Azınlıklar Her Ulkede Aynı Kaderi Paylasıyor -
Bir azınlık gazetecisi Gumulcine den yola cıkmıs anavatanına gidiyor. Yıl 1988. İpsala gumrugunde Turk polisi durduruyor gazeteciyi. Bir odaya alıyorlar. Cok kibarlar. Cay da ikram ediyorlar. Gergin bir bekleyis baslıyor.
Neden sonra odaya giren bir polis kara listeye alındıgı icin Turkiye ye giremeyeceğini soyluyor.
Caresiz geri donuyor ama azınlık gazetecisinin basına gelenler bunlarla da sınırlı kalmıyor. Anavatanın elcileri tek tek abonelerine ulasıyor gazetecinin. Kısa bir sure icerisinde cıkardığı yayının 3 bin olan abone sayısı birkac yuze dusuyor.
Ardından Turkiye de okuyan iki cocuğu da sınırdısı ediliyor. Gazeteci tam 11 yıl Turkiye ye giremiyor.
Yıl 1988. Azınlık gazetecisi İskece nin Mispaklı Koyu ndeki babasını ziyarete gider. Tam kahve icerken oturdukları ev antiteror timleri tarafından kusatılır.
Tutuklanmıstır.
Sucu da kuracağı radyo istasyonunun İskece antenlerini dikmeye hazırlanmaktır. Ama ortada anten filan yoktur. İtiraz eder. Polisten aldığı yanıt Bizim baska isimiz var. Senin anten alıp dikmeni mi bekleyeceğiz olur.
Cıkarıldığı savcı Anteni dikmissin der. Karsı cıkar:
Gidelim yerinde tespit edelim bakalım dikilmis bir anten var mı?
Savcının Polis yalan mı soyluyor? sorusuna Evet yalan soyluyor karsılığını verince polise hakaretten 10 ay hapis.
Azınlık gazetecisi yargılama surecinde ilgili bakanlıktan dikilmemis antenin dikilmesinin kanunlara aykırı olmadığına iliskin resmi yazı da alsa 10 ay hapse carptırılır.
Sonunda beraat eder ama yargılanma sureci 15 bin euroya mal olur.
Bu azınlık gazetecisi Gumulcine de Azınlıkca Dergisi ni cıkartan Abdulhalim Dede dir.
Diğer azınlık gazetecisi oykusu Turkiye de gazetecilik yapan bir Rum a ait. Askerden sonra Rumca yayınlanan haftalık Elefterifoni Gazetesi nde calısmaya baslar.
1964 yılında Turk Ortodoksları ile ilgili bir yazı yazınca hakkında donemin unlu maddeleri Turk Ceza Kanunu (TCK) 141 ve 142 den dava acılır. Sucu Rumluk propagandası yapmaktır. Gazetenin sahibi hemen Turkiye yi terk eder. Kendini savunacak avukat bulamadığı icin durusmalara tek basına girmektedir azınlık gazetecisi. Cunku Turk avukatlar kendisini savunmak istemez Rum avukatlar da korkar.
Tam 10 yıl surer yargılanması. Sonunda beraat eder.
1974 te Artık yeter deyip Yunanistan a gocer. Orada Eptalofos Gazetesi ni yayınlamaya baslar.
Anadolu ya yakın Ege Adaları ndaki hastaların Yunanistan yerine Turkiye ye tasınmasını onerir. Cunku bircok adaya Anadolu yarımadası daha yakındır. Yunan basınında bu konu polemiğe yol acar. Tartısmalar sırasında yalnızca Turklerin kestiği Rumlardan değil objektif olmak gerekiyorsa Rumların kestiği Turklerden de bahsetmek gerektiğini savunur. Bu kez hakkında Yunanlılığa hakaretten dava acılır. Ondan da beraat eder.
Bu azınlık gazetecisi de 2002 de tekrar Turkiye ye donerek Rumca yayınlanan gunluk Apoyevmatini Gazetesi nin genel yayın yonetmeni olur.
Ucuncu ornek de Yunanistan da Turk-Musluman azınlığın yasadığı Gumulcine ye bir haber programı icin giden Turkiyeli gazeteciden.
Gumrukte cok sıkı bir aramadan gecirildikten sonra girebildik Yunanistan a. Gumulcine de bir otel bulup yerlestik. Bostu da. Ancak ertesi gun otelci Bugune rezervasyon var otel dolu. Burada kalamazsınız dedi. Niye daha once soylemediğini sormamız da fayda etmedi. Sonunda Yunan polisinin bize bir otel ayarladığını soyledi.
Kotu bir oteldi. Ama esas nasıl bir otel olduğunu daha sonra anladık. Cunku otele gelenler ekipte bulunan bayan asistanımızın bile fiyatını sordular. Hemen baska bir otele gittik. Turk-Musluman azınlığın onde gelenleri ile soylesiler yapıyorduk. Ama her yere duğun alayı gibi gitmek zorunda kaldık. Yunan polisi gizli servisi araba araba pesimizdeydi. Bazen yolu kaybediyoruz inip arkamızdan gelen sivillere soruyoruz. Onlar da Canım soylesenize biz sizi gotururduk diyorlar bu kez onlar onde biz arkada gidiyoruz...
