Laik Turkiye de Ruhban Yetistirme Sorunu -
Turkiye deki Hıristiyanların ruhban ihtiyacı sorunu artık acil bir sorun. Lozan ın 40. maddesinden dolayı Turkiye nin ayrı bir yasal duzenlemeye ihtiyacı yoktur. Bu yapılmadıgı takdirde AİHM ye basvurup Turkiye yi mahkûm ettirme ihtimalleri yuksektir.
Yıldız Teknik Universitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İliskiler Bolumu ogretim uyesi Elcin Macar ın Strasbourg daki Tartısılan Laiklik ikili kolokyumunda sunduğu tebliğin tam metni.
Ruhban yetistirememe Turkiye de yalnız Rumların değil Ermeni Suryani vb. diğer gayrimuslimlerin de sorunudur. Orneğin Ermenilerin ruhban okulu Holy Cross Seminary 1953 te faaliyet gostermeye baslamıs ancak 1968 de kapatılmıstır. Suryanilerin ise hicbir zaman resmî bir okulları olmamıstır. Katolikler ise bu sorunu cok uzun zamandır ruhban adaylarını yurtdısındaki kongregasyonlara gondererek cozmektedirler. 1844 ten 1971 e kadar Heybeliada da bir ruhban okuluna sahip Rumlar ise bu tarihten sonra ruhanî sıkıntısı yasamaya baslamıslardır. Gorulduğu uzere tum hıristiyan cemaatler Turkiye de ruhanilerini yetistiremediklerinden dısarıya yani diğer kiliselere bağımlı hale gelmislerdir. Bu tebliğin konusunu ise Rumların Heybeliada daki Ruhban Okulu olusturmaktadır.
Okulun tarihcesi
19. yuzyıl milliyetciliğin etkisiyle Balkanlar da bircok yeni devletin ortaya cıktığı yeni kurulan ve nufusunun coğunluğu ortodoks olan her devletin aynı zamanda kendi ulusal kilisesini kurduğu boylece Rum Patrikhanesi nin de gecmisten gelen gucunun sarsıntı gecirdiği bir doneme isaret eder.
Bu nedenle yuzyıllardır varolus dayanağının doğal sonucu olarak Patrikhane artık farklı ulus-devletleri olusturan ortodoks topluluklar arasında dini birliği muhafaza edebilmek teolojik konularda turdesliği sağlayabilmek amacıyla kendi himayesinde ve milliyetler ustu bir anlayısla ruhbanını yetistirebileceği bir ilahiyat okulunu kurmayı planlar. Bu yolda ilk adımı Patrik IV. Yermanos atar ve Heybeliada da Umut Tepesi nde Bizans doneminden kalma Aya Triada Manastırı nda 1844 tarihinde HRO yu acar.
Okula I. Dunya Savası sırasında gecici olarak askeri nedenlerle el konur cumhuriyetin ilanından sonra da istimlâk tehdidine maruz kalır. 1940 lı yıllara kadar suren davalar sonucunda okul Patrikhane adına kaydedilir.
1947 de Patrikhane HRO yu bir yuksek okul haline getirmeyi amaclar ve ders programında değisiklikler yapılması yabancı oğretmen ve oğrenci getirilebilmesine izin verilmesi talebiyle Milli Eğitim Bakanlığı na basvurur. Bakanlıklararası bir komisyonca incelenen yuksek okul olma isteğine getirilen yorum yarım yuzyıl sonra ulkenin gundemine tekrar geleceği icin oldukca ilginctir:
Bu talep her seyden once 16 yerli talebesi bulunan bir okul hakkında vaki olduğuna gore evvelâ hakiki bir ihtiyac mahsulu değildir... 4936 sayılı kanunda universitelerle universitelere bağlı olmayarak acılacak fakulteler devlet eli ile ve kanunla kurulabilir denilmektedir...Bu bakımdan ileride hakiki bir ihtiyacla karsılasırlarsa bu ihtiyacın ilahiyat fakultesine bir ortodoks kursusu ilâvesi suretiyle temin edilmesi dusunulebilir.
