Ermeni Tehcirinin 90. yılında: Tarihciler mi konus -
19. yuzyıl uzun sancılı bir tukenisin hikayesi oldu. Bu yuzyıla dort adet Rus harbi sıgdı. Sonuncusu olan 93 Harbi (1876-77 Osmanlı-Rus Savası) 6 asırlık imparatorlugun butun tarihi boyunca yasadığı en buyuk hezimet idi. Rus ordusu Yesilkoy e kadar indi. Balkanlarda elde kalan topraklar pamuk ipliğiyle bağlandı. Yuz binlerce Musluman yerlerinden yurtlarından edildi.
Bircoğu katledildi. Kafkaslardan gelen Cerkeslerin Balkanlardan bir umutla İstanbul yollarına dusenlerin coğu yollarda kaldı. I. Cihan Harbi’nin hemen arifesinde basımıza gelen son ve en buyuk felaket olan iki Balkan harbi yine Balkanlarda kalan son nufusu yerinden yurdundan etti. Yuz binler sırf canını kurtarma derdiyle yollara dustu. 1915 yılının Nisan ayı geldiğinde Sarıkamıs Harekâtı bitmis Canakkale kan golune donmustu. Fasılasız yasanan bu felaketlerin dehset verici bir sonucu oldu. Devletin unsur-ı aslisinin nufusu tukenme raddesine geldi. Devlet ricalinin kapıldığı dehsetin ve caresizliğin boyutlarını tedbir olarak bulunan uygulamalardan cıkartmak mumkun. Canakkale Harbi butun siddeti ile devam ederken Harbiye nezaretinin aldığı karar ile askerler kısa sureli memleket iznine gonderilir. Verilen talimat; Evlenin ve karılarınızı hamile bırakın seklindedir. Neslin tukenmekte olduğu korkusu bu donemin aydınlarının ve yoneticilerinin kâbusu olmustur. 19. yuzyılın basından ilk Cihan Harbi’nin sonuna kadar gecen surede Turk nufusu hızla azalmıstır. Yasanan sadece nufusun azalması değildir farklı din mensupları arasındaki sosyo-ekonomik dengeler de bu sure boyunca altust olmustur.
Osmanlı Devleti icinde yasayan gayrimuslimler hem devletin hem de Muslumanların zimmeti altında idi. Onların canlarından mallarından ve namuslarından hem devlet hem de tek tek her Musluman sorumluydu. Gayrimuslimlere zımmi”(zimmet altında olan) denmesi bu sorumluluğu diri tutmak icindir. 19. yuzyıl baslarında Anadolu’yu dolasan seyyahlar Musluman ve gayrimuslim nufus arasında yasayan kulturun derinlerine inen uyumu ve butunluğu naklederler. Milletler cağının ruzgarları Osmanlı topraklarına ulastığı zaman bu uyum kaybolmaya baslar. Bu uyumu bozan yine halklar değildir; diplomasi halkları da hesaplarına dahil etmistir. Uc bes kanun kacağı eskıya aldığı destek ile birkac Musluman oldurur. Cevap haliyle gelir. Arkasından giderek tırmanan dusmanlıklar baslar. Hele Muslumanların hali vakti biraz daha yerinde ise tırmanıs cok hızlanır: Girit gibi. Osmanlı’dan ayrılan topraklarda huzur uzun sureler geri gelmez. Yunan bağımsızlığından sonra yıllar boyu Yunan anakarasından Anadolu’ya Rum gocu devam edecektir.
Bir tarafı haklı cıkartmak icin değil yasananları anlamak icin caba gostermeliyiz. Tarihi yapan halklar değildir; Osmanlı Devleti de değildir. Namık Kemal’in satırları bir tarafın tepkisini temsil edici sekilde yansıtmaktadır: Biz ki Muslumanlarız vatanımıza hem paramızla hem canımızla hizmet ederiz. Sair vatandaslarımız ki edyan-ı saire erbabıdır bu hususta yalnız para sarf ederler. Acaba bize kavaslık onlara kose sarraflığı divan-ı kudretten tevcih olmus bir hizmet midir?”
Ermeniler
Tarih bazen uzun boylu belgelere ve yorumlara ihtiyac duymadan onunuze gerceği butun cıplaklığı ile serer. Osmanlı’nın en az dort uzun yuzyıl hukumran olarak kaldığı Balkanlarda dort asrın basında hangi halklar var ise geride bıraktıkları da aynı halklardır. Adeta camdan bir fanusun icinde bu halklar kendi dinleri ve dilleri ile yuzyılları gecerek gunumuze intikal etmislerdir. Ama dort asır yonetici olarak kalan halktan bugun geride eser yoktur. Baska dunyalarla mukayese edince ortaya bir mefharet vesilesi cıkıyor: Aynı donemde koca Avrupa kıtası boydan boya halklar mezarlığına donmustur.
Av hikayelerini avcılar anlattığı surece avlananlar hep suclu olacaktır. Ermeniler avdır Turkler avdır. Onumuzde duran Ermeni katliamı” hikayesi avcıların hikayesidir.
Ermeni nufus millet-i sadıka” olarak anılagelmistir. Anadolu’da bir Ermeni ile Turk’u birbirinden ayırmak imkansızdır. Coğu Ermeni Turkceden baska dil bilmez; domuz eti yemez Turk koylusu gibi giyinir ve yasar. 19. yuzyılda Ermeni evlerinde haremlik-selamlık bile vardır. Osmanlı’nın diğer halklarına gore en cok ic ice gecmis olan toplum Anadolu’da Turkler ve Ermenilerdir. Bu yuzden kıskırtmalar hep dısarıdan gelir.