Yaptığımız calısmada farklı seslere de yer vermek istiyorduk. Cemaat icinde muhalif olanlara gitmek isteyince bizi o zamana kadar muthis ağırlayanlar birden bire tavır değistirdi. Kahramanken bir anda vatan haini olmustuk. Ne yapacaksınız onlarla gorusup demeye basladılar. Butun karsı koymalarına rağmen gittik muhaliflerle gorusmeye basladık. Cok az bir zaman gecmisti ki cep telefonum caldı. Arayan programın genel yayın yonetmeniydi. Bana N apmıssın sen? Ortalığı karıstırmıssın. Turk Dısisleri nden arayıp uyardılar beni...
İste o yakada ya da bu yakada azınlık gazetecisi olmanın coğunluktan bile olsan muhalif gazeteci olmanın halleri...
Yurttaslık Yolunda ikinci adım
Bu ornekler Lozan Mubadilleri Vakfı ile Azınlık Grupları Arastırma Merkezi KEMO nun Turk - Yunan Sivil Diyalogu programı kapsamında birlikte yuruttukleri Batı Trakya İstanbul ve Ege de Yurttaslık Yolunda adlı Avrupa Birliği Komisyonu tarafından desteklenen projenin ikinci etkinliğinde dile getirildi.
İlki Gumulcine de gerceklestirilen etkinliğin gectiğimiz hafta İstanbul da yapılan ikinci konferansının konusu Azınlık Medyası ve Azınlığın Sivil Toplum Kuruluslarıydı.
Lozan Mubadilleri Vakfı Baskan Yardımcısı Mufide Pekin konferansın acılıs konusmasında iki yakadaki azınlıkların durumunu Batı Trakya daki Musluman Turkler ile İstanbul Bozcaada ve Gokceada da yasayan Ortodoks Rumlar azınlık olarak tanımlandılar. Bu tanımlama ile birlikte her iki topluluk icin de zor bir surec baslamıs oldu. Her iki azınlığın gunumuze kadar gelen sorunları ve bu sorunlara yol acan nedenler farklılıklar gosterse de sonucları hep aynı oldu. Siyasi mutekabiliyet ilkesinin olumsuz bir yaklasımla uygulanması ve baskın unsur olarak milliyetcilik ideolojisinin yansımaları her iki azınlığı doğrudan etkiledi ve bu toplulukları esit haklara sahip yurttaslar haline gelememeleri sonucunu doğurdu diye dile getiriyordu.
Talimhane deki Nippon Otel de gerceklestirilen konferansta Turkiye den ve Yunanistan dan bu gune kadar bir araya gelememis iki azınlığın temsilcileri medya mensupları bilim adamları bulustu.
Her Milas konferansta sunduğu tebliğde iki ulkedeki azınlıkların neden birbirleriyle dayanısması gerektiğini anlatıyordu:
Bugune kadar azınlıklar yerel bir cemaat ya da ulkelerin bir piyonu olarak gundeme geliyordu. Bu durumlarda uc faktor soz konusu. Ana devlet baba devlet ve azınlığın kendisi.
Bu uc faktor de cozum onerilerinde ulusalcılıktan kurtulamadı ve sonucta arada kalan hep azınlıkların kendisi oldu. Buna biraz da ronesansı yasayamamıs demokrasinin fazla gelismemis olması neden oluyor.
Bu tarihsel surecin geri toplumlar olduğumuzun tespitini bir kere yapmamız lazım. Azınlık STK larının bulundukları devlete elestirel yaklasımları iyi ama ulusal cıkarlardan kurtulup meseleye insan hakları ilkesel zemininden bakılması lazım. Boylece kendi ulus devletine karsı da elestirel olabilirsin. Bizim devlet onların devlet seklinde bir ayrımla olmaz bu is. Buradaki azınlıkların Batı Trakya daki azınlığın dayanısmasını gerektirir bu durum.
Artık yalnız değiller
Birincisinin baskanlığını gazeteci Osman Okkan ın ikincisinin baskanlığını da Gumulcine eski milletvekili Mustafa Mustafa nın yaptığı konferansta 18 tebliğ sunuldu. Tebliğ sunanlar arasında Yunanistan dan Yorgos Mavromnatis Batı Trakya dan Cemil Kabza Halil Mustafa Turkiye den Oral Calıslar Turgut Tarhanlı gibi isimler de yer aldı.
Konferansın sonunda her iki ulkenin azınlıkları ve coğunlukları İstiklal deki Catı Restoran da bir araya gelip yorgunluklarını attılar.
Tum gun boyunca yapılan konusmalarda ortaya cıkan iki gercek vardı: Birincisi yıllardan beri hic değismemisti; azınlıklar her iki ulkede de aynı kaderi paylasıyordu.
Ama ikinci gercek artık değismeye baslamıstı; o da iki ulkedeki azınlıklar artık yalnız değildi.
Bu haber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com