1950 de iktidar değisip Menderes basbakan olunca azınlıklar acısından yeni bir donem baslar. DP nin iktidarının ikinci yılında Milli Eğitim Bakanlığı nın emriyle okulun varolan uc sınıflı kısmına bir sınıf ilave edilerek Teoloji İhtisas Okulu olarak derecelendirilmesi sağlanır. Yani yuksek okul denilen kısım bir yıllık bir eğitimi kapsamaktadır. Oğrencilerin buyuk bir kısmı Patrikhane nin yetki alanındaki bolgelerden gelir. 1951 deki değisiklik sonrasında hukumetin izniyle Etiyopya Kilisesi Anglikan Kilisesi gibi değisik kiliselerden gelenler de okulda eğitim gorme olanağına kavusurlar.
HRO nun faaliyetlerini surdurduğu donem boyunca muduru metropolitler arasından atanır ve aynı zamanda okulun icinde bulunduğu Ayia Triada Manastırı nın da sorumlusudur. Azınlık okullarında ve ozel okullarda uygulandığı uzere bir kurucu atanması uygulaması burada da surer aynı zamanda mudur de olan metropolit kurucu olarak atanır. Ancak 1960 ta varolan kurucunun olumunden sonra bir daha boyle bir atama yapılmaz.
1963 te baslayan 1964-1965 yıllarındaki Turkiye-Yunanistan gerginliğinden HRO da payını alır. Menderes doneminde baslamıs olan Turkiye buyukelciliklerinden HRO ya gelmek icin basvuran oğrenci adaylarına sorusturma yapmaksızın vize verme uygulaması 1963 te kaldırılır. Bu donemdeki resmi yazısmalarda ilk defa HRO nun Yunanistan a karsı koz olma ozelliği vurgulanır.
1932-37 arası okul 65 oğrenci ile ucu Turk olmak uzere 15 oğretmene sahiptir. 1949 da tumu TC vatandası 16 oğrenci; 1962 de 11 i TC vatandası 81 oğrenci; 1963 te 12 si TC vatandası 76 oğrencisi vardır. 1968 yazındaki mezun sayısı yalnızca dorttur. Faaliyette bulunduğu 127 yıl icinde 930 mezun verir. Bunlardan 343 u episkopos olur. Episkoposlardan 12 si patriklik makamına kadar yukselir.
Okulun kapatılısı
1965 tarih ve 625 sayılı Ozel Oğretim Kurumları Kanunu nun bazı maddelerinin 1971 de Anayasa Mahkemesi nce iptali uzerine 12 Ağustos 1971 tarihinde gizli bir yazıyla okulun yuksek kısmı 9 Temmuz 1971 den gecerli olmak uzere kapatılır. Bir sure once Patrik Athinagoras Basbakan Nihat Erim e 1 Temmuz 1971 de bir mektup gondererek okulun 625 sayılı kanunun yururluğe girmesinden cok once acıldığını bir meslek okulu olmaktan oteye gecmediğini bir ozel yuksek okul telakki edilemeyeceğini anlatmıs ilgi ve himayesini talep etmistir.
Okula tayin edilen kayyımlık Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi uyelerinden Prof. Dr. Omer İlhan Akipek i avukat olarak tutar o da Danıstay a bu idari tasarrufun iptali isteğiyle 17 Kasım 1971 de ozetle su gerekcelere dayanarak dava acar:
1-Bu okul Lozan ın 40. maddesi kapsamına giren okullardandır.
2-Teoloji bolumunu bitirenlere verilen diplomalarda yer alan lise uzerine en az bir yıllık meslekî tahsil veren okullar derecesinde oğrenim gormus sayılırlar ibaresi dısında TC Lise Diploması ile Teoloji Bolumu Diploması arasında hicbir fark yoktur.
3-Okulun teoloji bolumu mezunları bu sıfatla vatanî gorevlerini lise mezunları gibi er olarak yaparlar.
4-Oğrenimlerine universitede devam etmek isteyenler lise mezunları gibi giris sınavına tâbi tutulurlar.
5-Bu bolum mezunları ancak rahiplik mesleğine kabul olunurlar.
6-Okul 625 sayılı Ozel Oğretim Kurumları Kanunu na gore kurulmus olmayıp 1844 ten beri faaliyet gostermektedir. Zaten okulun yonetmeliğinin onaylandığı tarihte yururlukte olan mevzuata gore ozel yuksek okul acılamazdı.
7-Kapatılan butun ozel yuksek oğretim kurumlarının oğrencilerinin oğrenimlerine devam edebilmeleri amacıyla mevcut universite ve akademilere bağlanmalarına rağmen HRO nun hakkında boyle bir islem yapılmamıs olması kanun koyucunun bu okulu bir yuksek okul olarak gormemis olduğunun acık bir delilidir.