Savas meydanında erkek nufusu dusman atesine koylerde ise kadın ve cocuk nufusu cetelerin insafına terk eden bir devletin nesil tukeniyor” kâbusunu anlamak ve bu minval uzre aldığı zecri tedbirleri insafla değerlendirmek gerekir. Devlet cephe gerisindeki guvenilmeyen unsurları tehcire karar verir ve kararını uygular. Bu kararın gerekcesi Rusya’nın besinci kolu olarak ortalığı kana bulayan Ermeni ceteleri ve nisan kararını zorlayan Van ayaklanmasıdır. Hukumetin kararında ve kararın uygulanma esaslarında soykırım” sozunu hak edecek hicbir unsur yoktur. Ermeni nufus kafileler halinde belirlenen bolgelere nakledilecek ve yol boyunca da emniyetleri sağlanacaktır. Hic kimse Ermeni tarihciler bile hukumet tarafında karar altına alınmıs bir soykırım planının varlığından soz etmemektedir. Olan bitenler yollarda olur. Ozellikle Doğu ve Guneydoğu’da halktan halka kıtal denecek olculerde olaylar meydana gelir. Devletin kusuru kafilelerin guvenliğini sağlayamamaktır. Aynı sekilde yollarda salgın hastalıkların onu alınamamıstır. Butun dikkatini ve enerjisini cepheye vermis olan bir devletin kusurlarıdır bunlar. Aynı zaman zarfında savas icindeki asker zayiatı kursun ve sarapnel yarasından cok salgın hastalıklar ve bakımsızlıktandır. Ermeni tarihciler ve Ermeni diasporasının seferber ettiği Batılı tarihciler bile Osmanlı Devleti tarafından kararlastırılmıs ve uygulanmıs bir soykırımdan soz edememektedir. Aksine Osmanlı devletinin yollardaki saldırıları engellemek icin aldığı tedbirlere ve verdiği cezalara dair cok sayıda belge ve bilgi mevcuttur. Bir Ermeni kıtalinden soz ediliyorsa bunu yapanlar goc ettirilen Ermenilerin komsularıdır.
Tarihciler ve siyasetciler
Turkiye Cumhuriyeti Devleti Osmanlı Devleti’nin varisi olarak bir soykırım sucunun faili değildir. Bu yuzden soykırımı kabul etmesi” ve ozur dilemesi mantıksız bir taleptir. 1915-16’da Ermeni katliamı olduğunu iddia eden Turkiye Cumhuriyeti vatandasları devlet adına değil ancak kendileri adına konusabilirler ve varsa atalarının-dedelerinin cinayetleri icin Ermenilerden ozur dileyebilirler. Hatta vicdanlarını rahatlatmak icin tazminat dahi odeyebilirler. Ermeni tehcirinin 90. yılında Ermeni soykırımı” iddialarının gundemde kalacağı anlasılıyor. Devletimiz bu isi tarihcilere bırakmayı onerdi; yani tarihcilerin verdiği hukme itibar etmeyi boylelikle gereksiz gerginliklerden ve tartısmalardan Turkiye’yi Ermenistan’ı ve Ermeni diasporasını uzak tutmayı teklif etti. Ermeniler ise bu isin tarihcilerin değil siyasetcilerin gorevi olduğunu soyluyorlar. Bu ne demek? Niyetimiz aklı selime muracaat etmek ve bir cozum bulmak değil kavga etmek” demek. Kısaca gercekten bir soykırım olup olmadığı ile ilgili değiller. Buyuk romancımız bir Ermeni katliamı olduğunu soyluyor. Ermenilere gore bu hukum de siyasi bir hukum olmalı. Bir pop sanatcısının odemeler dengesi acığının sebepleri hakkında ahkam kesmesi ile bir romancının Ermenileri katlettik” demesi arasında hicbir fark yok. Romancımız tam da Ermenilerin isaret ettiği gibi siyasi bir durus” sergiliyor. Belki Nobel’e biraz daha yaklasıyor. Butun bunlar olurken Avrupa pazarlık olarak Turkiye’nin onune koyabileceği epeyce değerli bir kozu elde tutuyor.
Olan aslında sadece Ermenilere oluyor. Kucucuk bir ulkede sıkısmıs ve sıkıstırılmıs bir sekilde yasamaya kendilerini mahkum ediyorlar. Ermeni diasporası aralarındaki cemaat bağlarını surdurecek zengin bir faaliyet alanı buluyor; Ermenistan hukumeti issiz ve yoksul diaspora parası ile gecinen vatandaslarını ortak bir dusmana karsı birbirine kenetliyor ve rahat ediyor. Kendi halkını bir cıkmazın icinde tutarak yasattığı zorluklara bir acıklama buluyor.
Tarihi yeniden yasamamız imkansız. Ama onumuzde yasanmayı bekleyen bir tarih duruyor. Soykırım tartısmalarını tarihcilerin ve siyasetcilerin uzağına tasıyamayız; ancak belki bu tartısmalara halkları da dahil edebiliriz. Belki Ermenileri avcıların anlattığı bir hikayede av olmaktan vazgecmeye ikna edebiliriz.
GAZİ UNİVERSİTESİ OĞRETİM UYESİ
Bu haber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com