirmek bir hata olur. Bu bir zenginlik kaybı ekonomi uğruna kulturun yitirilmesi anlamına gelir.” Ratzinger Turk - Osmanlı İmparatorluğu’nun yuzyıllar boyunca Avrupa’nın bircok parcasını fethetmek icin savastığını hatırlattıktan sonra Turkiye’nin Avrupa’nın bir parcası olmaya uğrasmaktansa komsu Arap ulkeleriyle birlikte bir kultur kıtası kurarak kendi kimliğine sahip bir kulturun onder ulkesi haline gelebileceğini” ileri surmustu. Bazı kardinaller Avrupa’da dinden uzaklasmaya karsı Hıristiyan ve Musluman muminler arasında ittifakı savunuyor. Ratzinger ise İslam’ı rakip gorenlerden biri (Bkz. Ian Fisher New York Times 12 Nisan). Belli ki Turkiye’nin katılması halinde Avrupa’nın busbutun laikleseceği ve Hıristiyan kimliğini kaybedeceği telasında. Ama Basbakan Erdoğan’a gore Papa XVI. Benedict Kardinal Ratzinger’den farklı olabilir. Olabilir mi? Goreceğiz.