Okulun kayyımlığı Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi uyelerinden Prof. Dr. Hicri Fisek e de bir mutâlaa hazırlatır. Fisek de 10 subat 1972 tarihli mutâlaasında Ozipek in savunmasındaki ifadelere benzer ifadelerle ozetle sunlara yer verir:
1-Okul kapatıldığı zaman 625 sayılı yasanın iptal edilmemis olan 25. maddesinde belirtilen bir azınlık okulu olarak islemektedir. Bu madde Lozan ın 40 ve 41. maddelerine atıf yapar. Bu uygulama 625 sayılı yasanın bazı hukumlerinin iptali Turk vatandaslarının orta dereceli okullarının kapanmasına yol acmadığı cihetle Lozan da belirtilen esitlik ilkesine aykırı olacaktır.
2-Lozan gereği azınlıkların dînî ayinlerini icra etmeleri serbest olduğuna gore bu din adamının yetistirilmesini de zorunlu kılar. 40. madde de her turlu okul vesair oğretim ve eğitim kurumları acmasını hukme bağladığına gore bu azınlıkların din adamı yetistirecek okul acması laiklik ilkesini laik devletin din okulu acmasından daha az zedeleyecektir.
3-Okul diplomaları diğer lise diplomaları gibi okul muduru ve Milli Eğitim Muduru tarafından imzalanmaktadır. Oysa aynı devirde verilen ozel yuksek okul diplomalarını okul muduru ve Milli Eğitim Bakanı imzalamaktadır.
4-Bu diplomanın universite ya da yuksek okul diplomasının sağladığı hakları sağlamayacağı okulun Milli Eğitim Bakanlığı nca tasdik edilmis olan yonetmeliğinde acıkca belirtilmistir.
Danıstay a acılan dava Patrikhane nin tuzel kisiliği olmadığı yargıya basvurma ve okul acma ehliyeti bulunmadığı gerekcesiyle reddedilir.
Kapatıldıktan sonra...
Bu tarihten itibaren okulun sadece genel lise kısmı eğitime devam eder. Ancak cemaatin azalmasına paralel olarak oğrenci sayısı da gittikce azalır. Patrik Dimitrios Milli Eğitim Bakanı na yazdığı 4 Ağustos 1984 tarihli mektubunda okul icin onerilen kurucu adaylarının reddolunduğunu bu nedenle resmî yazısmaların ve SSK islerinin takip edilemediğini bunlardan doğan hukukî davalarda bir avukat bile tutup kendisini savunamadığını davaların gıyapta sonuclandığını tazminatlara mahkûm olunduğunu ve sonucta da okulun mallarına haciz uygulandığını dile getirir; okulun mudurunun de yıllardır tayin edilmediğini bu nedenle eğitim ve ve disiplinin aksadığını oğretmen tayinlerinin de yapılmamasından dolayı fiilen eğitimin de gerceklesmediğini ekler bunun sonucunun da halen okuldaki oğrenci sayısının dorde inmis olması ile gorulduğunu belirtir. Sonuc olarak da okulun kapatılmasını talep eder. Ancak bu istek karsılıklılık ilkesi gereğince kabul edilmez.
Konunun Patrik Vartholomeos doneminde Patrikhane nin en acil sorunlarından biri haline gelmesinden sonra Patrik 4 Nisan 1996 da Basbakan Mesut Yılmaz a bir mektup yazarak Patrikhane nin ruhban ihtiyacını dile getirir okulun kapatılmasıyla birlikte adayların eğitim icin yurtdısına gonderilmeye baslandığını ancak bunun beklenen sonucu vermeyip yeni sorunların doğmasına yol actığını belirterek okulun acılmasını talep eder.
Ozellikle ABD den ve AB den gelen baskılar sonucunda okulun acılması konusunun Dısisleri Bakanlığı nın dıs iliskilerimiz acısından yararlı olur tavsiyesi uzerine MGK gundemine alındığı ve bir formul arandığı basında yer alır. ABD nin de Turkiye deki genel yuksek oğretim duzenlemeleri kapsamındaki butun okullar gibi kurallara bağlansa da gunluk isleyisinde gerekli serbestiye sahip bir Ruhban Okulu uygulaması istediği dile getirilir.
Basbakanlık ın 3 Eylul 1999 tarihli isteği uzerine Yuksek Oğretim Kurumu (YOK) 14 Eylul 1999 tarihli toplantısında İstanbul Universitesi İlahiyat Fakultesi bunyesinde bir Dunya Dinleri Kulturu Bolumunun kurulmasına karar verir. Kurulus islemlerini yurutme gorevi verilen Prof. Dr. Zekeriya Beyaz gayrimuslim cemaatlerin ruhanî liderlerine 14 Aralık 1999 da gonderdiği bir mektupla oneri ve manevi desteklerini ister. Ancak cemaatler ve ruhanî kurumlar bu formule ilgi gostermezler ve konu ortada kalır.
2002 de AKP nin iktidara gelisiyle birlikte yeni hukumet uyeleri sık sık okulun acılmasında bir sakınca olmadığını yakında adım atılacağını belirtirler. Ancak bugune kadar bir gelisme olmaz.
Korkular...
Okulun acılmasını istemeyenler birkac gruba ayrılabilir. Bunların ilki Turkiye nin Rum Patrikhanesi ne yonelik bugune kadar izlediği politikanın belirlenmesinde etkin oldukları ya da bu politikaları destekledikleri anlasılan kesimlere gore HRO Patrikhane nin hatta Megali İdea nın Harp Okuludur. Dolayısıyla Turkiye den Yunanistan ın kendisine yonelik bu yayılmacı ideolojisini besleyecek din adamları yetistirmesine izin vermesi beklenemez. Bu nedenle izin vermeme politikası Patrikhane ye karsı izlenen yok etme politikasıyla tutarlıdır.
Patrikhane okul kapatıldıktan sonra ruhban ihtiyacını karsılamakta acze dusmus bu konuda Yunan Kilisesi ne bağımlı hale gelmistir. Oysa bu durum yukarıda sozu edilen politikaları uretenlerin istediğinin tam da zıddı bir durumdur.
Cemaati hızla azalan Patrikhane din adamı olmak isteyen genc bulmakta gittikce zorlanmakta bulduklarını genellikle Selanik İlahiyat Fakultesi ne gondermekte bunların da bir kısmı geri donmemektedir. 1923 tarihli patrik adaylarına Turkiye vatandası olma zorunluluğu getiren İstanbul Valiliği tezkeresi nedeniyle muhtemel aday sayısı her gecen gun azalmaktadır. Boylece bu tutarlı politika sayesinde belki de 30-40 yıl icinde Patrikhane nin patrik adayı bulamayıp kendiliğinden yok olacağı hesaplanmaktadır. Bu odun vermez politikanın yanı sıra aynı kesimlerce zaman zaman konunun Batı Trakya Turkleri nin sorunlarını cozmek amacıyla Yunanistan la karsılıklılık ilkesi cercevesinde değerlendirilmesi gerektiği de dile getirilmektedir. Bu konuda dısarıdan elestiri geldiğinde Patrikhane nin bir Turk kurumu olduğu soylemi kullanılmakta dolayısıyla konunun Turkiye nin bir ic isi olduğu vurgulanmaktadır.
Gorulduğu uzere bu kesimler Megali İdea nın 1922 yenilgisinden sonra tarihin copluğunde yerini aldığını artık Yunan dıs politikasının hedefi olmaktan cıktığını bilmemekte ya da oğrenmek istememektedirler. Ayrıca varolan durumda bu Turk kurumunun ruhban adaylarının Turkiye dısında eğitim gormelerinden orada tehlikeli ideolojilerle tanısmalarından bir rahatsızlık duymamaktadırlar. İkincisi bu Turk kurumunun Yunanistan a karsı sanki yabancı bir kurummus gibi karsılıklılık ilkesi cercevesinde kullanılmasını isteyebilmektedirler. Oysa Lozan da bu anlamda bir karsılıklılık ilkesi mevcut değildir. Antlasmanın 45. maddesine gonderme yapılarak hatırlatılan bu durum aslında sadece bu maddeden once Turkiye dekiler icin sayılan azınlık haklarının Yunanistan da da aynen gecerli olduğu onu da bağladığı anlamına gelmektedir. Lozan Yunanistan ve Turkiye arasındaki bir ikili antlasma değil uluslararası bir antlasmadır. Yani taraflar butun imzacılara karsı sorumludurlar. Dolayısıyla Turkiye ve Yunanistan dan birinin kendi vatandaslarına uyguladığı ayrımcılıklar ve hak ihlalleri diğerinin de kendi vatandaslarına benzer yaptırımlar uygulamasının gerekcesi olamaz. Zaten karsılıklılık ilkesinin boyle yorumlanması uluslararası hukuktaki bu ilkenin insan haklarına aykırı uygulanamayacağı ilkesine de aykırıdır.
Bazı karar vericilerde İmam-hatiplerin bu kadar gundemde olduğu bir donemde hıristiyanlara ruhban okulu acma izni verilmesinin İslamî bir muhalefet doğmasına yol acacağı kaygısının mevcudiyeti de bir sır değildir. Ancak cok temel bir fark gozden kacırılmaktadır ki Hıristiyanlıkta bir ruhban sınıfı vardır ve hıristiyanların bunlar olmaksızın ibadeti soz konusu değildir. İmam-hatipler İslamiyet te ruhban sınıfı olmamasından dolayı bu amacla değil farklı beklentilerle kurulmus okullardır. Orneğin eski basbakanlardan Erbakan bu okulların arka bahceleri olduğunu dile getirmisti.
Korkulan konulardan biri de okul haksız yere kapatıldığından herhangi bir yasal değisikliğe gidilmeyip okul eski statusu ile acılırsa Patrikhane nin tazminat hakkı doğacak olmasıdır.
Sorunun cozumu icin oneriler
Teorik olarak belli bir dinin eğitimi ve din adamı formasyonu genellikle o dinin ve mezhebin gorevlilerince idare edilen okul ve fakultelerde verilir. Laiklik ilkesinin uygulanısı bakımından Turkiye ile buyuk benzerlikler gosteren Fransa da bu sorun buyuk olcude 9 Aralık 1905 tarihli kanunla cozulmus ve kilise ile devletin duzenleme alanları ayrılmıstır. Bu kanuna su ilkeler hakimdir: Cumhuriyet vicdan ozgurluğunu kabul eder ve ibadet ozgurluğunu guvence altına alır. Cumhuriyet hicbir dini grubu tanımaz ve bunlardan hicbirine mali yardım ve maas vermez. Fransa da dini okulların orgutlenmesi devlet denetimi saklı kalmak uzere tamamen dini gruplara ve mezheplere bırakılmıstır. (Alsace-Lorraine bolgesi istisna)
Laik bir devlet bunyesinde ilahiyat fakulteleri bulunması halkın coğunluğunun musluman olduğu ve laiklik ilkesini benimsemis Turkiye ye ozgu bir durumdur. Oysa ortodoks ilahiyat eğitimi basit bir ders duzeninden ibaret olmayıp gunun muhtelif saatlerinde ayinlere katılmak ve oruc donemlerine riayet etmek gibi karmasık ibadetleri de icermektedir. Diğer yandan mevcut ilahiyat fakulteleri esasen İslam dini konusunda eğitim veren ve bu din uzerine arastırmalar yuruten kurumlardır. Bir ortodoks ilahiyat okulunun boyle bir kurumla ic ice yasaması sakıncalar doğurabileceği gibi mevcut ilahiyat fakultelerinin kutuphane vb. gibi altyapıları da boyle bir bolumu surdurmeye yeterli değildir.
Cozum bu okulun bir Patriklik semineri olarak anlasılmasından ve denetimi MEB de olmak kaydıyla yonetiminin tamamen Patrikhane ye bırakılmasından gecmektedir. Bu durumda diploması bazı istisnalar dısında (patrik adayı ilgili alanda akademisyen veya din dersi oğretmeni olabilmek vb.) resmen tanınmayabilir.
Rum azınlık mensuplarının sayısının cok azalmıs olması nedeniyle Ruhban Okulu na Turkiye den basvurabilecek oğrenci sayısı da fazla olmayacaktır. Oysa Patrikhane nin ekumenikliği nedeniyle okulun Turkiye dısındaki ortodokslardan rağbet gormesi buyuk ihtimaldir. Okula yabancı oğrenci kabul edilmesi de bu nedenle gereklilik arz etmektedir. Patrikhane doğal olarak ruhani yonetimi altındaki dunyanın cesitli bolgelerinden oğrencilerin gelmesini isteyecektir. Hatta onun yonetimi altında olmasa da Ortodoks ilahiyatını oğrenmek isteyecek farklı kilise mensupları da muhtemel oğrenci adayları arasında yer alacaklardır. Nitekim 1964 yılında yasaklanıncaya kadar durum boyleydi.
Hukumet iradesini okulu acma yonunde defalarca acıklamıs bulunuyor. Artık sorun acılma-acılmama asamasından cıkmıs ve hangi formulle acılacağı noktasına ulasmıstır. Bugune kadar olan eğilim ki uzun suredir gundemdedir hatta bundan onceki hukumet doneminde eğilimin bu yonde olduğu da anlasılıyordu; Ruhban Okulu nun bir devlet universitesinin ilahiyat fakultesine bağlanması... Oysa Patrikhane bastan beri bu formule sıcak bakmamıs kendi yonetimi altında olacak mufredatını ve oğretmenlerini kendisinin belirleyeceği bir statu talep etmistir.
simdiki hukumet ise kendinden onceki hukumet doneminde ortaya atılan ancak taraflara buyuk sorunlar cıkaracağı da kesin olan bu formulden uzaklasarak YOK sistemi icinde yer alacak bir ruhban okulu yerine Milli Eğitim Bakanlığı na bağlı olacak ozel statulu bir okul formulune meyletmektedir.
Ortodoks dunyasında bir ruhaninin yukselip episkopos olabilmesi ancak bir ilahiyat fakultesini bitirmesine yani en azından dort yıllık bir yuksek oğretim almıs olmasına bağlıdır. Ruhban ihtiyacının karsılanmasının bireysel ozgurlukler/haklar cercevesinde değerlendirilmesi gerekir. Dolayısıyla bunun hukukî temelleri bunca uyum paketinden sonra artık azınlıklara verilen pozitif haklarda değil ulkedeki herkes icin gecerli olan bireysel haklarda yani negatif haklarda aranmalıdır.
Sonuc
1923 Lozan Barıs Antlasması nın 40. maddesi bu konu ile doğrudan ilgilidir:
Musluman-olmayan azınlıklara mensup Turk uyrukları hem hukuk bakımından hem de uygulamada oteki Turk uyruklarıyla aynı islemlerden ve aynı guvencelerden [garantilerden] yaralanacaklardır. Ozellikle giderlerini kendi odemek uzere her turlu hayır kurumlarıyla dinsel ve sosyal kurumlar her turlu okullar ve buna benzer oğretim ve eğitim kurumları kurmak yonetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestce kullanmak ve dinsel ayinlerini serbestce yapmak konularında esit hakka sahip olacaklardır.
HRO burada sozu edilen anlamda hem bir dinsel kurumdur hem de her turlu okul kategorisine girer. Onemli bir uluslararası hukuk ilkesi ise antlasmanın taraflarından birinin kendi ic hukukunun hukumlerini one surerek antlasmayı uygulamaktan kacınmayı mesru kılamayacağıdır. Bu nedenle Turk yuksek oğretim sistemine egemen olan laiklik ilkesiyle bağdasmazlık nedeniyle dogmatik eğitim veren HRO nun hem kapatılmasının hem de acılmamasının uluslararası hukukta bir celiski olusturduğu asikârdır.
Unutulmaması gereken bir baska nokta da laik bir devletin din adamı yetistiremeyeceği veya yetistirmemesi gerektiğidir. Bu nedenle doğru olan devletin gozetimi ve denetimi altında her hıristiyan cemaatin kendi ruhbanını parasını cemaatinden toplayarak ve elbette mufredatını belirleyerek kendisinin yetistirmesidir. Dunyadaki laik uygulama budur. Onlar bunu isterlerse tek bir catı altında beraberce de gerceklestirebilirler. Turkiye nin okullarındaki zorunlu din derslerinde resmî İslamı anlatması gibi simdi de ilahiyat fakultelerinde resmî Hıristiyanlıkı oğretme isteği laik duzenle bağdasmayan bir ısrardır.
Turkiye deki hıristiyanların ruhban ihtiyacı sorunu artık acil bir sorun haline gelmistir. Lozan ın 40. maddesinden dolayı da Turkiye nin ayrı bir yasal duzenlemeye ihtiyacı yoktur. Bu yapılmadığı takdirde AİHM ye basvurup Turkiye yi mahkûm ettirme ihtimalleri yuksektir. (EM/TK)
Bu haber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com